Borçlu vekilinin istirdata yönelik bir talebi olmadığı halde mahkemece bu yönde hüküm kurularak borçlu aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamakla birlikte anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
İcra mahkemesince, imzaya itirazda bulunan borçlu vekiline gider avansının yatırılması için yasaya uygun olarak iki haftalık "kesin süre" verilmesi gerektiği; davacı borçlu vekiline Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak kesin süreye uyulmaması halinde, "dava şartı yokluğu" nedeniyle "davanın usulden reddine karar verileceği" yolunda ihtarname tebliğ edilmeden " gider avansının yatırılmaması" nedeniyle "davanın reddine" karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı- Gider avansı, dava şartlarından olup (HMK. mad. 114/9), HMK. mad.115/2 uyarınca, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu husus belirtilmeden "davanın reddine" şeklinde hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğu-
Borçlunun İcra Mahkemesi'ne başvuru dilekçesindeki iddialarının şikayet niteliğinde olduğu, borçlunun geçerli bir mazeret bildirmemiş ve duruşmaya gelmemiş olması halinde, işin esası incelenerek gereken kararın verilmesi yerine, İİK.nun 18. maddesine rağmen HMK'nun 150/1. maddesine göre dosyanın işlemden kaldırılmasının ve sonuçta aynı Yasa'nın 150/4 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, tensip zaptındaki ara kararı ile taraflara delillerin ibrazı için 1 haftalık kesin süre verildiği, ancak ne tensip zaptında ne de duruşma tutanaklarında, şikayetçiye keşif giderini yatırmak üzere, uygun şekilde, yatırılması gerekli miktarın açıkça belirtildiği ve kesin süreye uymamanın sonuçlarının da açık olarak gösterildiği bir kesin süre verilmediği anlaşıldığından hükmün bozulması gerektiği-
İhalenin feshi talebi üzerine icra mahkemesinin takip tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapacağı ve taraflar gelmeseler bile icap eden kararı vereceği; icra mahkemesince HMK. nun 150.maddesi uygulanarak “dosyanın işlemden kaldırılması” ve sonra “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Borçlunun kredi kartı sözleşmesi tarihi itibariyle borçlanma ehliyetinin bulunup bulunmadığının mahkemece re'sen araştırılması gerektiği-
İcra mahkemesince, alacaklının itirazın kaldırılması istemi, takip dayanağı belgenin İİK'nun 68/1. maddesinde belirtilen nitelikte olmadığından bahisle işin esası incelenmeksizin reddedildiğinden, alacaklının tazminatla sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu-
Gerçek ya da tüzel kişi olan adi ortaklığın ortaklarından her birinin, adi ortaklık hakkında yapılan takibe yönelik olarak şikayet haklarının bulunduğu-
Temyize konu kararda, hüküm altına alınanın ne olduğunun gösterilmediği ve sadece ''davanın kabulüne, borçlu aleyhine asıl alacak miktarının %20'si tutarında 1.827,39 TL kötü niyet tazminatına hükmedilmesine'' sözleriyle yetinildiği, bu haliyle, HMK'nun 297/2. maddesine aykırı olarak hüküm fıkrasının açık yazılmamış olmasının doğru olmadığı-