İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacının, 'borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu'-İİK'nin 282. maddesi gereğince davalı borçlu ve borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3. kişiler arasında 'zorunlu dava arkadaşlığı' bulunmakta olduğu- İptal davaları için kanunda özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK'nın 6. maddesi gereğince 'davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde' açılması gerektiği-Aynı Kanun’un 7/1. maddesi gereğince de, davalı birden fazla ise, davanın bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği-
Tasarrufun iptali davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılabileceği- Borçlu ile onunla hukuki muamelede bulunun kişilerin zorunlu hasım konumunda olduğu- Somut olayda, borçlu ile onunla hukuki muamelede bulunan kişinin davalı olarak gösterilmiş ve mahkemece açılan davada davacının haklı olduğuna kararı verildiğine göre yargılama giderinin her iki davalı yönünden müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiği-
HMK’nun 355. maddesi uyarınca incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re'sen gözetileceği- Yine; HMK'nun 357. maddesine göre de 'İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamayacağı'- İİK'nin 282. maddesi gereğince davalı borçlu ve borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3. kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu- Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerektiği-
İpotek tarihi, iptal davasından önceki tarih olsa da, sıra cetvelinde paylaşıma konu taşınmaza ilişkin tasarrufu iptal ettiren davacı alacaklının öncelik hakkı olduğu-
İİK'nin 282. maddesi gereğince davalı borçlu ve borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan üçüncü kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunduğu- İptal davaları için kanunda özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK'nın 6. maddesi gereğince davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerektiği; aynı Kanun'un 7/1. maddesi gereğince de davalı birden fazla ise davanın bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği-
İK'nin 282. maddesi gereğince davalı borçlu ve borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3. kişiler arasında 'zorunlu dava arkadaşlığı' bulunduğunu-İptal davaları için kanunda özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK'nın 6. maddesi gereğince davalının 'davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde' açılması gerekeceği-Aynı Kanun’un 7/1. maddesi gereğince de davalı birden fazla ise davanın, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği-Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için diğer genel dava koşullarının yanında borçlunun aciz halinin var olduğunun sabit olması gerektiği, ancak somut olayda, davacı alacaklı tarafından aciz belgesi sunulmadığı gibi, borçlu adresinde yapılmış İİK’nun 105. maddesi niteliğinde bir haciz tutanağı da bulunmadığından davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılabileceği- İptali istenilen tasarrufun borçlu tarafı davalı ile diğer borçlunun ilgisi olmadığından davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının, diğer genel dava koşullarının yanında borçlunun aciz halinin var olduğunun sabit olması gerektiği- Somut olayda, davacı alacaklı tarafından aciz belgesi sunulmadığı gibi, borçluların adresinde yapılmış İİK’nun 105. maddesi niteliğinde bir haciz tutanağı da bulunmadığından davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davalarının, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı-Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği-İİK’nın 283. maddesine göre de davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını istiyebildiği-İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerektiği-Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktarın, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeri olduğu-Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde davanın tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahsın tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekeceği-
Üçüncü kişinin mal veya hakkı dava sırasında elinden çıkarması veya elinden çıkardığının dava sırasında öğrenilmesi halinde, davanın ıslahına gerek olmadan davacı alacaklı davaya bedel davası olarak devam edilmesini isteyebilir veya devralan 4. kişi davaya dahil ederek davaya devam edilebileceği- Davalı dava konusu taşınmazı dava açılmadan önce 09/03/2016 tarihinde elinden çıkarmış, davacı ise bu tasarrufu dava sırasında öğrendiklerini iddia etmiş, dava tarihi ile tasarruf tarihi arasında yaklaşık otuz üç ay bulunduğu tapuda tutulan kayıtlarda aleni olmakla, Avukatlık kanuna göre Avukatın dava açmadan önce bu kayıtları inceleme yetkisinin bulunduğu; ayrıca davacının dava dilekçesindeki anlatımına ve istemine bakıldığında da taşınmaz temlik edilmişse nakden tazmin istemi olduğuna dair beyanı da bulunduğu- Tüm bu anlatılanlardan sonra davacının taşınmazın dördüncü kişiye devredildiğini dava sırasında öğrendik davaya dahil edilmesini istiyoruz şeklindeki beyanına itibar edilemeyeceği- Mahkemece gerekçe yanlış olsa da dördüncü kişinin davaya dahil ettirilmemesinin yerinde olduğu; ne var ki davacının nakden tazminat isteminin de mevcut olduğu, bu isteminden de davacının açıkça feragat etmiş bulunmadığı ve davacının bu istemi açısından da red kararı verilmesinin doğru olmayacağı-