Mahkemenin, davanın açılmasına davalıların sebep olduğunu belirtmiş ise de, yargılama giderlerini davacı üzerinde bıraktığı ve davacı lehine vekalet ücretine hükmetmediği, bu davanın görülmesi için gerekli koşulların dava konusu olayda gerçekleşip gerçekleşmediği kısaca davanın haklılık durumu gereği gibi tartışılmadan karar verildiği, bu halde, mahkemece tarafların haklılık durumları değerlendirilerek, yargılama gideri ve vekalet ücretinin haksız olan tarafa yükletilmesi gerekeceği-
Davalılar arasında miras taksim sözleşmesi olduğu iddia edilmişse de; davalı borçluya herhangi bir taşınmaz bırakılmadığı, nakit para verildiği de ispatlanamadığından, davalı borçlu ile diğer davalılar arasında miras taksim sözleşmesi gereği taşınmazların davalılara devredildiği ispatlanamadığından 6183 s. K. uyarınca açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği- 6183 s. K. uyarınca açılan davalarda avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
İİK. 277 vd. göre açılan tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
Şikayetçinin alacaklı olduğu icra takip dosyaları ile ilgili olarak itirazın iptali davası açıldığı, ihalenin yapıldığı ve satış bedelinin vezneye girdiği tarih itibariyle takiplerinin kesinleşmediği, ihtiyati haciz kararının verildiği tasarrufun iptaline ilişkin davanın da henüz sonuçlanmadığı görüldüğünden, şikayetçi haczinin kesin hacze dönüşmediği ve bu nedenle sıra cetvelinde yer olmasına imkan bulunmadığı-
6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
İİK m. 277 vd. göre açılan davaların dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerektiği-
Kısa kararda davanın kabulüne tasarrufun iptaline denilmişken gerekçeli kararda davanın kabulü ile davalı borçlu ile davalı .....arasındaki tasarrufun iptaline karar verildiğinin belirtildiği, oysa davaya konu birden fazla tasarruf olup davalı şirket yönünden verilen kararın anlaşılamadığı, hem kısa karar ile gerekçeli karar arasında uyumsuzluğa neden olunduğu hem de infazda tereddüt olacak şekilde davanın sonuçlandırıldığı, bu durumda mahkemece, taraflara yükletilen ödevlerin ve bahsedilen hakların hiçbir kuşku ve tereddüt gerektirmeyecek şekilde çok açık ve icra (infaz) edilebilir nitelikte hüküm kurulmak üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasında davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinden birine dayanılmış olsa dahi, mahkemenin bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği-
Eğer tasarrufta bulunanın borçlunun gerçek bir borcu olmadığı iddia ediliyorsa, bu durumda tasarruf sahibinin öncelikle borçlu sıfatı çözümlenmesi gerekeceği- Aksi takdirde, takip alacaklısıyla anlaşarak veya nasıl olsa kendisinin borca batık olması nedeniyle gerekli çabayı göstermeyerek icra takibine itiraz etmeyen, itiraz üzerine durması söz konusu olmayan kambiyo senetlerine dayalı takibe karşı menfi tespit davası açmayan takip borçlusunun bu davranışı karşısında, borçlu ile hukuki ilişkiye giren üçüncü kişilerin yargı eliyle zarara uğratılması söz konusu olacağı- Burada dikkat edilmesi gereken husus bono, çek veya taraflar arasında düzenlenen senetler nitelik olarak elbette delil niteliğinde belgeler olduğu- Ancak Yargıtay, muvazaa iddiasının ispatında, üçüncü kişi aleyhine olan bir hususun, bu şekilde taraflar arasında düzenlenen belgeler yoluyla ispatlanmasını kabul etmediği, dolaysıyla bu nevi belgeler, alacağın varlığına ilişkin hâkimde oluşması gereken kanaat açısından, tek başına yeter ölçüt olmadığı- Yargıtay bu gibi durumlarda, birbirini doğrulayan başkaca belgeler yoluyla alacağın varlığının ispat edilmesi gerektiğine vurgu yaptığı; özellikle tarafların tacir olması durumunda, bu bononun veya çekin verilmesine dayanak teşkil eden hukuki ilişkinin varlığının ticari defterlerde de yer alması gerektiğini belirttiği- Tanık dinlenmesi hususunda Yargıtay'ın davalı-alacaklının alacağının varlığına ve miktarına ilişkin olarak da tanık dinletemeyeceğine hükmettiği-
İİK.nun 277 vd. düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması ve davanın 5 yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmış olması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-