Dava konusu taşınmazın konumu, davacı tarafın şirket olup paydaş oluşu ve davalının komşu taşınmazı dava dışı üçüncü kişilerden kiraladıktan sonra ........... parsel sayılı taşınmazla birlikte hiçbir akdi ilişkiye dayanmadan kullanımı birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafın bu kullanıma zımni muvafakatinin olduğu, davalı tarafın kötüniyetli olmadığı yönünde kabulünün hatalı olduğu, davacı tarafın ecrimisil talep edebilmesinin koşulları oluştuğu halde, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Ecrimisil istemi-
Dava konusu taşınmazda davalının şahsi eşyalarının bulunması ve anahtarın davalıda olması nedeniyle müdahalenin varlığı kabul edilmiş ise de; dosya kapsamındaki belgelerden, davalı ve dinlenen tanık beyanından, dava konusu taşınmazın diğer anahtarının davacıda olduğu, anahtarın davalıda bulunması sebebinin işgal kastıyla değil, taraflar önceden evli olduğundan, önceki ilişkinin devamı niteliğinde olup, dava konusu taşınmaza elatmanın gerçekleşmediği anlaşıldığından, davanın reddi gerekeceği-
Mahkemece yeniden konusunda uzman bilirkişiler eşliğinde keşif yapılarak, öncelikle yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca (re'sen) benzer yerlerin kira sözleşmeleri getirtilerek araştırma ve inceleme yapılması, davalı tarafın sunduğu emsal kira sözleşmeleri, taşınmazın büyüklüğü ve çevre özellikleri de nazara alınarak dava konusu ilk dönemde (daire olarak) serbest koşullarda getirebileceği kira bedelinin rayice göre belirlenmesi, sonraki dönemler için ise, ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak koşuluyla ecrimisil hesabının yapılması, akabinde aynı bilirkişilerden davalı tarafından belirtilen masrafların yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise miktarı ve ne kadarının zorunlu ve faydalı masraf olduğunun tereddüde mahal bırakılmayacak şekilde tespit edilmesi ve bulunan bu miktarın ecrimisil bedelinden mahsup edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporu ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece geçerli bir tahsis yahut satış bulunmadığı halde ....... Köyü ........... Mevkiinde bulunan 1904,00 m2 mera nitelikli taşınmazın tapusunun iptaline ve davacılar adına tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dava; mülkiyete dayalı elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil talebine ilişkindir.
Ecrimisilin haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle; (ecrimisil bedelinin) en azı kira bedeli, en fazlası 'mahrum kalınan gelir kaybının karşılığı zarar' olduğu- Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı faydanın (olumsuz zararın) ecrimisilin kapsamını belirleyeceği-
Usuli kazanılmış hak ilkesinin, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline geldiği; (Usuli kazanılmış hak ilkesinin) anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade ettiği- Taraflardan yalnız birinin hükmü temyiz etmesi halinde Yargıtayın temyiz eden tarafın yararına olarak verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme artık, temyiz eden tarafın önceki bozulan karara oranla daha aleyhine bir hüküm verilemeyip buna da "aleyhe hüküm verme yasağı" dendiği- Aksi halde usul hükümleri ile hedef tutulan istikrarın zedeleneceği ve mahkeme kararlarına karşı güvenin sarsılacağı-
Konteynerleri haksız olarak alıkoyan davalıdan haksız fiil hükümlerine göre tazminat talep edilmiş olup haksız alıkoyma sürecinde davacının zararının mütemadi olduğunun kabulü gerektiği- Geçen süre zarfında, davalı tarafından konteynerlerin kullanılmadığı veya başkasına kullandırmadığı, davacı tarafından da sadece haksız alıkonma yüzünden uğranılan zararın talep edildiği anlaşıldığından, somut olaya fuzuli işgal veya gerçek olmayan vekaletsiz iş görmeye ilişkin zamanaşımı sürelerinin uygulanamayacağı- Davalının eylemi nedeniyle yoksun kalınan kazancın tazminat olarak talep edildiği uyuşmazlıkta, zararının sürekli ve belirlenebilir nitelikte olması nedeniyle her günün zararına ait haksız fiil zamanaşımı süresinin o günden itibaren işlemeye başlayacağı- Davalının süresinde zamanaşımı def’inde bulunduğu gözetilerek, 6101 s. TBK.nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 5. hükmü de dikkate alınmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- "Davacının talebinin kötü niyetli zilyedin sorumluluğunun düzenlendiği TMK’nin 995. maddesi kapsamında değerlendirilerek (ecrimisilde uygulanması gereken) beş yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Mahkemece ecrimisilin tamamı üzerinden davanın kabul edilmesi gerekirken, dava kısmen kabul edilerek davacının tapudaki payı oranında ecrimisile hükmedilmesinin bozmayı gerektirdiği- Mahkemece karşı davanın yalnız zorunlu masraflar yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken, bozma ilamında davalıların iyileştirme bedelinin isteyebileceği yönündeki ifadenin usul ve yasaya uygun olmadığı-