Dava dilekçesi içeriğinden talebin tüm hizmet süresini kapsadığı anlamına gelebilecek bir ifade bulunmadığından mahkemece, HMK’nun 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık kuralına aykırı olarak son 4 ayı içeren seçenek yerine tüm hizmet süresini kapsayacak şekilde fazla çalışma ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Davalı vekilinin cevap dilekçesi duruşmada okunup davacıya tebliğ edilmemişse dei yargılama safahatında düzenlenen bilirkişi raporunda açıkça gecikmiş zamanaşımı itirazı konusunda değerlendirme yapılarak ikinci bir şık olarak hesaplama yapılmış, ve davacı vekili bu raporu tebliğ alarak zamanaşımı itirazından haberdar olduğundan ve rapora itirazlarını bildirdiği dilekçede gecikmiş zamanaşımı itirazına karşı çıktıklarına ilişkin bir beyanda bulunmadığından ve bu tarihten sonraki yargılama sürecinde de gecikmiş zamanaşımına bir itirazda bulunmamış olduğundan, davaya karşı gecikmiş zamanaşımı itirazını dikkate alan ancak süresinde yapılmayan ıslaha karşı zamanaşımını dikkate almayan bir rapor aldırılarak sonuca gidilmesi gerektiği- Yukarıda açıklandığı üzere dava 1086 sayılı yasa döneminde açılmıştır. Davacı gecikmiş zamanaşımı itirazına açıkça itiraz etmediğinden davaya karşı yapılan gecikmiş zamanaşımı itirazı geçerli olup dikkate alınmalıdır.
Davalı arsa sahibinin, davalı kooperatif ile aralarındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan haklarının 33 adet daire yönünden davacı şirkete devrine ilişkin temlik sözleşmesinin geçerli olduğu, bu doğrultuda davacının dava konusu taleplerini temlik alan sıfatıyla arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, davalı yüklenici kooperatife yöneltebileceği, davalı arsa sahibi şirketin de satım sözleşmesine dayalı olarak davacı şirkete karşı sorumluluğunun devam ettiği, mahkemece belirlenen tazminatın davalılardan tahsilde tekerrür etmemek üzere tahsiline karar verilmesi gerektiği, davalı arsa sahibi şirketin satım sözleşmesine dayalı olarak fazla imalat bedeliyle ilgili mahsup itirazının tartışılıp, değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Islaha karşı zamanaşımı itirazı süresinde yapıldığından yıllık izin ücreti bakımından ıslah ile artırılan miktar zamanaşımına uğradığı halde zamanaşımına uğrayan miktarın da hüküm altına alınmasının hatalı olduğu-
Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümlerin uygulanacağı- Ön inceleme aşamasına geçilmeden davanın karara bağlanmasının; en azından davacının gerektiğinde davasını serbestçe değiştirme hakkını kullanamaması sonucunu doğurduğu, bu durumda yargılama kesitleriyle ilgili usul hükümleri uygulanmadan mahkemece dosya üzerinden inceleme yapılıp kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı vekilince yargılama sırasında (tahkikat aşamasında) HMK.'nun 141. maddesindeki ilkelere aykırı olarak iddianın genişletilmesinin ve yine Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.a maddesinde düzenlenmiş olan ağır kusur nedeniyle sigortacının sigortalısına rücu edebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Islah dilekçesinin davalıya tebliğine ilişkin tebligatın dosyada görülmediği ve davalı vekilinin de ıslah dilekçesinin kendilerine tebliğ edilmediğini, celsede ıslahı öğrendiklerini belirttiği ve aynı celsede zamanaşımı def'ini ileri sürdükleri halde ıslaha konu olan miktar yönünden mahkemece zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
HMK'nun 141. maddesine göre ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati dışında savunmanın değiştirilemeyeceği hususu düzenlenmiş olup, davalının 25.03.2014 tarihli duruşmadaki beyanlarının, cevap dilekçesindeki beyanlarını tadil mahiyetinde olduğu ve bu beyanlarına davacının muvafakat etmediği gözetilerek savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği-
Davalı eşin kıdem tazminatını hak ettiği işyerindeki çalışmasını, süresini ve ödenen kıdem tazminat miktarını gösteren belgeler bulunduğu yerlerden getirtilerek, sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınması ve sonucuna göre davacı lehine katılma alacağı hesaplanması gerektiği- Dava; 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken açılmış olup, karara bağlandığı tarihte HMK'nın yürürlüğe girdiği; HMK. mad. 448 ve geçici 1. maddesi gereği tamamlanmış işlemlerin etkilenmemesi kaydıyla HMK hükümleri tatbik edileceği; dosyada bulunan cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinin tarihleri itibariyle HUMK yürürlükte iken tamamlanmış olup, HUMK'un 185. madde 2. fıkrası gereği davacı tarafın, davalının rızası olmaksızın davasını genişletemeyeceği veya mahiyetini değiştiremeyeceği-
Davalı tarafça süresinde yapılan zamanaşımı savunmasının değerlendirilmemesinin hatalı olduğu- Hüküm altına alınan miktarların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüde yol açacağı-