TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı > - Zamanaşımı > - A. Süreler > Madde 146 - I. On yıllık zamanaşımı
Taraflar arasında düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmesi noterde resmi şekilde düzenlendiğinden geçerli ve iki taraf için de borç doğurmakta olup, (6098 s TBK. mad. 27 ve 112) sözleşmeden doğan yükümlülükleri yerine getirmemeleri sebebiyle davacının bundan doğacak müspet (gerçek) zararını gidermeleri gerektiği sonucu ortaya çıkmakta ise de, tanık beyanları, satış vaadi ve taksim sözleşmelerine konu muris adına kayıtlı taşınmazda, tarafların da içinde yer aldığı mirasçılar adına yapılan miras payları oranında intikalden sonra taksim sözleşmesine uygun şekilde mirasçılardan ...’in paylarını üç kardeşine, annenin de miras payını üç çocuğuna devretmeleri, sonrasında davacının da kendi payını önce kısmen sonra tamamen dava dışı gerçek kişilere satması, tapudaki tedavüllerin miras taksim sözleşmesine uygun olarak yerine getirilmesi karşısında, tüm mirasçıların katılımı ile yapılan tarihsiz miras taksim sözleşmesinin davada dayanılan satış vaadi sözleşmesinden sonra düzenlendiğinin, bu durumda da satış vaadi sözleşmesi ile taraflara yüklenen yükümlülüklerin, daha sonra tüm mirasçıların katılımı ve özgür iradeleri ile düzenlendiği anlaşılan ve tapuda da devirlere konu edilen miras taksim sözleşmesi ile ortadan kalktığının, tarafların miras taksim sözleşmesi ile satış vaadi sözleşmesinden caydıklarının (vazgeçtiklerinin) ve satış vaadi sözleşmesinin bozulduğunun kabulü gerektiği, artık tarafların ortak ve özgür iradeleri ile düzenlenen miras taksim sözleşmesi sebebiyle satış vaadi sözleşmesinden sonra davalıların kusuru olmaksızın ortaya çıkan imkansızlık nedeniyle davalılar borçlarından kurtulduklarından, davacı tarafın caydığı (vazgeçtiği) satış vaadi sözleşmesine dayanarak gerek mülkiyet gerek tazminat isteme hakkının da ortadan kalkmış olduğu ve bu sebeple davacı taraf lehine hüküm kurulma imkanının da kalmadığı-
Zamanaşımının, maddi hukuk kurumu olmayıp alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma kurumu olduğu- Zamanaşımının kendiliğinden göz önünde tutulamayacağı- Zamanaşımının dava açılması, icra takibi, ikrar (borcu tanıma) gibi kurumlarla kesileceği, ancak ihtiyati tedbir istemi ile mahkemeye başvurma veya işçi alacaklarının tespiti ile kesilmeyeceği- Kısmı davalarda fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması halinde, saklı tutulan kesim için zamanaşımının kesilmeyeceği- Tazminat niteliğinde olmayıp, ücret niteliği ağır basan işçi alacakları için zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu- İhbar ve kıdem tazminatına ilişkin davaların uygulama ve öğretide hakkın doğumundan itibaren 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunun kabul edildiği- Fesih hakkını kötüye kullanan işverenin işçiye bildirim sürelerine ait ücretin 3 katı tutarında kötü niyet tazminatı ödeyeceği- İş akdinin kötü niyetle feshedildiğine ilişkin hiçbir delil bulunmadığından, kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği- Hükmedilen miktarların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüde yol açacağı-
Dava, katılma ve eşya alacağına ilişkin olup, katılma rejimine tabi davalar bakımından zamanaşımı süresi 10 yıl olduğu; eşya alacağına ilişkin dava bakımından da; kural olarak eşyaların mevcut olması halinde uyuşmazlık mülkiyet hakkına dayandığından zamanaşımı süresinin olmadığı, eşyaların varlığının tespit edilememesi halinde, istem tazminata ilişkin olduğundan burada da uygulanması gereken zamanaşımı süresinin Türk Borçlar Kanununun 146 (Borçlar Kanunu 125). maddesine göre 10 yıl olduğu-
Çekin muhatap bankaya süresinde ibraz edilmediği için senetlerin kambiyo senedi vasfının ortadan kalkması nedeni ile adi senede dönüştüğü, zamanaşımı süresinin 818 sayılı BK'nun 125. maddesine göre hesaplanması gerektiği, mahkemece; senetle ilgili olarak 818 sayılı BK'nun 125. maddesindeki on yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından bahisle zamanaşımı itirazının reddine karar verileceği-
İcra dairesindeki kefaletler, ilam mahiyetini haiz belgelerden olup ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi şeklinde düzenlenen İIK.'nın 38. maddesine göre ve ilama müstenit takip, son muamele üzerinden 10 sene geçmekle zamanaşımına uğracağı şeklindeki İİK.'nın 39. maddesine göre; somut olayda, davalı-alacaklı tarafından dava dışı şahıs aleyhinde çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapılmış, davacı ise haciz sırasında icra kefili olmuş; ancak icra kefaleti, kambiyo senedinden ayrı bir taahhüdü içerdiğinden 818 sayılı BK.'nın 125. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup icra kefili yönünden, yapılan son işlem tarihinden dava tarihine kadar bu zamanaşımı süresi gerçekleşmemiş olduğundan mahkemece bu yönde bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı tarafın dayandığı gayrimenkul ve menkullerin satışına ilişkin sözleşmeye dayalı olarak miras payının devri niteliğindeki sözleşme gereğince TMK’nun 677.maddesine dayalı olarak açılan iptal ve tescil isteğine ilişkin davada, söz konusu sözleşme geçersiz bir sözleşme olmayıp TMK’nun 677.maddesi gereğince düzenlenen miras payının devri niteliğinde bir sözleşme olup, öncelikli istek tapu iptali ve tescil olduğuna göre öncelikle bu hususun değerlendirilmesi gerekeceği-
Aracı kurum çalışanının eylemleri nedeniyle gerçekleşen haksız fiilden kaynaklı tazminat davasında, hisse senedi alımı için kendisine para verildiği iddia edilen davalının, kurum çalışanı olması ve diğer davalının faaliyetlerinde yardımcı kişi kullanması nedeniyle davalı aracı kurumun BK. mad. 100 uyarınca sorumluluğunun söz konusu olduğu- BK. mad. 100 uyarınca, davacı ile davalı aracı kurum arasında yazılı olmasa da hisse alım satımına dair akdi bir ilişkinin varlığının kabulü gerektiği- Davalı aracı kurum bu ilişkiyi ifa yardımcısı/çalışanı davalı aracılığıyla gerçekleştirmekte olduğundan, davalının, çalıştığı kurumda hisse senedi alım satım işlemleri yapmak üzere davacıdan para alması ve bunları usulsüzce kullanmasının aracı kurumun sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı- Davalı kurumun kendisinin kusursuz olduğunu ve çalışanlarını seçerken özenle davrandığını ileri sürüp isbatlamakla sorumluluktan kurtulamayacağı- Davalı aracı kurum hakkındaki davanın BK. mad. 125 uyarınca 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu-