(Sözleşme kapsamında davacının düzenlenen hakedişleri ihtirazi kayıt koymadan imzalaması karşısında fazladan ödediğini iddia ettiği bedelleri davalıdan talep edip edemeyeceği, davacının ihtirazi kayıt koymadan hakedişleri imzalamasının ibra niteliğinde olup olmadığı)- "Kamu sözleşmelerinin taraflarının, sözleşme hükümlerinin uygulanmasında eşit hak ve yükümlülüklere sahip olduğu" yönündeki düzenleme olan Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'nun (KİSK) 4/3. maddesi, Hizmet İşleri Genel Şartnamesi'nin (HİGŞ) 42/a bendinde yer alan hükmün iptali için bir gerekçe oluşturabilirse de, bu düzenlemenin, tarafların özgür iradesi ile imzalanmış bir özel hukuk sözleşmesi hükmünün eşitlik ilkesine aykırı olduğunu göstermeyeceği- İptal kararı öncesi şartnamede delil sözleşmesi hükmü mevcutken sözleşmenin imzalanmasıyla eki hâline gelen ve sözleşme hükmü niteliğini alan şartnamenin, sonradan ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda da uygulanacağı, idari yargıda iptal kararı verilmiş olsa da mahkemelerce bu hükmün uygulanacağı, mahkemelerin bu hükmü şartnamede bulunduğu veya bulunmadığı için değil, sözleşmenin eki hâline gelen metne göre "delil sözleşmesi" niteliğinde olduğu için sözleşme hükmü olarak uygulayacağı ve bu durumda HİGŞ m. 42/a'da yer alan ve "geçici hakedişlere itiraz prosedürünü" düzenleyen ilgili hükmün iptal edilmesinin, iptal kararından önce taraflarca imzalanmış olan sözleşme ve dolayısıyla eldeki davaya etkisinin bulunmadığı- "HİGŞ m. 42/a'daki 'geçici hakedişlere itiraz prosedürünü' düzenleyen ilgili hükmün Danıştay kararıyla iptal edildiği, iptal gerekçesinde de belirtildiği üzere 'şartname hükmünün KİSK m. 4/3'de belirtilen eşitlik ilkesine aykırı olduğu', söz konusu şartname hükmünün 'genel işlem koşulu' niteliğinde olduğu, kamu ihale sözleşmelerinde iş sahibi idare ile yüklenici arasında müzakere imkânının bulunmadığı, HİGŞ m. 42'deki sözleşme hükmünün, delil sözleşmesi yapma özgürlüğünü sınırlayan HMK m. 193/2'ye aykırı olduğundan geçersiz sayılması gerektiği, Danıştay tarafından verilen iptal kararının, sadece idare bakımından değil bütün adli mahkemeler açısından da bağlayıcı olacağı, uygulama zorunluluğunun bulunduğu, iptal kararıyla düzenleyici işlemin hukuka aykırılığı tespit edilerek düzenleyici işlemin ortadan kalkacağı, bu sonucun sadece iptal davası açan kişileri değil herkesi etkileyeceği, geriye etkili sonuçlar doğuracağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Karşı oyla kabul edilen kat karşılığı inşaat sözleşmesinin davalılar tarafından haksız feshedildiği iddiasıyla imalat bedeli ve kâr kaybının tahsili istemli davada; bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olmadığından, Özel Dairece verilen bozma kararından sonra davacı tarafından sunulan ıslah dilekçesi gözetilerek direnme kararı verilemeyeceği-
Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemi ve temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka anlatımla temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı- 3402 sayılı Yasa'nın Ek 6. maddesinin henüz kanun yolu aşamasında olan dava dosyalarına, yürürlük tarihinden bağımsız olarak sirayet edeceği- Kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılmış olan eldeki tapu iptali ve tescil davasında, yerel mahkeme kararının değer itibariyle kesin olduğundan bahisle istinaf incelemesinin yapılmamasının hatalı olduğu-
06.07.2020 tarihli hükümde her ne kadar kararın 8 gün içinde temyiz edilebileceğine karar verilmiş ise de, HMK 448 gereğince temyiz süresi iki hafta olduğu- 3561 sayılı Kanuna göre yönetim kayyımı atanması gerekirken, TMK’nın 427. maddesi gereğince temsil kayyımı atanmasının hatalı olduğu-
Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteği- Davalının MERNİS adresine yapılan tebligatlarda İstanbul’da olduğu tespit edildiğine göre, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/2. maddesi uyarınca, davalının adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinin, bilinen en son adres olarak kabul edilmesi ve bu adrese doğrudan T.K.nın 21/2 madesi gereğince tebligat yapılmasının doğru olmadığı- Taraf teşkili kamu düzeni ile ilgili olup, anılan hususun yargılamanın her aşamasında temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın kendiliğinden ve öncelikle dikkate alınması gerektiği-
Tereddüte yol açan usul hükümlerinin aşırı şekilci olarak uygulanması neticesinde yasal denetim yollarının kullanımı önemli ölçüde etkileneceğinden, kanun yolu başvuru aşamalarının süren usul işlemlerinden olduğu, hükmün kesinleşinceye kadar geçirdiği derecatın bir bütünü oluşturduğu hususları da göz önüne alındığında, kanun yolu aşamasında olan dava dosyalarına, yürürlük tarihinden bağımsız olarak sirayet edeceği hususunun tereddütsüz olduğu anlaşıldığı- Bölge Adliye Mahkemesince dava değerinin kesinlik sınırı altında olduğu ve kesin karara karşı istinaf talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar verilmiş olmasının yasal düzenlemeye aykırı olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken kesin karara karşı istinaf talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar verilmesi hatalı olduğu gibi davalı vekilinin istinaf talebinin reddine dair karara yönelik temyiz talebinin ek karar ile reddine karar verilmesinde de isabet bulunmadığı-
Dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren ancak sonra yürürlükten kaldırılan HMK'nın 109/2. maddesinde talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olması hâlinde kısmi dava açılamayacağı düzenlenmişse de, davanın açıldığı tarihte 1086 sayılı HUMK hükümleri yürürlükte olduğundan ve HUMK hükümleri uyarınca da fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava açılması mümkün olduğundan, somut olayda kısmi dava açılması yönünde tamamlanmış bir işlem bulunduğu ve belirsiz alacak davasına ilişkin HMK'nın 107/1. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı- Islah hakkının tahkikat bitene kadar kullanılması gerekmekte olup, bozma kararı sonrası ıslah yapılmasının mümkün olmadığı- Davacı vekili karar duruşmasında açıkça fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak talebiyle bağlı kalınarak 10.000TL tazminat miktarı üzerinden karar verilmesini talep ettiğinden, mahkemece de bu taleple bağlı kalınarak hüküm kurulduğundan, direnmenin uygun olduğu-