Somut olayda hasar talebi maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklansa da, zararda suç teşkil eden eylemin TCK’nun 179. maddesinde öngörülen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturduğu ve takibe bağlı alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresinin bu maddede öngörülen suç nedeniyle sekiz yıl olduğu, ceza zamanaşımı süresi dolmadığından davanın da zamanaşımına uğramadığı, mahkemece zamanaşımına ilişkin kurallar yerine hak düşürücü süreye ilişkin açıklamalar yapılmak suretiyle esasa yönelik olarak karar verilmiş olması doğru değil ise de; ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alındığında netice olarak esas yönünden inceleme yapılmasının doğru olduğu- Somut olay bakımından itiraz ile takip durduğundan zamanaşımı süresinin de durmuş olduğunun kabulünün gerektiği, eş söyleyişle borçlunun itirazı ile itirazın iptali davası arasında iki yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğinin kabulü ile alacaklıya tanınan bir yıllık hak düşürücü sürede itirazın iptali dava açma hakkını ortadan kaldırdığından bu süre içinde zamanaşımının işlemeyeceğinden direnme kararının bu gerekçelerle uygun bulunmasına karar verilmesi gerektiği yönünde görüşler ileri sürülmüş ise de Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Havale evraklarında açıklama da bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, davalı borçlunun borç aldığını ikrar etmiş olduğu kolluktaki ifade zaptı değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Sulh hukuk mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulandığından yetki itirazının ilk oturuma kadar yapılması mümkündür. Bu nedenle davalı vekilinin 11.03.2009 havale tarihli cevap dilekçesiyle yaptığı yetki itirazı davanın ilk oturumundan önce yapıldığından süresindedir. Kural olarak HUMK.’ nun 9. maddesi uyarınca davanın davalının ikametgâhı mahkemesinde açılması gerekir.-
Mahkemece, davalının, genel kurul toplantılarında ödenmesine karar alınan aidatları ve gecikme faizlerini ödemekle yükümlü olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağın % 40 ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmesinin gerekeceği-
Davaya konu, davalıdan istenen aidat miktarı ve faiz oranı genel kurul kararları ile belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan, davalı ortaktan aidat borcunu geç ödemesinden dolayı istenebilecek azami faiz oranı TBK'nın 120/2. maddesinde düzenlenmiş yılık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranının, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacağı-
K.li evrak iptali, menfi tespit ve istirdat davasında, davalı hakkında açılan ceza davasının Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nin kararı ile zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verildiği ve kararın kesinleştiği, Ceza Mahkemesince verilen ceza davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılması kararının hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte bir karar olmadığı, ispat külfetinin davacılarda olduğu; davacıların asıl ve birleşen davada ileri sürdükleri itirazları usulüne uygun deliller ile kanıtlamakla yükümlü oldukları-
Hukuki ilişkinin davalılar tarafından inkâr edilmiş olması halinde, davacının tek taraflı düzenleyip davalılara gönderdiği faturanın tek başına davayı ispat için yeterli olmadığı–
Taraflar arasındaki ’itirazın iptali’ davasında mahkemece, kefaletnamedeki imzanın davalıya ait olduğunun kabul edilmesi karşısında, taahhütnamenin boş olarak doldurulduğu savunmasının dinlenemeyeceği, ne var ki senetlerde kefilin imzasının bulunmaması nedeniyle takip tarihine kadar işlemiş faizden sorumlu olmayacağına yönelik kararında; yargılama aşamasında herhangi bir bilirkişi görüşüne başvurulmaması, eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamayacağından, tarafların gösterdikleri deliller toplanıp, konusunda uzman bilirkişilerden Yargıtay denetimine uygun rapor alınarak, davalı savunması değerlendirilmeli, kefalet sözleşmesinin kuruluşu sırasında kefilin sorumluluk limitinin gösterilmesinin sözleşmenin geçerlilik şartı olduğu gözetilerek, dava konusu kefalet sözleşmesindeki limit ile ilgili bölümün farklı kalemlerle sonradan yazılıp yazılmadığı aydınlığa kavuşturulduktan sonra oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.