Davalı borçlu ile diğer davalının dava konusu taşınmazın bulunduğu apartmanda 6-7 yıllık komşu oldukları, birbirlerini tanıdıkları, taşınmazın satıştan sonra 6 ay borçlu tarafından kullanıldığı, bilirkişi tarafından 160.000 TL değer biçilen taşınmazın davalı diğer davalı tarafından 285.000 TL TL bedelle alınması gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alındığında davalının borçlunun durumunun ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle adı geçen davalılar arasındaki tasarrufun davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerektiği-
Edimler arasındaki aşırı farkın bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğu (İİK. mad. 278/III-2)- Edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceği; ayrıca davalıların aynı köyden olması ve davalı üçüncü kişinin borçlunun oğlunun eniştesi ve davalının köyde bakkal olması nedeniyle, 3. kişilerin borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olmaları nedeniyle de tasarrufun iptalinin gerekeceği (İİK. mad. 280/1)-
İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davaları ile TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan danışık (muvazaa) davaları bir benzerlik görülmekte ise de amaç ve hukuki nitelik olarak biribirinden farklı olduğu- Danışıklığa dayalı olarak açılan davanın kabulü için, borçlu ve üçüncü kişi arasındaki işlem gibi üçüncü kişi ve sonrasındaki kişilerinde kötü niyetli ve işlemin danışıklı olması gerektiği- Davalının dördüncü kişi olarak kötü niyetli ve mal kaçırma amacı ile işlemin yapıldığını bildiği yönünde somut bir delil ve ispat olmadığı gibi, taşınmaz için çektiği anlaşılan kredi miktarına göre taşınmazın gerçek değeri ile alış bedeli arasında fahiş bir farkta bulunmadığı, davalı yönünden "danışıklılık iddiası" ispat edilemediğinden, bu şahıs yönünden işlem geçerli olup, davanın bir bütün olarak ispat edilemediğinin kabulü ile davanın reddi gerektiği-
Davalıların inanç sözleşmesine dair kendi aralarında yaptıkları adi yazılı anlaşma ile kredi taksitlerinin bir kısmının 3. kişi veya temsilcisi tarafından yatırılmış olması anlaşmanın tarafı olmayan 3. kişileri (somut olayda davacı alacaklıyı) bağlamayacağı, bu durumda mahkemece yukarıda açıklandığı gibi İİK'nin 278.,279 ve 280. maddelerinde yazılı olan iptal koşullarının oluşup oluşmadığının araştırılıp irdelenmesi, özellikle 3. kişi konumundaki davalı H.. D.. borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığının karar yerinde tartışılması, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru bulunmadığı-
Davalı üçüncü kişi bankaya, alacaklının talebi üzerine "icra dosyasından borçlu hakkında takip yapıldığının ve davacı alacaklının yazılı miktarda alacağının bulunduğunun" haciz müzekkeresi ile bildirilmiş olması ve bu tarihten sonra davalı üçüncü kişi bankanın davalı borçluya yeniden kredi vermesinin diğer alacaklıların haklarını ihlal ettiğinin ve hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğu ve bu durumda davalı üçüncü kişi banka tarafından kullandırılan kredinin iptali ile kullandırılan kredi miktarının davalı üçüncü kişi bankadan tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Dede ile torun arasındaki tasarrufun iptali için 6183 s. K. mad. 24 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptaline ilişkin davanın kabulü gerektiği, üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilebilecek konumda olduğu-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında misli fark bulunması, davalı şirketler arasındaki organik bağ nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK 278/3-2, 280/1 maddeler gereğince iptale tabi olduğu-Tasarrufun iptali davalarında vekalet ücreti takip konusu alacak miktarı ile (aciz belgesine bağlanmış ise aciz belgesindeki alacak miktarı) ile iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden nispi olarak hesaplanması gerekeceği-
Dava konusu takip dosyasının, davacı alacaklının açtığı itirazın iptali davasından 2 gün önce başladığı, ödeme emrinin APS ile gönderildiği, borçlunun 28.07.2010 tarihinde gelerek bütün sürelerden feragat ettiği hacizlere izin verdiğini belirtmesinden 1 gün sonra alacaklının taşınmazları haczettiği, olayların geliş biçimi, icra dosyasındaki bononun her zaman düzenlenmesinin mümkün olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olması gerektiğinden, davacı alacaklı vekilinin takip konusu çekin borçluya önceden yapılan faturalı satışlar nedeni ile verildiği iddiasının tespiti için öncelikle, borçlu ve davacı alacaklı arasındaki borç kaynağı çekin verilmesini gerektiren ticari ilişkinin varlığı ve hangi satışa ilişkin olarak verildiğinin ticari defterler üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile tesbit edilerek borcun doğum tarihinin belirlenmesi gerektiği-İİK. mad. 280/3 uyarınca, ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan kişi, "borçlunun, alacaklılarını ızrar kastını bildiği" varsayıldığından, borçlunun iştigal alanı ve dava konusu araçların ticari işletmenin önemli bir kısmı olup olmadığı tespit edilerek, aynı gün 6 adet araç satın alan ve baba oğul olan davalılar yönünden İİK'nun 280/3 maddesi olgularının gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerektiği- Dava konusu araçlardan biri davalı dördüncü kişiye satılmış ve anılan şahsın kötü niyeti ispatlanmadığından, bu araçla ilgili olarak tasarrufun iptaline karar verilmesi hallinde, üçüncü kişinin malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekeceği-
Borçlunun, dava dışı bir şirkete ait hisseleri kızı adına tescil ettirmesinin (nam-ı müstear) iptale tabi olduğu- Borçlunun kızı olan davalının nam-ı müstear sıfatı ile edindiği hisseleri muvazaalı olarak devrettiği, ve diğer davalıların da borçlu ve kızı olan davalının alacaklıları ı ızrar kastı ile hareket ettiklerini bilebilecek durumda oldukları anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği- Borçlunun kızından hisseleri devralan davalıların, yıllardır ortak oldukları bir diğer şirkette hakim hissedar olan borçlunun borca batık olduğunu ve alacaklıları ızrar kastı ile hareket ettiğini bilmemelerinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı-