Dava; yurt dışına eğitim için gönderilen davalı personelin doktora eğitimini başarılı olarak tamamlayamaması sebebiyle kendisine yapılan masrafların tahsili istemine ilişkindir...
Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 23/02/2021 tarihli raporunda, inceleme konusu sözleşmenin 29.sayfasında; "...", "35.000", "Bin" ve "..." yazıları ile ...'nin mukayese yazıları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu yazıların ...'nin eli ürünü olduğu, söz konusu sayfadaki diğer yazılar ile ...'nin mukayese yazıları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından, söz konusu yazıların mevcut mukayese yazılarına kıyasla ...'nin eli ürünü olmadığı belirtildiğinden, asıl kefalet sözleşmesinin yazı kısmında "...", "35.000", "Bin" ve "..." yazılarının davacı tarafından yazıldığı diğer kısımların davacı tarafından yazılmadığının tespit edildiği bu durumda kefalet sözleşmesinin TBK 583. maddesinde belirlenen şekil şartlarına uygun düzenlenmediğinin tespit edildiği; davalı vekili kefil yönünden TBK'nun 583.maddesinde aranan şekil şartlarının mevcut olduğunu savunmuş ise de, takibe konu alacağa esas 03/11/2014 tarihli kefalet sözleşmesinin şekil şartlarının noksan olması nedeni ile kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı- Hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli olduğu; diğer taraftan davalı vekili Mahkemece kefalet sözleşmesinin imzalandığı 2014 yılına ait evrakların soruşturulması gerekmekte iken 2021 yılında alınan imza örnekleri ile inceleme yapılmasının açıkça hukuka aykırı ve yanlış olduğunu iddia etmiş ise de, sözleşmedeki el yazılarının kefalet sözleşmesinden önce imzalanmış olan ıslak imzalı belgelerdeki el yazıları ile de karşılaştırıldığı davalı vekilinin bu yöndeki itirazında da haklı olmadığı-
Takiplere dayanak yapılan 05.06.2015 tarihli ve 25.06.2015 tarihli kira sözleşmelerini davacının kefil sıfatı ile imzalamasına, 6098 sayılı Kanun'un 603 üncü maddesi uyarınca kefaletin şekline kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere de uygulanacağından adı geçen sözleşme davacı tarafından kefil sıfatıyla imzalandığından 6098 sayılı Kanun'un 12 . maddesinin ikinci fıkrası atfıyla aynı Kanun'un 583 üncü maddesinde kefalet sözleşmesi için öngörülen şeklin geçerlilik şekli olmasına ve dava konusu kira sözleşmelerinde kiracı lehine olan kefalette kefilin sorumlu olacağı azami miktar, kefalet tarihi ile müteselsil kefaletin kefilin el yazısı ile belirtilmediğinden kanunda düzenlenen şekil şartına uyulmaması nedeniyle kefaletin hükümsüz olduğunun tespitine karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı-
Konut ve çatılı iş yeri kiralarında kiracının taşınmazı tahliye etmediği veya tahliyeye ilişkin mahkeme kararı olmadığı takdirde, kira sözleşmesinin uzadığının kabulü gerekeceği, burada, kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılmasının yeterli olmadığı, anahtarın da kiraya verene teslim edilmesi gerekeceği, kiracının bildirdiği tahliye tarihinin kiraya veren tarafından kabul edilmemesi; başka bir ifadeyle, tahliye tarihinin taraflar arasında çekişmeli olması halinde; kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini, böylece kira ilişkisinin kendisince ileri sürülen tarihte hukuken sona erdirildiğini kanıtlama yükümlülüğünün, kiracıya ait olacağı- Her ne kadar, ........... tarih ve ........... yevmiye no'lu ihtarname ve noter emanet tutanağına göre borçlunun kiralananı 11.05.2020 tarihinde tahliye ettiği, anahtarların ise alacaklı tarafından teslim alınmadığı, işbu nedenle de kiralanana ait 3 adet anahtarın alacaklı şirkete teslim edilmek üzere notere bırakıldığı, emanet tutanağının ise alacaklı şirkete tebliğ edildiği anlaşılsa da akabinde alacaklı yanca noterde düzenlenmiş 15/05/2020 tarihli cevabi ihtarname ile alacaklının keşide ettiği 12.05.2020 tarih ve 6957 yevmiye no'lu emanet tutanağının tebliğ alındığı ve işbu feshin kabul edilmediğinin bildirildiği görüldüğünden, kiralayan alacaklının; anahtarı almaktan kaçındığı ve sözleşmenin borçlular tarafından tek taraflı feshini kabul etmediği, bunun sonucunda da itiraza konu kira sözleşmesinde belirtilen dönem sonuna kadar muaccel olan tüm kira alacağını talep edebileceğinin kabulü gerekeceği- Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, somut olaya dair yapılan inceleme neticesinde; borçlu kefil .............’e ait itiraza konu kira sözleşmesinde sorumlu olduğu azami miktarı gösteren el yazısı ile yazılmış bir ifade bulunmadığı sonucuna ulaşılmışsa da, UYAP üzerinde yapılan inceleme neticesinde, yine aynı kira sözleşmesinin ayrılmaz bir parçası ve eki olduğu belirtilen ve el yazısı ile yazılmış müşterek müteselsil kefalet sözleşmesi başlıklı bir belgenin de dosya içeriğinde mevcut olduğu, işbu belge altının ise tüm ilgililer tarafından imzalandığı görülmekle, 6098 sayılı TBK'nın kefalet sözleşmesinde şekil şartını düzenleyen 583. maddesi gereğince kefalet sözleşmesi için şekil şartlarına aykırılıktan söz edilemeyeceği- Somut uyuşmazlığın değerlendirilmesinde, davacı/alacaklının talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabul edilmesi gerektiği, bu durumda ise İİK'nın 269/d maddesi delaletiyle uygulanması gereken aynı Kanun’un 68/son maddesinin ilk cümlesinde ifade olunan; "İtirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi halinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir..." hükmünün de uygulama yeri bulacağının anlaşıldığı, o halde Bölge Adliye Mahkemesi’nce, ‘davacının davasının kabulü ile anılan takip dosyasından her iki davalı borçlunun itirazlarının ayrı ayrı kaldırılmasına, takibin her iki borçlu yönünden devamına ve asıl alacağın %20'si oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine’ şeklindeki ilk derece mahkeme kararının yerinde olduğu gözetilmek suretiyle, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık ve Hukuki NitelendirmeDava ipoteğin fekki istemine ilişkindir...
Davalı, kira sözleşmesini kefil olarak imzalamış ise de, kendi el yazısı ile kefalet tarihini belirtmediğinden ve müteselsil kefil olması durumunu, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kendi el yazısı ile belirtmediğinden kefaletin geçersiz olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İcra kefaletinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin davada, icra kefaletinde davacının beyanı olarak aynen "Ben borcun tamamına kefil oluyorum, borcu ben taksitler halinde ödeyeceğim. Borcun tamamı 20.170,00 YTL'dir. Borcumu aşağıda belirttiğim tarihlerde belirtilen miktarlarda taksitler halinde ödeyeceğim." denilmiş olup davacının beyanından da anlaşılacağı üzere davacı kefil olunan tarihte icra dosya borcunun tamamı olan 20.170,00 TL'ye kefil olmuş ve kefil olduğu miktarı taksitler halinde ödeyeceğini taahhüt etmiş olduğu- Dosyada bulunan bilirkişi raporu incelendiğinde davacının taksitleri taahhüt ettiği tarihte ödemediği görüldüğü- İcra kefaletinin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 484 üncü maddesine göre kefilin kefalet miktarı ve kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olacağı ve bu durumda mahkemece kefilin kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olduğu kabul edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-
İtirazın kaldırılması talebinin reddi ve itirazın kaldırılması kararlarının temyiz edilebilirlik niteliğinin tespitinde asıl alacak miktarının esas alınacağı- Direnme kararının verildiği 22.06.2022 tarihinde temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırı 107.090,00 TL olmakla uyuşmazlığa konu asıl alacak miktarı (90.495,55 TL) dikkate alındığında 2004 sayılı Kanun'un 364 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen kesinlik sınırını geçmediği anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz kabiliyeti olmadığı- "Borçlu vekilinin temyiz sebepleri gözetildiğinde uyuşmazlık konusu miktar toplam 90.495,55 TL asıl alacak ve asıl alacağın % 20'si oranında icra inkâr tazminatının ilişki olduğu, uyuşmazlık konusu değerin İİK m. 364/1'de belirtilen kesinlik sınırını geçtiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Adi kefalet halinde borçlunun el yazısı ile "müteselsil kefalet" sözcüklerini yazması gerekirken, ticari iş kapsamındaki kefalette TTK'nun 7. maddesinin kural olduğu ve borçlunun el yazısı ile "müteselsil kefalet" olduğunu belirtmesinin aranmayacağı-
Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle cezai şart ve kâr mahrumiyeti alacaklarının davalı kefilden tahsili istemine ilişkin uyuşmazlıkta, gerçek kişilerce kişisel güvence verilmesine ilişkin başka ad altında diğer sözleşmelere de kefaletin şekline, ehliyete, eşin rızasına ilişkin hükümlerin aynen uygulanması gerektiği, sözleşmede her ne kadar davalının imzası mevcut ise de şekil şartının mevcut olmadığı, bu durumda davalının sözleşmenin kefili ya da garanti vereni durumunda olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-