Davalının aynı gün içerisinde satın aldığı taşınmazları aradan 1 sene geçtikten sonra yine aynı kişiye aynı gün içerisinde satması hayatın olağan akışına aykırı görüldüğünden ve dava konusu taşınmazların bilirkişi tarafından belirlenen değerleri ile satış bedelleri arasında da misli fark bulunduğundan davanın kabulüne karar verilmişse de; varılan sonucun dosya kapsamına uygun düşmediği, dava konusu taşınmazlar bakımından ipotek bedelleri göz önüne alındığında bedel farkının bulunmadığı; İİK'nun 280. maddesine göre, kötü niyeti kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta bulunmakta olup, davalılar arasında akrabalık bağı, iş ortaklığı, arkadaşlık gibi kötü niyeti gösterir bir durumun da kanıtlanamadığı, davalının aynı gün içerisinde satın aldığı taşınmazları aradan 1 sene geçtikten sonra yine aynı kişiye aynı gün içerisinde satması da tek başına davalı 3. kişinin, borçlunun mal kaçırma kastını bildiğini gösteren bir durum olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İİK. 277 vd. maddelere göre açılmış olan davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekeceği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalısının zorunlu olduğu-
Davacı tarafından İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği- Aracı borçluya satan şahsın, kendi adına hiçbir satış işlemi yapılmamışsa davada taraf sıfatının olmadığı- Dava konusu aracın satın alan şahıs ve diğer şahıslar yönünden davacıdan, bu şahısları davaya dahil edip etmeyeceği yada İİK'nun 283/2 maddesine göre bedele dönüştürüp dönüştürmediğinin sorulmamasının bozma sebebi olduğu-
Davalı borçlunun, icra takip dosyasındaki alacağını temlikname ile avukat davalı üçüncü kişiye temlik etmesi işleminin (İİK. mad. 277 vd. ile TBK. mad. 19. maddesi gereğince) iptali ile davacıya icra takibine konu alacağı nedeniyle dava konusu temlik edilen alacak üzerinde (tahsilde mükerrer olmamak kaydıyla) cebri icra yapabilme yetkisi verilmesine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davalı alacaklı tarafından alacağa mahsuben davaya konu balıkların davalıya verildiği, alacağın mutad ödeme vasıtaları ile ödenmediği anlaşıldığı ve balıklar da elden çıkartılmış olduğundan İİK.'nin 283/2 maddesi gereğince elden çıkartıldığı tarihteki değerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacının, 'borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu'-İİK'nin 282. maddesi gereğince davalı borçlu ve borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3. kişiler arasında 'zorunlu dava arkadaşlığı' bulunmakta olduğu- İptal davaları için kanunda özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK'nın 6. maddesi gereğince 'davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde' açılması gerektiği-Aynı Kanun’un 7/1. maddesi gereğince de, davalı birden fazla ise, davanın bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği-
Tasarrufun iptali davasına konu eve ilişkin olarak şufa nedeniyle ödenen bedel oranında, asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere tazminata mahkum edilmeleri gerekirken bu taşınmaz yönünden de tasarrufun iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Üçüncü kişi davalı bankanın lehine ipotek bulunan taşınmazları davalı borçlu şirketin kredi borcuna karşılık satın alması halinde, alacağına karşılık taşınmaz devrinin "mutad ödeme" olarak kabulü gerektiği- Taşınmaz satışı iptal edilse dahi ipoteğin devam edecek olduğu, ipoteklerin muvazaalı kurulduğunun iddia ve ispat edilemediği, mal kaçırma olgusunun net olarak ortaya konulamadığı ve ipotek dikkate alındığında taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında önemli bir oransızlık da bulunmadığı gözetildiğinde tasarrufun iptaline ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Borca mahsuben yapılan satışın İİK’nun 279/2. maddesine göre de iptali gerekeceği-
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davalarının, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı-Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği-İİK’nın 283. maddesine göre de davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını istiyebildiği-İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerektiği-Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktarın, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeri olduğu-Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde davanın tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahsın tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekeceği-