Kadının zabıt katipliği sınavını kazandığı, kadının istifa ederek iş yerinden ayrılması ve kazandığı sınav ile yeni bir mesleğe başlayabilme imkanına sahip olması nedeni ile yoksulluğa düşmeyeceğinin kabulü gerektiği-
Taraflar Suriye vatandaşı olup, 6458 s. Kanun uyarınca geçici koruma statüsünde yer aldıkları- Boşanma davasındaki tarafların ikisi de Suriye uyruklu olduğundan, boşanma sebepleri bakımından müşterek milli hukuklarının araştırılarak öncelikle bu hukukun uygulanması, yabancı hukukun olaya ilişkin hükümlerinin tüm araştırmalara rağmen tespit edilememesi ya da tespit edilen yabancı hukukun Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması halinde Türk hukukunun uygulanması gerektiği, müşterek milli hukukları araştırılmadan Türk hukukunun uygulanmasını hatalı olduğu-
Boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları- Maddi-manevi tazminat ile yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı- Erkeğin kusurlu davranışlarının gerçekten de evlilikte ağır ve süreklilik arzeder şekilde gerçekleştiğinden tarafların kusurlu davranışları karşılaştırıldığında erkeğin ağır, buna karşılık kadının az kusurlu olduğu- Tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eşin tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Yoksulluğa düşme hâlinin boşanma davası sırasındaki duruma göre belirlenmesi gerektiğinden, mahkemece kadının çalışıp çalışmadığı, çalışıyorsa yoksulluktan kurtaracak düzeyde düzenli ve sürekli bir gelirinin olup olmadığı, işten ayrılmışsa kendi isteği ile mi yoksa zorunlu olarak mı ayrıldığı hususları araştırılması gerektiği-
Davacı eş yararına 4721 sayılı Kanun'un 175 inci maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı yönünde mahkemece davanın kabulüne ilişkin kurulan hükmün yeterli nitelikte inceleme ve araştırmayı kapsayıp kapsamadığı- Davacı yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği- Boşanmaya sebep olan olaylarda kadının erkeğe nazaran az kusurlu olduğu, boşanma kararının 28.03.2020 tarihinde kesinleştiği, dosya içerisinde mevcut 08.10.2018 tarihli ekonomik ve sosyal durum araştırma tutanağına göre adına kayıtlı mal varlığının bulunmadığı, kira olan evde çocuğu ile birlikte yaşadığı, her ne kadar bu araştırma belgesinde bir yemek şirketinde asgari ücretle çalıştığı tespit edilmiş ise de sonrasında alınan 10.01.2020 tarihli sosyal inceleme raporunda herhangi bir işte çalışmadığı, gelirinin bulunmadığı ve geçimini ailesinin yardımlarıyla sağladığının belirlendiği, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarının incelenmesinde ise direnme kararında belirtildiği üzere, davacının 2019 yılının 4 üncü ayında kendi isteği ile işten ayrıldığı, sonrasında birden çok kez işe başladığı, ancak iş sözleşmesinin işverence feshedilmesi nedeniyle işyerinden ayrılmak zorunda kaldığı, davacı ilk işinden kendi rızası ile ayrılmış ise de geçimini sağlamak için daha sonra birden çok işyerinde işe başladığı, işveren tarafından iş sözleşmesi feshedilene kadar çalıştığı, hâl böyle olunca kadın eşin sırf yoksulluk nafakası elde etmek için çalışmadığının kanıtlanamadığı- Davacının güncel SGK kayıtların incelenmesinde de hâlen çalışmadığı gözetildiğinde Bölge Adliye Mahkemesi kararının isabetli olduğu-
Hâkimin, somut olayın özelliğine göre, boşanma kararının verildiği zamanda boşanma olgusuna dayalı olarak, eşin yoksulluğa düşeceğini öngörüyorsa yoksulluk nafakasına hükmetmesi gerektiği- Yoksulluğa düşme hâlinin boşanma davası sırasındaki duruma göre belirlenmesi gerektiğinden, mahkemece kadının çalışıp çalışmadığı, çalışıyorsa yoksulluktan kurtaracak düzeyde düzenli ve sürekli bir gelirinin olup olmadığı, işten ayrılmışsa kendi isteği ile mi yoksa zorunlu olarak mı ayrıldığı hususları araştırılarak boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin tespiti ile sonucuna göre yoksulluk nafakası konusunda bir karar verilmesi gerektiği-
Müşterek çocuğa istismar, fiziksel, ekonomik ve psikolojik şiddet, tehdit iddiaları ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak boşanma talep edilen davada, mahkemece, daha önce aynı vakıalara dayanarak boşanma davasından feragat edilmiş olması nedeniyle bu eylemlerinin affedildiği veya en azından hoşgörü ile karşılandığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu- Davalı erkeğin, tarafların ortak kızlarına cinsel istismarda bulunması sebebi ile hükümlü olduğu sabit olduğu, yaşanan bu olayın vehameti, verdiği acı ve ızdırabın süregelen nitelik taşıması ve her daim yenilenmesi nedeni ile aynı vakıaya dayalı olarak açılan ilk davadan feragat edilmiş olması, davalı erkeğin eyleminin davacı kadın tarafından affedildiği sonucunu doğurmayacağı- Davalı erkeğin ceza dosyası ile sabit olan eyleminin ağırlığının süregelen nitelikte sonuçlar doğurması karşısında kadının önceki dava sürecindeki iradesinin hakkın özünden vazgeçme niteliğinde olmadığı, kendisi ve çocuklarını korumaya yönelik olduğunun kabulü gerektiği- Davacı kadının somut eylemi affettiği veya hoşgörü ile karşıladığı şeklinde değerlendirme yapılması hayatın olağan akışına ve hakkaniyet ilkesine aykırı olup; öz çocuğuna cinsel istismarda bulunan biri ile evlilik birliğini devam ettirmesi davacı kadından beklenemeyeceği-
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davanın kabulü ile kadın yararına tazminatlara ve nafakalara hükmedilme koşullarının oluşup oluşmadığı ve miktarları, velâyet düzenlemesi ile çocuklar yönünden hükmedilen nafakalar noktasında toplandığı- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davalı kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminatların az olduğu- Türk Medeni Kanunu’ndaki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu‘nun ilgili hükümleri nazara alınarak, daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirdiği-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılma nedeniyle boşanma istemine ilişkin davada tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakasının az olduğu ve daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdirinin gerektiği-
Uyuşmazlık; somut olayda, kadın eş yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 175 inci maddesinde yazılı yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır..
Uyuşmazlığın, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davacı kadın eş yararına Türk Medeni Kanunu’nun 175 inci maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı, burada varılacak sonuca göre davacı kadın eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplandığı-