Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu'nun 50. ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda manevi tazminat takdiri gerekeceği-
Kadın tarafından açılan birleşen davada, erkeğe dava dilekçesi tebliğ edilip, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmadan ve ön inceleme duruşması yapılmadan dosyanın birleştirildiği, birleştirme kararı ile dosyanın gelmesinden sonra da, bu eksiklik tamamlanmadığı gibi, taraflara birleşen davaya ilişkin olmak üzere delil sunma imkanı tanınmadan bozma sonrasında yapılan 26.05.2016 tarihli ilk duruşmada kadın tarafından açılan tazminat davasının kabulüne karar verildiği, açıklanan bu hususun davacı- karşı davalı erkeğin savunma hakkını kısıtlayan ve adil yargılanma hakkını etkileyen önemli bir usul hatası olduğu-
Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamak olup , kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerektiği- Davacı-karşı davalı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunduğundan hakkaniyet ilkesi (TMK. mad. 4) gözetilerek daha uygun miktarda tazminat takdiri gerektiği-
Davacı erkeğin eşinin çalışmasına izin vermeyerek ekonomik şiddet uyguladığı, evlenmeden önce mevcut hastalığını eşinden gizleyerek güvenini sarsıcı davranışlar sergilediği, arkadaşının evlilik birliğine müdahaleleri ile eşine ve eşinin ailesine yönelik hakaretlerine kayıtsız kaldığı, eşini ailesinin yanına bırakarak arayıp sormadığı ve eşine '’annenin evinde biraz daha kal, burnun sürtülsün” dediği, buna karşılık davacı-karşı davalı kadının ise annesinin evlilik birliğine müdahalesine izin verdiği anlaşıldığı uyuşmazlıkta, erkeğin boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu olduğu ve boşanmaya sebep olan olaylar kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup, boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitireceğinden kadın yararına uygun miktarda maddi-manevi tazminat takdiri gerektiği-
Kadın yararına hükmedilen ve boşanmanın fer'isi niteliğinde olan tazminatlara boşanma kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiği-
Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdiri gerekeceği-
Evlilik birliği devam ederken başka bir şahısla "imam nikahlı" olarak birlikte yaşayan kadına, bu durumun dava tarihinden sonra gerçekleşmiş olması nedeniyle kusur yüklenemeyeceği- Kadının "komşusu ile yolda samimi şekilde yürürken görüldüğü, yine pastaneden birlikte çıktıkları ve iş yerindeki erkeklerle çokça vakit geçirdiği ve onlardan para istediği", erkeğin ise, "kadına fiziksel şiddet uyguladığı, kazandığı parayı alkol alımı için kullanması sebebiyle evin ihtiyaçlarını karşılamadığı" anlaşıldığından, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve bu sonuca ulaşılmasında tarafların "eşit kusurlu" olduklarının kabulü gerektiği- Eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemeyeceği- Tazminat ve nafaka talepleri hakkında hüküm kurulmamasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile, Türk Borçlar Kanunu'nun 52. ve 58. maddeleri nazara alınarak daha uygun miktarda manevi tazminat takdiri gerekeceği- Boşanma kararıyla birlikte hüküm altına alınan boşanmanın fer'isi niteliğindeki manevi tazminatın, ancak boşanma hükmünün kesinleşmesiyle muaccel hale geleceği, muaccel hale gelmeden de tazminatlara faiz yürütülemeyeceği-