Konut niteliğindeki bir taşınmaza ilişkin ihtiyaç iddiasına dayalı tahliye davasının TBK 350. maddesi gereğince kira sözleşmesinin bitiminden itibaren bir ay içinde açılabileceği, tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunu olması gerekliği, devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyacın tahliye nedeni sayılamayacağı, henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyacın da tahliye sebebi olarak kabul edilemeyeceği, ihtiyacın davanın açıldığı tarihte var olması ve yargılama sırasında da devam etmesi gerekliği ve ihtar şartı aranmadığı-
Uyuşmazlık; somut olayda, kiraya konu taşınmazın erken tahliye edilmesi nedeniyle kiracının ödemesi gereken makul süre kira bedelinden taşınmazın aynı kira dönemi içinde daha yüksek bedelle kiraya verilmesi durumunda dönem sonuna kadar elde edilecek fazla gelirin mahsup edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır..
Davacı kiraya veren ve davalı kiracının birbirleri hakkında şikâyette bulunmaları ve haklarında ceza mahkemelerinde yargılamalar yapılması karşısında, kira ilişkisinin kiraya veren bakımından çekilmez hâle geldiğinin ve tahliye isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece davalı-birleşen davada davacı vekilinin temyiz istemi hakkında HMK’nın Geçici 3. maddesi gereğince uygulanması gereken HUMK’nın 434. maddesi uyarınca bir karar verilmesi, kararın temyiz edene usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesi, bu kararın temyiz edilmesi durumunda ise temyiz harç ve giderleri de yatırıldıktan sonra dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesi için dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmesi gerektiği-
On yıllık uzama süresi dolmuş olan sözleşmeler hakkında Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl sonra tahliye isteminde bulunulabileceği- 6101 sayılı Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiğinden on yıllık uzama süresi dolan sözleşmelere en az üç ay önceden bildirimde bulunmak suretiyle 01.07.2014 tarihinden itibaren son verilebileceği- Dava açmak için ertelenen sürenin fesih bildirim tarihini de kapsadığı, başka bir anlatımla fesih bildirim tarihinin de 01.07.2014 tarihine kadar ertelendiği anlamının çıkarılmaması gerektiği-
Çok yönlü yapı malzemeleri ticareti yapan davacı şirketin, ticaretinin gereği olarak birden fazla depoya ihtiyacı bulunduğu, hâli hazırda iki adet depoyu kullanmakta iken depolardan birisinin çatısının fırtına sebebiyle uçtuğu, buradaki malzemelerin bir kısmının bir başka kişinin deposuna konulduğu, davacının, bu kişiye ait depo açısından herhangi bir tahliye tehlikesi altında bulunduğu iddiasının ileri sürülmediği belirtilmişse de, davacının anılan depoyu kiralamadığı, geçici olarak bu depoyu kullandığı anlaşıldığından tahliye tehlikesi altında olması düşünülemeyeceği, davacının işyeri ihtiyacı gerçek, samimi ve zorunlu olduğu-
Taraflar arasında 24.08.2012 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi imzalanmış, kira sözleşmesi ile taşınmazın aylık kira bedelinin davalı tarafından her ayın yirmibeşinci günü davacı kiraya verenin banka hesabına yatırılacağı kararlaştırılmış, davalının 2013 yılının Haziran ve Temmuz ayları kira bedellerini ödememesi üzerine, davacı tarafından Haziran ayına ait kira bedeli için 10.07.2013 tarihinde ihtarname, Temmuz ayına ait kira bedeli için ise 02.08.2013 tarihinde ihtarname keşide edilmiş ve davalının, Haziran ayının kira bedelini 14.08.2013 tarihinde, Temmuz ayının kira bedelini ise 26.08.2013 tarihinde ödediği anlaşılmakta olup kiracının, kira bedellerini sözleşmede kararlaştırılan sürede ödemediği, kendisine iki haklı ihtar keşide edilmesine sebebiyet verdiği görüldüğünden iki haklı ihtar nedeniyle kiracının kiralanandan tahliyesine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu-
Kira sözleşmesinde yeni kira dönemi başlamadan en az bir ay evvel bildirimde bulunularak kiralananın boşaltılabileceği aksi halde tüm kira bedellerinden sorumlu olunacağı şartı yer almışsa da; TBK’nın 347. maddesi hükmü uyarınca bu sürenin en az 15 gün olması gerektiğinden, kiracı aleyhine kanuna aykırı olarak yapılan bu düzenlemenin onu bağlamayacağı, kiraya veren, anahtarın ........... tarihinde teslim edilmediğini, .... Noterliği’nin ........ yevmiye numaralı anahtar teslim tutanağının tebliğ tarihi olan .......... tarihinde anahtarın teslim alındığını beyan etmiş olmakla kiracı tarafından aksi yazılı delille ispatlanamadığından anahtar teslim tarihi bakımından kiraya verenin beyan ettiği tebliğ tarihinin esas alınması gerekeceği- Alacaklının icra takibinde dayandığı kira sözleşmesinde 2. yıldan sonra kira bedelinin artırılacağına ilişkin taraflar arasında herhangi bir anlaşma yapılmamış olup, önceki dönem kira bedeli konusunda ise yıllık kira bedelinin .......... TL olduğunun sözleşme ile sabit olduğu, kira artış oranı konusunda anlaşma yapılmadığı anlaşıldığından İİK'nın 63. madde hükmü gereği borçlu kiracının senet metninden anlaşılan itiraz sebebini değiştirebileceği ve genişletebileceği, o halde Bölge Adliye Mahkemesi’nce, kiracının, yeni kira döneminin başlangıcından itibaren anahtar tesliminin kiraya verene bildirildiği tarih olarak kabul edilen tahliye tarihine kadar, önceki dönem yıllık kira bedeli üzerinden hesaplanacak kira borcundan sorumlu olduğu gözetilmek suretiyle bu miktara yönelik itirazın kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği-
İlk sözleşmeden sonra taraflar bir araya gelerek yeniden bir kira sözleşmesi yapmışlar ise on yıllık sürenin bu sözleşmenin bitim tarihinden sonra hesaplanması gerekeceği, belirtilen sözleşmelere göre, TBK’nın 347. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinde öngörülen hükmün uygulanabilmesi için 01.12.2005 tarihli kira sözleşmesinin bitim tarihi olan 01.12.2006 tarihinden itibaren sözleşmenin kendiliğinden yıldan yıla yenilenerek uzaması, bu şekildeki yenilemenin on yıllık uzama süresine ulaşması gerekeceği, en son düzenlenen 01.12.2005 tarihli kira sözleşmesine göre on yıllık uzama süresinin dolmadığı, bu durumda kiraya veren yönünden TBK’nın 347. maddesinde belirtilen bildirim yoluyla kira sözleşmesinin sona ermesi şartlarının oluşmadığı-
Davanın asliye hukuk mahkemesinde görülerek; taraflar arasında yapılan kira sözleşmesinin davacı üniversite bakımından da geçerli ve bağlayıcı olup olmadığının tartışılması, hukuken geçerli bir kira ilişkisinin varlığının saptanması hâlinde işgal ve kötü niyetli bir kullanım durumu olmayacağından davanın reddedilmesi, aksi hâlde ise ecrimisil isteği yönünden bir karar verilmesi gerekirken, sulh hukuk mahkemesi tarafından davacının isteminin farklı yasa ve koşullara tabi bulunan kira alacağı olarak nitelendirilerek karar verilmesinin doğru görülmediği- Taraflar arasında kira ilişkisinin mevcut olup olmadığının asliye hukuk mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği-