Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak açılan eldeki davada, davacı tarafın dayandığı deliller ile iddiasını ispat edip edemediği-
Vekil sıfatıyla hekim en hafif kusurundan dahi sorumlu görülebilmekte ise de, bu durumun, sorumluluğun diğer koşullarının taraf itirazlarını karşılar ve denetime açık şekilde ortaya konulması gerekliliğini ortadan kaldırmayacağı- Hekim hatası iddiasıyla açılan tazminat davasında mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarının yeterli ve taraf itirazlarını karşılar mahiyette olmadığı- Davacının klinik muayenesinin ve kesin teşhis için ihtiyaç duyduğu belirtilen radyolajik tetkiklerinin tamamlanması sağlanarak davacı tarafın ameliyatın olağan sonuçları dışında zararının gerçekten bulunup bulunmadığının tespiti ile davalı hekimin söz konusu zararın doğumuna elverişli kusurunun var olup olmadığının ortaya konulması gerektiği-
Davacıların trafik kazası sonucu hukuken yapılması gereken takip ve işleri yürütmek üzere vekil kıldığı davalı avukata karşı, sebep olduğunu iddia ettikleri zararın tazmini yönünde açılan davada görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu- Avukatın verdiği hizmette tüketici hukuku anlamında sağlayıcı sıfatını haiz olduğu, avukatın sunduğu hizmet, müvekkilinin tüketici sıfatını taşıması ve bu suretle vekâlete ilişkin hukuki münasebetin tüketici işlemi vasfında olması durumunda, taraflar arasında doğan ihtilafların da tüketici mahkemelerinde (miktar sınırına göre tüketici hakem heyetlerinde) çözümleneceği- "Avukatlık sözleşmelerinin 6502 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilemeyeceği, avukatın satıcı/sağlayıcı olarak değerlendirilmesinin avukatlık mesleğinin vasfına uygun olmayacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Müvekkilin tüketici sıfatını taşıması halinde, avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan davanın tüketici mahkemelerinde görüleceği-
Mesleki veya ticari amaçla hareket etmeyen kişilerle vekalet verdikleri avukat arasında doğan uyuşmazlığa tüketici mahkemesinde bakılacağı-
Davacı tarafça sunulan delillere göre, tapuda davacı adına kayıtlı taşınmazın vekâletname ile yetkili kılınan davalı tarafından önce eşine temlik edilip, kısa bir süre sonra da ondan devralarak vekilin kendisine mal ettiği sonucuna varıldığı, taşınmazın 2005 yılındaki arsa değeri 41.308,00TL olduğu hâlde çok altındaki bir bedelle devredildiği açık olup vekâlet verenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altında bulunan vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığı- Zararlandırma eyleminin gerçekleşmesi halinde yetkinin kötüye kullanıldığının kabul edilmesi gerektiği-
Avukatın kusur ve ihmaline dayalı olmaksızın yapılan haksız azil sonucunda, avukatın vekâlet ücretinin tamamının, dava lehe sonuçlanıp kesinleşmiş gibi, muaccel hâle geldiği; bu vekâlet ücretinin “akdi” ve “yasal (karşı taraf)” vekâlet ücretinin toplamından oluşmakta olduğu- Azledilen avukatın, karşı taraf vekâlet ücretini davalılar yararına tahsile koyamayacağı- Alacağını ancak eski müvekkilinden talep edebilirse de, bu kez karşı taraf vekâlet ücretinin borçlusundan tahsil edilmesinin beklenmesinin doğru olmayacağı- Haksız olarak azledilmiş olan avukatın hak ettiği karşı taraf vekâlet ücreti alacağına kavuşmasının, kendisini haksız olarak azleden eski müvekkilinin insafına bırakılamayacağı- Karşı taraf vekâlet ücretinin haksız azil ile birlikte muaccel olduğu-
Davacı vekili tarafından dosyasına ibraz edilen verilen vekaletnamenin süreli vekaletname olduğu ve süresinin 31.12.2013 tarihinde dolduğu, bu tarihten sonrası için vekaletin devam ettiğine dair dosyada bilgi bulunmadığı anlaşılmakta olup; davacıyı temsil eden avukata yeni vekaletname verilmiş ise temin edilerek gönderilmesi, verilmemiş ise kararın davacı asile tebliği ile yasal süreler beklendikten sonra temyiz incelemesi yapılabilmesinin uygun görüldüğü-
Hasta için kan, yasal prosedüre uygun şekilde kurulup işletilen ve denetim mekanizması dâhilinde çalışarak veri bağışı ve nakli sağlayan kan merkezlerinden temin edilebilecekken, hastaya daha hızlı müdahale edilebilmesi gayesiyle dahi olsa, kendisinin oluşturduğu sistemden kan temin eden davalı hastanenin azami seviye özen ve dikkati göstermesi gerektiği, verilen kanda ölüme sebep olan hastalığa ilişkin bulaşıklık bulunduğu ortadayken artık hastalığın bu kandan değil, başka bir suretle bulaştığının ispat yükünün davalı hastanede olduğu ve ispatın ortaya konamadığı, hâl böyle olunca; illiyet bağının tam olarak tespitinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı hastane yönünden davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Somut olayda; taşınmazın gezdirilmesi, gösterilmesi tellallık amacıyla ve buna bağlı hukuki sonuçların doğması iradesiyle yapıldığından, hukuki işlemin içindeki maddi vakıa oldukları, hukuki fiil olmadıkları anlaşıldığı-  Bu durumda, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede davaya konu taşınmazın gezdirildiği, gösterildiği belirtilmesine karşın aksinin tanıkla ispatının kabul edilemeyeceği- Davalı matbu ve boş olarak imzaladığını belirttiği sözleşmeye sonradan davacı tarafından davaya konu taşınmazın bilgilerinin eklenmiş olduğunu iddia ettiğine göre, sözleşmenin taraflar arasındaki anlaşmaya uygun bir şekilde doldurulduğunun karine olarak kabul edilmesi, hukuki işlem olan bu durumun aksini ise yani iradesine aykırı doldurulduğunu ancak yazılı delille davalının ispatlaması gerektiği-