Davanın kaçakçılık nedeniyle haksız el koymadan kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkin olduğu, dava konusu kamyonetin model yılı ve el koyma tarihi dikkate alınarak aracın yaşına göre kaç yıl nakliye işini yapabileceği tespit edilmesi gerektiği ayrıca muhtemel gelirinden vergi, yakıt, lastik, bakım, küçük onarım ve benzeri aylık giderleri de tek tek gösterilmek suretiyle düşülerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Davaya konu aracın, gelir kaybına yönelik hesaplamanın, el koyma tarihinden itibaren ileriye yönelik yapıldığı için her yıl belirlenen gelir kaybına o yıldan itibaren faiz yürütülmesi gerektiği-
Trafik kazası sonucunda bir kimsenin yaralanmasına veya ölümüne neden olunmasının, ona karşı işlenmiş bir haksız fiil niteliğinde olduğu- 2918 s. K. mad. 109/II uyarınca, ceza kanununda öngörülen daha uzun (uzamış) zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalarda uygulanabilmesi için, eylemin ceza kanununa göre suç sayılması gerekli ve yeterli olduğu; fail hakkında mahkumiyet kararı verilmesi veya bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması şartının aranmadığı- Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun (uzamış) zamanaşımı süresinin, olay tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı; sürenin işlemeye başlaması için, zarar görenin, zararı ve onun failini öğrenmesi koşulunun aranmadığı, ancak, zarar veya onun faili, uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmiş ise, davanın, öğrenme tarihinden itibaren, 2918 s. K. mad 109'daki iki yıllık süre içerisinde açılması gerektiği- Davalı sürücü hakkında, Ceza Mahkemesince hükmolunan hapis ve para cezasının ertelendiği, 1 yıl süre ile denetim süresine tabi tutulduğu, yasal yollara başvurulmaksızın hükmün kesinleştiği anlaşılmakta olup, 2918 s. K. mad.109/2 gereğince, işleten hakkında da uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağı ve buna göre, haksız eylemin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mülga 765 s. TCK. mad. 459'da öngörülen suça ilişkin cezanın üst sınırı dikkate alındığında, aynı Kanunun 102/4. maddesi uyarınca uzamış ceza zamanaşımı süresi beş yıl olduğu ve bu durumda; haksız eylemin gerçekleştiği tarih gözetildiğinde, davada maddi tazminata ilişkin ıslahın, beş yıllık uzamış zamanaşımı süresi dolmadan yapıldığı anlaşıldığından, ıslah edilen miktar yönüyle dava zamanaşımı süresi dolmamış olduğu-
Davacı ile dava dışı kişiye ait bulunan dava konusu hesabın teselsüllü müşterek hesap mahiyetinde olmasına ve davalı bankanın sorumluluğunun BK. mad. 41, 55 ve TTK. mad. 336'dan kaynaklanmasına, davacının zararının parasını off-shore bankasından tahsil etme olanağının kalmadığının anlaşıldığı andan itibaren doğması nedeniyle zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren başlayacak bulunmasına göre, yatırılan paranın davalı bankaya yatırıldığı tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı banka ve borcu üstlenen TMSF'den tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
Kişilik haklarının ihlali nedeniyle uğradığı zararın, adam çalıştıran sıfatı ile davalılardan tazmini istemine ilişkin davada; hakkın ileri sürülebilmesine engel olduğundan zamanaşımı itirazının öncelikle çözümlenmesi gerekeceği-
Davalılar arasındaki sözleşme, kamu hizmeti vermekle yükümlü olan davalı belediyenin lehine düzenlenmiş bir idari sözleşme olmayıp, açık biçimde özel hukuk hükümlerine tabi eser sözleşmesi olduğundan bu sözleşmenin yerine getirilmesi sırasında sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişilere verilen zararların giderilmesi amacıyla açılan davaların çözüm merciinin idari yargı olarak düşünülemeyeceği-
Davalı banka görevlisinin müşteriler ile iyi ilişkilerine dayanarak açığa imzalı tediye fişlerini kullanmak suretiyle hesaplarda usulsüz işlemler yaptığı sabit olduğuna göre BK. mad. 55 gereğince davalı bankanın sorumlu olduğunun kabulü gerektiği-  Mahkemenin kısmen kabul konusu yaptığı bedel, davacının hesap cüzdanında görünen bakiye olup, dava konusu edilmeyen bir tutar olduğundan, dava konusu edilmemiş olan hususta karar verilmesinin mümkün olmadığı-
Birer güven kurumu olan bankaların, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorunda oldukları, objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlardan dahi sorumlu oldukları, davalı bankanın, adam çalıştıran sıfatı ile de sorumlu oldukları, adam çalıştıranın sorumluluğunun, bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğu olduğu, burada yasanın; adam çalıştırana genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü, bir gözetim ödevi yüklediği, adam çalıştıranın sorumluluğunun, kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğduğu, sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlaliyle meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmasının yeterli olduğu, adam çalıştıranın, görülecek işe uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip bir kişi seçmekle yükümlü olduğu- Bankanın "benim çalıştırdığım kişi gözü ile imzaları karşılaştırdı, sahte imza asıl imzaya çok benziyordu onun için kendisi yanılmıştır" diyerek sorumluluktan kurtulamayacağı- Birer itimat kurumları olan bankaların, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorunda olduğu-
Hakimlerin vermiş olduğu kararlardan dolayı Borçlar Kanunu’nun 55. maddesi (şimdi; TBK. mad. 66) uyarınca, Devlet aleyhine istihdam eden sıfatıyla tazminat davası açılamayacağı gibi, Anayasa'nın 129/5. maddesine dayanılarak dahi İdare aleyhine doğrudan doğruya bir tazminat davasının açılamayacağı, Yargıtay Daireleri’nin hatalı karar verdikleri ileri sürülerek, Yargıtay Birinci Başkanlığı hasım gösterilmek suretiyle de Devlet aleyhine istihdam eden sıfatıyla tazminat davası açılamayacağı, ancak, Yargıtay Kanunu’nun 13/2 ve 15/3. maddeleri uyarınca koşulları oluştuğunda yargısal tasarruflardan dolayı Yargıtay üyelerinin şahsî sorumluluklarının söz konusu olabileceği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • kayıt gösteriliyor