Paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi istemine ilişkin davada, taraflar arasında fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı, çekişme konusu taşınmazda davacının kullanabileceği bölüm olup olmadığının belirleneceği-
Paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin davada, tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığının veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının, oluşmuşsa çekişmeli bölümün davacının mı davalının mı kullanımına bırakıldığının belirlenip aksi halde paylı mülkiyet hükümleri gözetilerek davacının çekişmesiz olarak kullandığı veya kullanacağı bölümün olup olmadığının belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davalı ... hakkındaki davanın kabul edilmesi davalı ... bakımından, taşınmazda tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının saptanıp, oluşmuşsa hangi paydaşa hangi bölümün bırakıldığı belirlenip, davacının kullanımına bırakılan bölüme davalı ...'ın elatmasının olup olmadığının belirlenip, fiili kullanma biçimi oluşmuş, davacının kullanımına bırakılan bölüme davalı ...'ın elatması varsa davanın kabul edilip aksi halde uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözülüp davacının taşınmazda çekişmesiz olarak kullandığı veya kullanacağı bir bölümün olup olmadığının saptanması gerektiği-
Geçersiz sözleşmelere dayanarak tarafların birbirlerinden cezai şart isteyemeyecekleri- Davaya konu tarihli sözleşme, taşınmaz satışına ilişkin olup, geçerlilik şartı olan resmi şekilde düzenlenmediği için geçersiz olduğundan, sözleşme geçersiz olduğu için bu sözleşmede yer alan cezai şarta ilişkin hükümlerin de aynı şekilde geçersiz olacağı ve bu nedenle davacının, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı talep edemeyeceği-
Paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine-
3. HD. 12.04.2016 T. E: 2015/12276, K: 5648-
Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralının göz ardı edilmemesi gerektiği, davacının harici satış nedeniyle davalıya ödediği harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerektiği- Dosya bir hukukçu, bir mali müşavir veya muhasebeci ve bir bankacıdan oluşturulacak üçlü bilirkişi kuruluna tevdi edilerek, sözleşmede nakten ödendiği belirtilen satış bedeli tutarının, ödeme tarihinden itibaren belirlenen TEFE–ÜFE endekslerindeki artışlar, altın, döviz fiyat ve kurlarındaki artışlar, işçi ve memur aylıklarındaki artışlar ve benzeri ekonomik etkenler gözetilerek ödeme tarihinden dava tarihine kadar uyarlamanın yapılması, uyarlanma suretiyle dava tarihinde vardığı değerin belirlenmesinin istenmesi, bu konuda gerekçeli, karşılaştırmalı, tarafların ve Yargıtay’ın denetimine elverişli rapor alınması, ondan sonra bedel konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği-
Tapulu taşınmazın satışına ilişkin resmi biçimde yapılmayan sözleşmenin hukuken geçersiz olduğu- Taraflar arasında harici de olsa bir sözleşme olduğundan, davanın 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu- 10 yıllık zamanaşımı süresinin başlangıç tarihinin, satış bedeline ilişkin paranın verildiği tarih değil, sözleşme geçersiz olsa da satıcının rıza ve ihtiyariyle taahhüdünü her zaman yerine getirebileceği göz önüne alınarak bunun ifasını beklemek durumunda bulunan alıcı için, ancak davaya konu taşınmazın tapuda ferağ ümidinin ortadan kalktığı veya ifanın imkansız hale geldiği tarih olduğu-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa olduğu, söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısının miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu-
Dinlenen taraf tanıkları mirasbırakanın diğer çocukları ile bir sorununun olmadığını, sağlığında tüm çocuklarına yardımlar yapıp bir şeyler verdiğini (davacı O.'a ev alırken maddi yardım yaptığını davacı B.'a para verdiğini, dava dışı T.'a evlenirken zeytinlik satıp yardımda bulunduğunu) bildirdiği; bu durumda, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla değil sağlığında çocukları arasında denkleştirme yapma amacıyla hareket ettiği sonucuna varılması gerektiği; bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerektiği-