Mahkemece -HUMK. 388 (şimdi; HMK. 297)uyarınca- "açık", "net", "anlaşılabilir" ve "infazda tereddüde yer vermeyecek biçimde" hüküm kurulması gerekeceği–
Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için öncelikle davacının davalı borçluda gerçek bir alacağının bulunması, diğer bir anlatımla, tasarrufta bulunan kişinin gerçekten “borçlu” olması gerektiğinden davalı borçlu tarafından davacı alacaklıya karşı açıldığı bildirilen dava konusu senetlerle ilgili menfi tespit davasının kesinleşmesi beklenerek alacağın gerçek bir alacak olup olmadığının belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle aynı işkolunda faaliyette bulunan davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden sayılması gerekeceği– İİK.nun 278 vd. maddelerinde iptâl edilebilecek bütün tasarrufların sınırlı olarak sayılmamış olduğu, kanunda iptâle tabi bazı tasarruflar içinde genel bir tanımlama yapılarak hangi tasarrufların iptâle tabi olduğu hususunun tayin ve takdirinin hakime bırakılmış olduğu– Tasarrufun iptali davalarında; tasarrufa konu olan malın üçüncü kişi tarafından elden çıkarılması ve davacının son malikini davaya dahil etmesi halinde, son malik ile borçlu arasındaki kişiler hakkında davacının talebi açıklattırılarak, başka bir anlatımla davanın bedele dönüşüp dönüşmediği belirlenerek oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İİK.nun 278 vd. maddelerinde iptâl edilebilecek bütün tasarrufların sınırlı olarak sayılmamış olduğu, kanunda iptâle tabi bazı tasarruflar içinde genel bir tanımlama yapılarak hangi tasarrufların iptâle tabi olduğu hususunun tayin ve takdirinin hakime bırakılmış olduğu–
İptâl davasında, "borçlu" ve "borçlu ile hukuki ilişkide bulunan üçüncü kişiler", "kötüniyet sahibi üçüncü (dördüncü) kişiler" ve "bunların mirasçıları"nın 'zorunlu dava arkadaşı' durumunda olduğu, mahkemenin bu kişilerin "davalı" olarak gösterilmiş olup olmadığını kendiliğinden araştıracağı ve eğer "davalı" olarak gösterilmemişlerse, kendilerine dava dilekçesi gönderilerek davaya dahil edilmeleri için davacıya süre verilmesi gerekeceği–
Tasarrufun iptali davasının hukuki yönü ile “ayni dava” olmayıp, “şahsi dava” olduğu; dava sonucunda verilen “tasarrufun iptaline” ilişkin kararın da “ayni” değil “şahsi” nitelikte olduğu, bu nedenle bu tür ilamların kesinleşmeden infaz edilebilecekleri-
İİK’nun 99. maddesinden yararlanılarak tasarrufun iptali davası açılamayacağı- Dava konusu haczin yapıldığı yerin ticaret sicili kayıtlarına göre borçlu şirketin faaliyet adresi olarak görünüyor olması halinde, üçüncü kişi şirketin burasının devraldığı farz olunarak İİK.’nun 44 ve TBK.’nun 202. maddeleri uyarınca davalı üçüncü kişi şirketin şirket borçlarından sorumlu olacağı, alacaklının açtığı istihkak davasının kabulüne (yani alacaklının “3. Kişinin istihkak iddiasın”ın reddi konusundaki talebinin kabulü) gerekeceği-
İhaleye konu taşınmazın, satış vaadi sözleşmesine dayanılarak borçlu adına kayıtlı payın iptali ile üçüncü kişi adına tapuya tesciline karar verildiği, alacaklı vekilinin açtıkları davayla, üçüncü kşiye satış vaadi sözleşmesi yoluyla yapılan tasarrufun iptali ile alacaklıya haciz ve satış isteme yetkisi verildiği, anılan taşınmazın satışını bu yetkiye dayanarak istediği, tasarrufun iptali davası açmayan alacaklının ise alacağa mahsuben ihaleye katılamayacağı, iptal davası açan alacaklının İİK. 'nun 133. maddesinin uygulanması gerektiği yönündeki şikayetlerinin kesinleştiği- İcra mahkemesi kararları kesin hüküm niteliğinde değil ise de, kesinleşen bir icra mahkemesi kararının, aynı konudaki diğer bir icra mahkemesi kararına karşı takip hukuku açısından kesin hükmün sonuçlarını doğuracağı-
Borçlu ile kayınbiraderi arasındaki tasarrufun ‘bağışlama’ hükmünde olup iptale tabi olduğu-