Tasarrufun iptalinin konusunun,  borçlu İ şirketin sahibi olduğu E şirketinin  hisseleri olduğu- İİK'nın 281/1 maddesi gereğince iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verilebileceğinden, şirkete ait hisse devri nedeniyle devredilen hisseler üzerine ihtiyati haciz konulmasında yine davalı E. Şirketi'nin hisselerinin tamamının borçlu İ şirketine ait olması nedeniyle, davalı E. şirketi' nin adına kayıtlı taşınmaz üzerine ihtiyati haciz konulmasında usule aykırılık görülmediği-
Mahkemece, adı geçen şirket hakkındaki iflas dosyası istenerek davalı şirketin iflasına karar verilip verilmediği, karar verilmiş ve kesinleşmiş ise iflas eden şirketin, bütün hak ve borçlarının Kanun gereği olarak iflas masasına intikal edeceği, müflisin hak ve borçları üzerinde tasarruf ehliyeti ortadan kalkacağından, husumetin iflas idaresine yönetilmesi gerekeceğinden ilgili iflas idare memurlarına davetiye çıkarılılarak taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esası hakkında hüküm kurulması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için 'davacının gerçek bir alacağının bulunduğu'nun davacı tarafından ispatlanması gerekeceği-
Genel muvazaaya (TBK. 19) dayalı tasarrufun iptali davalarında, davalı-borçlunun savunma ve delilleri çerçevesinde, alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davacının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davaları şahsi dava niteliğinde olup taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, bu nedenle dava konusu taşınmaz bile olsa HMK'nin 12.maddesini uygulama olanağının bulunmadığı- Tasarrufun iptali davaları bakımından İcra ve İflas Kanunu'nda bu konu ile ilgili açık bir hüküm bulunmadığından, HMK'nin genel hükümleri gereğince iptal davası, davalı-borçlu ya da üçüncü kişinin ikâmetgahının bulunduğu yerde açılabileceği- Bir başka deyişle bu davalarda, yetkili mahkemenin, genel yetki kurallarına göre belirleneceği (HMK'nin 7. maddesi)- Bu tür terditli olarak açılan İİK'nin 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptali olmadığı taktirde TBK'nin 19. maddesine dayalı muvazaalı işlemlerin iptali isteğine ilişkin davalar aynî bir dava olmayıp kişisel bir dava olduğundan, davanın konusu, taşınmaz mal olsa bile davalı borçlu veya üçüncü kişi konumundaki kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde davanın açılması, yetki hususunun genel hükümler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekeceği- Diğer taraftan zorunlu dava arkadaşı olan davalı-borçlu ile doğrudan işlem yapan diğer davalı üçüncü kişi usuli işlemleri birlikte yapmak zorunda olduklarından 'yetki itirazını' birlikte ileri sürmeleri gerektiği; aksi halde davalılardan biri tarafından yapılan "yetki itirazı" hukuki sonuç doğurmayacağı- Buna karşın dava konusu taşınmazları davalı üçüncü kişiden alan dördüncü kişi ile davalı borçlu ve üçüncü kişi arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan bu kişiler tek başına yetki itirazında bulunabilecekleri-Öte yandan basit yargılama usulüne tâbi davalardan olan tasarrufun iptali davalarında yetki itirazının, en geç iki haftalık cevap süresi içinde yapılması ve yetki itirazında yetkili mahkemenin gösterilmesinin zorunlu olduğu-
Uygulamada alacak-borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen, alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığı sıklıkla görüldüğünden, davacı alacaklının, borçlu davalı ........ şirketinden alacağının 'gerçek' bir alacak olması gerektiğinden, mahkemece, alacaklı davacıya bu konuda kanıt sunma olanağı verilmeli, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu davalı isticvap edilerek çek-senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişki sorulmalı, bu yönde beyanda bulunan tanıkların beyanları netleştirilmeli ve davacının borçludaki alacağının 'gerçek' bir olacak olup olmadığı tespit edilerek, ön koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekeceği- Bu durumda; mahkemece, tacir olan ve ticari defter tutmak zorunda olan davalı borçlu ........şirketinin ticari kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, dava dayanağı takip dosyasındaki çekin dayanağı ticari ilişki ve borcun doğumu araştırılarak, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu davalı isticvap edilerek, çek-senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişki sorulmalı, bu yönde tanık beyanları alınarak değerlendirme yapılması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerektiği; bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
İhtiyati haciz haksız ve bundan maddi zarar doğmuşsa alacaklının, kusurlu olmasa dahi zarar görene maddi tazminat ödemekle yükümlü olduğu- Haksız ihtiyati haciz koyduran alacaklının maddi tazminat yönünden kusursuz sorumluluğunun bulunduğu-
Borçlunun muvazaayı kabul beyanının tek başına tasarrufun iptali davasının kabulü için yeterli olmadığı- Satıştan bir dakika önce borçlunun şirketine gönderilen paranın, borçlu ile bir başka ilişkisi olduğu ispat edilmeyen üçüncü kişi için, taşınmaz satış bedeli olarak gönderildiğinin kabulü gerekeceği- Tasarrufun iptali davası esastan reddedilmesi halinde, davalılar lehine takip konusu alacak miktarı ile dava konusu taşınmazın değerinden hangisi az ise o değer üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında borçlu ve üçüncü kişi mecburi dava arkadaşı olup davanın aleyhlerine sonuçlanması halinde yargılama giderlerinden müşterek ve müteselsilen sorumlu olacağı- Davacının yargılama giderini bir davalıdan talep edip diğerinden talep etmemesinin mümkün olmadığı- Davacı davalı-üçüncü kişi hakkındaki yargılama giderinden vazgeçtiğine göre borçlunun da yargılama giderinden sorumlu olmaması gerektiği-