Tasarrufun iptaline ilişkin yerel mahkemenin ilk verdiği kararda aleyhine hükmedilen vekalet ücretini ödemiş olan tarafın, bu kararın Yargıtayca bozulması ve yerel mahkemece bozma sonra "konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve vekalet ücreti takdir edilmesine gerek olmadığına karar verilmesi" ve kararın bu şekilde kesinleşmesi üzerine, tasarrufun iptali davasını sonlandıran kararda tarafların hiçbiri lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş olduğundan, itirazın iptali davasının davacının ödediği vekalet ücretinin de dayanağının kalmamış olacağı; bu durumda vekalet ücretinin iadesi için açılan takibe itiraz üzerine açılan itrazın iptali davasının kabulü gerektiği-
Dava, tasarrufun iptali istemine ilişkin olup Asliye Hukuk Mahkemesince bakılması gerekeceği-
Davacının alacağının işçi alacağı olduğu ve davalı 3. kişi tarafından dava konusu markaların devredilmediği anlaşıldığından, ihtiyati haciz kararının "teminatsız" olarak verilmesinin isabetli olacağı-
İhtiyati tedbir talebinin reddi halinde bu başvurudan sonra verilen temyiz kararı üzerine karar düzeltme yolunun kapalı olduğu-
Davalıların yerleşim yerinin gözetildiğinde, mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesinden sonra, dosyanın buradaki asliye hukuk mahkemesine gönderilmesinin talep edilmiş olması nedeniyle HMK. mad. 331/2 gereğince yargılama giderleri ve vekalet ücretinin yetkili mahkemece hüküm altına alınması gerektiği-
İİK. mad. 268 uyarınca, ihtiyati haczin icrai hacze iştirakinin İİK. mad. 100 koşulları çerçevesinde mümkün olduğu, tasarrufun iptali davalarının hüküm tarihlerinde ihtiyati hacizlerin kesin hacze dönüştüğü- Şikayetçi ile şikayet olunanın takip borçlusu aleyhinde açtıkları tasarrufun iptali davaları sonucunda takip borçlusuna ait taşınmazların satışı sonrası düzenlenen sıra cetveline yönelik uyuşmazlıkta; şikayetçinin kesin haciz tarihinin, şikayet olunanın kesin haciz tarihinden sonra, şikayetçinin takip tarihinin ise şikayet olunanın takip tarihinden önce olduğu, şikayetçinin takip dosyasında borçlunun haczi kabil malı bulunmadığı yönünde düzenlenen tutanağın İİK'nın 105/1. maddesi uyarınca kat'i aciz vesikası niteliğinde olduğu, bu hususun, şikayetçi tarafından açılan tasarrufun iptali davasının gerekçeli kararında da belirtildiği, bu bakımdan ihtiyati haciz sahibi şikayetçinin, İİK. mad. 100 gereğince, şikayet olunanın kesin haczine iştirak koşullarını taşıdığı, satış bedelinin taraflar arasında garameten paylaştırılması gerektiği-
İİK 277 vd maddelerinde belirtilen şartların gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin görevin, İİK 281. maddesine göre genel mahkemelere ait olması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının kabul edilerek davalı borçlu tarafından 3.kişilere satışı yapılan taşınmazlar yönünden tasarrufun iptaline karar verildiği anlaşıldığından dosyalardan yapılacak tahsilatların eldeki dosya yönünden mükerrerlik oluşturmayacak şekilde tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Alacaklı ile borçlu arasında yazılı yetki sözleşmesi varsa sözleşmede yetkili gösterilen yer mahkemesinin de HUMK. mad 22 uyarınca yetkili olacağı- Borçlu davalı ile 3. kişi konumundaki davalı arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan ve yapılan yetki sözleşmesi, her iki davalı yönünden de geçerli olduğundan 3. kişi konumundaki davalının yetki itirazının reddine, 4. kişi konumundaki davalının ise diğer davalılar ile mecburi dava arkadaşlığının olmaması nedeniyle, yetkisiz mahkemede dava açılmış olmakla yetki itirazının kabulüne ve hakkındaki davanın tefriki ile ikametgahının bulunduğu ve yetkili yer olarak bildirilen asliye hukuk mahkemesine gönderilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında vekalet ücreti ve karar harcının dava konusu tasarrufun tasarruf tarihindeki gerçek değeri ile davacının takip konusu alacağından hangisi daha az ise o değer üzerinden hesaplanması gerekeceği-