7194 sayılı Kanun'un 41. maddesi ile 3332 sayılı Kanun’a eklenen geçici 4. madde gereğince davacının davalı şirkete ortak kabul edilmesi nedeniyle eldeki davada karar verilmesine yer olmadığı kararı verilecek olması ve davalı vasisinin aleyhine olan ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmemesi karşısında ilk derece mahkemesi kararının kaldırma nedenlerinin davalıya da sirayet edip etmeyeceği-
Hayat sigortası akdine dayalı vefat tazminatının mirasçılara ödenmesi istemine ilişkin davada, hakem heyetince, davacıların ihtiyari dava arkadaşı oldukları ve her biri için ayrı ayrı talepte bulundukları gözetildiğinde, HMK 297/2 maddesi uyarınca davacıların talepleri hakkında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde toplam miktardan her bir davacı lehine ne kadar tazminata hükmedildiği belirtilmeden, yazılı olduğu şekilde hatalı değerlendirme ile karar verilmesinin doğru olmadığı-
Aynı ilamda birden çok ihtiyarî dava arkadaşı hakkında ayrı ayrı hükmedilen alacak kalemlerinin, her bir davacı yönünden borçluya karşı ayrı ayrı takibe konulmasının mümkün olduğu- "Aynı sebep ve aynı ilamdan kaynaklı alacakların aynı takip dosyası üzerinden tahsili mümkünken, makul ve kabul edilebilir bir gerekçe olmaksızın ilam alacaklılarının, her birinin kendi payına düşen kısım için ayrı takip başlatmasının hakkın kötüye kullanımı olup, usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil ettiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Tacir olmayan gerçek kişi davacıya ait araca davalı şirkete ait aracın dava dışı sürücüsünün kusurlu eylemi ile çaptığından bahisle araçtaki değer kaybı, ikame araç bedeli ve eksper masraflarından kaynaklanan maddi zararın dava konusu edildiği yani davanın haksız eyleme dayandığı ve TTK.'nin 4. maddesi içeriğinde belirtilen nitelikte bir ticari davadan söz edilemeyeceğinden ilk derece mahkemesince davanın ticari dava kabul edilerek zorunlu arabuluculuk dava şartı gerçekleşmediğinden usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Pay oranında açılan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil davalarında, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan, dava değerinin, davayı açan mirasçı veya mirasçıların her birinin payına isabet eden değer olacağı- Temyiz kesinlik sınırı içinde kalması nedeniyle temyiz kabiliyeti bulunmayan kararlar hakkında, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtayca da bir karar verilebileceği-
Temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gözetilerek davacı yönünden tapu iptal ve tescil isteminin kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı- Muris muvazaası nedenine dayalı olarak pay oranında açılan davalara asli müdahale davası ile katılmanın mümkün olup olmadığı-
Lehine geçit hakkı talep edilen ..... parsel sayılı taşınmaz davacılardan ....., ...... parsel sayılı taşınmaz ise davacılardan ........ adına tapuda kayıtlı olup davacılar arasında "ihtiyari dava arkadaşlığı" bulunduğundan, geçit hakkına ilişkin hükmün her bir parsel yönünden ayrıca, açıkça ve yüklü taşınmazlar gösterilmek suretiyle kurulması gerekirken, hüküm fıkrasının "1" No'lu bendinde, "..... ve ...... parselde kayıtlı taşınmazlar lehine" yazılmak suretiyle hükmün infazında karışıklığa yol açabilecek ifadelerle geçit hakkı kurulmasının doğru olmadığı- Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması gerekeceği- Davacı 175 parselin yola ulaşabilmesi için davacı-davalı 176 parsel üzerinden de geçit hakkı tanınması gerektiğinden, mahkemece 175 parsel sayılı taşınmaz lehine ayrı bir geçit hakkı hükmü tesis edilerek, 176 parsel sayılı taşınmazdan geçirilecek geçit hakkı nedeniyle 176 parsel sayılı taşınmaz maliki lehine belirlenecek geçit bedelinin de depo ettirilmesi gerekeceği-
Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek, gerekçe ile hüküm çelişkisi içermeyen kendi içinde tutarlı, maddi olaya ve talebe uygun, denetime elverişli gerekçeli karar oluşturulmak gerekirken Anayasa ile 6100 sayılı HMK'nın 297 ve 298. maddelerinde belirtilen unsurlardan yoksun, gerekçe-hüküm çelişkisi içerecek şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı- Davacılar vekili dava dilekçesinde manevi tazminat isteminde bulunmamasına rağmen, mahkemece davacıların talebinin dışına çıkılarak, hükmün 4. bendinde "Davalı sigorta şirketinden manevi tazminat istemine yönelik talebin reddine" karar verilmesinin ve yine davalı sigorta lehine hükmün 9. bendinde manevi tazminat yönünden vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı- Davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda , esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; her bir davacı yönünden lehine hükmedilen tazminat miktarlarına göre kendisini vekille temsil ettiren davacılar lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmekte iken yazılı şekilde davacıların kabul edilen manevi tazminatları yönünden tek vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetli olmadığı-
Bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının, zorunlu olduğu hallerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişinin zorunlu dava arkadaşı durumunda olduğu- Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşlarının -aralarındaki ilişki çok sıkı olduğundan- davada birlikte hareket etmek zorunda oldukları- Bazı hallerde ise birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde kanun; gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığının (HMK m. 57) söz konusu olduğu- Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemeyeceği-
Bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının, zorunlu olduğu hallerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı (HMK m. 59) durumunda olduğu- Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumunda bulundukları- Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmadığı; bazı hallerde ise, birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde, kanun; gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığının (HMK m. 57) söz konusu olduğu- Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemeyeceği-