Davalı işveren mirasçılarının mirası reddetmeleri halinde mirası reddeden mirasçılar yönünden tespit hükmü kurulup kurulamayacağına ilişkin uyuşmazlıkta,  en yakın mirasçılarının tamamı olduğu anlaşılan tek mirasçı tarafından reddolunan miras daha sonraki derece bulunan mirasçılara geçmeyeceğinden, taraf teşkilinin sağlanması amacıyla mahallin sulh hukuk mahkemesine durum bildirilerek iflas hükümlerine göre reddolunan mirasın tasfiyesinin sağlanması, davalı muris için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci ile yargılamaya devam edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- "Yasal mirasçılardan birinin mirası reddi hâlinde reddeden mirasçının mirasbırakandan önce ölmüş gibi sayılarak onun payının miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi diğer hak sahiplerine geçeceği, bu nedenle mirası reddedenin eldeki davada pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, bu itibarla mirası reddedenin mirasçılarının davaya dâhil edilerek taraf teşkilinin sağlanması gerektiği" ve "hizmet tespiti istemine ilişkin eldeki davada davanın niteliği itibariyle Sosyal Güvenlik Kurumunun taraf olmasının yeterli olduğu, zira bu davanın sadece Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı açılabileceği" görüşlerinin HGK çoğunluğunca benimsenmediği- 
Hizmet tespiti davalarında kendiliğinden araştırma ilkesinin ağır bastığı ve taraflarca hazırlama ilkesi kapsamı dışında olduğundan ispat yükünün bir tarafa yüklenemeyeceği-
Davalı işverenin davacının asgari ücretin üzerinde bir ücretle çalıştığını bankalara bildirdiği yazılarla açıkça ifade etmesi, davacının diğer şoförlere göre davalı işyerinde daha fazla ve yüksek ücretle çalıştığına ilişkin davacı tanıklarının birbirini doğrulayan beyanlarının bulunması, emsal ücret araştırması sonucunda bildirilen ücret miktarı, HMKnun 200. maddesinde belirtilen senetle ispat sınırının 2012 ve 2013 yılları için 2.500TL olması ve tespit edilen aylık ücretin bu miktarın altında kalması hususları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının ücretinin asgari ücretin 1.69 katı olarak kabul edilmesinin isabetli olduğu- Davacı vekili uyuşmazlık konusu dönemini kapsayan şekilde ayrı ayrı ay ve yıl belirtmek suretiyle davacının aldığını iddia ettiği gerçek ücret miktarını açıklayarak talebini ayrıntılı, açık ve anlaşılır şekilde belirttiğinden, somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirdiği anlaşılan davacı tarafın talebinin açıklattırılmasına gerek olmadığı-
Hizmet tespit davalarının kamu düzenini ilgilendirdiğinden özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği- İlgili yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri- Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirilmeyen çalışmaların tespiti yönünden dava açma ve hak arama özgürlüğüne getirilen süre sınırlamasının, başka bir deyişle dava açma süresinin 5 yıl ile sınırlandırılmasının doğrudan doğruya hakkın mevcudiyetini etkilediğinden hak düşürücü nitelikte olduğu ve bu sürenin geçmesi ile hakkın bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkacağı- Yargıtay'ın birinci bozma kararında "(01.01.1998-30.09.1998 tarihleri arasında) davalı işyerinden yapılan bildirimler bulunduğundan, davacının kesintisiz çalışma iddiası nedeniyle (01.10.1998-30.08.2002 tarihleri arasındaki dönem yönünden) hak düşürücü sürenin geçmediği belirtilmiş olup, uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan yargılama neticesinde bu dönem çalışmasının kesintili olduğu kabul edildiğine göre artık birinci bozma kararına uyulmakla davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan söz etmenin imkanı bulunmadığı- 28.04.1999-01.10.1999 ve 22.06.2000-30.08.2002 tarihleri arasında kalan kesinti dönemleri yönünden davacının davalı şirketin Türkiye'de merkezinin bulunduğu işyerinde çalışıp çalışmadığı, iradi terk ya da başka işyeri çalışması bulunup bulunmadığı araştırılıp belirlenmesi ve sonucuna göre hak düşürücü süre yönünden irdeleme yapılması ve yapılacak araştırma ile tüm deliller değerlendirildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Davada haklı çıkmış olan tarafın da hukuki menfaati bulunmak kaydıyla hükmü temyiz etmesinin mümkün olduğu-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı sigortalının prime esas kazancının 2013/7-2014/6 dönemi için aylık net 1.200TL olduğu yönündeki denetmen raporu doğrultusunda tahakkuk ettirilen prim borcuna ilişkin Kurum işleminin iptali ve borçlu olmadığının tespiti istemli eldeki davada, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme ile itibar edilen denetmen raporunun hüküm vermek için yeterli olup olmadığı; denetmen tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin aksinin ispat edilmesinin gerekip gerekmediği; buradan varılacak sonuca göre dönemin asgari ücreti üzerinden düzenlenen ücret bordrolarının bir çoğunun davalı sigortalı tarafından imzalandığı, banka kanalı ile yapılan maaş ödemelerinin de dönemin asgari ücretinin net tutarı kadar olduğu gözetilerek davalı sigortalıdan prime esas kazanç iddiasına ilişkin delilleri sorularak bozma kararında belirtildiği şekilde araştırma yapılarak karar verilmesinin gerekip gerekmediği-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemi ilişkin eldeki davada; 01.01.2007-23.12.2014 tarihleri arasında davacının tarımsal faaliyetinin devam edip etmediği ve 03.01.2012 tarihli müstahsil makbuzundaki Bağkur kesintisinin Kuruma intikal edip etmediği hususunda araştırma yapılması gerekip gerekmediği-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu (HGK) önüne gelen uyuşmazlık; davacının İzmir 9. İş Mahkemesinde açtığı ve temyiz incelemesinden geçerek 17.02.2015 tarihinde kesinleşen davada tespitine karar verilen 01.07.1987 tarihinden itibaren 2 günlük hizmetinin 506 sayılı Kanun’un geçici 81. maddesinin (B) bendi kapsamında 14.04.2014 tarihli tahsis talebi yönünden yaşlılık aylığı hesabında dikkate alınıp alınmayacağı-
Kurum işleminin iptaline ilişkin davada, dava dışı sigortalının "ayda 7 gün" mü, yoksa "30 gün mü" olduğuna (davacının, sigortalının çalışmalarını eksik bildirip bildirmediğine) ilişkin uyuşmazlıkta, davanın kabul edilmesi hâlinde; sigortalı için bildirilmesi gerektiği Kurumca tespit edilen hizmetlerin de iptalinin söz konusu olacağı- Davada verilecek karar, sigortalının hak alanını ilgilendireceğinden, davada taraf olmasında hukuki menfaatinin bulunduğu- Tanık olarak dinlenilmesi ilgiliye taraf sıfatı kazandırmayacağından ve tanık olarak dinlenilmesi ile yetinilerek hüküm kurulması mümkün olmadığından davanın, davalı ile birlikte, anılan sigortalıya da yöneltilmesi gerektiği, sosyal güvenlik hukukunun özelliğinden kaynaklanan ve davanın adı geçen sigortalı ile Kuruma birlikte yöneltilmesini zorunlu kılan bu gereklilik karşısında, Kurum ile dava dışı sigortalı arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunduğu- Zorunlu dava arkadaşlığının söz konusu olduğu davada, sigortalının taraf hâline getirilmesinin harca tabi olmadığı-
Davacı işçinin 10.03.1982-31.10.1985 tarihleri arasında aralıksız olarak davalı işverene ait iş yerinde geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkin dava- Dinlenen davacı tanığının, bordro tanığı olmakla birlikte tespiti istenen çalışma dönemlerinin tamamına ait dönem bordrolarında isminin bulunmadığı, ayrıca bildirilen çalışmalarının aralıksız olmadığı dikkate alındığında, sadece bu tanığın beyanı yeterli olmadığından, uyuşmazlık konusu dönemleri kapsayan bordrolarda kayıtlı tanıkların adreslerinin tespiti ile bilgilerine başvurulması; bordro tanıkları bulunamadığı ya da beyanları yeterli görülmediği takdirde komşu işyeri çalışanları; yoksa işyeri sahipleri SGK, maliye, zabıta, meslek odası ve muhtarlık marifetiyle belirlenerek beyanlarının alınmasının gerektiği-
Davacının çalışmalarının Kuruma bildirilmediği gerekçeleriyle Kurum tarafından teşvik kapsamından çıkarılan işverenin %5 puanlık prim teşviki indiriminden yararlanma istemine ilişkin dava sonucunda verilecek kararın, prim tahakkuku işlemi dolayısı ile prime esas teşkil eden çalışmalar da iptal edileceğinden, işçinin de hak alanını ilgilendirdiği bu nedenle davanın Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile birlikte, sigortalıya da yöneltilmesi gerektiği- Sosyal Güvenlik Hukukunun özelliğinden kaynaklanan ve davanın sigortalı  ile Kuruma birlikte yöneltilmesini zorunlu kılan bu gereklilik karşısında, Kurum ile dava dışı sigortalı arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunduğu-