Dairelerin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde kararlaştırılan yüzölçümünden küçük yapılması, eksik iş niteliğinde olup, eksik işler bedeli ihbar koşuluna ve ihbar süresine bağlı olmaksızın teslim tarihinden itibaren kural olarak beş yıllık zamanaşımı süresinde talep edilebilir, bu nedenle mahkemece, birleşen davada, ihbar koşulu aranmaksızın dairelerin küçük yapılmasından kaynaklanan zararın talep edilebileceği- Yüklenicinin, kendi iradesiyle inşaatın tamamına ve bu kapsamda arsa sahiplerine ve kendisine verilen bağımsız bölümlere aynen yansıtılan değer artırıcı işler yapması halinde sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı durumlarda fazla bedel isteminde bulunamayacağı- Maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemlerinin, ıslahla düzeltilemeyeceği- Dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmadığı- Somut olayda, arsa sahiplerince gecikme tazminatı alacağı bulunduğu ileri sürülerek asıl dava, eksik ve ayıplı işler bulunduğu ileri sürülerek, birleşen davalar açılmış olup, arsa sahiplerinin gecikme tazminatı alacağı ödenmeden veya eksik ve ayıplı işler tamamlanmadan ya da bedelleri ödenmeden, iskân ruhsatı alınmış olsa bile, sözleşmeye uygun teslim olgusunun gerçekleştiğinden söz edilemeyeceği- Bilirkişi tarafından, yağmur iniş boruları ve balkon giderleri bağlantıları işçiliğinin iyi yapılmamasının, dükkan üstü terastaki su yalıtımı hatalarının, yine dükkan üstü terastaki dilatasyondaki kusurun gizli ayıp niteliğinde olduğu açıklanmış ve bu sonuç doğru görülmüş ise de, diğer imalat kalemleri ile ilgili görüş bildirilmemiş, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi rapor ve ek raporlarında da bu konuda görüş bildirilmediği görülmüştür. Bu durumda mahkemece, anılan gizli ayıp dışında kalan diğer imalat kalemlerinin açık ayıp ya da gizli ayıp niteliğinde olup olmadığı hususunda uzman bilirkişiden rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifasını talep eden kimse sözleşmede aksine bir hüküm yoksa, kural olarak kendi borcunu ifa etmedikçe karşı taraftan edimin ifasını isteyemeyeceği-
D.çelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlandıktan sonra, öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenerek bu konularda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi; dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, HMK'nın 137 ve 140. maddelerine göre ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan ve ön inceleme duruşmasının tamamlanmasından sonra, HMK. mad. 142 uyarınca, tahkikata başlanmadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ilerin incelenerek karara bağlanmasının gerektiği- HMK‘nın 141. maddesi uyarınca tarafların ön inceleme aşamasına kadar iddia veya savunmalarını genişletebilecekleri veya değiştirebilecekleri hususu da dikkate alındığında, mahkemece HMK’nın 142. maddesindeki bu emredici düzenlemeye rağmen ön inceleme ve ön inceleme duruşması yapılmadan hukuki dinlenilme hakkını ortadan kaldıracak şekilde dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Tacir olan taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca dava dışı işçiye ödenen işçi alacağının rücuen tahsili istemine ilişkin uyuşmazlık TTK. mad 4. uyarınca nispi ticari dava niteliğinde olduğundan, mahkemece yargı çevresinde ticaret mahkemesi bulunmadığı gözetilerek, TTK. mad. 5/4. maddesi gereğince asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla davaya bakılması gerekirken, asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilmesinin isabetsiz olduğu- Davadaki talep konusunun miktarı taraflar arasında “tartışmasız” ise veya taraflar arasında miktar veya parasal tutar bakımından bir tartışma olmakla beraber, tarafların anlaşmasına gerek kalmaksızın, objektif olarak talep konusunun miktarı herkes tarafından anlaşılabilecek şekilde “belirli” ise o talep konusunun sadece bir kısmının dava edilemeyeceği- Davalı tarafça, icra dosyasına 17.190,29 TL ödendiği belirtilerek, dava dilekçesiyle fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak, 2.500,00 TL'nin ve 04.09.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle, yine fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak, 10.502,95 TL'nin, bir diğer deyişle, alacağın bir kısmının tahsili istenmiş olduğundan, mahkemece, kısmi dava açılamayacağı gerekçesiyle hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğundan HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Gecikme tazminatı kural olarak sözleşmede kararlaştırılan teslim tarihinden, eserin eksik ve ayıpsız olarak sözleşmeye uygun biçimde teslim edildiği tarihe kadar ya da iş sahibinin teslimden önce bağımsız bölümleri fiilen kullanmaya başladığı veya üçüncü kişiye kiraya verdiği ya da sattığı tarihe kadar istenebileceğinden, mahkemece araştırma yapılarak yüklenicinin dava tarihinden önce davacıya ait bağımsız bölümleri teslim ettiğini kanıtlaması durumunda teslim tarihi, teslim ettiğini kanıtlayamaz ise dava tarihi esas alınarak gecikme tazminatının hesaplanması gerekeceği- İnşaatın davalı yüklenici tarafından eksik ve ayıplı olarak teslim edildiğinin tespiti halinde tazminat konusu yapılan kalemler tek tek değerlendirilerek, bunların ayıplı iş mi, yoksa eksik iş mi, ayıplı işlerin ise gizli ayıp mı yoksa açık ayıp mı olduğu belirlenmesi, açık ayıplarla ilgili teslimden sonra davalı yükleniciye TBK. mad. 474 gereğince süresinde ihbarda bulunulup bulunulmadığı, gizli ayıplarla ilgili olarak da ayıbın ortaya ne zaman çıktığı, çıkmasından sonra yüklenicinin TBK. mad. 477 gereğince haberdar edilip edilmediği üzerinde durulmalı, yüklenicinin inşaatı eksik teslim ettiği, ancak davacı tarafça eksikliklerin tamamlandığının tespitinde ise, eksik imalat bedelinin davacı tarafça yapılmış şekliyle değil, yüklenicinin sözleşmeye göre üstlendiği nitelikleriyle bedeline hükmedilmesi gerektiği- Zamanaşımının, eserin tesliminde başlatılmasını öngören BK. mad. 363'in (şimdi; TBK. mad. 478), gecikme tazminatını değil, kusura ve dolayısıyla eksik işlere ilişkin olduğu; kira tazminatında zamanaşımı süresinin bağımsız bölümün teslim edilmesi gereken tarihten itibaren başlayacağı ve arsa sahibi gecikilen her ay için zararını davayla isteyebileceğinden, her geçen ay zararının o ayın sona ermesiyle istenebilir (muaccel) hale geleceği- Islah dilekçesi HMK döneminde verilmiş olup, ek dava dilekçesine bağlanan sonuçların ıslah dilekçesi için de geçerli olduğunun kabulü gerektiğinden, HMK. 141/1 uyarınca savunmanın genişletilmesinin serbest olduğu aşamada iken davalının savunmasını genişlettiğinin ve bunun geçerli olduğunun kabulü gerekeceği ve bu durumda, ıslah edilen istemin esasına girilmeden önce, davalı tarafın zamanaşımı savunması üzerinde durulması gerektiği- Mahkemece, ıslah tarihinden itibaren geriye doğru 5 yılın sona erdiği tarih esas alınarak mahkeme dosyasında istenen işlemiş faiz alacağı yönünden iş bu davada ıslah edilen miktarın zamanaşımına uğradığı, yine iş bu davada konu edilen dönem için önceki döneme ilişkin ıslah ile arttırılan bölümün zamanaşımına uğradığı gözetilerek bilirkişi kurulundan rapor alınmak suretiyle davalının sorumlu olduğu gecikme tazminatı miktarının hesaplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davalı-davacının tazminat talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin isabetsiz olduğu- Davacının ön inceleme duruşmasından sonra manevi tazminat talebinde bulunduğu, davalı-davacının ise bu talebe açık bir muvafakati olmadığı gibi, usulünce yapılmış bir ıslah işlemi de bulunmadığından, davacı-davalının manevi tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığı-
Davacının dilekçesinin davanın kamilen ıslahı mahiyetinde mi yoksa maddi vakıaların açıklanması niteliğinde mi olduğu konusunda bir değerlendirme yapılarak, davalı vekilinin öne sürdüğü "zamanaşımı definin savunmanın genişletilmesi mahiyetinde bulunup bulunmadığı" tartışılarak davacı vekilinin dilekçesinde davalı yanca savunmanın genişletilmesine muvafakat etmediklerini bildirdiği de nazara alınmak suretiyle HMK. mad. 141 uyarınca  davalı yanın zamanaşımı definin öncelikle süresinde olup olmadığı ile ilgili bir karar verilmesi, süresinde olduğu kanısına varılması halinde ise 818 s. BK’nın 392. maddesine (vekilin hesap verme yükümlüğüne) dayalı işbu davada, varlığı iddia olunan alacağın muacceliyet tarihi ile bu borca ilişkin olarak verildiği ileri sürülen senedin vade tarihi ve BK. mad. 114 uyarınca davalının zamanaşımı defi konusunda denetime elverişli bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlarda değerlendirme yapılmaksızın ve üstelik davanın hukuki nitelendirmesinde hataya düşülmek suretiyle zamanaşımı definin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Bordroda ödemesi yapılan tutarları aşan bir çalışma tespit edilemez ise; fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ödemesi bulunan aylar bakımından gerekli ödemelerin yapıldığı kabul edilerek hesaplamada bu ayların dışlanması suretiyle alacak miktarlarının belirlenmesi gerektiği- İşçiye ödenecek aylık işçilik ücreti 30 günlük tutar üzerinden hesaplanmakta olup hafta tatili hesabında bordrolar incelenirken bu hususa ayrıca dikkat edilmesi gerektiği- Mahkemece sadece tanık ifadelerine itibar edilerek alacak kalemlerine dair bordrolarda gösterilen tutarların saat 18.00'den sonraki çalışmalara ilişkin olduğunun kabulü ile bordro kayıtlarının dikkate alınmamasının isabetsiz olduğu- Fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatili ücretlerinin uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde, hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği, mahkemece tanık ifadelerine göre mesai saatlerinin belirlenmesine karşın, taktiri indirime gidilmemesinin hatalı olduğu- Kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına ilişkin davaların, hakkın doğumundan itibaren, on yıllık zamanaşımına tabi tutulduğu (TBK. mad. 146)- Tazminat niteliğinde olmaları nedeni ile sendikal tazminat, kötüniyet tazminatı, işe başlatmama tazminatı, 4857 s. İş K. mad. 5 'deki eşit işlem borcuna aykırılık nedeni ile tazminat, mad. 26/2'deki maddi ve manevi tazminat, mad. 28'deki belgenin zamanında verilmemesinden kaynaklanan tazminat ve mad 31/son uyarınca askerlik sonrası işe almama nedeni ile öngörülen tazminat isteklerinin on yıllık zamanaşımına tabi olduğu- Zamanaşımı başlangıcına esas alınan kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı hakkının doğumunun ise, işçi açısından hizmet aktinin feshedildiği tarih olduğu- Davalı vekili, ıslah dilekçesine karşı süresinde zamanaşımı definde bulunmuş olduğundan, mahkemece ıslaha karşı zamanaşımı definin değerlendirilmemesinin hatalı olduğu- İbranamede miktarı belirtilen fazla çalışma ücretinin mahsubu hususunun değerlendirilmemesinin isabetsiz olduğu- Hüküm altına alınan alacakların net mi yoksa brüt mü olduğunun belirtilmemesinin infazda tereddüde yol açacağı-
Talep sonucunun genişletilmesi ve değiştirilmesinin davalının rızasına bağlı kılındığı, ancak ıslah işleminin, bu yasağın istisnalarından biri olup, davalının muvafakatine bağlı olmadığı-