Mahkemece, 21.12.2015 tarihli celse tarafların bilirkişi raporuna karşı yazılı beyan dilekçeleri okunduktan ve hazır bulunan davacı ve davalı vekiline söz verildikten sonra tahkikat aşamasının bittiği tefhim edilmeden ve sözlü yargılama için taraflara süre verilmeden ya da tarafların bu konuda süre istemediklerine ilişkin beyanları tespit edilmeden doğrudan davanın reddine karar verildiğinden, mahkemece HMK'nın 184 ve devamı maddelerinde belirtilen usullere uyulmadan, tarafların iddia ve savunma hakkını kısıtlar şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- İhbar sürelerine uyulmaması halinde, yalnızca taşıyıcı lehine bir karine söz konusu olmayıp, taşıyıcının sorumluluğunun da sona erdiği, ancak, taşıyıcının herhangi bir suretle hasarı öğrenmesi halinde ihbarın süresinde yapılmadığını ileri sürmesi TMK'nın 2. maddesi uyarınca iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağından bu durumda hasar nedeniyle ihbar şartının aranması gerekeceği, dosya içerisinde yer alan ve davalı şirket yetkilisi olduğu iddia edilen kişi ile yapılan mail yazışmalarında, yapılan aktarma sırasında taşınan mallara ilişkin hasar ve zayi olgusunun bilindiği iddia olunduğundan, mahkemece taşıyanın hasarın varlığından haberdar olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
3. HD. 19.09.2018 T. E: 2017/3615, K: 8697-
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğu ve hukuk düzeni tarafından korunamayacağı, hakimin ilgili yasa maddeleri gereğince yasadaki boşluğu objektif iyi niyet kuralları içinde doldurmak zorunda olduğu, ilam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının üç ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığının, borçlunun zarara uğramasına neden olduğunun anlaşıldığı, yasal düzenlemeler karşısında alacaklının bu davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağı için takibin ilk takipte devam etmesi gerektiğinden sonraki takip/takiplerin iptali gerektiğinden mahkeme tarafından borçlunun şikayetinin kabulü yerine reddine karar verilmesinin isabetli olmadığı-
3. HD. 18.09.2018 T. E: 3172, K: 8644-
DASK poliçesinin yenilenmemesinden kaynaklanan maddi tazminatın kredi veren Bankadan, sigorta poliçesini düzenleyen sigorta şirketinden ve DASK'dan tazmini istemi-
Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması gerektiği- Tapu iptal tescil, olmadığı taktirde bedelin tahsili istenmli davada, vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasının davalının savunması da gözetilerek açıklığa kavuşturulması, iddianın sabit olduğu saptanırsa,  davanın devamı sırasında devredilebilen taşınmaz bakımından HMK.nun 125 maddesinin uygulanması, harcı tamamlanan miktarın bedel isteği için de geçerli olduğunun gözetilmesi gerektiği-
Haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve tazminat talepleri- Mahkemece davacının taraf değişikliği talebi konusunda bir değerlendirme yapılmaksızın aktif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddedildiği, ancak, HMK' nın 124.maddesi gereğince şartları oluştuğu taktirde davada her iki tarafın da değiştirilmesinin mümkün olduğu-
3. HD. 12.09.2018 T. E: 2016/21418, K: 8458-
3. HD. 11.09.2018 T. E: 2017/13096, K: 8263-
Davacı bir takım haklı nedenlere dayanmış ise de asıl fesih sebebinin hakim adaylığına geçmek olduğundan, davacının haklı nedenlere dayanmasının hakkın kötüye kullanımı olduğu ve bu nedenle kıdem tazminatına hak kazanamayacağı- Davacı ve diğer çalışanlara düzenli olarak zam yapıldığı ve bunun işyeri uygulaması haline geldiği anlaşıldığından, tüm çalışanlara zam yapılırken davacıya zam yapılmamasının yerinde olmadığı- Zam nedeni ile oluşan ücret ve buna bağlı izin ücreti farkına hükmedilmesi, davacıya yapılacak zammın emsal durumda çalışana yapılan zamma göre hesaplanması gerektiği, ücret ve izin ücreti farkının terfi ettirilseydi varsayımına dayandırılamayacağı- Kısmi davanın ıslah ya da başka usulü bir işlemle belirsiz alacak davası olarak değiştirilemeyeceği- Mahkemenin hatalı ara kararına uyulması ilgilisine hak bahşetmeyeceğinden, davacı vekilinin ilk yaptığı talep arttırımının klasik anlamda ıslah olduğu, aynı davada ancak bir kez ıslah yapılabileceğinden, davacının ikinci ıslahının hükümsüz olduğu-