Davacı, "davalı tarafa borç para verdiğini ve belge aldığını" savunmuş, davalı taraf ise, "kendisinden yapılan alışveriş nedeniyle oluşan borcun kısım kısım geri ödenmesi nedeniyle her ödemede belge verildiğini" savunmuş olup davacının dayandığı yazılı belgelerde borç para verildiğinden bahsedilmemekte olup, davalının savunmasının vasıflı ikrar (gerekçeli inkar) niteliğinde olduğu- Davacının dayandığı para alındığına ilişkin imzası davalı tarafça kabul edilmiş belgelerin "yazılı delil başlangıcı niteliğinde" olduğu ve alacağın miktarı nedeniyle tanık dinleme yasağının istisnalarından birini teşkil edeceği- Dinlenen davacı tanıkları "görgüye dayalı bir bilgileri olmadığını, davacının hayvancılık ve çiftçilik yaptığını ancak bu miktar alışveriş yapmasının mümkün olmadığını"; davalı tanıkları ise, "davacının davalıdan yem ve gübre aldığını, davacıdan borç para almaya ihtiyacı olmadığını" beyan ettiğinden, davacının, isticvap beyanında "alacağı ödenmediği halde üç sene sonra tekrar borç para vermesinin hayatın olağan akışına uymadığı" hususu da gözetilerek, davacının, davalıya borç para verdiği iddiasını ispat edemediğinin kabulü ile mahkemece, davacı tarafa, yemin teklif etme hakkı bulunduğunu hatırlatılarak eda edilecek yeminin sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Davalının vasıflı ikrarının (gerekçeli inkarının) bölünerek, yani ikrar eden aleyhine delil olarak kabul edilerek ispat yükünün davalı tarafa yüklenmesiyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Avukat olan davacının hatasını tespit eden Yargıtay bozma kararının tebliğinin ertesi günü mahkemeye dilekçe sunması ve sigorta poliçesinin düzenlenmiş olması karşısında, davacının, tazmin talebine konu olayı sigorta poliçesinin düzenlenmesinden önce bildiğinin kabul edileceği- Davacının zararın talep edilebileceğini de bilinmesi gerektiğinden, rücuen tazminat davasının Avukatlık Mesleki Sigorta Sözleşmesinin hükümsüz olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Aynı fatura ile çeşitli nitelikteki eşyaların hep birlikte satılmış olmasının (gösterilmesinin) hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği–
Artık değere katılma alacak isteği-
Haciz yapılan adresin borçlu tarafından kapatıldıktan hemen sonra üçüncü kişinin aynı adreste faaliyete başladığının anlaşılması, borçluya ait tabelanın haciz mahallinde bulunması ve davacı tarafından sunulan faturaların tek başına ispata yeterli olmaması nedeniyle mahkemece “üçüncü kişi tarafından açılan istihkak davasının reddine” karar verilmesi gerekeceği-
Davacının işyerinde amirine hitaben "ekmeğimle oynayanın ekmeğiyle oynarım” dediği sabit olup davacının söz konusu eylemi değerlendirildiğinde, davacının iş sözleşmesinin feshi haklı neden ağırlığında olmasa da davacının eylemlerinin işyerinde olumsuzluğa neden olduğu anlaşıldığından, feshin geçerli nedene dayandığının kabulü gerektiği-
Davacının, dava dilekçesinde 1999 yılı Temmuz ayı içerisinde olayın meydana geldiğini belirttiği, tanık M. D.’ın da 18.9.2000 tarihli ifadesinin de davacı ile beraber geçen sene Temmuz ayında Kemeraltına gittiklerini ve olayın meydana geldiğini söylediği, oysa davacının davalı şirkete ait fabrikaya gitmesinin ve yetkililerle görüşmesinin, dosyadaki belgeye göre 22.6.1999 tarihinde olduğuna göre, dava konusu olayın Haziran ortalarında gerçekleşmiş olmasının gerekeceği, davacının kendisi için bu denli önemli olduğunu iddia ettiği bir olayın hangi tarihte, en azından hangi ayda meydana geldiğini bilmemesinin düşünülemeyeceği, olayın gerek gerçekleşme tarihi, gerekse biçimi konusunda kuşkulu bir durum mevcut olup dosyadaki delillerin davanın kabulü için yeterli görülmeyeceği-
Davacının, tanık beyanları, boşanma ve eldeki dosyadaki diğer delillerle ziynetlerin elinden alındığını, evden ayrılırken ziynetleri yanında götürmediğini, ispat edemediği, davacı vekilinin, yemin deliline dayanmayacaklarını belirttiği, hal böyle olunca mahkemece; ziynetlerin davacı kadının elinden alındığının ispatlanamadığı, ayrıca davacının evden ailesi ve yakınları ile birlikte bir kısım kişisel eşyalarını alarak ayrıldığı hususu birlikte değerlendirildiğinde davacının davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla, üçüncü kişilerle yaptığı muvazaalı işlemlerin, iyiniyetli alacaklıların haklarını ihlal etmeyeceği (onlara karşı hüküm ifade etmeyeceği)-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.