Birleştirilen dava ile asıl davanın birbirinden bağımsız olduğu, bağımsızlığını koruyan her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği- Asıl ve birleştirilen davaların bağımsızlıklarını korudukları gözetilerek her bir dava hakkında HMK'nın 297 nci maddesine uygun bir hüküm kurulması gerektiği-
Taraflara verilen kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonucun açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut delillere göre karar verilip, gerektiğinde ret kararı verilebileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği- Mahkemece HUMK’nın yürürlükte olduğu dönemde davacı vekiline verilen kesin sürede, kesin süreye uyulmaması hâlinde hukuki sonuçlarının açıkça anlatılarak tutanağa geçirilmediği, davacı vekiline verilen kesin sürenin HUMK’nın 163 üncü maddesi ile yargısal uygulamada öngörülen şartları taşımadığı dikkate alındığında verilen bu sürenin sonuç doğurmayacağı, diğer bir ifade ile hakkı düşürücü bir süre olarak kabul edilemeyeceği-  "Mahkemece duruşmada davacı vekiline icra takiplerine konu borcun ödenmesi yönünde usulüne uygun olarak kesin süre verildiği, ancak verilen kesin süre içerisinde icra takiplerine konu borcun ödenmemesi nedeniyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu, açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği" görüşünün ve "davacı aleyhine ödenmeyen senetler nedeniyle icra takipleri başlatıldığından, mahkemece davacıya icra takiplerine konu borcun ödenmesi için süre verilmesi ve ödendiği takdirde davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Uyuşmazlığın, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu- Oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceği-
Üçüncü şahsın iyiniyetli olup olmadığı ve satışın kötüniyete dayandığının hangi hâllerde bilinmesi gerektiği araştırılırken, davalının dayandığı tescilin kötüniyetli olduğunu ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın genel hayat tecrübelerine göre bilip bilmediği veya normal görünüşlü bir insanın sarf etmesi gereken dikkati sarf etseydi yolsuzluğu ve uyuşmazlığı bilecek durumda olup olmadığının araştırılacağı- Çekişmeli payın ilk temlik tarihindeki değeri keşfen saptanmış olup 20 gün sonraki ikinci temlikte de değerin (43.410.000,00 YTL) aynı olduğunun kabulü gerektiği- Dava konusu payın akitte 600.000,00 YTL gösterilmek suretiyle dava dışı bir başka kişiye devredildiği, akitte gösterilen satış bedeli ile keşfen saptanan rayiç değer arasında fahiş fark bulunduğu, dava dışı kişinin devraldığı çekişmeli payı aradan uzun bir süre geçmeden tekrar devraldığı kişinin eşi olan davalıya devrettiği gözetildiğinde, dava dışı kişinin çekişmeli payı iktisap ederken durumun gereklerine göre üzerine düşen özeni göstermediği, dolayısıyla TMK 1024 uyarınca yolsuz tescili bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda olduğu-
İnşaatın tamamlanarak iskan ruhsatının alınması gereken sözleşmede belirlenen süreye uyulmadığından, sözleşmenin geriye etkili feshine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı- Yüklenicinin arsa sahipleri ile arasındaki sözleşme gereği edimlerini yerine getirmediği, avans olarak kendisine devri yapılan tapuyu üçüncü kişilere devrettiği anlaşılmış olup, geriye etkili fesih ve tapunun iptali ile davacılar (bir kısım arsa sahipleri) adına hisseleri oranında tescilinde hukuka aykırılık bulunmadığı- "Tapuya güvenen kişinin iyi niyetli olduğuna ilişkin karinenin aksini, yani davalı üçüncü kişilerin kötü niyetli olduğunu davacı/arsa sahiplerinin ispatlaması gerektiği, davacı taraf, afaki iddialar dışında davalı üçüncü kişilerin kötü niyetli olduğuna dair hiçbir delil sunamadığından, (temyiz eden) davalı üçüncü kişilerin mülkiyet haklarının TMK 1023 gereğince korunması gerektiği" şeklindeki muhalif görüşün ise kabul görmediği-
Davacı arsa sahibi, davalının, dava konusu bağımsız bölümün arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi uyarınca kendisine bırakılan bağımsız bölümlerden olduğunu bildiğini ve yüklenici ile el ve işbirliği içerisinde, bu bağımsız bölümü devraldığını yasal delillerle kanıtlayamadığından, tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak ayni hak kazanan davalının kazanımının korunması gerekmekte olup, yüklenicinin temerrüdü nedeniyle arsa sahibinin sözleşmeden dönmesi halinde avans olarak verilen tapuların iade edileceğine ve yükleniciden pay devralan üçüncü kişilerin iyiniyet iddialarının dinlenmeyeceğine ilişkin somut olayda uygulama yeri bulunmayan Yargıtay içtihatlarına dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Davacının, davaya konu taşınmazın ifraz ve tevhid işlemleri sırasında ......... Belediyesi fen işlerinde fen memuru olarak görev yaptığı, ifraz ve tevhid dayanağı belediye encümeni kararında imzasının bulunduğu anlaşıldığından bu nedenle davacının iyiniyet iddiasına itibar edilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Çekişme konusu taşınmazlarda keşif yapılması, tanıkların taşınmazların başında yeniden dinlenmesi, taşınmazların evveliyatından buyana kimin zilyetliğinde olduklarının tespit edilmesi, tarafların bildirdiği delillerin eksiksiz toplanması, kadastro ile adına tespit yapılan önceki tapu malikinin mirasbırakan olduğunun saptanması halinde davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi gerektiği-
Terditli olarak açılan davada tapu iptali ve tescil talepleri kabul edilmeyen davacıların tazminat talebi bulunduğu gözetilmek suretiyle, mirası reddetmeyen mirasçıların tazminattan sorumlu olacakları düşünülmeksizin, haklarında pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinin yanlış olduğu-
Bozma kararına uymakla Mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapma, bozma kapsamında araştırma yapma zorunluluğu bulunduğu- Vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı hususunda araştırma yapılması vekalet görevinin kötüye kullanıldığının sabit olması halinde, dava konusu taşınmazı ilk elden temlik alan davalının TMK.m.1023 uyarınca temlikinde iyiniyetli olup olmadığının değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği-