Tasarrufun iptali davasında, davalı yetkili mahkemenin İstanbul olduğunu tek yetkili mahkeme olarak göstermiş olmasına rağmen, davalı borçlu davanın Bodrum veya İstanbul’da açılabileceğini belirterek ortak yetkili mahkeme olarak bir mahkeme ismi göstermediğinden ileri sürülen yetki itirazının geçersiz olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulüne, kararının kaldırılmasına ve dosyanın yeniden yargılama yapılarak karar verilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının kabul edilen kısımları için, harç ve vekalet ücretinin, her bir davalı için, satın aldıkları taşınmazın belirlenen değerine göre, borç miktarı ile kıyaslanarak hangisi az ise onun değerine göre ve satın alan davalı ile zorunlu dava arkadaşı olan borçlu ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davalı şirket ortağı aleyhine yapılmış takip, gönderilmiş bir ödeme emri ve kesinleşmiş bir takip bulunmadan şirketin vergi borcu nedeniyle açılan tasarrufun iptali davasının "ön koşul yokluğundan reddine" karar vermesi gerektiği- 6183 sayılı Kanun'dan doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiği-
Davacı vekili davadan feragat ettiğinden, feragatin kesin bir hükmün hukuki sonuçlarını doğuracağı- Karar kesinleşinceye kadar davadan feragat edilebileceğinden feragata ilişkin bir karar verilmesi için; kararın bozularak dosyanın mahalline gönderilmesinin gerektiği-
İstihkak davasına karşılık dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının icra mahkemesinde görüleceği, davacı vekili ise bu davayı ayrı ve bağımsız olarak Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığından, İİK'nun 97/17. maddesi anlamında karşılık dava olarak nitelemenin mümkün olmadığı, bu halde davanın İİK'nun 277 ve devamı maddelerine göre bağımsız olarak açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelemek sureti ile bu davanın koşullarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
"Borçlunun kardeşi olan davalı- üçüncü kişinin yaptığı danışıklı takibin iptaline" dair açılan tasarrufun iptali davasının reddine ilişkin hükmün verildiği tarih ile taraflara tebliğ tarihi arasında on yıldan fazla süre geçmiş olup, hükmün, verildiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra zamanaşımına uğradığı (818 s. BK. mad. 135/2)- Mahkeme, verilen hükmü kendiliğinden değiştiremeyeceğinden, ilam zamanaşımına uğramış olsa bile temyiz edilip Yargıtay tarafından bozulmadıkça, mahkemenin, davayı tekrar ele alıp zamanaşımı nedeniyle reddedemeyeceği-
SSK Genel Müdürlüğü tarafından prim alacakları nedeniyle açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda görevli mahkemenin, İş Mahkemesi olduğu- Yargıtay'ın onama kararı maddi hataya dayalı olduğu ve maddi hataya dayalı onamadan dolayı usuli kazanılmış hak doğmayacağını- Usul kuralları (görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hata) kamu düzeni ile doğrudan bağlantılı olduğundan, taraflar yararına usulü kazanılmış hak oluşturmayacağı-
Mahkemece tasarrufun iptali hakkında verilen kararın davalının temsilcisi tarafından süresinde temyiz edildiği ancak gerekli temyiz harcı eksik yatırıldığı ve eksik harcın tamamlanması için ihtarname çıkarılmış ise de harç eksikliği tamamlanmadığından, temyiz isteminin mahkemece red edilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında, davacının senedin davalılar tarafından muvazaalı olarak düzenlendiğini TMK.nun 6. maddesi uyarınca savını kanıtlamakla yükümlü olup ispatlaması gerektiği, ancak ispat yükü üzerinde olan davacı bu iddiasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davası devam ederken borcun ödenmiş olması ya da borçlu hakkında yapılan icra takibinin işlemden kaldırılması halinde dava konusuz kalacağı- Son temlik alan, icra dosyasındaki hak ve alacaklarından feragat ettiğininden ve bu nedenle borçlu hakkındaki icra dosyası işlemden kaldırıldığından, "konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi ve yargılama giderinin, "davadaki haklılık durumuna göre" belirmesi gerektiği-