Maddi hataya dayanan bozma kararına uyulmasının usuli müktesep hak teşkil etmeyeceği, usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için, bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekeceği, tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde; Dairemizin 14.02.2023 tarih ve 2023/390 E. - 2023/871 K. sayılı ilâmı maddi hataya dayalı olup, İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyulmasının, borçlu lehine usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı, o halde, İlk Derece Mahkemesince, borçlunun meskeniyet şikayetinin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz üzerine 06.08.2021 tarihinde haciz konulduğu, haciz tarihi itibariyle İİK'nın 106. maddesinin yürürlükte olan hükmü uyarınca satış isteme süresinin 1 yıl olduğu, şikayet tarihi olan 06.08.2021 tarihi itibarı ile haczin ayakta ve geçerli olduğu; ancak Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin esastan reddine karar verilen 06.10.2022 tarihi itibarı ile alacaklının, bir yıllık sürede dava konusu taşınmaza ilişkin satış talep etmediği, bu nedenle taşınmaz üzerindeki iş bu haczin İİK.'nın 110/1. maddesi uyarınca karar tarihinden önce düştüğü, o halde, Bölge Adliye Mahkemesince, yargılama sırasında haciz düştüğünden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve 6100 sayılı HMK'nun 331. maddesinin 1. fıkrası uyarınca şikayetin yapıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin takdirine karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz üzerine 08.07.2021-02.08.2022 tarihlerinde haciz konulduğu, şikayet tarihi dikkate alındığında meskeniyet şikayetinin konusunun 08.07.2021 tarihli hacze ilişkin olduğu, haciz tarihi itibariyle İİK'nın 106. maddesinin yürürlükte olan hükmü uyarınca satış isteme süresinin 1 yıl olduğu, şikayet tarihi olan 23.05.2022 tarihi itibarı ile haczin ayakta ve geçerli olduğu; ancak Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin esastan reddine karar verilen 01.11.2022 tarihi itibarı ile alacaklının, bir yıllık sürede dava konusu taşınmaza ilişkin satış talep etmediği, bu nedenle taşınmaz üzerindeki iş bu haczin İİK'nın 110/1. maddesi uyarınca karar tarihinden önce düştüğü, o halde, Bölge Adliye Mahkemesince, yargılama sırasında haciz düştüğünden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Aynı sıra cetveline karşı açılmış olan itiraz davası ile sıra cetveline ilişkin şikayet dosyasının birleştirilmesi gerektiği- Hem sıraya ve hem de alacağın esas ve miktarına yönelik itirazların birlikte ileri sürülmesi halinde öncelikle sıraya yönelik uyuşmazlığın çözülmesi, bu itirazın yerinde olmadığının anlaşılması halinde, davalı alacağının varlığına ve miktarına yönelik itirazın incelenmesi gerektiği- Bir sıra cetveli için muhtelif alacaklılar tarafından farklı tarihlerde, farklı alacaklılara husumet yöneltilerek itirazda bulunulmuş olsa da, tüm itirazların birlikte incelenerek varılacak uygun sonuç çerçevesinde tek bir kararla sonuçlandırılması gerektiği- Önceki dava dosyasından verilen muvazaa nedenine dayalı (esasa dair) sıra cetveline itiraza ilişkin karar kesinleşmiş olsa da, öncelikle şikayet dosyası kapsamındaki sıraya itiraz yönünden inceleme yapılmamış olması nedeniyle bu sıra cetveli açısından kararın sonuca etkili olmayacağı- Birleşen dosyada şikayetçinin haczinin 2 yıllık yasal sürede satış istenmeyip avans da yatırılmamış olması sebebiyle, satış tarihi itibariyle düşmüş olduğu (6352 sayılı K. ile yapılan değişiklikten önceki m. İİK 106/1 ve 110)- Birleşen dosyada şikayetçinin haczi ayakta olmadığından, muvazaa nedenine dayalı itiraz davasında şikayetçi lehine kurulmuş olan hükmün, şikayet dosyası ve şikayete konu sıra cetveli bakımdan kazanılmış hak teşkil etmeyeceği-
Her ne kadar icra müdürlüğünce davacı tarafın satış yapılması talebi gerekli masrafın 08/03/2023 tarihine kadar yatırılmadığı ve haczin düştüğünden bahisle ret edilmiş ise de, davacının haciz tarihinin 03/02/2016 tarihi olduğu, bu durumda İİK'nun geçici 18/2-1. bendi uyarınca geçiş tarihinden önce haczedilen mallar hakkında değişikliklerden önceki hükümler ile ilga edilen hükümlerin uygulanmasına devam olunacağı, bu durumda icra müdürlüğü tarafından eksik olan avansın tespit edilerek davacıya yatırması için süre verilmesi gerekirken talebin reddine karar verilmesinin, yine Mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken şikayetin reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı-
Satış talebi olmadan sadece satış avansının yatırılmış olmasının geçerli bir satış talebinin varlığı için yeterli olmadığı- Alacaklı yasal bir yıllık sürede satış talep etmediğinden taşınmaz üzerindeki haczin karar tarihinden önce düştüğü anlaşılmakla konusuz kalan şikayetin esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği-
Maddenin değişiklik öncesindeki halinin uygulanacağı kabul edildiğinden, değişiklik öncesinde de maddede satış tarifesi şeklinde bir belirleme bulunmadığından alacaklıdan tahsil edilecek satış avansının yeni kanun hükmüne ve satış tarifesine göre belirlenmesinin yerinde olmadığı-
Mahkemece şikayete konu .................... tarihli müdürlük işleminin iptaline dair hüküm kurulduğu ancak iptaline karar verilen müdürlük kararına ve şikayete konu zamanaşımı itirazı hakkında hiçbir gerekçe belirtilmediğinin görüldüğü, bu durumda İlk Derece Mahkemesince, HMK.nın 297/2.maddesi gözeltilmek suretiyle borçlunun tüm itirazları incelenerek oluşacak sonuca göre infazı mümkün ve anlaşılabilir nitelikte tüm taleplerle ilgili olarak gerekçesi de açıklanmak suretiyle tek tek karar verilmesi gerekirken, borçlunun zamanaşımı itirazı hakkında hiçbir gerekçe oluşturulmadan müdürlük kararının tümüyle iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Her ne kadar İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerinin gerekçeli kararlarında, 16.01.2013 tarihinde yatırılan 100,00 TL tutarındaki satış avansının yeterli olduğu belirtilmiş ise de; söz konusu avans tarihinin 18.01.2012 olduğu görülmekle birlikte, bu avansın, şikayete konu taşınmazlara henüz haciz konulmadan önce yatırılması ve dosyada 10.01.2012 ve 11.01.2012 tarihli başkaca taşınmaz hacizleri de bulunması nedeniyle, şikayete konu taşınmazlara ilişkin olduğunun kabulünün mümkün olmadığı- Bölge Adliye Mahkemesinin, taşınmazların, tasarrufun iptali kararı gereğince cebri icraya konu edilmesi nedeniyle İİK’nın 106 ve 110. maddelerinin uygulanamayacağına dair gerekçesinin; İİK'nın 283/1. maddesine göre tasarrufun iptali davası sabit olduğu takdirde alacaklının tasarrufa konu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını almak yetkisini elde edeceği, İİK'nın 281/2. maddesi uyarınca verilen ihtiyati haciz kararından sonra, ilgili tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi halinde alacaklının ayrıca bir icra takibi başlatmasına gerek olmadan iptal davası açılmadan önce başlatılan icra takibinden alacağını tahsil edeceği tabi olduğundan ve söz konusu yetkiyle konulan haczin de ayakta kalması için, İİK’ya göre süresi içerisinde satış talep edilip avansının yatırılması gerektiğinden, yerinde bulunmadığı-
Şikayetçi 3. kişinin, haczin kaldırılması talebinin dayanağını oluşturan yerel asliye hukuk mahkemesinin ilamı ile borçlu adına tapuda kayıtlı olduğunun görüldüğü, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.04.2004 tarih ve 2004/210 E.-2004/208 K. sayılı kararında da kabul edildiği gibi, taşınmazın borçlunun borcu nedeniyle haczedilebilmesi için haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı olması zorunlu olup, Dairenin yerleşik içtihatlarına göre şikayetçinin ileri sürdüğü nedene dayalı olarak haczin kaldırılması isteminin ancak genel mahkemede açılacak davada tartışılabileceği, o halde, İlk Derece Mahkemesince, şikayete konu taşınmazın haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı olması nedeniyle şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği-