Davaya konu taşınmazın resmi akitte çıplak mülkiyet değerinin çok düşük gösterildiği, ne var ki; alınan bilirkişi raporlarında ise çekişmeli taşınmazın değerinin çok daha yüksek olduğu saptanmış olup, çok düşük, sembolik bedelle yapılan satışta malikin zararlandırıldığı kabul edildiğinden temlikin doğru ve sağlıklı olduğunun kabul edilebilmesi için, vekâletnamenin geçerli olması yanında taşınmazın gerçek ya da gerçeğe yakın bir bedelle temlik edilmesi gerektiğinden vekâlet görevinin kötüye kullanılarak davacının zarar gördüğü-
Vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil;karşı dava ise tazminat isteğine-
Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekilin TBK. mad. 506/son gereği sorumlu olacağı, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının, TMK.nın 2. maddesinin doğal sonucu olarak kabul edileceği, vekaletin kötüye kullanıldığı iddiası hususunda araştırma ve inceleme yapılması, tarafların dayandıkları tüm delillerin eksiksiz toplanması, bu kapsamda tanıkların olaya ilişkin olarak ayrıntılı beyanlarının alınması, toplanacak delillerin toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek, varılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerektiği-
Vekilin müvekkili adına satıp tahsil ettiği parayı müvekkiline verme borcunda, yaptığı işten dolayı müvekkiline hesap verme zorunluluğunu yerine getirmediği sürece beş yıllık zamanaşımı süresinin işlemeyeceği, bir başka anlatımla zamanaşımı süresinin vekilin hesap vermesi ile başlayacağı-
Murisin davalıyı vekaletten azletmemiş olması, aradaki güven ilişkisinin devam etmesi, vekilin sadakat, özen borcuna aykırı davranmasını, murisi zararlandırmasını, vekalet görevinin kötüye kullanılmasını haklı kılamayacağı-
Haklı azil halinde ancak; azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücretinin talep edilebileceği, bu itibarla somut olayda; 10.05.2011 tarihli azlin davacıya ulaştığı 01.06.2011 tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen dava ve icra dosyası bulunmadığından, vekalet görevi tamamlandığından davacının sözleşme, mahkeme ve icra karşı yan vekalet ücreti, yani tüm vekalet ücreti taleplerinin mahkemece reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı doktorların vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık iddiasına yönelik tazminat davasında doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilebileceği- hekimlerin hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermeleri gerektiği- Titiz bir özen göstermeyen vekilin, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılacağı-
Dürüstlük kuralı (TMK. mad. 2) gereğince; üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması gerekeceği- Davacı tanıkları “davacının ceza evinde iken öldürdüğü şahsın yakınları tarafından tazminat davası açılacağı telkiniyle korkutularak vekaletname alındığını, bu vekaletname ile taşınmazların önce davalının kayınbiraderine, daha sonra davalıya devredildiğini, bu kişilerin alım güçleri olmadığını”, davalı tanıkları ise “taşınmazların bedeli mukabilinde satın alındığını, davalının davacı cezaevinde iken masraflarını karşıladığını” ifade etmişlerse de, mahkemece bu konuda araştırma yapılmamasının ve davacının davanın açıldığı ve vekaletnamenin düzenlendiği tarihte hükümlülük nedeniyle vesayet altında olup olmadığı hususu tespit edilmeden hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu; mahkemece öncelikle davacının vekaletnamenin düzenlendiği tarihteki vesayet durumunun tespit edilmesi, halen vesayet altında ise vesayet makamından husumete izin kararı alınmak suretiyle vasi huzurunda davanın görülmesi, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının değerlendirilmesi ile varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Vekalet sözleşmesinden doğan alacağın tahsili yönündeki takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada, davacı vekilin, takip ettiği iş ve işlemlerde kullanılmak üzere 14 imzalı boş belge aldığı anlaşılmış olup davacı vekilin hesap verme yükümlülüğü çerçevesinde, davalının savunması doğrultusunda, bu imzalı kağıtların nerelerde sarf edildiğini, belge asıllarının bulunduğu yerleri de bildirmek suretiyle, iade veya iptal edilmiş ise davalının da yer aldığı yazılı bir belge veya kesin delillerle ispatla mükellef olduğu- Ek protokolde bu belgelerin sarf edildiğinin yazılı olmasının, davacının iddiasını ispatı için elverişli sayılamayacağı- Mahkemece bu husus araştırıldıktan sonra, tamamının vekalete dayalı olarak kullanıldığı yahut iade/iptal edildiği ispatlanır ise taraflar arasındaki ibranameden sonra davacının davalı şirkete herhangi bir hizmet verip vermediği, ilgili yerlerden sunulacak deliller toplanarak, açığa imzanın kötüye kullanılmasına dair davacı hakkındaki ceza davasının da neticesi beklenip karar verilmesi gerektiği-
Avukat Kanunu'nun 172. maddesine göre iş sahibinin, ilk anlaşmayı yaptığı avukatın yazılı muvafakati ile, başka avukatları da işin kovuşturma ve savunmasına katabileceği, buna göre iş sahibinin, ilk avukata göndereceği bir yazı ile en az bir haftalık süre verip, bu duruma muvafakat edip etmeyeceğini bildirmesini isteyeceği, bir haftalık süre içerisinde muvafakat etmediğini açıkça beyan etmesi durumunda ise, iş sahibi ile aralarındaki vekalet akdinin karşı tarafın kabulüne ihtiyaç olmaksızın avukatın muvafakat vermediğine ilişkin beyanın iş sahibine ulaşmasından sonra kendiliğinden sona ereceği, bu durumda iş sahibinin, ikinci avukatın görevlendirilmesine muvafakat etmeyen ilk avukata ücretinin tamamını ödemekle yükümlü olduğu, öte yandan kendisine, ikinci bir avukatın görevlendirilmek istendiği yazılı olarak bildirilmese de, bunu öğrenen avukatın, öğrenme tarihinden itibaren makul süre içinde bu durumu kabul etmediğini iş sahibine bildirmesi gerektiği, aksi halde artık daha sonra bu konuyu ileri sürerek haklı sebebe dayalı istifa hakkı bulunduğu ileri süremeyeceği-