Dava konusu taşınmazın, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesi gerekeceği-
Tarafların mirasbırakanları arasında yapıldığı ileri sürülen satış sözleşmesi; konusunu oluşturan taşınmazların tapu sicilinde kayıtlı bulunması nedeniyle Türk Medeni Kanununun 706, Borçlar Kanununun 213, Tapu Kanununun 26 maddesi uyarınca resmi şekilde düzenlenmediğinden geçersiz olup, davacı tarafın öncelikle taşınmaz satışına ilişkin sözleşmenin varlığını, sonrasında ise kararlaştırılan satış bedelinin ödendiğini ispat etmesinin gerekeceği-
İşin esasının ve dava konusu taşınmazın, bölümünün, 3621 sayılı Yasa kapsamına göre idarece belirlenmiş ve kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi haritasının olup olmadığının araştırılmasının, mevcut değil ise, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesinin ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa'nın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesinin, Mahkemece bu konudaki görüşünün ortaya konulmasının ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere hüküm bozulmasının gerekeceği-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Murisin taşınmazı satılığa çıkardığı, bir çok kişiye satın almaları için teklifte bulunduğu, ancak yolu olmadığından taşınmazın satılamadığı, bunun üzerine davalı gelini tarafından satın alındığı, muris ile davacı çocuklarının arasının iyi olduğu anlaşılmakta olup, murisin mal kaçırmasını gerektirecek her hangi bir sebebin varlığı kanıtlanamadığından, miras bırakan tarafından yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olmadığı-
Tarafların fesih iradelerinin, en geç, davacı yüklenicinin inşaatı terkettiği ve arsa sahipleri tarafından onarım ve güçlendirme ruhsatı alındığı tarihte birleştiği anlaşıldığından, mahkemece, sözleşmenin bu tarih itibariyle feshedildiğinin tespitine karar vermekle yetinilmesi ve yine bu tarihten itibaren dava tarihine kadar BK 126/son maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan, davalılar vekilinin zamanaşımı def'inin kabulü ile davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği-
Asıl ve birleşen dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasında, her bir davalının kullandığı bölüm belirlenerek bu bölümün getireceği ecrimisile her bir davalı hakkında ayrı ayrı hükmedilmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuksal dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekeceği-
TMK'nun 692/1. maddesi gözetilerek tarla niteliğindeki taşınmaza bina yapılmak suretiyle niteliğinin değiştirildiği gözetilerek yıkım isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekeceği-