Tasarrufun iptali davalarında, karar kesinleşinceye kadar yargılama aşamasında aciz belgesi verilmesi halinde dava şartı yerine getirilmiş olacağı-
Basit yargılama usulüne tabi tasarrufun iptali davası ile yazılı yargılama usulüne tabi borçludan alacaklı olunduğuna dair (İİK. mad. 170/3) açılan davanın birleştirilerek görülmesinin isabetsiz olduğu- Borçlunun mirasçıları ile tasarrufta bulunan üçüncü kişi zorunlu dava arkadaşı olduğundan, sadece üçüncü kişinin davalı olarak gösterilmesinin isabetsiz olduğu, tasarrufun iptali davasına öldüğü anlaşılan borçlunun mirasçılarının dahil edilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davasınını dayanağı takiple ile ilgili bonodaki imzanın borçluya ait olmadığına karar verilmiş ve takip durmuş ise de, alacaklı tarafından alacaklı olduğunun ispatı için İİK. mad. 170/3'e dayalı olarak dava açıldığından bu davanın sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiği-
Şikayetçinin tasarrufun iptali davasında taraf konumunda olmadığı ve anılan davada, adı geçen üçüncü kişi hakkında verilmiş herhangi bir karar bulunmadığı sabit olup, tasarrufun iptaline ilişkin alınan ilamın tarafı olmayan üçüncü kişi yönünden sonuç doğurmayacağı, tasarrufun iptali davasının kabulü ile kesin hacze dönüşen ve İİK. mad 281/2 uyarınca verilmiş bir ihtiyati haciz kararı bulunmadığı gibi, bu doğrultuda şikayetçinin iktisabından önce konulmuş bir ihtiyati haciz veya haciz de bulunmadığından, şikayetçi, taşınmazı, tasarrufun iptali kararına istinaden konulan hacizle yükümlü olarak devralmadığına göre, şikayetçiye karşı hüküm ifade etmeyen tasarrufun iptali kararına istinaden kayden maliki olduğu taşınmaza adı geçenin iktisap tarihinden sonra haciz işlemi uygulanmasının mümkün olmadığı- Taşınmazın borçlunun borcu nedeniyle haczedilebilmesi için haciz tarihinde borçlunun adına kayıtlı olması zorunlu olduğundan, şikayetçi icra takibinde borçlu sıfatı bulunmadığına ve haciz tarihinde taşınmazların maliki olup tasarrufun iptali işleminde de taraf sıfatı olmadığından şikayetçi üçüncü kişiye ait taşınmazlar üzerine haciz konulması usul ve yasaya aykırı olduğu-
İcra takibinde borçlu sıfatı bulunmayan kişinin haciz tarihinde taşınmazın maliki olduğu, tasarrufun iptali davasında taraf konumunda olmadığı ve anılan davada adı geçen 3. kişi hakkında verilmiş herhangi bir karar bulunmadığı, bu durumda, tasarrufun iptaline ilişkin ilamın, davada taraf olmayan 3. kişi yönünden sonuç doğurmayacağı- 3. kişi, taşınmazı, ihtiyati hacizli olarak devralmış ise de, alacaklının talebi ile konulan haciz, yeni bir haciz niteliğinde olup, şikayetçi üçüncü kişiye ait hisse üzerine haciz konulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, o halde mahkemece taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği-
İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılmış tasarrufun iptali davasına konu taşınmazların satış tarihlerindeki rayiç değerlerinin belirlenmediği, taşınmazların satış tarihindeki rayiç değerleri yargılama aşamasında yapılacak keşif sonucu bilirkişi marifetiyle belirlenip belirlenen taşınmazın rayiç değeri ile alarak miktarın karşılaştırılacağı, hangisi daha düşük ise o, bu davanın değeri (müddeabihi) olarak kabul edileceği-
Borçlunun yaptığı zamanaşımı itirazı nedeni ile "icranın geri bırakılması" kararı verildiği anlaşıldığından, karar bu şekilde kesinleşmiş ise alacaklı tarafından İİK. mad. 169/6 gereğince genel hükümlere göre dava açılıp açılmadığı belirlenip, açılmış ve kesinleşmemiş ise bu davanın sonucunun bekletici mesele yapılması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında alacaklıya alacağını tahsil imkanı sağlanırken, alacaklının alacağının şeklen varlığı değil, gerçekliğinin de amaçlandığının gözardı edilmemesi gerektiği- Davalı üçüncü kişi, "davacı alacaklının borçluya, 400.000 TL ödünç para verecek kadar ekonomik gücü olmadığını, borçlu ile aralarında husumet olması nedeniyle icra takibinin başlatıldığını" belirterek "alacağın muvazaalı olduğunu" iddia ettiğinden, mahkemece gerekirse davacının alacağının dayanağının da açıklattırılarak takip konusu alacağın gerçek bir alacak olup olmadığı tartışılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Üç ayrı icra takibi sonunda açılan tasarrufun iptali davasına konu taşınmaz üzerindeki ihtiyati haciz takibin kesinleşmesiyle kesin hacze dönüşmüş olduğundan ve taşınmazın bu tarihten sonra bu hacizle yükümlü olarak önce davalı üçüncü kişiye sonra da dördüncü kişiye satılmış olduğundan her iki davalının da satın aldıkları tarihte davacı alacaklı tarafından konulan hacizle yükümlü olarak satın aldıklarından taşınmazın değeri kadar borçtan sorumlu olacakları, davacı alacaklının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı ve davanın bu takip dosyası yönünden reddine karar verilmesi gerekeceği- Diğer iki takip dosyası ile ilgili olarak, dosya kapsamından dava konusu taşınmazın aynı zamanda borçlulara ait işyeri niteliğinde olduğu anlaşıldığından, İİK. mad. 280 gereğince davalı üçüncü kişi yönünden davanın kabulü yerindeyse de, dördüncü kişinin borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğu kısaca borçlunun alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bildiği yönünde somut bir delil ileri sürülmemiş ve ispat edilmemiş olduğundan, İİK. mad. 283 gereğince davalı üçüncü kişinin takip dosyalarındaki alacak ve fer'ileri ile sınırlı olarak taşınmazın satış tarihindeki değeri dikkate alınarak tazminatla sorumlu tutulması gerekeceği-
Borçlunun yaptığı itiraz nedeni ile takibin durduğu ve itirazın iptali davasının açıldığı anlaşıldığından, bu davanın sonucunun tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece bekletici mesele yapılması gerektiği-
İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda, vekalet ücreti dava konusu malın tasarruf tarihindeki gerçek değeri ile davacının alacak miktarından hangisi daha az ise o değer üzerinden ve avukatlık asgari ücret tarifesinde belirlenen nispi tarife uyarınca hesaplanması gerekeceği-