Direnmeye konu anlaşmazlıkta istinaf mahkemesinin İİK'nın 45/1. maddesiyle sağlanmak istenen kamu düzenini esas alıp usuli kazanılmış hakkın doğmayacağını kabul ederken temyiz mahkemesinin aleyhe değiştirme yasağıyla korunan usuli kazanılmış hakka ilişkin kamu düzeni amacını üstün tuttuğu- Maddi hukuka ilişkin bir emredici hüküm olan önce rehne başvuru zorunluluğu, alacaklı-borçlu ilişkisinde salt borçlunun menfaatini değil bundan öte, borçlunun diğer alacaklılarının da muhtemel menfaatlerini koruma amacını taşıması nedeniyle kamu düzeninden kabul edildiği- Ancak yargı organları eliyle bu korumanın sağlanabilmesi için öncelikle medeni usul hukukuna temel olan tasarruf ilkesi gereği ilgilisinin korunma talebi bulunması gerekeceği- Tarafların söz konusu emredici kuralın aksi yönde bir anlaşma yapmaları mümkün olmamakla hükümsüz olduğu- Şayet borçlu şikâyet yoluna başvurursa hükmün korumak istediği kamu düzeni gereği şikâyet süreye tâbi olmayacak, ödeme emrine itiraz eder ve duran takibin devamı için konu itirazın iptali davasıyla mahkeme önüne taşınırsa hâkim, borçlu tarafından ileri sürülmemiş bile olsa kendiliğinden bu yasağı dikkate alabilecekse de borçlu, önce rehne başvuru zorunluluğuna aykırı şekilde başlatılmış takibe itiraz etmez yahut şikâyet yoluna başvurmazsa bu normun korumasından istifade edemeyeceği- Karşı tarafın kanun yoluna başvurmadığı bir mahkeme kararıyla elde edilen hukuki konumun hukuk devleti ve hukuki güvenlik ilkesi gereği aleyhe hüküm verme yasağı kapsamında korunmasıyla sağlanmak istenen kamu düzeninin, maddi hukuka ilişkin bir emredici norm olan önce rehne başvuru zorunluluğu kuralıyla sağlanmak istenen ve borçlu yanında muhtemel diğer alacaklıları da gözeten kamu düzeni amacından üstün olduğu-
İlk Derece Mahkemesince, şikayetçiler S. E. ve F. S. yönünden, şikayete konu ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan ilamlı icra takibinin mükerrer olduğuna dair şikayetin yerinde olmadığı nazara alınarak, adı geçen şikayetçiler yönünden şikayet dilekçesinde ileri sürülen sair şikayet nedenleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı borçlu şirket icra takibinde borçlu olarak yer almadığından tasarrufun iptali davasın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesinin isabetli olduğu- Davacı vekili "asıl borçlu davalı şirketi hakkında kredinin teminatında ipotek ve rehin bulunması nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapıldığını, ayrıca asıl borçlu şirket hakkında taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla da takip yapıldığını, kefiller hakkında da ayrıca ilamsız icra takibi başlatıldığını, İİK. m. 45/1 gereği davalı borçlunun ilamsız icra takibine dahil edilmediğini, ilamsız takip dayanağının firmaya kullandırılan kredi olduğunun itirazın iptaline yönelik karardan da anlaşıldığını, bu durumda söz konusu itirazın iptali davasının sonucunun beklenerek oluşacak duruma göre karar verilmesi gerektiğini" ileri sürmüşse de, dava dayanağı icra takip dosyasında davalı şirketin borçlu sıfatı olmadığından, bu dosyadan alınacak kararın infaz kabiliyetinin de mümkün olmadığı gözetildiğinde, temyiz isteminin reddi gerektiği-
Bilirkişilerin raporuna göre, davacının 5 farklı alacak talebi söz konusu olduğu, bu alacakların farklı hukuki ilişkilerden kaynaklandığı, davalı borçlu şirketin tüm alacak kalemlerinden sorumlu olduğu, İİK 45 gereğince alacakların aynı zamanda rehinle de temin edilmiş olduğu için, borçlu şirket rehin tutarı dışındaki toplam borç miktarından sorumlu olacağı, davacı banka takip talebi başlattıktan sonra bir kısım borcun ödendiğini ifade ettiğini, davalılardan ...nın sadece genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesine dayalı alacak talepleri için davalı şirket ile birlikte kefil olarak sorumlu olduğu, ticari kredili mevduat hesabı, 04.10.2005 tarihinde açılan vadesiz hesap üzerine tanımlandığından davalı ...'un, ticari kredili mevduat hesabından kaynaklı borçlardan 10.512,54 TL limitle kefil olarak sorumlu olduğu, davalı şirketin borçtan sorumluluğunun 24.140,76 TL ile sınırlı olduğu, ticari kredili mevduat hesabından kaynaklanan borçtan aynı zamanda diğer davalı kefiller ... ve ...'un tamamından kefil olarak sorumlu oldukları, ispat külfeti nazara alınmakla gayrinakit depo alacağına yönelik 55.600,00 TL borçtan tüm davalıların sorumlu oldukları, davalı ...'un işbu bedelin 5.600,00 TL'sinden sorumlu tutulması gerektiği, temyiz süreci ve usuli kazanılmış haklar gözetilerek davanın nakit alacaklar yönünden kısmen kabulü ile, davalı borçlular tarafından icra takip dosyasına yönelik itirazın iptali ile 224.522,02 TL asıl alacak, 3.444,62 TL faiz, 172,24 TL BSMV ve 1.402,88 TL masraf olmak üzere toplam 229.541,75 TL üzerinden takibin devamına karar verildiği-
İİK'nın 45. maddesinin, asıl borçlu için getirilmiş bir kural olup, kefiller hakkında uygulanmayacağı- Bu konudaki başvuruların, bir hakkın yerine getirilmemesine ilişkin bulunduğundan, İİK’nın 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikayet yoluyla icra mahkemesinde ileri sürülebileceği- Öte yandan bir (üçüncü) kişi, hem asıl borç için ipotek vermiş, hem de asıl borca müteselsil kefil olmuşsa, alacaklı o kişiye karşı, hem (asıl borçlu ile birlikte) ipotek veren üçüncü kişi sıfatı ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabileceği hem de ipotek limiti dışında kalan alacak bölümü için müteselsil kefil sıfatı ile genel haciz yolu ile takip yapılabileceği- Bu durumda, kredi sözleşmesinin müteselsil kefilleri, kendi kefaletlerinin teminatı olarak ipotek vermişler ise, Dairenin içtihatları gereğince, bu halde asıl borçlu gibi haklarında öncelikle İİK'nın 45. maddesinde öngörülen rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması zorunluluğu bulunduğu, diğer taraftan alacağın ipotekle karşılanmayan kısmı için müteselsil kefil aleyhine genel haciz yolu ile takip yapılabileceği-
İcra hukukunda şikayet sebebe bağlı olup, net bir şekilde yapılmalıdır. Kural olarak yorum yoluyla genişletilemeyeceği- Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirme sonucunda şikayetçi borçlu şirket yönünden şikayet dilekçesinde "mükerrerlik şikayeti" iddiası bulunmadığı halde varmış gibi değerlendirme yapılarak sonuca gidilmesinin hatalı olduğu-
Somut olayda, takibe konu gayrimenkullerin (07.09.2020 tarihinde) yapılan ihaleler sonucunda alacağa mahsuben alacaklıya ihale edilip ihalelerin kesinleştiği ve alacaklı lehine tescil işlemlerinin yapılması için müzekkere yazıldığı görüldüğünden, İlk Derece Mahkemesince, takip sonuçlandıktan sonra 06.10.2023 tarihinde şikayet yoluna başvurduğundan, bu durumda o takibe ilişkin bir işleme karşı gerek süreli gerekse de süresiz şikayet yoluna başvurulamayacağı-
İpoteğin kredi borçluları .. Ltd.Şti.'nin (ve dava dışı diğer şirketlerin) borçlarının teminatı olarak tesis edildiği, bilahare ipotek tesisinden sonra taşınmaz maliklerinden olan kişiye ait bölümün takip tarihinden önce şikayetçi borçluya satılarak devredildiği, TMK'nın 887. maddesine göre muacceliyet ihtarı yerine geçecek olan hesap kat ihtarnamelerinin taşınmazı ipotek yükü ile devralan şikayetçi borçluya ayrı ayrı tebliğ edildiği, buna göre, ipotek asıl kredi borçlusu şirketlerin borçlarının teminatı olarak tesis edilmiş olup, ayrıca taşınmazı ipotek yükü ile devralanın kefaletten kaynaklanan borçlarının teminatını oluşturmadığı- Diğer taraftan, asıl kredi borçlularından  A.Ş.'ye gönderilen ihtarnamenin takip tarihinden önce; ve yine diğer ihtarnamenin ..Ltd.Şti.'ne takip tarihinden önce tebliğ edildiği ve sonuçsuz kaldığı- Takip dayanağı kredi sözleşmesi içeriğinde kefaletin müteselsil olduğunun yazılmasına ve ipoteğin müteselsil kefilin kefalet borcunun teminatı olarak tesis edilmediğinin anlaşılmasına göre müteselsil kefil olan borçlu hakkında ayrıca genel haciz yolu ile takip de yapılabileceği- Kredi sözleşmesine dayanılarak kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olan borçlu hakkında, genel haciz yolu ile ilamsız takiplerinin yanı sıra, maliki olduğu ipotekli taşınmazın paraya çevrilmesine yönelik ilamlı icra takibi yapılması da mümkün olduğundan, mükerrer takip şikayetinin reddi gerektiği-
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılmadan, genel haciz yoluyla takip yapılamayacağı gerekçesiyle takibin ipotekle teminat altına alınan 375.681,50 TL’lik kısmı yönünden iptali talebi- Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihine göre uyuşmazlık konusu değerin kesinlik sınırını geçmediği-