İcra takibinden önce mahkemeden alınmış mirasın reddi kararının, süreye tabi bir "borca itiraz" niteliğinde mi, yoksa kamu düzeninden olması nedeniyle "süresiz" olarak başvurulabilecek bir şikâyet sebebi mi olduğu?
İİK 'nun 62/1. maddesinde; “İtiraz etmek isteyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur” hükmü yer almakla birlikte borçluya “ödeme emri tebliğ edilemese” bile, alacaklının anlaşmazlığı ve takibi sürdürme iradesi mevcut bulunduğu sürece borçluya ödeme emrinin tebliğ edilmemesinin, şikayet ve itirazda bulunmasına engel teşkil etmeyeceği-
Ödeme emrine itiraz dilekçesinde borca itiraz edildiğine yönelik açıklama, ödeme emriyle istenilen asıl alacak, işlemiş ve işleyecek faiz gibi tüm borç kalemlerini kapsadığından, duran takibe ilişkin olarak itirazın iptali davasında verilen “takibin devamı” kararının işleyecek faizi de içerdiğinin kabulünün gerektiği- Anılan kararda işleyecek faiz oranı yönünden takiptekinden farklı herhangi bir kabüle yer verilmemiş olması nedeniyle takibin %40 işleyecek faiz oranı üzerinden devam edeceği, söz konusu karara karşı borçlu tarafından temyiz isteminde de bulunulmadığı, kararın bu hâliyle kesinleştiği, aynı takibe ilişkin olarak alacaklının ikame ettiği itirazın iptali davasında verilen hüküm ile buna dayanak takipte istenilip itirazın iptali davasının müddeabihinin içinde yer alan işleyecek faiz miktarına ilişkin menfi tespit istemli eldeki davanın dayanağı olan olay ve olguları ile aynı olduğu, işleyecek faiz oranı itirazın iptali davasında verilen karar ile kesinleştiğinden bu miktarın başka bir mahkemede menfi tespit istemiyle yeniden tartışılmasının kesin hüküm nedeniyle mümkün bulunmadığı-
Aynı takibe ilişkin olarak alacaklının ikame ettiği itirazın iptali davasında verilen hüküm ile buna dayanak takipte istenilip itirazın iptali davasının müddeabihinin içinde yer alan "işleyecek faiz miktarına" ilişkin menfi tespit istemli  davanın dayanağı olan olay ve olgular aynı olduğundan ve işleyecek faiz oranı, itirazın iptali davasında verilen karar ile kesinleştiğinden, bu miktarın başka bir mahkemede menfi tespit istemiyle yeniden tartışılmasının kesin hüküm nedeniyle mümkün olmadığı- "Menfi tespit davasının "hukuki yarara" ilişkin dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerektiği ve direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulmasının yerinde olacağı" şeklindeki görüş ile; "Ödeme emrinde açıkça işleyecek faize itiraz edilmemiş olması nedeniyle itirazın iptali davasını gören mahkemece bu hususa girilerek hüküm tesisinin mümkün olmadığı, işleyecek faizin bu yönde ödeme emrine süresinde yapılmış bir itiraz olmadığından takip hukuku anlamında kesinleştiği ancak bu durumun maddi anlamda kesin hüküm kavramı içerisinde değerlendirilemeyeceği, borçlunun takipte kesinleşen faizle ilgili menfi tespit davası açmasında hukuki yararının bulunduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İtirazla duran takipte borçluya yenileme emri de gönderilemeyeceğinden mahkemece şikayetin kabulü ile yenileme emrinin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun, aleyhinde başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takibin dayanağı faturalara dayalı olarak daha önce icra takibi yürütüldüğünü ve halen derdest olduğunu ileri sürerek icra mahkemesinden mükerrer takibin iptalini talep etmiş olup, mükerrerlik iddiası borca itiraz niteliğinde olduğundan, bu itirazın genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde İİK.nun 62/1.maddesi uyarınca, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde icra müdürlüğüne yapılması gerektiği- İcra müdürlüğü yerine icra mahkemesine yapılan itiraz fuzuli olup bir hukuki sonuç doğurmayacağı-
Kesinleşen (önceki) Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile iktisadi işletme tarafından yapılan borca itirazın şikayetçi borçlu Dernek adına yapıldığı ve geçerli olduğu kabul edildiğinden, daha sonra borçlunun ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesi ve yapılan itirazın geçerli sayılmasına yönelik şikayette hukuki yararının bulunmadığı- Aynı takipte, borçlu adına yapılmış iki ayrı geçerli itiraz olduğunun kabul edilemeyeceği-
Somut olayda hasar talebi maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklansa da, zararda suç teşkil eden eylemin TCK’nun 179. maddesinde öngörülen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturduğu ve takibe bağlı alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresinin bu maddede öngörülen suç nedeniyle sekiz yıl olduğu, ceza zamanaşımı süresi dolmadığından davanın da zamanaşımına uğramadığı, mahkemece zamanaşımına ilişkin kurallar yerine hak düşürücü süreye ilişkin açıklamalar yapılmak suretiyle esasa yönelik olarak karar verilmiş olması doğru değil ise de; ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alındığında netice olarak esas yönünden inceleme yapılmasının doğru olduğu- Somut olay bakımından itiraz ile takip durduğundan zamanaşımı süresinin de durmuş olduğunun kabulünün gerektiği, eş söyleyişle borçlunun itirazı ile itirazın iptali davası arasında iki yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğinin kabulü ile alacaklıya tanınan bir yıllık hak düşürücü sürede itirazın iptali dava açma hakkını ortadan kaldırdığından bu süre içinde zamanaşımının işlemeyeceğinden direnme kararının bu gerekçelerle uygun bulunmasına karar verilmesi gerektiği yönünde görüşler ileri sürülmüş ise de Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Davaya dayanak olan icra takip dosyası içeriğinden anlaşılacağı üzere ödeme emrinin borçlu şirkete 06.07.2015 tarihinde tebliğ edildiği, itirazın 21.07.2015 tarihinde yapıldığı görülmekte olup İcra ve İflas Kanunu 62. maddesi uyarınca ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz yapılması gerekirken yasal süre geçtikten sonra yapılan itirazın takibi durdurmayacağı, bu durumda icra takibi kesinleştiğinden geçerli bir itiraza dayalı açılmayıp, hukuki yarar bulunmayan itirazın kaldırılması talebinin kabul edilmesinin doğru olmadığı-
Mirasın reddine ilişkin mahkeme kararının, icra takibinin kesinleşmesinden önce alındığı hallerde, mirasın reddi nedeniyle borçtan sorumlu olunmadığına ilişkin iddianın, "borca itiraz" olduğu ve ödeme emrinin tebliği üzerine takibin şekline göre yasal süre içinde ilgili merciye yapılması gerektiği- Mirasın hükmen reddine ilişkin ilamın, takibin kesinleşmesinden sonra alınması halinde ise, borçlunun talebinin "borca itiraz" değil, "şikayet" olarak değerlendirilmesi gerektiği-