Miras bırakanın taşınmazların satışını gerektirecek derecede maddi ihtiyaç içinde bulunup bulunmadığının, keza satın alanların o tarihte alış güçlerinin bulunup bulunmadığının, taşınmazların tapuda gösterilen satış değeri ile gerçek değerin ne olduğunun, aralarında fahiş değer farkı bulunup bulunmadığının, miras bırakanın asıl ve gerçek iradesinin ne olduğunun her türlü belge ve delillere dayalı olarak araştırılmasının gerekeceği-
Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeterek kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği dolaysıyla 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İ.ları Birleştirme Kararının uygulanamaması gerektiği, hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz malların ve hakların araştırılması gerektiği, tapu kayıtlarının ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi ve her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece bilirkişi raporu ile sabit tenkis oranı hesaplatılmış ise de gerekçeli kararda bilirkişi raporuna itibar edilmeyip mahkeme hakimi tarafından yapılan hesaplamaya göre yeni bir sabit tenkis oranı belirlenmiş olup; mahkemenin bilirkişi raporuna itibar etmiyorsa yeni bir inceleme yaptırmasının gerekeceği-
Murisin mirasçılık belgesini temin edeceği, daha önce açılan tenkis dava dosyasının getirtilerek değerlendirileceği, ayrıca yerinde keşif yapılarak çekişme konusu taşınmazların, davacıya verildiği bildirilen taşınmazların ve temlik dışı taşınmazların ölünceye kadar bakım sözleşmesi tarihine göre değerlerinin belirleneceği ve bu belirlenecek değerlere göre oranlama yapılarak bir karar verilmesinin gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada; davacılara verilen taşınmaz değerleri ile davalıya verilen taşınmaz değerlerinin birbirine yakın olduğu, mirasbırakanın amacının terekeden veya mirasçılardan mal kaçırmak değil, taşınmazları paylaştırmak olduğu, hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Gizli bağış sözleşmesi, MK. 706, BK. 213 (şimdi; TBK. mad. 237) ve Tapu K. 26 maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği–
Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman isteyebileceği-Muris muvaazasında sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaşabilmek için davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği ve bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinde büyük önem taşıdığı, bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluğun olması gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteği-
6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uygun olmadığından, karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği-dava dışı mirasçılar E., A. ve M. tanık olarak alınan beyanlarında özetle, mirasbırakanın davalı oğluna yaptığı temlikin gerçek satış olduğunun anlaşıldığı, öte yandan, murisin aynı parselde 24/144 payını 2.5.1990 tarihinde davacıya satış suretiyle temlik ettiği de kayden sabit olduğu, O halde mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediğinin kabul edilmesi gerektiği-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymaması ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşullarından yoksun bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Davalıya yapılan temlikin miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiğinden ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması, birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin önemli olduğu, bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılması gerektiği-
Miras bırakanın oldukça ileri yaşta olması nedeniyle temlik tarihi itibariyle bakım ihtiyacı içerisinde bulunmakta ise de kendisine tüm çocukları tarafından sırasıyla bakıldığı, murisin özellikle bir parça taşınmazını devretmek suretiyle bakımını sağlayabileceği yerde, tüm mal varlığının yarısına yakın olan değerli üç parça taşınmazını davalıya temlik ettiği gözetildiğinde devirdeki asıl amacın bakım sağlamak değil mirasçılardan mal kaçırmak olduğu ve temlikin muvazaa ile illetli olduğundan iptali gerektiği-
Mirasbırakanın dava konusu taşınmazdaki paylarını diğer davalılara temliki işleminin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı-
Dava konusu parselle tevhit bilahare ifraz edildiği, miras bırakan tarafından temlike konu edilen ve muvazaalı olduğu belirlenen çekişme konusu taşınmazın miktarı gözetilerek davalının üçüncü kişilerden edindiği taşınmazla tevhit ve ifrazından oluşan taşınmazlar üzerinde yapılan binadaki bağımsız bölümlere ne oranda yansıdığının bilirkişiden rapor alınarak belirleneceği, belirlenen miktara göre ise davacıların miras paylarının dava konusu parsellere yansıtılarak asıl davada iptal ve tescile, birleşen davada ise bedele hükmedilmesinin gerekeceği-
Ehliyetsizlik ve muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında; tarafların delilleri toplanmak suretiyle tahkikat yapıldıktan sonra vekâletin veriliş tarihi ve vekil aracılığıyla yapılan temlik tarihi itibarıyla miras bırakanın ehliyetli olup olmadığının tespiti ile ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayanan isteğin değerlendirilmesi, yok eğer miras bırakanın yukarda değinilen tarihler bakımından ehliyetsiz olduğunun anlaşılması halinde terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve T.M.K. 702/4 madde hükmünün eldeki istek bakımından uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek, pay oranında ehliyetsizlik nedeni ile açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği, buna bağlı olarak da muris muvazaası ile ilgili istek bakımından bir inceleme ve soruşturma yapılmasına da gerek bulunmayacağı-
Muris muvaazasında sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaşabilmek için davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün yani bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu ve bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında doğru şekilde değerlendirilmesi gerektiği, ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, ........bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile ........ bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılması gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptaline-
Mirasçılardan biri veya bir kısmının pay oranında istekte bulunabilmesi mümkün olup; tüm tereke adına iptal ve tescil talep edilmesi halinde iştirakin sağlanmasının gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteği-
Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi yapılırken miras bırakanın özel bakıma muhtaç olması gerekmediği, sağlığında akde aykırılık nedeniyle, başka bir ifadeyle bakılmadığı iddiasıyla dava açılmadan tanık beyanlarına göre de davalının esasen miras bırakana ilgisini eksik etmediği anlaşıldığından miras bırakanın davalı oğluna yapmış olduğu temlikin bakım karşılığı olduğu, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı-
Mazeret dilekçesinde aynı gün ve saatte başka bir dosyada keşfinin olduğunu beyan eden ve temyiz dilekçesi ekinde de keşif zaptını sunarak durumu belgelediği anlaşılan vekilin mazeretinin kabulü gerekirken hak kaybına yol açacak şekilde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil, olmadığı takdirde tenkis isteği-
Miras ortaklığına temsilci atanması için, terekeye elbirliğiyle sahip olan mirasçıların, tereke malları üzerinde birlikte tasarruf etme olanağının bulunmamasının gerekeceği, bu halde, mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesinin miras ortaklığına paylaşmaya kadar temsilci atayabileceği, miras bırakanın sağlığında kendisine ait bir kısım gayrimenkulleri, muvazaalı olarak bir çocuğuna temlik etmesi sebebiyle, muris muvazaasına dayalı temliklerin iptali için mirasçılar arasında görülen davada miras ortaklığına temsilci atamasına lüzum bulunmadığı-
Hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi ve sonrasında diğer hususlar da araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davaya konu taşınmazın bedeli karşılığı davalıya temlik edildiği, alım gücü bulunan davalının satış bedelini ödediği; bu sebeple temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu söyleyebilme imkanı bulunmadığı-Davaya konu taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulup imar parselleri oluştuğu bildirildiğine göre, anılan imar parsellerine ilişkin tapu kayıtlarının getirtilerek imar parselleri yerine kadastral parsel üzerinden hüküm kurulmuş olmasının da doğru olmadığı-
Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmayacağı-
TMK.'nun 701-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkının da olmadığı, mülkiyetin bir bütün olarak ortakların tümüne ait olduğu, yani, ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibinin ortaklık olduğu, sözü edilen mülkiyet türünde maliklerin mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil ortak olduğu-
Dava konusu taşınmazlardan birinin yargılama sırasında kısmen kamulaştırılması sonucu ifraz edildiği ve kamulaştırmadan sonra kalan kısmın... Parsel olarak davalı adına tescil edildiği görülmektedir. O halde, doğru sicil oluşturma ilkesi gözetilerek, üzerinde işlem yapma kabiliyeti bulunmayan eski sayılı parsel hakkında infazı mümkün olmayacak şekilde karar verilmiş olmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Mirasbırakanın 355 parsel sayılı taşınmazdaki ¼ payını devrettiği 23/07/2003 ve 255, 417, 1172, 761 ve 760 parsel sayılı taşınmazlardaki ¼ payını temlik ettiği 24.01.2006 tarihlerinde mal satmaya ihtiyacı olduğunun kanıtlanamadığı, mirasbırakanın ara malikler kullanılmak suretiyle ve kısa aralıklarla taşınmazlardaki paylarını birlikte yaşadığı davalıya devrettiği, ara malik kamil'in davalının dünürü ara malik E.'ın ise davalının oğlunun arkadaşı olduğu, işlemi gizlemek amacıyla ara malik kullanıldığı, ihtiyacı olmadığı halde mirasbırakanın taşınmazlardaki paylarını satmasını gerektirir makul ve geçerli bir nedenin ispat edilemediği, davalının temliklerin gerçek satış olduğuna ilişkin savunmasını kanıtlayamadığı, mirasbırakanın birlikte yaşadığı damadını kayırmak suretiyle tüm malvarlığını davalıya devrettiği temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmayacağı; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Muris muvazaasına dayalı tazminat isteğine ilişkin davada, dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin mahkemece yapılacak keşif sonucu alınacak bilirkişi raporuna bağlı olmakla, dava değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafından belirlenmesi mümkün bulunmadığından, davanın "belirsiz alacak" olarak açılabileceği- Belirsiz alacak davasında davacının talebini arttırmasına ilişkin dilekçesi "ıslah" niteliğinde olmayıp dava değerinin belirlenmesine yönelik olduğundan, eksik harcın tamamlandığı gözetilerek dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinden davacıların miras paylarına isabet eden değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Çekişme konusu parsellerden biri yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen diğer parseller yönünden (olumlu ya da olumsuz) bir karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacıların talepleri dikkate alınarak, davalı adına kayıtlı çekişmeli taşınmazlar yönünden, miras bırakandan intikal eden paylar üzerinden tapu iptal ve davacıların miras payları oranında tescile, miras bırakandan davalıya intikal ettikten sonra elden çıkartılan çekişme konusu taşınmazlar yönünden ise murisin temlik ettiği paylar üzerinden davacıların miras payları oranında bedellerinin tahsiline karar verilmesinin gerekeceği-
Davalının boşanarak anne ve babasıyla birlikte yaşamaya başladığı, temlikin birlikte yaşadıkları dönemde yapıldığı, aynı akitle annenin de çekişmeli taşınmazdaki payını davalıya satış göstermek suretiyle devrettiği, temlikten kısa bir süre sonra davalının ikinci evliliğini yaparak anne ve babasıyla ortak yaşamına son verdiği, bu nedenle çekişmeli taşınmazlardaki payların davacılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı biçimde davalıya devredildiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
Dava dilekçesinde faiz isteğinde bulunulduğu halde faiz isteği yönünden olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olmasının isabetsiz olduğu-
Taraflar arasındaki muris muvazaası davasında; davaya konu taşınmaz miras bırakan tarafından kızına bağış yoluyla temlik edildiğinden ve bağış geçerli akitlerden olup, muvazaaya konu değil koşulların ve talebin varlığı halinde tenkis hükümlerine tabi olacağı- Davacıların taşınır mal ’araba’ konusundaki talepleri de; menkul mal, miras bırakanın tapulu malı sayılmayacağından muris muvazaasına konu edilemeyeceği, öte yandan bankada ortak hesaptaki paranın da miras bırakanın tek başına sahip olduğu kabul edilemeyeceğinden, yarı oranında sahiplikle kalan miktarın davacıların miras payı oranında belirleme yapılarak “davanın kabulüne” karar verilmesi gerekeceği-
Muris muvazaasına konu taşınmazların akit bedelleri ile gerçek değerleri arasındaki bariz farkın saptandığı; murisin emekli maaşı aldığı ve SGK güvencesi olduğu, bankada vadesiz mevduat hesaplarının bulunduğu; taşınmazlarını ölümünden 12-16 gün önce satmasını haklı ve makul gösterecek somut bir nedenin varlığının da kanıtlanamadığından taşınmazların davacılardan mal kaçırmak amacıyla emanetçi konumundaki davalıya muvazaalı biçimde temlik edildiği sonucuna varılacağı-
İntifa hakkını üzerinde bırakan murisin davalı H. ile ölene kadar çekişmeli taşınmazı birlikte tasarruf ettikleri, davalı N.'nin H.'nin yakını olduğu, son resmi akitten önce muris ile davalı N. arasında tapu işlemleri takip sözleşmesi adı altında çekişme konusu taşınmazın 15.000,00 TL bedelle satışının kararlaştırılması gibi nedenlerle taşınmaz hakkında murisin hala belirleyici davranışlarda bulunduğu tanık beyanları ile birlikte değerlendirildiğinde davalı N.'nin TMK nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı-
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekeceği-
HMK'nin 141. maddesi hükmü uyarınca taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebileceği yahut değiştirebileceği, ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği-
Mahkemece verilen "kök miras bırakan tarafından tapula işlemi sırasında yapılan bağış işleminin geçerli olması sebebiyle muris muvazaası hükümlerinin uygulanmayacağı, tenkis istemi yönünden de hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığı"na ilişkin hükümde isabetsizlik bulunmadığı-
Kanuna karşı hile iddiasının da bu dava içerisinde muvazaa iddiası ile birlikte değerlendirilmesi gerekeceği-
Davalılar vekilinin beyan dilekçesi, ekinde sunduğu belgeler ve duruşmalardaki beyanları nazara alındığında, dava konusu taşınmazların mirasbırakan tarafından alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla inançlı işlem ile dava dışı ilk el ......’ye devredildiği ve bu husus davalılar tarafından kabul edildiğine göre, inançlı işlemin varlığının ayrıca yazılı delille ispatının istenemeyeceği- Kayıt maliki olan davalılar ...., ...... ve .......’nin ise mirasçı olarak durumu bilen kişi konumunda olduklarında tereddüt bulunmadığından TMK'nın 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanmalarının mümkün olmadığı-
Davalı taraf savunmasında davaya konu taşınmazı satın aldığını gösterir banka dekontuna dayanmış olup, davacı tarafça bu ödemeye ilişkin bir irade beyanı olmadığı gibi aksi de kanıtlanmamıştır. Bu durumda 01.04.1974 tarih ve ½ Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanması mümkün olmadığından davanın reddine karar gerekirken bu içtihada dayanan mahkeme kararının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçünncü kişinin bu kazanımının korunacağı, bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişinin bu tescile dayanamayacağı-
Terekeye mümessil tayininden sonra tereke ortağının veya ortaklarının davayı takip yetkilerinin ortadan kalkacağı-
Çekişmeli taşınmazın karar sonrasında yenilemeye tabi tutularak doğru sicil oluşturma ilkesi gözetilerek sicil kaydı açık olan parsel hakkında hüküm kurulması gerekeceği-
1. HD. 20.06.2018 T. E: 2156, K: 11364-
Çekişmeli taşınmazın tapuda gösterilen satış bedeli ile gerçek değeri arasındaki aşırı oransızlığın tek başına muvazaanın kanıtı olmadığı-
Mirasbırakan A. Ş. tarafından 176 parsel sayılı taşınmazının davalı kızı Seniha Öter’e, ondan da diğer davalı K. Ş.’e temlik edildiğini, işlemin mirastan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptali ve tescile-
Mal rejiminin tasfiyesinde iptal ve tescile hükmedilemeyeceği ancak, bedel talep edildiğinde yanlar arasında önce görülüp kesinleşen dava dosyası eldeki dava için güçlü delil teşkil edeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tecil isteğine ilişkin uyuşmazlıkta; Kadastro Yasasının 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin ancak hakkın kadastro tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde uygulama imkanına kavuşacağı, tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda uygulama yeri olmadığı- Miras bırakanın ölümü ile terekenin intikal edeceği ve terekenin açılmasıyla mirasçıların tereke üzerinde hak sahibi olacakları-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile tazminat isteklerine ilişkin davada Hazine tarafından kamulaştırılan ve hakkında açılan davanın kabulüne karar verilen çekişme konusu parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedeli bakımından davacı taraf yararına faize de hükmedilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteği-
Bir temlik işleminin muvazaa ile illetli olduğunun saptanması halinde yoklukla malul olacağı, sonradan bu temlike icazet verilmesinin muvazaalı işlemi geçerli hale getirmeyeceğinin sabit olduğu-Miras bırakanın ölümü ile terekenin mirasçılara intikalinden sonra aralarında yaptıkları anlaşma sonucu terekeyi taksim ettikleri, bu arada murisin temlik ettiği taşınmazlarında taksim anlaşmasına konu edilerek dava konusu taşınmazlardan 2'sini davacıların annesine iade edildiği gözetildiğinde davanın kabulüne karar verilemeyeceğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın niteliği itibariyle "nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü" olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemekte olduğu, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği- Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmadığı taktirde bedel isteği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği (TMK. mad. 6, HMK. mad. 190)- Mirasbırakanın çekişme konusu bağımsız bölümdeki ½ payını diğer paydaş olan eşime devrettiği, ayrıca muris adına kayıtlı dava dışı taşınmazların bulunduğu ve dosya kapsamı bir bütün halinde değerlendirildiğinde temlikin mal kaçırma amaçlı olmadığı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Tescil isteğinde bulunulmadığına göre, tescile yönelik dava açmaları için davacılara önel tanınması ve açtıkları takdirde eldeki dava ile birleştirilerek sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Davacı vekili, birinci tanık listesinden vazgeçtiği şeklinde beyanda bulunmuş ise de davalının karşı çıkması üzerine son celse birinci listedeki tanıklarını dinletmek istediğini belirtmiştir. Davacı vekilinin vekâletnamesinde tanık dinletmekten vazgeçme yetkisi de bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, hangi tanık listesinin birinci tanık listesi olduğunun açıklığa kavuşturulması ile listedeki tanıkların dinlenmek suretiyle muvazaa iddiasının değerlendirilerek ve davacının feragat ettiği taşınmazlar da dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Hakimin doğru sicil oluşturması ilkesi gereğince davacının hasımlı veraset ilamında belirtilen miras paylarına göre tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dava dilekçesinde, «ehliyetsizlik», «tehdit», «hile», ‘temyiz dilek-çesi’nde ise «muris muvazaası»ndan bahsedilmiş olması halinde, dava-cıdan davasını hangi hukuki sebebe dayandırdığının sorulması gerekeceği -
Araç satışının iptali ve muris adına tescili isteği-
Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda asıl olanın mirasbırakanın iradesi olduğu gözetilerek, mirasbırakana ait taşınmazlar ile mirasbırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli, her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı, yukarıda belirtilen olgular ve açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ile karar verilmesinin doğru olmadığı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tecil isteğine-
Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenileme talebinde bulunulması halinde yeniden harç alınacağı,işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davaların açılmamış sayılacağı ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kaydın kapatılacağı-
Hilenin her türlü delille ispat edilebileceği gibi, iptal hakkının kullanılmasının hiç bir şekle bağlı olmadığı, ayrıca hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklamasının, defi yahut dava yoluyla da kullanılabileceği-
Dava sebebi gayrimenkulün davalıya satıldığı tarihte davanın taraflarının henüz evlatlık olmadıkları, evlatlık sebebi ile mirasçılık ilişkisinin evlatlık ilişkisinin kurulduğu tarihte başlayacağı; şu halde yapılan işlemin muris muvazaası olarak değerlendirilmemesi gerektiği-
Dava, üçüncü kişi ile mirasçılar arasında değil, mirasçıların kendi arasında olduğundan miras ortaklığına temsilci atanmasına lüzum bulunmaması, miras ortaklığının temsilini gerektiren bir durumun da bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Asıl davayla ilgili ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerine ilişkin kararların inceleme görevinin asıl davaya bakacak olan daireye ait olduğu-
Kesin hükümden söz edebilmesi diğer bir anlatımla yeni açılan bir davaya karşı o davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olduğunun söylenebilmesi için her iki davanın taraflarının, dava konusunun ve dava sebebinin aynı olması gerektiği, bu unsurları taşıyan kesin bir hükmün bulunduğu hallerde aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanılarak ve aynı konuda yeni bir dava açılamayacağı; açılırsa bu davanın dinlenmeyeceği, dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis isteği-
Kısa aralıklarla devir yapılmasının, tek başına muvazaanın kanıtı sayılamayacağı, murisin mali durumunun, başkasına olan borçlarının, parasını nereye harcadığının, satımdan sonra taşınmazı kimin kullandığının, satın alan davalının alış gücünün de araştırılması gerekeceği–
Taşınmazın devrinden 12 yıl sonra açılan davanın hakkın kötüye kullanılması sayılacağı gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiği; "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği- Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri- muris muvazaası iddiasına dayalı davaların, terekeye karşı yapılan haksız fiil niteliğini taşıdığından herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği- başka bir anlatımla muvazaalı işlemin hiçbir hüküm doğurmayacağı ve muvazaa nedeninin ortadan kalkması ya da bir zaman geçmesi ile görünürdeki batıl işlemin geçerli hale gelmeyeceği-
Hukuk Genel Kurulu kararına karşı karar düzeltme yolunun açık olup olmadığı belirlenirken, dava dilekçesinde gösterilen ve harcı ödenen değerin esas alınması gerekeceği-
Ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada, mirasbırakan tarafından pay temlikleri yapılmış olup, bu paylar üzerinden davacıların payları oranında iptal ve tescile karar verilecekse de, hakkında pay temliki yapılıp da dava açılmayan kişilerin paylarını da kapsayacak şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mirasbırakan ile aynı köyden olan davalının, mirasbırakana ve ailesine uzun yıllar baktığı, mirasbırakanın eşinin ölümünden sonra; davalı ve ailesinin mirasbırakanla aynı çatı altında yaşamaya başladıkları, mirasbırakanın son yıllarını yatalak halde geçirdiği, tüm ihtiyaçlarının davalı tarafından giderildiği, davalının, bir evladın ebeveynine bakmakla ve göstermekle yükümlü olduğu şartlarda, ilgisini ve hizmetini esirgemediği tanık beyanlarından da anlaşıldığından; mirasbırakanın gerçek irade ve amacının mirasçılardan mal kaçırmak olmadığı, kendisine ve ailesine özenle bakan davalıya minnet duyguları ile çekişme konusu taşınmazları temlik ettiği, temlikin, bakım, hizmet ve emek karşılığı gerçekleştirildiği, hâl böyle olunca; ilgili taşınmazlar bakımından muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığında gizli bağış sözleşmesi de T. Medeni Kanunu'nun 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Muvazaalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve doğru şekilde değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı- Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu- TMK. mad. 6 uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olayların varlığını ispatla yükümlü olduğu- 6100 sayılı HMK. mad. 190/1 gereğince ispat yükünün kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu-
Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmadığı taktirde tenkis isteklerine ilişkin olup mahkemece; taşınmazın satışında bedel olarak mutlaka para ödenmesi gerekmediği, uzun yıllar bakım-gözetimin, hizmet ve emeğin de bir malın karşılığı olabileceği iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı-
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir... Davacı tanıkları beyanlarında, mirasbırakanın durumunun iyi olduğunu, mal satmaya ihtiyacının bulunmadığını davalının ise satın alma gücünün olmadığını söylemişler, davalı ise çekişme konusu taşınmazı satın aldığı savunmasında bulunmamıştır. Temlik edilen taşınmazın değeri nazara alındığında mirasbırakanın davalıyı koruyup kollama iradesinden bahsedilemeyeceği gibi davalının da bu yönde bir savunması yoktur. Mirasbırakan çok değerli taşınmazının bir kısmını devredebilecekken tamamını da devrettiği göz önüne alındığında, iradesinin diğer mirasçılardan mal kaçırmak olduğu sonucuna varılmaktadır.
Mehir kocanın evlenme sözleşmesi anında ya da devamı sırasında bazen de sona ermesi halinde kadına belirli bir mal, para veya ekonomik değeri olan bir şeyi armağan etmesi olup Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamadığından eski hükümlere göre kurulmuş mehirin, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemeyeceği-
Miras bırakanın, bütün taşınmazlardaki paylarını kanuni miras-çıları olan davacılar dışında ikinci eşinin çocukları, kardeşi M.’in oğlu ve torunu olan davalılara gerçek değerlerinin çok altındaki değerlerle temlik etmesinin, miras bırakanın gerçek iradesinin satış değil bağışlamak olduğunu göstereceği -
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekeceği-
Mirasbırakanın kök murisinden intikal eden... tarihli akitle davalıya temlik ettiği miras payı bakımından davanın kabulüne karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, davalının aynı akitle diğer mirasçılardan edindiği payların da kabul kapsamına alınmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Uyuşmazlıkta, davalının dava konusu edilen parsel ile aynı tarihlerde davacı ve dava dışı kardeşi adına da komşu taşınmazların alındığı yönündeki savunmasının değerlendirilmesi bakımından sözü edilen bu taşınmazların tapu kayıtları ile akitlerinin getirtilerek, çekişme konusu taşınmazın muris adına tescil edildiği tarihte davalının yaşının tespiti ile mirasbırakan tarafından davalıya yapılan temlikin savunmada ileri sürüldüğü üzere bir hakkın devri mi yoksa diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla mı yapıldığı hususunun tereddüte yer vermeyecek biçimde tespitinden sonra hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Her bir istek hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi ve infaza imkan sağlayacak içerikte bulunmasının zorunlu olduğu- Davanın sağ kalan eş tarafından açıldığı, miras bırakanın veraset ilamına göre sağ kalan eşin miras payı 1/2 olduğu ve bu pay üzerinden, dava devam ederken ölen eşin mirasçıları olan davacıların mirasçılık belgesindeki miras payları oranında tapu iptali ve tescile hükmedilmesi ve kalan payların kayıt maliki olan davalı üzerinde bırakılması gerekirken yazılı şekilde HMK. mad. 297/2. hükmüne aykırı olarak, infazı mümkün olmayan şüphe ve tereddüt uyandıracak şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Bakım alacaklısının temliki işleminde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu taktirde akdin bedel karşılığı olduğundan söz edilemeyip, akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılmasının gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ve alacak isteklerine ilişkin davada, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortaklar bulunduğundan miras şirketine TMK'nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteği- Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği; Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği- Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri- Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı-
Bir şeye malik olan kimsenin, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahip olduğu, malikin, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebileceği, paydaşların biri tarafından elatmanın önlenmesi istenmesine yasal bir engelin olmadığı-
Tereke adına açılan muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında dava dışı mirasçıların olurlarının alınmasının veya miras şirketine temsilci atanmasının gerekeceği-
"Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceği, ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağına” ilişkin HMK’nin 177. maddesinde -28.07.2020 tarihinde- yapılan değişikliğin derdest davalarda da uygulanacağı- Bozma sonrası "davacı vekilince son celse mazeret bildirmelerine rağmen bu konuda hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeden hüküm kurulması" nedeniyle temyiz edilen ve "adil yargılanma kuralına uyulmaması" nedeniyle tekrar bozulan karar üzerine, bozma sonrası davacı vekili, "(ilk) Yargıtay bozma ilamında ancak bedel talep edilebileceği belirtildiğinden, taleplerini ıslah ederek dava konusu taşınmazın değerinin 1/2’sini edinilmiş mal rejiminin tasfiyesi ve katılım alacağı olarak talep ettiklerini" belirtmiş ve mahkemece "bozma sonrası ıslah yapılamayacağı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, (ilk) bozma ilamı araştırmaya yönelik olup tahkikat devam ettiğinden, davacının ıslah dilekçesi dikkate alınarak yargılama yapılıp sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
Bedeli mirasbırakan tarafından ödenen ancak tapusu mirasbırakanın bildirdiği kişi (oğlu, kızı vb.) üzerine çıkarılan taşınmaz hakkında, muris muvazaası sebebiyle tapu iptal davası açılamayacağı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil isteği-
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türü olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemekte olduğu; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği- Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanunu' nun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237 (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı tapu iptal tescil olmadığı taktirde tenkis istemi-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasında, davaya konu her iki taşınmaz bakımından da miras bırakanın gerçek iradesinin saklı payı zedeleme kastı olmadığı gözetilerek, davanın tümden reddi gerekeceği-
Muvazaa iddiasına dayalı davaların hiçbirinin hak düşürücü süreye ya da zamanaşımına (3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinin uygulanması gereken haller hariç) tabi olmayıp, her zaman açılabilecek davalardan olduğu; zira, süre ya da zaman geçmekle muvazaalı işlemin geçerli hale gelebilmesine yasal olanağın olmadığı- Mirasbırakanın davalılara 14.06.1967 tarihinde bağış suretiyle pay temliki işleminde, 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri olmadığı; miras bırakanın ölüm tarihi olan 21.08.1967 tarihinde yürürlükte bulunan 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin tenkisle ilgili hükümlerinin davada dikkate alınacağı- 743 sayılı yasanın 513. maddesi uyarınca “Tenkis davasının mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten itibaren bir sene içinde açılabileceği, diğer tasarruflarda mirasın açılma tarihinden itibaren beş yıl geçmesiyle düşeceği " hükme bağlandığından davalıların süresinde zamanaşımı definde bulunmadıkları; mahkemece, mirasbırakanın ölüm tarihi gözetilmek suretiyle açılan tenkis davasında, zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karara verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteği-
Gizli bağış niteliğindeki olaya muris muvazaası hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı; bu olayda koşulların varlığı halinde tenkis hükümlerinin uygulanacağı-
Davacının, davalıların babasından alacaklı olduğunun, davalıların babasının borcunu ödemeye yeterli mal varlığı bulunmadığının, borçlunun murisinin çekişmeli taşınmazı davalılara muvazaalı bir şekilde aktardığının, ancak davalıların babası tarafından muvazaaya dayalı bir dava açılmadığının, davalılar adına oluşan kaydın iptali ile borçlu adına tescili isteği ile eldeki davanın açıldığının anlaşıldığı, davada, iddianın açıklanan bu niteliği itibari ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılmamış olup, davacıya icra dairesince 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 94. maddesi uyarınca verilen yetki kapsamında dava açıldığı, hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil davasında; hem kısa hem gerekçeli kararda davanın kabulüne denilmekle yetinildiği, davacıların asıl talepleri olan iptal ve tescile ilişkin herhangi bir hüküm kurulmadığı, istem sonucu tam olarak karşılanacak şekilde taraflara tanınan hak ve yüklenen borçların kararda açıkça gösterilmesinin gerekeceği-
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir... Muris muvazaasından söz edebilmek için öncelikle mirasbırakanın, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapmak doğrultusunda açıklamak suretiyle devretme iradesinin bulunması gerektiği kuşkusuzdur. Dava konusu taşınmazların davalıya temlik edildiği tarih itibariyle mirasbırakanın ehliyetli olmadığı, iradi bir işlem olan muris muvazaasına dayalı bir devir yapılmadığı, bir başka ifade ile ehliyetsiz olduğu belirlenen mirasbırakanın iradesinden söz edilemeyeceği ve temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunun kabul edilemeyeceği sonucuna varılmaktadır. Dava dilekçesinde muris muvazaası yanında ehliyetsizlik iddiasına dayanıldığı ve ön inceleme duruşmasında hukuki nitelendirmenin buna göre yapıldığı kabul edilse dahi, davacıların miras paylarına hasren dava açtıkları, terekeye döndürme isteminin bulunmadığı, çekişmeli taşınmazların ise dava tarihinde mirasçı olmayan üçüncü kişi adına kayıtlı olduğu, davacılar dışında başkaca mirasçının da bulunduğu dosya kapsamı ile sabit olup, mirasbırakana tebaan kayıt maliki üçüncü kişiye karşı ehliyetsizlik hukuki nedenine dayalı olarak pay oranında açılan tapu iptali ve tescil davasının dinlenme olanağı bulunmamaktadır.
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri- TMK'nin 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmayacağından, hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek ve önemine binaen öncelikle incelenmesi gerekeceği-
Temliklerin miras bırakanın ölümünden 50 gün önce gerçekleştirildiği halde, terekeden para çıkmadığı, davalının bedel ödediğini kanıtlayamadığı, tedavi masrafları için satışların yapıldığı savunulduğu halde, miras bırakanın Bağ-Kur tarafından karşılanmayan sağlık harcamasının bulunduğu da ortaya konulamadığından miras bırakanın çekişmeli taşınmazları davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalar sonucunda verilen kararların yenilik doğurucu değil açıklayıcı nitelik taşıdığı; böylece, murisin ölüm tarihi itibariyle hüküm ve sonuçlarını doğuracağı; başka bir ifadeyle, davacının mirasçılıktan kaynaklanan mülkiyet hakkının murisin ölümüyle oluşacağı- Uyuşmazlıkta davacının çekişmeye konu bağımsız bölümler hakkında açtığı muris muvazaası nedenine dayalı davası sonucunda murisin ölüm tarihi itibariyle mülkiyet hakkının doğduğu ve anılan tarihten itibaren ecrimisil isteyebileceği- Hâl böyle olunca, murisin ölüm tarihi ile dava tarihi arasındaki dönem için ecrimisil hesabı yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, muris muvazaası davasının kesinleştiği tarihten itibaren ecrimisile hükmedilmesi isabetsizdir.
Muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davalarda dava değeri, taşınmaz ya da taşınmazların belirlenen değerinden davayı açan mirasçı ya da mirasçıların, miras paylarına isabet eden değeri olduğu, davanın kabul edilmesi halinde, hüküm altına alınacak harcın bu değer üzerinden hesaplanması gerektiği gibi, davacı yararına takdir edilecek vekalet ücretinin de noksan harcın ikmal edilmesi durumunda bu değer üzerinden belirlenmesi gerektiği, somut olayda, dava konusu taşınmazların tarafların miras paylarına isabet eden keşfen belirlenen dava değeri üzerinden harcın tamamlandığı da gözetilerek; kabul kapsamına alınan taşınmazlar bakımından kendisini vekil ile temsil ettiren davacı yararına, reddedilen bölüm bakımından da kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ayrı ayrı nispi avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, miras payı oranında tescil istemi-
Miras bırakanın temlik tarihinde bakıma muhtaç bulunduğu, davalının murise ve eşine baktığı, davalı tarafından tüm bakımının karşılandığı tanık anlatımları ve delillerden anlaşılmaktadır. Miras bırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı açıktır. Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
El birliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumu olduğu -Eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da olmadığı, mülkiyet bir bütün olarak ortakların tümüne ait olduğu, değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortak olduğu, elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu -
Taşınmazın mirasçı olmayan üçüncü şahsa muvazaalı olarak temliki iddiası karşısında; bu temlikin mirastan mal kaçırma amacıyla ya-pılıp yapılmadığının araştırılması gerektiği -
Tapu iptali ve tescil-
Mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazdaki payını ilerde oğluna devredilmek üzere oğlunun yakın arkadaşına muvazaalı biçimde temlik ettiği, ön alım (şuf'a) yoluyla payı alan kişinin hem taşınmazda paydaş olması hem de murisin damadı olması sebebiyle muvazaalı işlemi bilebilecek konumda olduğu saptanarak davanın kabul edilmesinde kural olarak bir isabetsizlik olmadığı- Eldeki davada terekeye iade istendiği halde tapunun iptali ile murisin veraset ilamında gösterilen mirasçıları adlarına payları oranında tesciline karar verilmesi gerekirken, iptal edilen payın sadece dava açan mirasçılar adına tesciline karar verilmesi doğru olmadığı gibi, taşınmazın keşifte belirlenen değeri üzerinden harca hükmedilmesi gerekirken bu hususun gözetilmemesinin de isabetsiz olduğu-
Ortak mirasbırakan anneleri F.ye L. Lömen’in 56 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölümünü davalı kızına satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptali ile miras payı oranında adına tesciline-
Çekişme konusu taşınmazlarda davacıların miras payları oranındaki değer üzerinden harç alınması gerekirken taşınmazların tamamının değeri üzerinden harca hükmedilmiş olmasının yanlış olduğu-
Tapu iptal ve tescil olmazsa tenkis, olmazsa tazminat istekleri-
Miras bırakanın hukuki ehliyeti haiz olup olmadığı yönünde rapor istenmesi, bu konuda rapor verilemez ise ehliyetsizlik iddiası mahkemece değerlendirilerek sonuca varılması; ancak miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılmasından sonra muris muvazaası ile son kayıt maliklerinin iyi niyetli bulunup bulunmadıkları hususlarının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Murisin 1913 doğumlu olup, yaşlılıktan kaynaklanan hastalıklarının bulunduğu, miras bırakanın eşinin 1993 yılında öldüğü, murisinin, gelini davalı ve oğlu ile aynı avlu içinde farklı evlerde yaşadıkları, murisin bakımı, yeme içme, temizliği ve ihtiyaçlarının giderilmesini yıllardır gelini davalının yaptığı, miras bırakanın dava konusu taşınmazı temlikinde gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı, kendisi ile ilgilenen, bakımını yapıp, ihtiyaçlarını karşılayan gelinine duyduğu minnet sonucu devri yaptığının kabulü gerekeceği, diğer taraftan, akitte gösterilen bedel ile gerçek bedel arasında fahiş fark var ise de, bu hususun tek başına muvazaanın kanıtı sayılamayacağı-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706. Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı ve semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 günlü 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabileceği- Toplanan deliller ve yapılan araştırmalar sonucunda mirasbırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçıdan mal kaçırma olmadığı, kendisine özenle bakan oğluna minnet duyguları ile çekişmeli taşınmazı temlik ettiği sonucuna varıldığında, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı S.nin dava konusu taşınmazda başka bağımsız bölümleri de satın aldığı, davacının bizzat kendisinin dava konusu taşınmazdaki bir meskenini bu davalıya sattığı, resmi kurum yazıları ve tanık beyanlarına göre davalıların alım güçlerinin bulunduğu, diğer davalı A.'in dava konusu taşınmazı satın aldıktan sonra bir süre dükkan olarak kullandığı, mirasbırakan ile davalı arasında ödeme planını da içeren bir protokol düzenlendiği ve bu protokole göre düzenlenen borç senetlerinin dosyaya ibraz edildiği, tapuda hazır bulunan tanığın beyanına göre de, taşınmazın bedelinin bir kısmının tanığın huzurunda miras bırakana ödendiği ve kalan kısım için sözü edilen protokol ve senetlerin düzenlendiği, yine tanık beyanlarına göre ekonomik sıkıntıya düşen davalı A.'in dava konusu taşınmazı bedeli karşılığında diğer davalıya sattığı, satışa konu olan taşınmazın akitte gösterilen değeri ile gerçek değeri arasında fahiş bir fark bulunmadığı, bu nedenle miras bırakanın davalı A.'e yapmış olduğu temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla yapıldığı, yine davalının diğer davalı S.'ye yaptığı temlikin de muvazaalı olduğu-
Mahkemece tenkis yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı, ancak yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olmadığı özellikle tercih tarihine göre değer tespiti yapılarak neticeye gidilmesi gerekirken miras bırakanın ölüm tarihinin esas alınması suretiyle davanın karara bağlanmasının isabetli olmadığı-
Temliklerin muvazaalı olduğu saptanmak suretiyle 1922 parsel ile 101 ada 16 ve 148 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davacıların miras payları oranında davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizliğin olmadığı-
HMK mad. 125 ile davanın açılmasından sonra, davalı tarafça dava konusunun üçüncü bir kişiye devredilmesi halinde davacıya seçimlik hak sunulmuş olup, ilgili madde gözetilerek gerekli usuli işlemlerin yerine getirilmesi, ondan sonra işin esası hakkında karar verilebilmesi için hüküm bozulması gerektiği-
Temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfetinin davacı tarafa ait olduğu- Somut olayda, 14.05.2015 tarihli celsede verilen kesin süreye rağmen davacı tanık bildirmediği temlikin bedelsiz olduğu vurgulanmışsa da muris muvazaasından söz edebilmek için bedelsizliğin yanında mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla temliki yapması da gerekli olduğu; oysa, eldeki davada mirasbırakanın mal kaçırma amacı davacı tarafından usulünce kanıtlanmış olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Kabulle sonuçlanan davada, hükmüne uyulan bozma ilamında değinildiği şekilde 6100 sayılı HMK 312/2. maddesinin karar yerinde tartışılmamasının, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 22. maddesi ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 6. maddesinin nazara alınmaksızın harç ve vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Taraflar arasında açılan “muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tenkis” davasında, dava konusu mallar, miras bırakan tarafından dava dışı kişilerden bedelini ödeyip doğrudan davalıya intikali sağlandığından, davalıya yapılan doğrudan bir temlik olmayıp muvazaa talebinin reddi gerekeceği, ama anılan işlem gizli bağış niteliğinde olup ‘tenkis talebi’ varsa koşulların gerçekleşmesi halinde tenkis hükümleri uygulanarak sonuçlandırılması gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istekleri-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
6100 sayılı HMK'nın 448. maddesinde, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla Kanun'un derhal uygulanacağı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada, muvazaalı temliklerin ileri sürülmesinin ancak yazılı delillerle mümkün olacağı-
Taşınmaz elden çıkmamış olsaydı, taşınmazın dava tarihindeki değeri itibariyle davacıların miras payı oranında davalının mamelekinde artış meydana getireceği açık olduğundan, bu taşınmazın dava tarihindeki değeri üzerinden, davacıların miras paylarına isabet eden miktara hükmedilmesi gerektiği-
Davada yer almayan mirasçıların olurlarının alınacağı ve miras şirketine temsilci atanacağı, bu koşul sağlandıktan sonra miras bırakanın ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaalı olup olmadığının belirleneceği, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı araştırılarak bir karar verilmesinin gerekeceği-
Muris muvazaasına dayalı iptal- tescil istekli davalarda her bir mirasçının kendi payı oranında istekte bulunabileceği, bu durumda davacının payı dışındaki payların dava konusu olmadığı gözetildiğinde yargılama gideri ve vekalet ücretinden davacının sorumlu tutulma olanağının olmadığı-
Ölüm tarihine göre bir yıldan daha eski tarihli olan bağışların, saklı pay kurallarını ihlal kastı ile yapıldığı ispatlanmadıkça tenkise karar verilemeyeceği–
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasında; tapu kütük sayfası kapatılan eski parseller hakkında karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı bedel isteği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu - Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu - Miras bırakan ..........’nin böbrek hastası eşi ..........’un akciğer kanseri olduğu, her ikisinin de tedavi nedeniyle paraya ihtiyaçlarının olduğu, 07/01/2005 tarihli belge ile de taşınmazın 60.000-TL’ye satılması hususunda anlaşıldığı, bunun 50.000-TL’sinin elden ödendiği, kalan 10.000-TL için 20/06/2006 ödeme tarihli 5.000-TL’lik iki adet senet verildiği, dolayısıyla işlemin gerçek satış olup, bedelin miras bırakan tarafından alındığı toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği -
Muris muvazaası davalarında; uyuşmazlığın çözümü için miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması şart olup, bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılması gerekeceği-
Dava dilekçesinde sadece tapu kayıtlarının iptali istenilmiş, tescil istenilmediğinden, bilindiği gibi, tescil isteği iptali kapsar ancak, iptal isteği tescili kapsamayacağı - Tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmeyeceği, bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibaret olduğu -
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği , bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği - M. müeccel, ileriye yönelik bir bağışlama vaadi olup, koca dışında üçüncü bir kişinin de bağışlama vaadinin geçerli olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı; bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesince; takip dayanağı ilamda, uyuşmazlığın özünde ilama konu taşınmazın mülkiyet devrinde muris muvazaası olduğundan taşınmazın aynının tartışıldığı gerekçesiyle, ilamın kesinleşmeden takibe konulamayacağı sonucuna varılmış ise de; taşınmazın satılmış olması nedeniyle davanın tazminat davası olarak açılması ve sonucunda da tazminata hükmedilmesi karşısında taşınmazın aynının ihtilaflı olmadığının ve ilamın kesinleşmeden infaz edilebileceğinin kabulü gerekeceği- Borçlunun istinaf dilekçesinde emsal olarak sunduğu Dairemizin 30.9.2021 tarih ve 2021/3801 E. - 2021/8226 K. sayılı ilamının, ilişkili olduğu takip konusu ilamda takip konusu taşınmaz yönünden bedele hükmedilmiş ise de, bir kısım taşınmazlar yönünden de tapu iptal ve tescile karar verilmiş olması nedeniyle işbu şikayette emsal olamayacağı-
Miras bırakandan kalan taşınır/taşınmaz hakkında tek başına dava açan mirasçıdan, veraset ilamı istenip diğer mirasçıların da davaya katılmalarının (ya da onaylarının) sağlanması yahut terekeye atanacak temsilcinin davayı takip etmesinin temin edilmesi gerekeceği, bu koşulun dava koşulu olduğu–
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasında, miras bırakanın mal satmaya ihtiyacının olup olmadığı, davalıların alım gücüne sahip olup olmadıkları, murisin başka taşınmazlarının ve sosyal güvencesinin bulunup bulunmadığı, ölümünden önce nerede ve kiminle yaşadığı araştırılarak davacı ve davalılar arasındaki ilişkilerin de üzerinde durulması gerekeceği-
Çekişme konusu taşınmazların kadastro tespitinde tarafların ortak miras bırakanının “taşınmazları davalıya haricen sattığını belirterek davalı adına yapılan tespite muvafakat ettiğini “ beyan edip, tutanaktaki bu beyanını imzası ile onayladığında,irade ile beyan arasında uyum olduğunda muvazaa iddiasının reddi gerekeceği-
Gerek hata ile hile ve gerekse vekalet görevinin kötüye kullanılması davalarının, murise teb'an yani muris adına açılan davalar olduğu; o halde, bu tür davaların terekeye iade ya da tüm mirasçılar adına tescil isteğiyle açılmasının zorunlu olduğu-
Tedavi edilemeyecek aşamada hasta olduğunu öğrenen murisin eşinin baskısıyla taşınmazını tek erkek evladı olan davalıya devrettiği, devre ilişkin resmî işlemlerin murisin hastalığı nedeniyle evinde gerçekleştirildiği, taşınmazın bedelini ödediğini savunan davalının devir tarihi itibariyle henüz on dokuz yaşında olduğu, torna işi ile iştigal ettiği tanık beyanlarından anlaşılsa da satım bedelini ödeyebilecek maddi imkâna sahip olmadığı, savunmada bahsi geçen taksim sözleşmesinin uygulanmadığı gözetildiğinde, "işlemin muvazaalı olduğu" kanıtladığından, devir tarihi ve murisin ölüm tarihi üzerinden 40 yılı sonra açılan muris muvazaasına ilişkin davanın kabulü gerektiği- "Miras bırakanın mirasçılara bıraktığı başka taşınmazlarının da bulunduğu, taşınmazların miras taksim sözleşmesine konu edildiği, miras bırakanın bir çocuğunu diğer çocuğuna tercih etmesi için bir nedeninin bulunmadığı, muvazaa iddiasının kanıtlayamadığı, tenkis yönünden değerlendirme yapılması gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
«Sözleşme tarihinde miras bırakanın özel bakıma muhtaç olmaması»nın veya «sözleşmeden sonra çok kısa yaşaması»nın, miras bırakan ile mirasçıları arasında yapılmış ölünceye kadar bakma sözleşmesinin -MK 565/4 uyarınca- tenkisine karar verilmesi için yeterli olmadığı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve terekeye iade istemine ilişkin açılan davada, dairece verilen bozma kararına karşı mahkemece bu karara uyulmasına karşın bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmadiği- Mirasçılardan birisi davaya muvaffakat etmediği bu sebeple davanın tereke temsilcisi huzurunda görülmesi gerektiğinden, davacılar vekiline terekeye temsilci atanması için dava açması için süre verilmesi, dava açıldığı takdirde sonucu beklendikten sonra bir karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece dinlenen ve davanın kabulü halinde mirasçı sıfatı ile hak sahibi olacak tarafların kardeşinin işlemin gerçek satış olduğuna dair beyanı nazara alındığında mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediğinin kabul edilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemi-
Üçüncü kişi ile vekil çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya üçüncü kişi, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa dürüstlük kuralı gereği vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmayacağı-
Muris muvazaası nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olacağı ve bu kuralın mutlaka uygulanması gereken bir «kesin yetki» kuralı olduğu–
Ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmayacağı-
Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin dava taşınmazın aynına ilişkin bir dava olduğundan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 13/1 hükmü uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde çözüme kavuşturulması gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil isteğine ilişkin davada, yeni oluşan parseller üzerinden hüküm kurulması gerektiği halde hukuki dayanağı kalmayan başka bir deyişle ifraz ve imar işlemi ile kaydı kapatılan kadastral parsel üzerinden karar verilemeyeceği-
Davada belirtilen taşınmazlar dışındaki çekişmeli taşınmazlar belli olduğundan; anılan taşınmazlar yönünden HMK. mad. 119/2'nin uygulanma olanağı olmadığı- Davada, terekeye iade istendiğine göre, davada yer almayan ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK mad. 640 uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi; ondan sonra belirtilen taşınmazlar bakımından işin esasının incelenmesinin gerektiği-
Davayı kabul eden davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının istisnası ise HUMK'un 94/2. maddesinde düzenlenmiş olup, anılan düzenleme gereğince; davayı kabul eden davalının hal ve vaziyeti ile aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş olması, diğer taraftan ilk celse (en geç ilk celse) davayı kabul etmiş olması halinde, davalının yargılama masraflarına mahkum edilemeyeceği, ancak bu iki şartın birlikte mevcut olmasının arandığı-
Eski hukuka dayalı olarak başkasına ait olan taşınmaz üzerinde bulunan yapının mülkiyetinin zeminden ayrık olarak yapı sahibine ait olacağı ve yıkılıncaya kadar binadan kaynaklanan mülkiyet hakkının devam edeceği ve bina yıkıldıktan sonra da bundan kaynaklanan mülkiyet hakkının yok olacağı ve yeni bir mülkiyet hakkının kurulamayacağı; böylece Medeni Yasa ile birlikte çifte mülkiyet olgusuna son verildiği-
Davanın, muris muvazaası hukuksal nedeni dayalı tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkin olduğu,muris muvazaası nedeniyle açılan davalarda pay oranında istekte bulunulabileceği gibi taşınmazın terekeye döndürülmesi isteğinde de bulunulabileceği, M .K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen el birliği mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da olmadığı, Mülkiyetin bir bütün olarak ortaklardan tümüne ait olduğu, başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibinin ortaklık olduğu, değinilen mülkiyet türünde maliklerin mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortak olduğu, elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu,davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Islah sureti ile başlangıçta dava konusu edilmeyen murisin yaptığı temlikin dava konusu haline getirilemeyeceği-
Hükme esas alınan ecrimisil dönemi içerisinde murisin eşinin ölüm tarihine kadar olan dönem için davacıların 3/28 er pay oranında, sonrası için 1/7 şer pay oranında ecrimisile karar verilmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteği-
Muris muvazaası hukuksal nedeni yönünden gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, taraf delillerinin toplanması, miras bırakanın temlikteki gerçek iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak nitelikte ortaya konması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve soruşturmayla yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere davalı kayıt malikinin o yörede yaşayanlar tarafından bilinen iş insanı olduğu, dava konusu taşınmazın satışına yönelik vekâletname dahi düzenlenmeden arsa alımı aracılık sözleşmesinin düzenlendiği bu durumun davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerinin göstergesi olduğu, bilirkişi ek raporuna göre dava konusu taşınmazın devir tarihi itibariyle davalı vekil tarafından diğer davalıya tespit edilen rayiç bedelin çok altında bir bedelle temlik edildiği, davalı kayıt malikinin kardeşi olan dava dışı kişi tarafından şirket hesabından satışın yapıldığı gün para çekilmesine ilişkin sunulan dekont ödeme belgesi olarak kabul edilemeyeceğinden satış bedelinin davacıya ödendiğinin de ispat edilemediği, dosya kapsamı ve toplanan delillere göre davalı vekilin vekil eden davacının iradesine uygun davranmadığı davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket etmek suretiyle davacıyı zararlandırdıklarının sabit olduğu- "Davacı ile davalı vekil arasında ortak kazanç ve iş birliği amacı ile birbirlerine temlikname ve vekâletnameler vermek sureti ile yakın ilişki kurulduğu, taşınmazın değerinin düşük belirlenmesinin tek başına kötüniyetin ispatı için de yeterli olmadığı bilirkişi raporunda belirlenen taşınmazın devir tarihindeki bedeli ile alım satım bedeli arasında fahiş fark bulunmadığı, davacı tanığının satışı öğrendiğinde davacıyı da haberdar ettiğini belirtmesine rağmen davacının, vekili uzunca bir süre vekillikten azletmediği, taşınmazının kendisinden habersiz satıldığını öğrenen bir kimsenin vekilini hemen azletmesi gerekirken iki yıla yakın bir zaman sonra azletmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, eldeki davada ispat yükünün davacı üzerinde bulunduğu, davacının davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket etmek suretiyle kendisini zararlandırdıklarını ve vekil vasıtasıyla taşınmaz satın alan davalının kötüniyetli olduğunu usulünce ispat edemediği, bu nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği" görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşün kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Hükmün kesinleşmesinden önce davadan feragat, davayı kabul veya sulh halinde, hâkimin dosya üzerinden bu konuda ek karar vereceği, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi sırf bu nedenlerle dosyanın istinaf veya temyiz incelemesine gönderilmeyeceği-
Murisin sözleşmeye konu arsalar nedeniyle hissesine düşen bağımsız bölüm ya da bağımsız bölümlerin kime hangi nedenle verildiği anlaşılamadığından mahkemece, taraf delilleri toplanarak, muris muvazaasının bulunup bulunmadığı değerlendirilmek suretiyle davacılar istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve terekeye iade olmadığı takdirde tenkis isteği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemi-
Karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ile maktu başvuru harcı ödenmedikçe, davaya devam edilemeyeceği- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkin davada nispi harç alınması gerektiği- Yargılama sırasında ise, yapılan keşif sonucunda çekişme konusu taşınmazın değeri daha yüksek saptanmış, ancak belirlenen bu değer üzerinden alınması gereken peşin nispi karar ve ilam harcı tamamlatılmadan davanın esası hakkında hüküm kurulmuş olduğundan, mahkemece, davacılara anılan yargı harcını ödemesi konusunda usulünce önel verilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Harcı tamamlanmayan bu değer üzerinden davalı taraf yararına vekalet ücretine karar verilmesinin de isabetsiz olduğu-
Dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebileceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasında; miras bırakanın başka malvarlığının olup olmadığının kayden araştırılması, keşif yapılarak çekişmeli taşınmazda davalıya temlik edilen payın değeri ile murisin varsa mevcut malvarlığının değerinin saptanması, oranlama yapılması, miras bırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkartılması gerekeceği-
Evlatlığın evlat edinenden önce ölmüş olmasının, evlatlığın alt soyunun evlat edinene mirasçı olmasına engel teşkil etmeyeceği–
“Muris muvazaası”nın hukuki niteliği-
Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilemez, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulmasının gerekeceği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Türk Medeni Kanunu 'nun 599. maddesi hükmü gereğince murisin ölüm tarihinde mirasçısı olan davacının da murisin terekesi üzerinde kanuni hak sahibi olacağı-
Temlik tarihinden sonra mirasçı olan kimsenin de muris muvazaasına dayalı iptal ve tescil davası açabileceği-
Ehliyetsizlik ve muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil veya muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat istemlerine-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
Miras bırakanın terekeden mal kaçırma amacıyla taşınmazını doğrudan lehine hareket ettiği mirasçısına ya da üçüncü kişiye devretmiş ya da yaptığı temliki işlemlerde aracı ve emanetçi kişiler kullanmış olmasının sonuca bir etkisi olmadığı-
Murisin çekişme konusu taşınmazı davalıya temlik ettiği tarihlerde davacı kızına da ev alması için para gönderdiği, Konsolosluk yazısında da davacının o tarihlerde ev aldığı gözetildiğinde, miras bırakanın gerçek amacının mirasçılarından mal kaçırmak olmayıp mal varlığını mirasçıları arasında paylaştırmak olduğunun kabulü gerekeceği-
Ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, birleşen dava; ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine-
Vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayandığı- Vekilin borçlarının çoğunun bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğduğu- İddia ve savunmanın dikkatle incelenmesi, yerinde keşif yapılarak birleşen davadaki çekişme konusu taşınmazların satış tarihindeki bedellerinin belirlenmesi toplanacak delillerin toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanılarak açılan dava için karar verilmesinin gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal-tescil , olmazsa tenkis isteğine-
Miras bırakan, sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı-
Davacılar tapu iptal, tescil isteği yanında tenkis isteğinde de bulunmuş oldukları halde koşulların varlığı halinde anılan tasarrufların tenkise tabi olup olmadıkları üzerinde durulmamış ve bu konuda bir değerlendirme yapılmamış olduğundan kararın bozulmasının gerekeceği-
Muris muvazaasında, temlikin muvazaalı olduğunu ispatlama yükümlülüğünün davacıya ait olduğu-
Dava kademeli olarak açılmış ve terkin isteği yerinde görülmediği takdirde tenkis isteminde bulunulmuştur; ne var ki, yerel mahkeme, aynı davayı kabul etmesinin doğal sonucu olarak, tenkis istemini, eski Türk Kanunu Medenisi ’nin 510 ve Yeni Türk Medeni Kanunu’nun 568.maddesi çerçevesinde araştırıp değerlendirmediğinden, tenkis isteğinin hükme yeterli derecede soruşturularak hasıl olacak uygun sonuç doğrultusunda bir karar verilmesinin gerekeceği-
Bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği-
Ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemi-
Akitte gösterilen bedel ile temlik tarihi itibariyle saptanan bedel arasındaki aşırı oransızlık da muvazaayı kanıtlayan diğer bir olgu olduğundan, satış işleminin iptali istenen davanın kabulü gerekeceği-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunu’nun 706, Borçlar Kanunu’nun 213 ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteği-
Bir şeye malik olan kimsenin, o şeyin bütünleyici parçalarına da sahip olacağı ve hukukumuzda çifte mülkiyet düzenlenmemiş olduğu- Her bir dava, kendi içerisinde bağımsız olma özelliğini koruduğundan, davacılar ve davalı lehine her bir dosyada harcı yatırılan miktarlar gözetilerek avukatlık ücreti ve harca hükmedilmesi gerektiği-
Dava dışı mirasçıların da bulunduğu gözetildiğinde, davacıların "ehliyetsizlik" hukuksal nedeniyle tek başına kendi paylarına hasren dava açamayacağı; Türk Medeni Kanununun 702/4.maddesi hükmünün ortaklığa ait mallara yönelik dışarıdan gelecek tehlikelere ve zararları karşı koruyucu ve def'etmeye ilişkin bir hüküm olduğu; bu olayda uygulama yerinin olmadığı-
Mirasbırakanın erkek evladı olan davalıya yapmış olduğu pay temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak gerçekleştirildiğinin kabulü gerekeceği-
Mirasbırakanın eşinin 1976 yılında öldüğü, o tarihten sonra ölünceye kadar mirasbırakana davalıların baktığı, murisin son iki yılını sağlık problemleri yaşayarak geçirdiği ve bu süre zarfında da her ihtiyacı ve tedavisi ile davalıların ilgilendikleri, mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığının kabulü gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda, mirasçıların dava açma haklarının miras bırakanın ölümü tarihi itibariyle doğacağı-
Dava; ehliyetsizlik, hile ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkin olup, önem derecesine göre öncelikle ehliyetsizlik, hukuksal nedenin irdelenmesi, miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması durumunda hile ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal tescil isteğinin değerlendirilmesi gerektiği- Mahkemece, miras bırakanın temlikin yapıldığı tarihte hukuki ehliyete sahip olup olmadığı hususunun, Adli Tıp Kurumundan elde edilecek raporla saptanmaksızın neticeye gidildiği- Tarafların delilleri eksiksiz toplanmak suretiyle tahkikat yapıldıktan sonra, miras bırakan O.D.’in temlik tarihinde hukuki ehliyeti haiz olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde adli tıp raporu ile belirlenmesi, ehliyetsiz olduğu anlaşıldığı takdirde pay oranında iptal tescil davalarının dinlenemeyeceği gözetilerek davanın reddedilmesi, ehliyetli bulunduğunun saptanması halinde ise sırasıyla hile ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iddiaları bakımından değerlendirme yapılarak sonucuna göre hüküm kurulmasının gerektiği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, bu durumda görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği -
Davacının miras bırakının kızı, davalıların ise murisin oğulları ve gayri resmi birlikte yaşadığı kişi olduğu; miras bırakanın varlıklı ve zengin bir kişi olup satış ihtiyacının bulunmadığı, davalının ev hanımı olduğu ve alım gücünün bulunmadığı, diğer davalıların da alım güçlerinin bulunduğunun sabit olmadığı, satış bedeli ile gerçek bedel arasında fahiş fark bulunduğu, bu nedenlerle miras bırakanın dava konusu taşınmaz paylarını ( kat irtifakı tesisi ile bağımsız bölümleri) temlikteki gerçek iradesinin, mal kaçırmak olduğu-
Murisin sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yaptığı durumda mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı- Miras bırakan mirasçıları olan davacı oğluna ve davalı kızına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar üzerinden mal kaçırma kastının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, tarafların babalarının terekesinin de bu değerlendirilmeye dahil edilmesinin isabetsiz olduğu-
Ehliyetsizlik, vekâlet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat isteklerine ilişkin davada, miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilemeyeceği- Miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı, böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulması gerektiği-
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerektiği- Mahkemece, mirasbırakanın terekesinin tamamının değerinin saptanması, ölünceye kadar bakma akti ile yapılan temlikin makul sınırlar içinde kalıp kalmadığının belirlenmesi ve mirasbırakanın gerçek iradesinin açıklığa kavuşturulması gerektiği-
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir... Dinlenen tanık beyanları ile mirasbırakanın birlikte oturduğu davacı oğlu ve eşinden mal kaçırmasını gerektirecek bir sebep ileri sürülmediği gibi dinlenen davalı tanıklarının beyanları ile dava konusu taşınmazların temlikinin ekonomik olarak aileden dışlanan kızıının mağduriyetini gidermek, oğluna yapılan kazandırmaları dengelemek amacıyla yapıldığı, mirastan mal kaçırma kastının bulunmadığı gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi gerekir.
Miras bırakan tarafından bakıcısı olan davalıya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile yapılan dava konusu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun davacı tarafça ispat edilip edilemediği- Miras bırakanın asıl irade ve amacının tespit edilmesi için kural olarak, miras bırakanın elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamalekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerektiği- Davalının iki buçuk yıl gibi bir süreyle davacıların babası olan miras bırakana baktığı, kendi ailesiyle birlikte miras bırakanın evinde yaşadıkları, devredilen taşınmazlar ile hak ve alacakların murisin tüm malvarlığını oluşturduğu, davacılar ile muris arasında husumet bulunduğu, muris yurt dışından ve yurt içinden maaşı aldığından gelirinin bakımını sağlamaya yetecek miktarda olduğu, tüm malvarlığını devretmesinin makul sınırlar içerisinde değerlendirilemeyeceği, yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırmaya yönelik olduğu, ancak murisin hesaplarındaki paranın davalı tarafından çekildiği veya muris tarafından çekilerek davalıya verildiğinin ispatlanamadığı- "Miras bırakanın dava konusu taşınmazları dışında başka taşınmazlarının da bulunduğu, davalının ölünceye kadar bakma akdi karşılığında taşınmazı devraldığı, miras bırakan tarafından kendisine bakılmadığına yönelik bir iddiada bulunulmadığı, murisin ekonomik durumunun iyi olmasının ölünceye kadar bakma akdi yapılmasına engel oluşturmayacağı, devredilen taşınmazın değeri dikkate alındığında temlikin makul sınırlar içinde kaldığı, miras bırakanın gerçek iradesinin kendisine baktırmak olduğu, mal kaçırma ve muvazaa iddiasının ispatlanamadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Mirasbırakanın temlik tarihlerindeki ekonomik ve sosyal durumunun araştırılmadığı, temlik tarihinden önce ve devir tarihi ile öldüğü tarihte üzerine kayıtlı başka taşınmazların bulunup bulunmadığının ilgili kurumlardan sorulup tespit edilmediği görüldüğünden dava konusu taşınmazlar bakımından araştırma ve inceleme yapılması, toplanacak deliller toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek miras bırakanın gerçek amacının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması, ondan sonra varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek sonuca gidilmiş olmasının doğu olmadığı- Feragatin kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı ve hüküm kesinleşinceye kadar her zaman davadan feragat edilebileceği-
Taraf teşkili bakımından iştirakin sağlanacağı, miras bırakanın çekişme konusu taşınmazları temlik ettiği tarihlerde fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda rapor alınacağı ve tarafların tüm delillerinin toplanarak, soruşturmanın eksiksiz tamamlanacağı, miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak bir karar verilmesinin gerekeceği-
Bozmaya uyulmuş olmakla bozma gereklerinin aynen yerine getirilmesi zorunlu olup, bu durumun usuli kazanılmış hakkın bir gereği olduğu-
Mahkemece ilk hüküm kurulurken dava dışı mirasçılar da dahil edilerek tüm mirasçılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmişken, direnme hükmü sırasında, yalnızca dava açan mirasçı bakımından hüküm kurulmuş olmakla, yeni bir hüküm oluşturulduğu, hal böyle olunca kurulan bu yeni hükmün incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesinin gerektiği-
Tapu iptali ve tescil istemi-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine-
Taraflar arasındaki davadan dolayı yerel mahkemece verilen kararın Yargıtay ilgili Dairesince verilen bozma kararı üzerine yerel mahkemede yeniden yapılan yargılamada önceki kararda direnilmiş ama bu direnme kararı verilirken eski hükmü geçersiz kılacak yeni bir hüküm kurulmuşsa da, bu durumda dosyanın ‘Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna’ değil ilk bozma kararını veren ilgili Daireye gönderilmesi gerekeceği-
Mirasçılardan bazıları tarafından imzalanan ve dosyaya ibraz edilen "miras sözleşmesi akdi" başlığını taşıyan belgede çekişmeli taşınmazların belge tarihine kadar yapılan ödemeler sebebiyle davalıya verildiği belirtilmiştir. Mahkemece, anılan belgenin davaya etkisinin ne olduğu veya ne olacağı üzerinde durulmamış, bu konuda gerekli irdeleme ve değerlendirme yapılmamıştır. O halde, anılan belgenin de değerlendirilerek davaya etkisinin ortaya konulması, ondan sonra karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm tesisinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı bedel isteğine ilişkin davada, davacı muvazaa iddiasını mevcut delillerle usulünce kanıtlayamamış, aksine dinlenen davalı tanıkları yapılan işlemlerin gerçek satış olduğunu bildirmiş olduğundan, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Miras bırakanın ölüm tarihine göre terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu- Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğinde ki muris muvazaası ve elatmanın önlenmesi gibi davaların dışında ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması vs. gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca, mirasçılardan bir tanesinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçılarının davada muvafakatlarının sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği (T.M.K. 640 md.)-
Dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebileceği, o halde, kendiliğinden (resen) gözetilmesi zorunlu bulunan anılan yasal düzenlemeler gözetilmek suretiyle, mahkemece davacı tarafa seçimlik hakkının hatırlatılması, bu yöndeki usulü eksikliğin giderilmesi ve sonucuna göre işlem yapılarak ondan sonra bir karar verilmesi gerektiği-
Davada taraf olmayan kişi aleyhine usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunmadığı, açılmış olan bir davada ıslah yoluyla dahi olsa hasım değiştirilmesi ve davalı gösterilmeyen üçüncü bir kişinin davalı durumuna konulmasının ise mümkün olmadığı, bu nedenle davada taraf sıfatı bulunmayan kişinin mirasçıları hakkında hüküm tesisinin usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğu-
Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçt. Bir. K.’da açıklandığı gibi; muvazaalı temliklerde görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de MK.706 (ve BK.213; şimdi; TBK. mad. 237, Tapu K. 26)’da öngörülen şekil koşullarından yoksun olduğundan geçersiz sayılacağı, bu hususu miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların ileri sürerek muvazaa hukuksal nedeniyle tapu iptal ve tescil davası açabilecekleri, bu davada; muvazaalı bir işlemin söz konusu olup olmadığının saptanması için; ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve mâkul bir nedenin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılması gerekeceği -
"Muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği- Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-Öte yandan, murisin sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmış olması halinde mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden, olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İ.ları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı-Somut olayda, murisin, dava dışı mirasçıları da dahil olmak üzere tüm mirasçılarına sağlığında mal ya da başka bir hak kazandırıp kazandırmadığı, kazandırmış ise bu kazandırmalarda hak dengesini gözetip gözetmediği yeterince araştırılmamış; davacıya verdiği savunulan bir kısım taşınmazların kayıtlarının da dosyaya getirtilmediği-
Tarafların delilleri eksiksiz toplanmak suretiyle tahkikat yapıldıktan sonra, mirasbırakanın işlem ve kadastro tespit tarihleri olan 23.07.1992, 19.08.1994 ve 21.12.1973 tarihlerinde hukuki ehliyeti haiz olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, ehliyetsiz olduğunun tespiti halinde pay oranın iptal tescil isteminin değerlendirilmesi, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı isteğin değerlendirilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının doğru olmadığı- 6100 sayılı HMK'nun 65.maddesi uyarınca asli müdahale talebinde, müdahale dilekçesinin harçlandırılması gerektiği açık olmasına rağmen, somut olayda davaya müdahale talebinde bulunan kişi harç ödenmeden müdahale talebinde bulunduğuna göre müdahale isteğinin usulüne uygun olduğu ve davada taraf sıfatını kazandırdığını söyleyebilme olanağının bulunmadığı-
Mahkemece hüküm altına alınması gereken nispi karar harcı ve kendisini vekil ile temsil ettiren davacılar yararına taktir edilmesi gereken avukatlık ücretinin davacıların miras paylarına isabet eden dava tarihindeki değeri üzerinden hesaplanması ve davanın açılmasına sebebiyet veren davalıların kabul beyanının ilk celse gerçekleştiği dikkate alınarak karar ve ilam harcının üçte ikisinden sorumlu tutulmaları gerekeceği-
Çekişme konusu parsellerin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla muvazaalı biçimde temlik edildikleri anlaşıldığına göre, anılan parseller bakımından davanın kabulüne karar verilmesinde ve feragat kapsamında kalan yönlerden de davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik olmadığı-
Menkul hükmünde olan otomobilin, 1.4.1974 T. ve 1/2 sayılı İçt. Bir. K.’nın kapsamı dışında olacağı–
Muris muvaazasına yönelik uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi için, miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği- Mirasbırakanın temlik tarihinde 73 yaşında ve emekli maaşı olan birisi olup, paraya ve mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, satış bedeli ile gerçek bedel arasında fahiş fark olduğu, davacının murisin ikinci eşi davalının ise önceki eşinden olma oğlu olduğu, mirasbırakanın adına kayıtlı bağımsız bölümleri çocuklarına vermesi üzerine davacının murisi terk ettiği ve ölene kadar biraraya gelmedikleri, temlik işlemine rağmen murisin dava konusu konutu kullanmaya devam ettiği, davalının emanetçi olduğu, akitte gösterilen bedelin dahi murise ödendiği iddiasının kanıtlanamadığı anlaşıldığından, temlik işlemlerinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılması gerektiği-
Yargılama sırasında harcı yatırılan ıslah dilekçesinin mahkemece irdelenerek değerlendirilmesi gerekirken, bu istek yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olmasının doğru olmadığı-
Miras bırakanın, satış yolu ile temlik ettiği dava konusu taşınmazın, mirasbırakan adına kayıtlı iken davalının arkadaşı olan dava dışı kişiye satış suretiyle devredildiği, onunda kısa bir süre sonra davalıya temlik ettiği, davalının ikinci eş olduğu ve davacının ise birinci eşten olma çocuğu olduğu, davalının ev hanımı olup alım gücünün bulunmadığı, bu nedenlerle işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığının kabulü gerekeceği-
Tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa kararın daha sonra yazılan gerekçeli karara uygun olması gerekeceği, kısa kararla çelişkili olarak gerekçeli karar yazılmasının hatalı olduğu-
Asıl davanın davacılarının, miras bırakanın kızları ve ölen kızından olma kız torunu olduğu, dava konusu taşınmazların ise tek erkek çocuk olan davalılar murisine temlikinin yapıldığı, murisin satış ihtiyacının olmadığı, satış bedelleri ile gerçek bedeller arasında fahiş fark olduğu, bu nedenle miras bırakanın, mirasçıdan mal kaçırarak muvazaalı işlem yaptığı-
TBK. 19 uyarınca muvazaalı araç satışı nedeniyle uğranılan zararın tazminine yönelik davada, davacıların talebi miras hukuku ilkelerine dayanmadığından ve "muris tarafından davacı asile halk otobüsü hissesi devredildiği hususunun" ispatına yönelik beyanlar dışında yazılı bir delil de dosyada mevcut olmadığından, diğer davacılar yönünden muvazaanın varlığı kabul edildiğine göre davacılardan ... yönünden muvazaanın varlığının kabul edilmesi gerekirken anılan davacı yönünden davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Belirsiz alacak davası olarak açılan davada, alacağın miktarı tam ve kesin olarak belirlendiğinde tahkikat sona ermeden hakim tarafından verilecek iki haftalık kesin süre içerisinde davacı alacağını belirleyerek bu miktar üzerinden talebini arttırabileceğinden, mahkemece davacılara, alacak miktarını belirlemek üzere HMK’nın 107/2. maddesi gereğince süre verilmesi gerektiği-
Mirasbırakanın " S.S. İ. Ö. T. S. S. Yapı Kooperatifindeki " üyeliğini davalıya devri işleminin bağışlama niteliğinde olduğu çekişmesiz olduğundan, bir başka ifadeyle kişisel hakkın temliki niteliği taşıyan kooperatif hissesinin devri işleminde 1.4.1974 tarih,1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanması olanaklı olmadığından, muris muvazaası yönünden tazminata hükmedilmesinin isabetsiz olduğu,eldeki davada muris muvazaası nedenine dayalı tazminat isteği yanında tenkis talebi de olduğundan, koşulların oluşması halinde yapılan işlemin tenkise tabi tutulacağı, tenkis isteği bakımından gerekli araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği -
Murisin bağımsız bölümlerdeki paylarını mirastan mal kaçırma amacıyla davalı oğullarına devrettiği toplanan delillerle anlaşıldığından, bu yönden tapu iptal-tescil davasının kabul edilmesinde bir isabetsizlik olmadığı-
Bir mirasçının miras hakkı ile tenkis hükümlerinden kaynaklanan hakkı birbirinden tama-men ayrıdır ve farklı farklı sonuçlan olduğu gibi yasal açıdan da değişik hüküm ve düzenlemelere tabi oldukları-
Muris muvazaası iddiasında tüm mirasçılara intikal eden taşınır ve taşınmaz mallar ve hakların araştırılmasının, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesinin, her bir mirasçıya intikal ettirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmasının ve miras bırakanın paylaştırma kasdının olup olmadığının açıklığa kavuşturulmasının gerekeceği-
Tam ıslahtan söz edilebilmesi için yeni bir dava dilekçesi verilmek suretiyle ıslahın yapılması gerekeceği-
Miras bırakanın 13.1.1998 tarihinde öldüğü, mirasçıları olarak davacı ve davalı ile birlikte dava dışı kızı ve oğlunun kaldığı saptanmış, davalı savunmasında, miras bırakan babasına uzun yıllardan beri baktığını, kaldı ki, çekişmeli taşınmazın genel kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit edildiğini, kendisinin miras bırakanı yönlendirerek ve parasını ödemek suretiyle miras bırakana avukat tutmak suretiyle Hazine aleyhine dava açılmasını sağladığını, ayrıca tüm yargılama masraflarını da kendisinin karşıladığını bildirmiş; davanın kabulü halinde menfaati bulunan tarafların dava dışı kardeşlerinin de bu savunmayı doğruladığı, duraksamaya yer bırakmayacak şekilde, miras bırakanın iradesinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olmayıp, davalının, çekişmeli taşınmaza ilişkin davayla ilgili masraflar yapması ve miras bırakanın her türlü ihtiyacını gidererek bakması nedeniyle, minnet duygularıyla temlik edildiğini beyan etmiş; bunun aksi de dosya kapsamıyla belirlenmemiş olduğundan, miras bırakan tarafından çekişmeli taşınmazın davalıya yapılan temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kabul edilemeyeceği-
«Muris muvazaası» olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itiba-riyle BK.’nun 18. maddesinde (şimdi; TBK. mad. 19) söz edilen muvazaa olduğu, kaynağını 1.4.1974 T. ve 1/2 sayılı İçt. Bir. K.’dan aldığı -Miras bırakanın -kızlarından mal kaçırmak amacı ile - oğulları ile anlaşıp, tapulama tesbiti sırasında, oğullarının zilyed bulunduğu fakat aslında kendisine ait taşınmazların, oğulları adına tesbitine muvafakat etmesinin muvazaa nedeniyle iptal davasına konu olamayacağı- 1.4.1974 T. ve 1/2 sayılı İçt. Bir. K.’nın kapsamı -
Muris muvazaasına dayalı olarak tapu iptali ve tescil talebinin yanı sıra bir para alacağının da tahsili istemiyle açılan davada , davacı tarafın sunduğu delillere göre, somut olayda ihtiyati haciz talep edebilme noktasında yaklaşık ispat koşullarının oluştuğu gözetilerek, terekede hak sahibi olan diğer mirasçılar tarafından aynı davalı aleyhinde açılmış olan davalar neticesinde verilen kararlar da değerlendirilmek ve iş bu davadaki para alacağını garantiye almak adına ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçelerle talebin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Türk Medeni Kanununun 599.maddesi hükmü uyarınca ölüm ile mirasçıların tereke üzerinde hak sahibi olacağı-Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicillinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması hâlinde saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek”açabileceği-
Mirasbırakanın ehliyetsiz olması durumunda yaptığı işlemlerin yok hükmünde olacağı, işlemi yapanın ölmesinden sonra ehliyetsizlik nedeniyle murise teb'an ve tüm mirasçılar adına tescil istemi ile dava açılmasının zorunlu ve T.M.K.'nun 701 ve devamı maddeleri gereği olduğu, bunun sonucu olarak miras payı oranında iptal ve tescil istemi ile dava açılamayacağı, diğer bir deyişle bir veya birkaç mirasçının açtığı bu tür davaların dinlenemeyeceği-
Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri, ancak muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davalar hak düşürücü süre ya da zamanaşımına tabi değil ise de, aradan 23 yıl geçtikten sonra dava açılmasının da Türk Medeni Kanununun 2. maddesine uygun olduğunun söylenemeyeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteği-
Davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu, Bu tür bir davada, 6100 sayılı HMK'nin 120 ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 26, 27, 28, 30 ve 32. maddelerinin öngördüğü işlemin yerine getirilmesi ve gerekli olan harcın alınması zaruretinin olduğu-
Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı, esasen muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulünün gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteği-
Kızından ve eşinden mal kaçırmak isteyen bir kişinin hiç mal bırakmama ya da malvarlığına oranla daha az miktarda bir mal bırakma eğilimi ile hareket edeceğinin hayatın olağan akışının gereği olduğu- Mirasbırakanın geriye azımsanmayacak miktarda taşınmaz bıraktığı hususları bir arada değerlendirildiğinde, davacı tarafın, mirasbırakanın mal kaçırma kastı ile hareket ettiğini kanıtladığını söyleyebilme olanağı bulunmadığından davanın reddedilmesi gerektiği-
Miras taksim sözleşmesinin, terekeye dahil tüm taşınmaz malları kapsaması gerek bulunmadığı–
1. HD. 26.04.2017 T. E: 2014/21503, K: 2166-
Dava, muris muvazaası nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olup, miras bırakan tarafından yapılan taşınmaz temliklerinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek suretiyle davanın kabul edilmiş olmasının doğru olduğu, ancak, miras bırakanın oğlu, miras bırakandan önce öldüğüne göre oğlunun karısı yönünden de davanın kabul edilmiş olmasının hukuka aykırı olduğu-
Murisin başkaca mal varlığı bulunup bulunmadığı, taşınmaz satmasını gerektiren haklı ve geçerli bir nedeninin olup olmadığı hususları üzerinde durulmayıp keşif yapılmak suretiyle dava konusu taşınmazın satış tarihindeki gerçek değeri tespit edilmediğinden ve gerekli araştırma yapılarak tüm delillerin değerlendirilmesi ve murisin satış tarihindeki gerçek iradesi açıklığa kavuşturularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilip yazılı biçimde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında; miras bırakanın başka malvarlığının bulunup bulunmadığı, temlik tarihinde ekonomik ve sosyal durumunun ne durumda olduğu, taşınmazını satmasını gerektirecek haklı ve geçerli bir nedeninin olup olmadığı, çekişme konusu taşınmazın devir tarihinden sonra kim tarafından ne şekilde tasarruf edildiğinin ve miras bırakanın davalı dışındaki mirasçıları ile beşeri ilişkilerinin nasıl olduğunun tespit edilmesi ve sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Ortaklığın giderilmesine konu olan taşınmaza ilişkin görülmekte olan tapu iptali davası sonucunda pay ve paydaşlık durumunda değişiklik olabileceğinden dava sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiği-
Dava konusu parseller için tapu kayıtlarının yeniden istenmesi, asıl ve birleştirilen dosyalara getirtilen kayıtlardaki farklılığın nedeninin ilgili merciinden açıklatılması, mirasbırakandan davalıya yapılan tüm intikaller ve iddia- savunmalar gözetilerek hüküm oluşturulması gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşıdığı ve bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırmanın yeterli olmayacağı- Kötüniyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı ilkelerinin 8.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edildiği ve bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda geliştiği- Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyette ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu, şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu olduğu, ancak, bu durumun uygulamada kısmen yumuşatıldığı ve bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiğinin içtihadı birleştirme kararı ile kabul edildiği-
Davalının babası olan murise baktığı, murisin davalının sağlık güvencesinden yararlandığı, miras bırakanın davalı tarafından tedavisinin yaptırıldığı, bu dönemde muris ve eşinin davalının yanında kaldıkları, murisin sözleşme tarihinde 68 yaşında olduğu, murisin sağlık durumunun çok iyi olmadığı ve davalının ilerde kendisine bakabileceği inancıyla hareket ettiği, murisin mal kaçırmasını gerektirecek sebebin bulunduğu yönünde herhangi bir delilin mevcut olmadığı anlaşıldığından, murisin taşınmazını sadece bir görünüş yaratmak için değil de samimi olarak bakım temini için ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle devrettiği, sözleşmenin muris muvazaası nedeniyle geçersiz olduğundan söz edilemeyeceği- "Murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri göz önüne alındığında ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapmasını gerektirecek bir durumunun bulunmadığı, murisin mal varlığının tamamına yakın bölümünün devredilmiş olduğu, anılan sözleşme yapılmasaydı da bakım ihtiyacının karşılanacağının açık olduğu dikkate alındığında akitte bakım amacının değil mal kaçırma amacının üstün tutulması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Muvazaaya dayalı uyuşmazlıklarda; mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılması, bu irade ve maksadın tespiti için bu yöndeki tüm delillerin eksiksiz toplanıp değerlendirilmesi gerektiği, bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin olup olmadığının araştırılması, davalının alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile söz-leşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar arasındaki be-şeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk bulunduğu -
Muvazaa iddiasına dayalı davaların da zamanaşımına ve hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceğinin yargısal uygulamayla benimsendiği- Muvazaa sebebinin ortadan kalkması veya bir zamanın geçmesi ile görünürdeki işlemin geçerli hale gelemeyeceği kuşkusuz bulunduğundan, muvazaa iddiasının her zaman ileri sürülebileceği- İşlemin muvazaalı olduğunun belirlenmesi durumunda işlemin tarafı olan kişiler iyi niyetli olamayacakları gibi süre geçmekle de iyi niyetli kabul edilmelerine yasal olanak bulunmadığı- “Direnmeye konu 929 No.lu parselin geldisi olan 243 No.lu parseldeki payın 1968 yılında miras bırakan tarafından oğluna satış suretiyle temlik edildiği, taşınmazın ifraz edilerek anılan davalı tarafından miras bırakanın diğer oğlu davalıya satıldığı ve sonrasında da ifrazlar görerek başka parseller oluştuğu, dava konusu 929 No.lu parselin anılan davalı adına tescil edildiği, diğer parsellerin de dava dışı kişiler adına kaydedildiği; bir kısım davacıların babası tarafından sağlıklarında dava açılmadığı, bu nedenle temliklerden uzun yıllar sonra dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu” görüşünün kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteği, birleştirilen davalar ise; ehliyetsizlik, muris muvazaası, hata ve hile hukuksal nedenlerine dayalı satış vaadi sözleşmesinin iptali istekleri-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmadığı taktirde tenkis isteği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil isteği-
Uyuşmazlıkta murisin maliki olduğu tek taşınmazını ( ½ payı ) satış suretiyle kızı olan davalıya satış yolu ile temlik ettiği, davalı tarafından çekişmeli taşınmazın satış bedelinin murise verildiğinin ispatlanamadığı, her ne kadar davalı vekili yargılama sırasında çekişmeli taşınmazın temlikinden önce 13.000.000.000 ETL satış bedelinin murise verildiğini ve bu nedenle murisin 10/02/2013 tarihli senedi davalıya verdiğini iddia etmiş ise de; davalı tarafından sunulan delil dilekçesinde anılan senede dayanılmadığı gibi davacı tarafça yeni sürülen delilin de kabul edilmediği, ayrıca davalı tanıklarından alınan beyanlarında, davalının satış bedelinin 3.150,00 TL’sinin babalarına ödediğini beyan ettikleri, satış bedelinin ödenmesi hususunda davalı vekili ile davalı tanık beyanları arasında da çelişki olduğu, davacı tanıklarının alınan beyanlarında ise; davacıya bakıcının baktığını, üç ayda bir yaşlılık aylığı aldığını beyan ettikleri, murisin temlik tarihindeki yaşı ve geçim durumu nazara alındığında mal satmayı gerektirecek bir ihtiyacının bulunmadığı, ayrıca çekişmeli taşınmazın satış bedeli ile keşfen belirlenen sözleşme tarihindeki gerçek değeri arasında da fark bulunduğu dosya kapsamından anlaşıldığından miras bırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğu sonucuna varıldığı ve bu durumda davacı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Tapuda bağış olarak gösterilen taşınmazların 1.4.1974 T. ve 1/2 sayılı İçt. Bir. K. kapsamı dışında kalacağı ve muvazaa davasına konu olamayacağı–
Miras bırakandan muvazaalı işlem (satış) ile taşınmazı almış olan kişiden, kötüniyetle aynı taşınmazı satın almış olan alıcının iktisabının korunmayacağı -
Tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olmasının iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmeyeceği, bu durumda mahkemece yapılacak işin, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanınmak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibaret olacağı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteklerine-
Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırma kastından söz edilmeyeceği- Miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalı ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa miras bırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, akit tarihinde miras bırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde muvazaa iddiasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada ispat yükünün davacıda olduğu- Davacı tanık bildirmeyeceğini ifade etmiş, nitekim tanık da bildirmemiş, davalı tanıkları ise temlikin muvazaalı olmadığını beyan etmiş olup muvazaa iddiası davacılar tarafından kanıtlanamadığından ve bedeller arasındaki oransızlık tek başına muvazaanın kanıtı olmadığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Nakden düzenlenen senette, ihdas nedeninin davalı tarafından değiştirilmemiş olması halinde, senede karşı addianın ancak senetle ispat edilebileceği, bu konuda kambiyo hukukunun temel prensiplerine göre tanık dinlenemeyeceği-
Mahkemece nispi karar ve ilam harcına hükmedilmeyip maktu harç alınmasına karar verilmesi doğru değilse de bu hususun yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği- Harç konusunun kamu düzeni ile ilgili olmasından dolayı temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın resen gözetileceği-
Mahkemece, davalıların hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazlarının olmadığı kabul edilmiş ise de, davalıların cevap dilekçesinde hak düşürücü süre savunmasında bulundukları açık olup, davalıların tenkis isteği ve hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açıldığı savunması bakımından uygun bir inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescile ilişkin davada, davacılar tenkis isteğinde de bulunmuş olup, mahkeme tarafından tenkis isteği yönünden bir inceleme yapılmadığı gibi karar yerinde de tenkis isteği yönünden bir hükmün kurulmadığı, bununla birlikte dava başlangıçta 11 parça taşınmazla ilgili olarak açılmış ise de bir kısım taşınmazlar yönünden tefrik edilerek ayrı esasa kaydedildiği; bu nedenle miras bırakanın iradesinin saptanması açısından davaların birlikte görülmesi gerekeceği-
El birliği mülkiyetinin geçerli olduğu terekeye iade istekli davalarda terekeye temsilci atanması durumunda, mirasçıların davadaki sıfatlarının sona ereceği ve davayı takip etme yetkisinin tereke temsilcisine ait olacağı-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu- Söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemekte olduğu; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği- Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Ortak mirasbırakan babaları ...'nın 165 ada 21 parseldeki 8 nolu bağımsız blümünü 24.11.2000 tarihinde satış göstermek suretiyle davalı oğluna devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payı oranında iptal ve tescile-
Tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, murisin başka taşınmazlarının bulunup bulunmadığı, satış ihtiyacı olup olmadığı ve taraflarla olan beşeri ilişkileri üzerinde durularak, davalıların alım güçleri hususunda yeterli araştırma yapılması gerekeceği-
Muris muvazaası iddiasına dayalı dava kural olarak herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı kalmaksızın her zaman açılabileceğinden, muvazaalı işlemin üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra davanın açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde değerlendirilmeyeceği-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve miras payı oranında tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkin olup,satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağının kuşkusuz olduğu, semenin bir başka ifadeyle malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emek de olabileceğinin kabul edilmesi gerekeceği- Miras bırakanın davalıya yapmış olduğu temliklerle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı, bu amaçla temliklerin gerçekleştirilmediği, minnet duygusuyla hareket ettiği, mal kaçırmayı amaçlasa idi davacı kızına da yer vermeyeceğinin kuşkusuz olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Ölümle kişilik son bulduğundan, ölü kişi adına tescil kararı verilemeyeceği- Mirasbırakan babasının dava konusu taşınmazlarını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı torununa satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteminde bulunulmuş ve yargılama sırasında davacının ölümü ile bir kişi dışındaki mirasçılar davaya dahil edilmiş olduğundan, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine TMK. mad. 640 uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekeceği-
Yasa veya elbirliği mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmelerinin zorunlu olduğu- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkin açılan asıl ve birleşen davada, birleşen davanın mirasbırakan adına tescil istekli olarak açıldığı, mirasbırakanın dava dışı mirasçılarının bulunduğundan, davaya katılmayan mirasçıların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK. mad. 640 uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği-
Muris muvazaasına ilişkin uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi için, miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği- Özellikle davanın kabulü halinde mirasçı sıfatı ile çekişmeli taşınmazda pay sahibi olabilecek dava dışı mirasçılardan mirasbırakanın oğlu beyanından çekişmeli taşınmazın davalı tarafından bedeli ödenerek satın alındığı dolayısıyla temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı anlaşıldığından, HMK. mad. 190. ve TMK. mad. 6. uyarınca davacının muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna varılması gerektiği-
İkrah ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile miras payları oranında mirasçılar adlarına tescil isteğine ilişkin açılan davada, TMK. mad. 701-703 düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı olmayıp mülkiyetin bir bütün olarak ortaklardan tümüne ait olduğu- Uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne varki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği(TMK. mad. 702)- Mirasbırakanın davacı H.A. ile davalı N. dışında mirasçısı olan ve davaya dahil edilen mirasçılardan Şeref'in, dahili dava dilekçesi tebliğ edildikten sonra davanın reddini savunduğu gözetilerek terekeye TMK. mad. 640 uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi gerektiği- Davacının 1021 parsel sayılı taşınmazı için ikrah, 652 parsel sayılı taşınmaz için ise muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğinde bulunduğu halde mahkemece, 1021 parsel sayılı taşınmaz için hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek muris muvazaası yönünden değerlendirme yapılarak sonuca gidilmiş olmasının doğru olmadığı- Mirasbırakan H.Ü.'ın ölüm tarihi itibariyle terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve davaya dahil edilen mirasçı Şeref'in davaya muvafakat etmediği gözetilerek miras şirketine TMK. mad. 640 uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru olmadığı gibi 1021 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki davada ikrah hukuksal nedenine dayanıldığı halde hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi de isabetsiz olduğu- Her davalı için ayrı hukuksal nedene dayanılarak dava açıldığından davalılar yararına ayrı ayrı vekâlet ücretinin takdir edilmesi gerektiği-
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir... Tanık beyanlarına göre ekonomik durumu iyi olan mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının olmadığı, taşınmaz satmayıp aldığı, temliklerin yalnız erkek çocuklara yapıldığı, mirasbırakanın son yıllarında hastalandığı öncesinde bakım ihtiyacının bulunmadığı, temlik tarihinde davalının yaşının küçük olduğu, ... sayılı taşınmaz bakımından mahkemenin kabulünün aksine davalının bakım savunmasında bulunmadığı, mirasbırakanın .... taşınmazlarını davalılara temlikinin kız çocuklarından mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, davalıların temlikinin muvazaalı olduğunu bilebilecek konumda bulundukları-
Tapu iptal ve tescil davasının taşınmazın aynına ilişkin olduğu, birden fazla taşınmazdan birinin bulunduğu yerde dava açılmasının mümkün olduğu, bu konudaki seçimlik hakkın davacıya bırakıldığı, yetki kuralının kamu düzenine ilişkin ve kesin olup mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekeceği-
Muvazaalı işlemin iptali davasına konu taşınmazla ilgili olarak davalılar arasında görülen inançlı işlem nedeni ile tapu iptali ve tescili davasının reddedildiği ancak bozulduğu ve henüz kesinleşmediği anlaşıldığından, bu davanın "bekletici mesele" yapılarak kesinleşen sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Davacının, tazminat davası ile elde edebileceği alacağının tahsilini sağlamak amacıyla muvazaalı taşınmaz satışının iptaline yönelik dava açmasında hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekeceği, ve davacının iddiasını kanıtlaması halinde -iddianın, taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek- İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak "iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi" yönünden hüküm kurulması gerektiği, "tapunun iptali ile borçlu adına tesciline" karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Miras bırakanın ekonomik durumunun iyi olup, herhangi bir taşınmazı satmaya ihtiyacının bulunmaması, çekişmeli tarla vasıflı yerinin bir kısım payını davalıya temlik etmesi, çekişmeli yer içinde davalı ile dava dışı oğlunun evlerinin bulunması gibi sebepler; dava konusu satış işleminin, davacı olan mirasçıları miras hakkından yoksun bırakmak ve gerçekteki bağış isteğini gizlemek için yapıldığını kabul için yeterli ol- duğu -
Mirasbırakanın, mirasçılarından mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgu ortaya konulmadığı gibi, davalı tarafından dosyaya ibraz edilen 28.05.1975 tarihli ve taahhütname başlıklı belgeden tüm mirasçıların satıştan haberdar olduğu ve çekişmeli temlike itirazlarının olmadığının anlaşıldığı, davalı tanığı olarak dinlenen diğer mirasçılar Y. ile C.’in de anılan belgede belirtilen olguyu doğruladıkları, mirasbırakanın taşınmazdaki 1/2 payını uhdesinde bıraktığı hususları yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu söyleyebilme imkanı olmadığı-
Kural olarak, ölünceye kadar bakım sözleşmesine dayalı bir temlikin muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesinin her zaman mümkün olduğu- Bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse, bu takdirde akdin ivazlı olduğundan söz edilemeyeği ve akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılacağı- Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekeceği-
Tanığın mirasbırakanın çocuğu olmadığı için yaşılığında kendisine bakmaları için dava konusu taşınmazı davalılara devrettiği beynında bulunduğu, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı oduğu ve tanığın bu beyanı ve açıklanan olgular kararda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin, terekeden veya mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı, bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği, murisin taşınmazlarını satmak suretiyle hayatını idame ettirdiğinin anlaşıldığı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteği-
Hukuki dinlenilme hakkının açıklama ve ispat hakkını da içerdiği- Mahkemece her iki taraftan da üçer tanık dinleneceği belirtilerek tanık sayısına sınırlama getirilmiş ve bu nedenle davacı taraf dinlenen tanıklarının birinden vazgeçmiş, davalı tarafın bildirdiği tanıkların da bir kısmı dinlenmemiş olup mirasbırakanın dava konusu taşınmazlar dışında başkaca mal varlığı bulunup bulunmadığı üzerinde de durulmamış olduğu, taraflardan da bilgi alınmak suretiyle mirasbırakanın başkaca mal varlığı bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa kayıtlarının dosyaya getirtilmesi; öte yandan, davalı tarafça bildirilen tüm tanıkların dinlenmeleri yönünde HMK'nın 243. maddesi uyarınca işlem yapılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bir kısım davalı tanıkları dinlenilmeksizin savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Uyuşmazlığın sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu; gizlenen gerçek irade ve amacın tespitinin ve aydınlığa kavuşturulmasının genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin de büyük önem taşıdığı; bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığının, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki farkın, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunlu olduğu; hal böyle olunca, işin esası bakımından ilgili ilkeler çerçevesinde araştırma yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Miras bırakanın, bakılma gereksinimini karşılamak için çocuğu ile ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapabileceği, sırf «mirasçılık ilişkisi» nedeniyle muvazaa iddiasının kabul edilemeyeceği -
"Muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu- Muris tarafından bizzat dava dışı K. A.Ş'ye yapılan satışın muvazaalı olması halinde şirketten edinen davalı 2. el konumunda olup, miras bırakanın oğlu olduğu, bir başka ifadeyle muvazaalı işlemi bilen ve bilmesi gerekli olan konumda bulunduğu,iyiniyetli alıcı olarak kabul edilemeyeceği ve Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı-
Tefhim edilen ve duruşma tutanağına geçirilen hüküm sonucu ile gerekçeli karar arasındaki aykırılıkların tek başına bozma sebebi olacağı-
Davacı miras payı oranında tescil talep ettiği halde, istek aşılarak dava dışı mirasçılara da pay verilmesi suretiyle tescile hükmedilmiş olmasının doğru olmadığı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis istemine ilişkin davada, davacı tarafından isimleri bildirilen tanıklar dinlenmeden sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu- Asıl dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası olup davaya konu taşınmaz hakkında ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm uygulaması ya da kamulaştırma işlemi bulunmadığından, tespit davası açılmasında güncel hukuki yarar bulunduğundan söz edilemeyeceği- Asıl davada davalı olan tarafa, tespit davasını açması için süre verilmesinin hatalı olduğu (HMK. mad. 24/2)-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil aracın trafik kaydının iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, elbirliği mülkiyetin söz konusu olduğu, davacı dışında miras bırakan ile müşterek evlat edindikleri H.Ö.'ün davada yer almadığı, davaya katılmayan ortağın olurunun alınması, davaya katılımının sağlanması ya da miras şirketine Medeni Kanunu'nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerekeceği-
Miras bırakanın A.'in, çekişme konusu taşınmazlara ilişkin olarak yapmış olduğu temlikin bağış niteliğinde olduğunun kabul edilmesinin gerekeceği, böylesi bir işlemin de ancak, koşulların varlığı halinde TMK'nun 560. ila 571. maddeleri arasında düzenlenen tenkis davasına konu olabileceği- mk560-571-565
Davalının çekişmeli taşınmazda bazı iyileştirmeler ve imalatlar yaptığı yönündeki savunması tanıklarca doğrulanmıştır. Bu durumda, davalı tarafından yapılan iyileştirmeler ve imalatlardan önceki hâli gözetilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın getirebileceği ecrimisilin belirlenmesi, buna göre ecrimisil isteği yönünden davalı hakkında bir hüküm kurulması gerekirken bu husus gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Tarafların ortak murisi tarafından davalı oğluna satış suretiyle yapılan temlikin gerçekte diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığı- Kanser tedavisi gören ve beş yıl boyunca cezaevinde kalan ve ölmeden önceki son dört yılını felçli olarak geçiren murisin diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla değil de davalı oğlunun gerek kendisi gerekse eşine o güne kadar sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu ve yine ileride de bakacağı düşüncesiyle temlikte bulunduğunu gösterdiğinden ve temlik tarihinden sonra da muris ve eşine davalının baktığı anlaşıldığından, bakım savunmasında bulunan davalının, son dört yılını felçli olarak geçiren babasına sağladığı bakımın normal bir bakım olarak kabul edilemeyeceği, özel bir bakım ve destek sağladığı, böyle olunca eldeki davada davalının bu hizmetinin semen olarak değerlendirilmesinin hukuka uygun düşeceğinden, yapılan temlikin ivazlı olduğunun da kabulü gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine-
kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanağının bulunmadığı; kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nin 294/4'ün buyurucu nitelikteki hükmüne de aykırı bir durum oluşturacağı -
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil mümkün olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkin davada, çekişme konusu taşınmazların öncesinde tapusuz ve mirasbırakana ait olduğu, onun tarafından bağışlanması ve davalının zilyetliği sebebiyle kadastro tespitinin davalı adına yapılarak kesinleşmesi ile çap kaydının oluştuğunun sabit olduğu-Muris tarafından yapılan tasarruf, mülkiyeti davalıya geçiren işlemlerden ise böylesi bir durumda muris muvazaasına ilişkin iddianın dinlenemeyeceği, koşullarının varlığı halinde Türk Medeni Kanunu'nun 560 ila 571. maddelerinde öngörülen tenkis davasına konu edilebileceği-
Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğinde ki muris muvazaası ve elatmanın önlenmesi gibi davaların dışında ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması vs. gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca, mirasçılardan bir tanesinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçılarının davada muvafakatlarının sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği-
Yargılamanın iadesi talebinin ayrı bir dava olup harca tabi olduğu- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak önceden görülüp kesinleşen karara karşı yargılamanın iadesi yoluna başvurulduğuna göre uyuşmazlığın, taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu, konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün olduğu ve davanın nispi harca tabi tutulması gerektiği- Harçlar Yasası' nın harcın alınmasını veya tamamlattırılmasını yanların isteklerine bırakmadığı, bu yönün mahkemece kendiliğinden gözetileceğini hükme bağladığı; Harçlar Yasası’nın buyurucu nitelikteki 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağının öngörüldüğü-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 634, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemi-
Mirasbırakanın ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için sözleşme tarihinde mirasbırakanın yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi hususların dikkate alınması gerekmekle; davacı kızının kaçarak evlenmiş olması, murisin davalı oğullarıyla aynı avluda yaşaması, tapuda muris adına kayıtlı başka taşınmazın bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde murisin asıl iradesinin kendisine baktırmak olmayıp davacı kızından mal kaçırmak olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Hüküm altına alınması gereken nispi karar harcının, keşfen belirlenen toplam değerden, davacıların miras payına (4/5) isabet eden dava değeri üzerinden hesaplanması ve kendisini vekil ile temsil ettiren davacıların keşfen belirlenen değer üzerinden harç ikmali yapmadığı gözetilerek, harçlandırılan miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile taşınmazların tamamının toplam değeri üzerinden fazla harç ve avukatlık parasına hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Miras bırakan babası A. Yakar’ın 891 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu M.’e, 892 parsel sayılı taşınmazını ise diğer oğlu M.’ya satış suretiyle temlik ettiğini yapılan işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal ve tescile-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemi-
Tapu iptali-tescil olmazsa tenkis isteği-
Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği- Davacıların ara maliklerin iyiniyet durumlarını değerlendirerek bedel isteğine yönelik eldeki davayı açtıkları, mahkemece ön inceleme duruşmasında taraf delilleri henüz toplanmadan sonuca gidildiği anlaşılmakla, davacıların isteğinin "bedel"e ilişkin olduğu gözetilerek, bu isteğin değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre "muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı taşınmaz bedelinin tahsili'ne ilişkin davada, bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Tapu iptal ve tescil istekli davaların mutlaka kayıt maliklerine yöneltilmesi gerekeceği, her ne kadar davada ıslah mümkünse de, bu ıslah, usulünce açılmış davalar için öngörüldüğünden, kayıt malikine karşı açılmayan davanın ıslahı da mümkün olmayacağından, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davalarında, uyuşmazlığın sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi için, miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer vermeyecek biçimde ortaya çıkarılmasının gerekeceği–
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteği-
Miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoşgörü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa, mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı olmadığından; 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İ.ları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Davacıların, TMK' nun 506. maddesi kapsamında saklı pay sahibi olarak sayılan kişilerden olmayıp mirasbırakanın çocuksuz ölümü sebebiyle kanuni mirasçı durumunda oldukları, mirasbırakanın mal kaçırma iradesi bulunsa idi davacıların hukuki konumları gözetilerek temlikin satış yoluyla değil, bağış şeklinde gerçekleştirilmesinin gerekeceği, böylesi bir durumda da, davacıların tenkis davası açma haklarının bulunmayacağında kuşku olmadığı, her ne kadar, bedeller arasında fark var ise de, bu hususun başlı başına muvazaa olgusunun varlığını göstermeyeceği, kaldı ki, tüm dosya kapsamından 25 yıl süreyle birlikte yaşadığı davalının murisine minnet duygularıyla yapılmış bir temlik olduğu, öyle ise, bu taşınmaz hakkındaki davanın da reddine karar verilmesi gerekeceği-
Taşınmazın resmî akitteki değeri ile gerçek değeri arasında fark bulunmakta ise de salt bedeller arasındaki oransızlık muvazaanın varlığı için yeterli delil olmadığı gibi terekesinde başka taşınmazları bulunan mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket etmesi hâlinde bu taşınmazları da temlik edebileceği hâlde etmediği gözetildiğinde, dava konusu taşınmazın temlikinin muvazaalı olmadığının kabulünü gerektirdiği- temlik tarihinden sonra yatağa bağımlı halde yaşayan kayınpederine normal bir bakımın ötesinde bakım ve destek sağlayan davalının bu aşırı hizmetinin semen olarak değerlendirilmesi hukuka uygun düşeceğinden, böyle bir durumda yapılan temlikin ivazlı olduğunun kabulü gerektirdiği-
«Aynı sözleşmenin -diğer mirasçılar tarafından açılan muris muvazaası davası sonucunda- muvazaalı olduğuna» dair mahkemece ve-rilmiş ve kesinleşmiş olan kararın, bu davada da, kesin delil oluşturacağı-
Davacının muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasında, davacının davasını kamilen ıslah ettiğine göre tebdil ettiği sebebe göre harcını ikmal etmesi gerekeceği-
Elbirliği ( iştirak ) halinde mülkiyete, tbir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği-
Taraflar dilekçelerinde tanık deliline dayandıkları halde mahkemece ön inceleme duruşmasında tanıklarını ve diğer delillerini bildirmeleri hatırlatılıp, davanın esasına girilerek, gösterdikleri veya gösterecekleri deliller toplanıp, tanıkları dinlendikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Miras bırakanın bizzat bedelini ödeyerek üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazın tapu kaydını, yarar sağlamak istediği kişi adına yazdırarak gizli bağış yapması halinde, “muris muvazaası nedeniyle” tapunun iptaline karar verilemeyeceği-
Kadastro tespitine itiraz istemi-
Davaya konu 1 nolu parseldeki binanın kendi katkılarıyla yapıldığını, mirasbırakan annesi R.a'nın taşınmazdaki 1/2 payını vekil kıldığı gelini S. vasıtasıyla davalı oğluna temlik ettiğini; vekaletname tarihinde mirasbırakanın hukuki ehliyeti bulunmadığını, ayrıca temlikin mirastan mal kaçırma amacıyla muvazaalı biçimde yapıldığını ileri sürerek tapu iptali-tescile-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal olmadığı takdirde tenkis isteği-
Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesiyle, bakım alacaklısının, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına gireceği- Bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunmasının zorunlu olmadığı, bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamayacağı, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesinin her zaman mümkün olduğu, böyle bir iddia karşısında, tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanması, bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse, bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemeyeceği; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılacağı-Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile miras payı oranında tescil ve tazminat; birleştirilen davalar ise muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tazminat istekleri-
Temlikin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla değil, murisin kızının borçlarının ödenmesi niyetiyle yapıldığı bildirilmiş ise, muvazaalı temlik yapıldığından söz etme olanağı olmadığı-
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağının (MK.564) araştırılması; bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmesinin gerekeceği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği-Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de TMK 706, TBK 237. ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Muris muvazaasına dayalı miras payı oranında iptal ve tescil isteğine ilişkin davada, dinlenen davacı tanıkları "mirasbırakanın ilk eşinden olma çocuklarından mal kaçırmasını gerektirir" somut bir bilgi ortaya koymamış, aksine "dairelerden bir kısmını satarak erkek evlatlarına da ev yaptırdığını" bildirmiş, davalı tanıkları ise; "davalının çekişme konusu bağımsız bölümü bedeli ile satın aldığını, bedelin bir kısmını peşin, bir kısmını taksitler halinde ödediğini" bildirmiş olduklarından, mirasbırakanın temliki mal kaçırma amacıyla yaptığı iddiasının kanıtlanmamış olduğu-
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parasının, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre belirleneceği, sonraki dönemler için ecrimisil değerinin ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edileceği-
«Muris muvazaası» ile «tenkis davası»nın kademeli olarak açılması halinde de, yetkili mahkemenin, miras bırakanın son ikametgahının bulunduğu mahkeme olduğu -
Mahkemece dinlenilen ve davanın kabulünde menfaati olan taraflar ile kardeş olan tanıkların beyanları ile murisin banka hesabına yatırılan para nazara alındığında miras bırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği kabul edilmesinin gerekeceği-
Dava dilekçesi içeriğinden davada, ehliyetsizlik hukuki sebebi yanında, muvazaa hukuksal nedenine de dayanıldığı anlaşıldığına göre, hukuki ehliyetin kamu düzeni ile ilgili olması sebebiyle mahkemece kendiliğinden gözetilerek, öncelikle inceleme yapılması gerekeceği-Medeni Kanununun 15. maddesinde ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyiniyetli olmasının o işlemi geçerli kılmayacağı-
Her ne kadar mahkemece mahalli bilirkişi beyanları hükme esas alınmış ise de kamu düzenini ilgilendirmeyen ve tanıkla ispatı gereken bir hususun mahalli bilirkişi beyanı ile kanıtlanmasının olanaksız olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteği-
Hakimin doğru sicil oluşturma yükümlülüğü gözetildiğinde taşınmazların yasalara uygun olarak geometrik yapılarına uygun bir şekilde oluşturulması gerektiği- Bilirkişi raporuna göre taşınmazın mevcut haliyle ifrazının mümkün olup olmadığı hususunda taşınmazın bulunduğu yer de gözetilerek, ilgili birimden görüş alınması, gelecek cevaba göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetli olmadığı-
"Muvazaa" nedenine dayalı tapu iptali-tescil davalarında harç ve vekalet ücreti–
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemekte olduğu; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği-
Tapusuz taşınmazlar üzerindeki zilyedlikten ibaret olan hakkın devrine ilişkin gizli sözleşme hiç bir şekil şartına bağlı olmadığından geçerli olduğu, bu nedenle tapusuz taşınmazın muvazaalı şekilde bağış yoluyla devir ve teslim edildiğine yönelik iptal davasının yasal dayanağı bulunmadığı-
Muvazaanın bedelde değil satış sözleşmesinde olduğunun saptanması halinde, muvazaa nedeniyle tapunun iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra gelmesi halinde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağının (TMK. mad. 564) araştırılması, araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmesi, tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünemezse, TMK. 564. maddesindeki tercih hakkının gündeme geleceği, o zaman davalıdan tercihinin sorulması ve 11.11.1994 günlü 4/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değerinin belirlenmesi ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak nakdin ödetilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Taksim sözleşmesinin, terekenin tümünü kapsamasının gerekmediği–
Muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı tapu iptal, pay oranında tescil istemi-
Davanın, murise ait olup muvazaalı devredilen hisselere yönelik olduğu gözetilmek suretiyle, davalılara ait olup ayrıştırılan hisselerden; öncesi murise ait olmayıp, davalıların doğrudan üçüncü kişilerden devraldıkları hisselerin iptale tabi olmadığı göz önünde tutularak varılacak sonuca göre karar verilmesinin gerekeceği-
İşlem tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 s. TTK. mad. 520 uyarınca, limited şirket hisse devrinin geçerli olmasının resmi biçim koşuluna bağlı bulunduğu- Mirasçı, murisin yaptığı sözleşmenin tarafı olmadığından, sözleşmenin muvazaalı olarak yapıldığı iddiasının her türlü delille kanıtlanabileceği, özellikle, resmi sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı devrinde TBK'nun 19. maddesinin uygulanabileceği ve muvazaa iddiasının araştırılacağı- Şirket hisselerinin devri yönünden, TBK'nun 19. maddesi ve 6762 s. TTK'nun 520. maddeleri kapsamında değerlendirme yapılıp karar verilmesi gerekirken, muris muvazaası kapsamında değerlendirilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu- Birleştirilen davalarda, her bir dava hakkında harç, yargılama masrafı ve vekalet ücreti bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği-
İlam, muris muvazaası nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davası sonunda fiili imkansızlık nedeniyle bedelin tahsiline dair verilen karar olup, karar kesinleşmeden takibe konulamayacağı-
Ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu olduğu; M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirdiği; ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği-
Taşınmazın aynı ile ilgili davalarda, çekişmenin birden fazla taşınmazla ilgili olması halinde 6100 sayılı HMK'nın 12/3.maddesi hükmü uyarınca taşınmazlardan herhangi birinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olması gerektiği-
Tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak işin, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkân tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmak olacağı-
Murisin ölünceye kadar bakma akdiyle davacı oğullarına devrettiği, devre konu taşınmazların murisin mal varlığının % 58’ine tekabül ettiği, makul oranın aşıldığı, murisin sözleşmeyi yapmakta haklı bir nedeninin olmadığı, eşi sağ olan murisin ihtiyaçlarını ölene kadar eşinin karşıladığı, ölünceye kadar bakma akdi ve parsellerin satış suretiyle devrinin aynı gün yapılmasının ölünceye kadar bakma akdinin ruhuna aykırı olduğu, murisin sağlığında hak dengesini gözeten tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmadığı, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı tapuda devir ve noterde ölünceye kadar bakma akdi yapıldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptali-tescil davasının reddi, birleşen muris muvazaası nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile mirasçılar adına tesciline ilişkin davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-
Eldeki davada, karar başlığında birleştirilen davanın gösterilmemesi doğru olmadığı gibi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK'nun) 297/2. maddesi gözetilerek her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesinin de doğru olmadığı-
"Muris muvazaası" nın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği-
Mirasbırakan A.muttalip'in maliki olduğu 1687 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 1/4 payını davalı kızı Hakime'ye, 1/4 payını davalı oğlu B.'a, 1/4 payını davalı oğlu S.'ye satış suretiyle devrettiğini, işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu, işlem tarihinde murisin taşınmazını satma ihtiyacının bulunmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde bedelinin tahsiline-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davada, muvazaa iddiaları hakkında araştırma yapılması, davalıların ismini bildirdiği tanıkların dinlenmesi, murisin gerçek iradesinin ve amacının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemi-
Hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, temlik tarihinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesi'nden rapor alınması, murisin ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı isteğin değerlendirilmesi, yok eğer, temlik tarihinde murisin ehliyetsiz olduğunun anlaşılması halinde, terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 702/4 maddesi hükmünün eldeki istek bakımından uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek ehliyetsizlik sebebiyle pay oranında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Türk Medeni Kanununun 506. maddesinde; saklı payın altsoy için yasal miras payının yarısı, sağ kalan eş için, yasalmiras payının dörtte üçü olacağı düzenlendiği, terekenin aktifi, mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardan oluşacağı- Terekenin pasifi ise, mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık, 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderlerden oluşacağı, aktiften belirtilen borçlar indirilerek net tereke tespit edilmeli ve saklı pay miktarı bu değer üzerinden belirlenmesi gerekeceği-
Muris adına tapuda ferağ verildikten kısa bir süre sonra davalıya satıldığı, keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre ise akit tarihindeki gerçek değerin çok yakın olduğu; muris adına kayıtlı geride arsa ve bağımsız bölüm nitelikli taşnmazlar bulunduğu, dava dışı mirasçının tanık olarak alınan beyanında, ‘taşınmazın kamulaştırma bedelinin muris tarafından harcandığını, daha sonra kamulaştırmadan vazgeçilmesi nedeniyle murisin parasının bulunmadığını ve mirasçılara satın alması için teklif ettiğini, davacılar ve kendisi tarafından kabul edilmeyince davalının bedelini Hazineye ödeyerek satın aldığını’ söyleyerek davalının savunmasını doğrulamış olduğu görüldüğünden, mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığının ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediğinin kabul edilmesinin gerekeceği, hal böyle olunca, açılan davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğinde, tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanması, varsa miras bırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları ve reçetelerin istenmesi, tüm bu dosyaların Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek akit tarihinde miras bırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması ve miras bırakanın ehliyetli olduğunun saptanması halinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı isteğin değerlendirilmesi gerekeceği–
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine-
Mirasbırakanlarından intikal ederek paydaşı olduğu 810 ada 19 ve 20 parsel sayılı taşınmazların üzerinde iki katlı bina bulunduğunu, yapının üst katının, diğer paydaş davalı R. tarafından, alt katının ise R.'in oğlu davalı S. tarafından kullanıldığını, taşınmazlardan kendisinin faydalanamadığını ileri sürerek ecrimisile-
Son kayıt malikinin iyiniyetli olmadığının saptanması halinde 1791 parsel sayılı taşınmaz bakımından tapu iptal ve tescil isteminin kabul edilmesi gerektiği-
Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği- Somut olayda ise murisin başka taşınmazları ve bankada parası olup satış ihtiyacının bulunmadığı, satış bedeli ile gerçek bedeller arasında açık fark olduğu, dosya kapsamı ve tanık beyanları ile murisin tüm mirasçılarını kapsar biçimde bir paylaştırma yaptığından söz edilemeyeceği sabit olduğundan davanın kabulü gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve mirasçılar adına tescil isteğine ilişkin davada, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olduğundan, davaya katılmayan ortakların davaya olurlarının alınması yada miras şirketine TMK.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği-
Taşınmazın aynına ilişkin birden fazla taşınmazla ilgili davaların taşınmazlardan birinin bulunduğu yerde açılabileceği-
Hiç kimsenin kendi muvazaasına dayanarak hak elde edemeyeceği, davacının kendi muvazaasının sonuçlarından yararlanmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu-
Ehliyetsizlik iddiası yönünden araştırma yapılmadığı ve Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmadan sonuca gidimesinin hatalı olduğu- Mirasbırakanların temlik tarihinde hukuki işlem ehliyetlerinin bulunup bulunmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınması, mirasbırakanların ehliyetsiz olduğunun tespiti halinde tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi, mirasbırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise dayanılan diğer hukuki neden olan muris muvazaası iddiası bakımından inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği-
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekeceği-
Türk Medeni Yasası'nın 28. maddesi uyarınca, ölümle şahsiyet son bulacağına göre davacı ve mirasçının yargılama sırasında ölmüş oldukları gözetilerek anılan kişilerin mirasçılarının miras payları oranında adlarına tescile karar verilmesi gerekirken ölü kişiler adına tescil hükmü kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, miras bırakanın, hak dengesini gözetecek biçimde bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, paylaştırma olgusu bulunmuyor ise ölünceye kadar bakım akdi ile temlik edilen taşınmazlar yönünden bakım akdine konu taşınmazların değerinin saptanması, değerler arasında orantılama yapılması, böylece murisin mirasçıdan mal kaçırma amacının bulunup bulunmadığının tereddüde mahal bırakmayacak şekilde ortaya konulması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, noksan inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
MK’nun 702/2 maddesinin getirdiği hükmün yargısal uygulamada kısmen yumuşatıldığı, bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edilebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınmasının veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiğinin kabul edildiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, tenkis ve tazminat istekleri- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği- Tüm dosya içeriği ve tanık anlatımları ile birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın mirastan mal kaçırma amacıyla temliki gerçekleştirdiği iddiasının sübuta ermediği, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün ,miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması, bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılması ve sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Muvazaalı işlemin hiçbir hüküm doğurmayacağı ve muvazaa nedeninin ortadan kalkması ya da bir zamanın geçmesi ile görünürdeki batıl işlemin geçerli hale gelmeyeceği-
Davacının, miras bırakanın boşandığı ilk eşinden olma kızı olup, mirasbırakan ile uzun süredir dargın bulundukları, davalının ise murisin üçüncü eşi olduğu, devlet sanatçısı olan miras bırakanın emekli maaşı bulunduğu, mal satmaya ihtiyacının olmadığı, dava konusu taşınmazın davalıya devrinin intifa hakkı ile yükümlü olarak yapıldığı, taşınmazın satış bedeli ile gerçek bedeli arasında fahiş fark bulunduğu, taraflar arasında görülmekte olan tenkis isteğine ilişkin dava dosyası ve tereke tespitine ilişkin dosya kapsamları ile de, murisin üzerinde mal varlığı olmadığı, menkul ve gayrimenkulleri olmak üzere tüm mal varlığını davalıya aktardığı görüldüğünden, miras bırakanın dava konusu taşınmazı temlikteki gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmesi gerektiği-
Tenkis davalarının dinlenebilmesi için öncelikli koşulun; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olması gerekeceği- Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise terekenin(temlik içi-temlik dışı) mahkemece re’sen araştırılması ve murisin ölüm tarihi itibarıyla değerinin parasal olarak tespiti ile mümkün olacağı, tasarruf miktarı aşılmış ise kazandırma işlemindeki objektif ve sübjektif koşulların incelenmesi ile bir karar verilmesi gerekeceği, zira her tasarruf oranını aşan kazandırmanın saklı pay zedeleme kastını taşımayacağı-
Ölünceye kadar bakım akti yapmak suretiyle miras bırakanın, bazı mirasçılarına tüm mal varlığını temlik etmesinin somut olay göz önünde bulundurulduğunda mal kaçırma amacını taşıdığı-
Miras bırakanın ölüm tarihine göre elbirliği ( iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, davada tüm mirasçılar adına tescil istenildiğinden davaya dahil edilen mirasçılardan ikisi davaya muvafakat ederken davalının babası olan iştirakçinin davaya muvafakat etmediği anlaşıldığından; miras şirketine M.K.’nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekeceği-
Murisin çekişme konusu taşınmazın ¾ payını diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı şekilde davalıya temlik ettiği saptanarak davanın kabul edilmesinde bir isabetsizlik olmadığı-
Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığı olacağı; semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp, belirli bir hizmet veya emekte olabileceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve terekeye iade, olmadığı takdirde tenkis isteği- Elbirliği mülkiyetinin geçerli olduğu terekeye iade istekli davalarda terekeye temsilci atanması durumunda, mirasçıların davadaki sıfatlarının sona ereceği ve davayı takip etme yetkisinin tereke temsilcisine ait olacağı- Dava dışı mirasçının davaya muvafakat vermemesi nedeniyle mirasbırakanın terekesine atanan temsilcinin duruşmaya katıldığı, sonraki duruşmalara katılmadığı gibi mazeret de bildirmediği, ayrıca davayı takip eden avukata tereke temsilcisi sıfatıyla vekaletname de vermediği; temsilcinin katılmadığı duruşmalara gelen davalı vekilinin de HMK'nın 150/2. maddesi çerçevesinde, duruşmaya gelmeyen tarafın yokluğunda davaya devam edilmesi yönünde bir talepte bulunmadığı anlaşıldığından, HMK'nın 150. maddesi uyarınca değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Şikayetçilerin icra mahkemesine başvurusunun, kendilerine ait taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılmasına ilişkin olduğu, başvurunun bu haliyle taşınmaz haczine yönelik şikayet olup İİK.nun 16. maddesi uyarınca icra mahkemesince incelenip sonuçlandırılmasının gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davada, olay, 1086 sayılı HUMK.nun yürürlük tarihinde tamamlanmış bulunduğundan 6100 sayılı yasanın 448. maddesi hükmü uyarınca 1086 sayılı yasanın 193. maddesi gereğince yetkisizlik ve görevsizlik kararının kesinleşme tarihinden itibaren yasaca öngörülen 10 günlük süre içerisinde dilekçe verilmesi gerekeceği-
Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda bağlantı var sayılacağı- Muris muvazaasına dayalı davalarda,temlikin yapıldığı tarihte tarafların sosyal ve ekonomik durumları,tarafların beşeri ilişkileri,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, gelenek ve görenekler,olayların olağan akışı,somut olayların her temlik için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğinin yerleşik uygulama olduğu- Aynı gün içinde açılan her iki davada,taraflar ve hukuki neden aynı olmakla birlikte miras bırakanın farklı tarihte ve farklı taşınmazlara ilişkin temlikleri de her devir ayrı bir işlem olup görünürdeki benzerlik veya amaç benzerliğinin birleştirme için yeterli sayılmayacağı-
Muris muvazaası nedenine dayanan tapu iptali ve tescil davala-rında, tereke iştirak halinde bulunsa dahi, davacı mirasçı kendisine karşı işlenen haksız fiile ve kendi hakkına (payına) dayandığından, payı ora-nında tek başına dava açabileceği -
Ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada; dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davada, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayanıldığı; hâl böyle olunca, hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek ve önemine binaen öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa miras bırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek mirasbırakanın vekaletname ve temlik tarihinde hukuki işlem ehliyetine haiz olup olmadığının belirlenmesi, mirasbırakanın ehliyetsiz olduğunun saptanması halinde anılan hukuksal nedene dayalı olarak pay oranında iptal ve tescil istekli dava açılamayacağı gözetilerek davanın bu nedenle reddedilmesi, ehliyetli olduğunun saptanması halinde ise muris muvazaası iddiası değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken anılan hususların gözardı edilerek neticeye gidilmesinin doğru olmaması-
Davadaki iddianın niteliğine göre davanın tereke adına açılmasının gerektiği- Terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olması sebebiyle pay oranında açılan davanın dinlenemeyeceği; mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği- Davalı tarafça dosyaya sunulan davalı ... tarafından mirasbırakanın bankası hesabına yatırılan 20.000 TL bedelli, açıklamasında “... Gayrimenkul satışı ile ilgili teslimat” yazan ve 70.000 TL bedelli dekontlar, davalı .. tarafından davalı ...ın banka hesabına “ipotek borcuna mahsuben” yatırıldığı anlaşılan paralara ilişkin banka dekontları, dava konusu taşınmazın satışı konusunda davalının gazete ve internette verdiği ilanlar ile mirasbırakanın dava dışı çocuklarının mirasbırakanın davalıya yaptığı temlikin "mal kaçırma amaçlı olmadığı" ve "satış parasını da çocukları arasında paylaştırdığına" ilişkin beyanları birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakanın mirastan mal kaçırma kastıyla hareket etmediği ve işlemin gerçek satış olduğu-
Davalının mirasbırakanın ölümünden sonraki tarihte imzalanan sözleşme ile davacının doğmuş haklarından feragat ettiğini iddia ettiği durumda, sözleşme altındaki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığının incelenmesi ve buna göre hüküm kurulması gerektiği-
Dinlenen davacı tanıklarının yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu doğrular net beyanlarının bulunmadığı, hatta davacı tanıklarından birinin "murisin sağlığında davalıyı korumak amacıyla çekişmeli taşınmazı davalıya vermek istediğini söylediğini" beyan ettiği, öte yandan davalı tanıklarının mirasbırakanın, davacılardan oğlunun çocuklarının eğitim masraflarını karşılayabilmek amacıyla çekişmeli taşınmazı bedel karşılığı davalıya sattığını belirttikleri, davalı tanığı olarak dinlenen tarafların kardeşinin de aynı yönde beyanda bulunduğu anlaşıldığı ve mirasbırakanın terekesinde 3 parça daha farklı vasıflarda taşınmazın bulunduğu, mal kaçırma kastı ile hareket etseydi terekesindeki diğer taşınmazları da devredebileceği anlaşıldığından, mirasbırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçılarından mal kaçırma olmadığı, davacıların temlikin muvazaalı yapıldığı iddiasını kanıtlayamadıkları-
Her bir davalı bakımından temlike konu taşınmazların dava dilekçesinde belirlenen ve itiraza uğramayan harçlandırılmış değeri üzerinden ayrı ayrı avukatlık ücreti tayin ve taktir edilmesi ve buna göre ayrı ayrı yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaları, sadece kendilerine temlik edilen taşınmazlar bakımından keşfen belirlenen dava tarihindeki değerleri üzerinden ayrı ayrı karar ve ilam harcı tayin ve takdiri gerekeceği-
Miras bırakan sağlığında hak dengesine uygun ve tüm mirasçıları kapsayan bir, paylaştırma yapmışsa mal kaçırma kastından söz edilemeyeceği-
Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince taktir olunacak vekalet ücretinin yargılama giderleri kapsamında olduğu-
Murisin ölüme bağlı tasarrufları ile ( vasiyetname veya miras mukavelesi şeklindeki ) sağlar arası ( hibe gibi ) tasarruflarının koşullarının varlığı halinde Türk Medeni Kanununun 560 ilâ 571. (565 ila 699) maddelerinde düzenlemesi yapılan tenkis davasına konu olabileceği, oysa somut olayın gerçekleşme tarzı gözetildiğinde tenkis davasının unsurları bulunmadığından muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali - tescil ve tenkis davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı miras payı oranında tapu iptal tescil istemi-
Temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gözetilerek davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
İİK'nın 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davaları ile, Türk Borçlar Kanunun 19. maddesinde düzenlenen muvaza nedenine dayalı iptal davaları birbirinden farklı davalar olup, farklı hükümlere tabi olduğu-Hukuki nitelendirmenin yanlış yapılmasının, davanın taraflarına kazanılmış hak bahşetmeyeceği ve istinaf incelemesinin de, davanın doğru nitelemesine göre yapılması gerekeceği-İlk derece mahkemesince, TBK'nın 19. maddesi gereğince tarafların delilleri toplanıp değerlendirme yapılması gerekirken, davanın, İİK'nın 277. maddesine dayandığı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru bulunmadığı-
Murisin muvazaalı temlikinden sonra evlat edindiği veya evlendiği kişinin yahut sağ doğmuş olmak kaydıyla ana rahmine düşen çocuğun, «muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davası» açabileceği -
Dava konusu bağımsız bölümün miras bırakandan edindikleri ve vekilleri aracılığıyla akitte taraf oldukları gözetildiğinde, miras bırakanın aynı akitteki iradesinin bölünemeyeceği, bu nedenle bağımsız bölümün temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı bir işlem olmadığı, davalıların kayıt maliki oldukları dava konusu edilen her bir bağımsız bölümdeki hisseleri ve miras payları gözetilerek belirlenecek dava değeri üzerinden, her bir davalının ayrı ayrı harç ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerekeceği-
Miras bırakanın, istemediği evlilik yapan mirasçısını (kızını/oğ-lunu) mirasından mahrum etmek amacı ile yaptığı ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaa nedeniyle iptalinin istenebileceği -
Çekişme konusu taşınmazlar yargılama sırasında dava dışı kişiye temlik edilmiş olup mahkemece bu taşınmazlar yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 125. maddesinde değinilen usul kuralına göre bir değerlendirme yapılmasının zorunlu olduğu-
Görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra yasal süre içerisinde davacılardan bir veya birkaçının dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için talepte bulunmamış olmasının, terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olması nedeniyle sonuca etkili olmayacağı, dolayısıyla tüm mirasçıların açılan davaya olurunun alınması yada miras şirketine Türk Medeni Kanununun 640.maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
Somut olayda, miras bırakanın davacıyı vasiyetname düzenlemek suretiyle mirasından ıskat ettiği ve malvarlığının önemli bir kısmını davalılara temlik ettiği, adına kayıtlı başka taşınmaz kalmadığı açık olup, dinlenen tanık beyanları ile anılan bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, temlikin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığı- Asıl dava yönünden, davacı dava ve beyan dilekçelerinde, temyize cevap dilekçesinde açıkça talebinin saklı pay oranında iptal-tescil olduğunu belirtmiş olup, HMK’nun 26. maddesi gözetilmeksizin, talep aşılarak tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı- Birleştirilen dava yönünden ise; davacı mirastan ıskatın iptalini talep etmiş olup, HMK’nın 297/2 maddesi uyarınca olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken değinilen husus üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulmasının da doğru olmadığı-
Ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istekli davaların pay oranında açılamayacağı ancak, bu ilke üçüncü kişilere karşı açılacak davalar için geçerli olup mirasçılar arasında görülen davada miras payı oranında tapu iptal ve tescil talebinde aykırı bir yön bulunmadığı-
Çekişme konusu parseller bakımından miras bırakanın temlik ettiği paylar yönünden davacının miras payı oranında iptal-tescile karar verilmesi gerekirken, taşınmazların tamamı üzerinden hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Çekişmeli taşınmazın davalıya mirasbırakanın ikinci eşine devredilmek üzere temlik edildiği iddia edildiğine göre, bu iddianın aydınlatılmasının gerektiği ve mahkemece bu iddia aydınlatılmadan sonuca gidilmesinin doğru olmadığı- Taraflarca getirilme ilkesi ihlal edilerek re’sen mahalli bilirkişilerden uyuşmazlığın esasına yönelik beyan alınarak, bu beyanların hükme esas alınmasının hatalı olduğu-
Pay oranında açılan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil davalarında, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan, dava değerinin, davayı açan mirasçı veya mirasçıların her birinin payına isabet eden değer olacağı- Temyiz kesinlik sınırı içinde kalması nedeniyle temyiz kabiliyeti bulunmayan kararlar hakkında, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtayca da bir karar verilebileceği-
"Muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olup; miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devrettiği; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği- Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK)706.Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. ve Tapu Kanunu'nun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Miras bırakanın üçüncü kişiden bedelini ödeyerek satın aldığı (gizli bağış) taşınmazı ve davaya konu aracı davalılar adına tescil ettirme işlemlerinde muvazaa olgusuna yer verilemeyeceği, bu neviden temliki işlemlerle ilgili tenkis hükümlerinin nazara alınması gerektiği-
Bozmadan esinlenilerek ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olan hükmün temyizen incelenmesi görevinin Özel Daireye ait olacağı-
Dava konusu taşınmazların miktarı, temlik tarihlerindeki değerleri ve mirasbırakanın terekesindeki oranı gözetildiğinde, mirasbırakana yapılan bakım ve emeğin, devre konu taşınmazlara oranla semen özelliği arz etmesinin mümkün olmadığı, bir çocuğun anne ve babasına karşı göstermesi gereken ahlaki ödev kapsamında kaldığı, bu ödevi aşacak şekilde bir bakımın olmadığı tespit edildiğinden mirasbırakanın yaptığı temlikler ile mirastan mal kaçırma amacı ile hareket ettiği saptanmış olduğu bu nedenle; davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tazminat istekleri-
«Muris muvazaası» nedeniyle açılan iptal davasının olumlu sonuç-lanabilmesinin, muris tarafından yapılan temlikin, davacı mirasçıyı miras hakkından yoksun bırakmak ve ondan mal kaçırmak amacıyla yapıl-mış olduğunun kanıtlanmasına bağlı olduğu -
Fer'i müdahil, hangi tarafın yanında yer almış ise, kararı ancak onunla birlikte temyiz edebileceğinden karar taraflarca temyiz edilmediğinde fer'i müdahilin tek başına hükmü temyiz etme olanağı yoktur; ancak, kararın yalnız fer'i müdahil tarafından temyiz edilmesi halinde temyiz talebini inceleme yetkisinin yerel mahkemenin değil, Yargıtay 'ın ilgili Dairesine ait olacağı-
Davalının işlem tarihinde taşınmaz edinebilecek şekilde gelirinin bulunduğu ve iş güç sahibi olduğu, taşınmaz satış bedelinin ödenmediğine dair mirasbırakanın sağlığında bir iddia ileri sürülmediği gibi, dava dışı mirasçıların ve tanığın beyanlarında özetle, mirasbırakanın eşinin sağlık sorunları nedeniyle tüm evlatlarını toplayarak dava konusu taşınmazları satmak istemesi üzerine davalının bedeli karşılığında taşınmazları satın aldığını, temlikin gerçek satış olduğunu açıkladıklarından ve davanın kabulü halinde mirasçı sıfatıyla taşınmazlarda hak sahibi olabilecek mirasçıların beyanı ve birbirini doğrular, diğer tanık ifadeleri dikkate alındığında, hayatın olağan akışına göre dava konusu işlemin muvazaalı olduğundan söz edilemeyeceğinden tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği kabul edileceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Yapılan işlemin aslında bağış olmasına karşın, tapuda satış biçiminde gerçekleştirildiği ve mirasçılardan mal kaçırma amacı ile temlikte bulunulduğu-
Ehliyetsizlik,hile ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, olmazsa tenkis isteği-
Davacı, kendi payı bakımından istekte bulunmadığına, annesinin payı bakımından muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak dava açmış bulunduğuna göre, iddianın her türlü delille kanıtlanabileceği gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekeceği-
Mahkemenin ilk kararında, altı adet taşınmaz hakkında tenkise ilişkin herhangi bir gerekçe ve hüküm oluşturmamışken, temyize konu kararının gerekçesinde, bozma ilamından esinlenerek, bu ilamda işaret olunan şekilde tenkise ilişkin değerlendirme yapmış, açıkça ilk karardan farklı bir olguya ve hukuki nedene dayalı hüküm oluşturmuş olduğundan kararın direnme olmadığı-
Mirasbırakanın mirasçılardan hiçbirisiyle probleminin olmadığı, dolayısıyla temliki mal kaçırmak amacıyla yaptığı iddiasının kanıtlanamadığı, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Miras bırakan tarafından çekişme konusu taşınmazın torununa yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun belirlenmek ve benimsenmiş ise davacının miras bırakanın kızı olması halinde yasal miras payının 3/16 olduğu ve bu durumda, taşınmazın murisin payına isabet eden bedelinin 3/16'sına hükmedilmesi gerektiği-
Tapusu koca adına çıkarılmış olan dairenin satış bedelinin aralarındaki anlaşma uyarınca karı-koca tarafından birlikte ödenmesi halinde, kadının tapu kaydının 1/2 oranında iptali ile kendi adına tescilini isteyemeyip, sadece tazminat isteyebileceği-
Davalıların birbirini tanıyan akraba ve yakın arkadaş olmaları sebebiyle TMK'nun 1024.maddesi hükmü gereğince muvazaalı işlemi bilen ve bilmesi gerekli konumda bulundukları, bu sebeple aynı yasanın 1023.maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacakları-
Davacının kız çocuğu davalının ise erkek çocuğu olduğu, resmi akitteki değer ile gerçek değer arasında açık ve fahiş fark bulunduğu, taşınmazların satışından elde edilen bedelin murisin eşi adına kayıtlı başka bir taşınmaz için harcandığı yönündeki savunma satış tarihleri ile anılan taşınmazın satın alındığı tarih karşılaştırıldığında samimi bulunmadığı gözetildiğinde davalıya yapılan temlikin bedelsiz olduğunun anlaşıldığı-
Tapu iptal ve tescil isteği-
Somut olayda, murisin, parasını ödeyerek, üçüncü şahıstan yaklaşık 40 yıl önce aldığı taşınmazların sicilinin davalı erkek çocuk adına oluşturulduğunun ileri sürüldüğü, bu iddiaya göre, tapudaki temlikte üçüncü kişi durumundaki murisi, yorum yoluyla, taraf durumuna getirmek suretiyle değinilen inancın uygulama yerinin bulunmadığının kabulünün icap edeceği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu`nun kararlarının ve Dairenin uygulamalarının da bu yönde olduğu-
Temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfetinin davacı tarafa ait olduğu, somut olayda, dinlenen tanık beyanlarından mirasbırakan ile davacılar arasında bir problem yaşanmadığı gibi mirasbırakanın mirasçılardan mal kaçırmasını gerektirecek bir nedenden de söz edilmediği dolayısıyla mirasbırakanın mal kaçırma kastı ve temlikin muvazaalı olduğunun usulünce ispat edilemediği anlaşıldığından, davacıların iddialarının kanıtlanamadığı gözetilerek subut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekeceği-
Ölümle evlatlık ilişkisi sona ereceği için evlat edinenin ölümünden sonra ona kendi mirasbırakanlarından gelen mirasın evlatlık ve alt soyuna geçmeyeceği, davacının mirasbırakana mirasçı olup olmayacağı, dolayısıyla dava açma sıfatının bulunup bulunmadığı hususunun ve hasımsız olarak açılan dava sonucunda elde edilen ve dosyaya ibraz edilen mirasçılık belgesi değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Mirasbırakan babası Beyhan Kuzulu’nun maliki olduğu 653, 657 ve 658 parsel sayılı taşınmazları ara malikler kullanarak, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak satış suretiyle, davalı eşine devrettiğini ileri sürerek, davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras bırakan adına tesciline, taşınmazların üçüncü kişilere devredilmesi halinde bedele-
Muris muvazaasına ilişkin açılan tapu iptal ve tescil davalarının herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın her zaman açılabileceğinin gerek Yargıtay ve gerekse doktrince kabul edilen yerleşik içtihatlardan olduğu, bu isteğe bağlı açılan tazminat davalarında zamanaşımı süresinin başlama tarihinin ise iptal ve tescil isteme hakkının ortadan kalkacağı tarih olacağının da sabit olduğu-
Mirastan doğan iştirak halindeki mülkiyette, ortaklardan birinin ya da birkaçının kendi adına MK.nun 683. maddesi hükmüne dayanarak üçüncü kişilere karşı açtığı elatmanın önlenmesi davalarında, davanın yürütülebilmesi için diğer ortakların onamının (muvafakatının) alınması ya da MK.nun 640.maddesi uyarınca bir mümessil tayin ettirilmesi gerekeceği-
TMK 28. maddesi uyarınca ölmekle kişiliği son bulan miras bırakan adına tescil kararı verilemeyeceği-
Ehliyetsizlik iddiasına dayalı davalar tereke adına açılması gerektiğinden, mirasçılardan bir bölümünün payları oranında açtıkları davanın dinlenilmesine olanak olmadığı-
Akitte gösterilen bedel ile temlik tarihi itibariyle saptanan bedel arasındaki aşırı oransızlığın muvazaayı kanıtlayan diğer bir olgu olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil veya tazminat isteği-
Mirasbırakanı N.e P.’ın maliki olduğu 755 ada 143 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bölümü mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalılara devrettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tapuya tesciline-
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekeceği-
Trafikte kayıtlı araçların, yapıları itibariyle taşınır mal da olsalar mülkiyetlerinin geçişi taşınır ve taşınmazlardan farklı olarak, özel ve kendine özgü bir düzenleme koşuluna bağlanmıştır. Bunun sonucu olarak alıcı ancak satış senedinde belirtilen hukuki neden gereğince (satış ise satış, bağış ise bağış) aracın mülkiyetini kazanabileceği; eğer bu konuda yanlar arasında bir danışıklılık varsa ve gerçekte bağış olan irade satış gibi gösterilmişse, gerçek iradelerin resmi senette birleşmemiş olması nedeniyle mülkiyetin de geçmeyeceği; yanların gerçek iradeleri ile senede yansıyan iradeleri birleşmediğinden, geçerli hukuki bir sonuç ortaya çıkmış sayılmayacak, delillerin imkân vermesi koşulu ile danışıklı bir işlemin varlığının kabul edilmesinin gündeme geleceği- Bu halin de işlemin iptaline neden olacağı-
TMK. mad. 701 ve 703'te düzenlenen mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı olmayıp mülkiyetin bir bütün olarak ortaklardan tümüne ait olduğu- Bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği(TMK. mad. 702)- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve mirasçılar adına payları oranında tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis isteğiyle açılan davada, murisin ölüm tarihi itibarıyle elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, veraset ilamına göre dava dışı mirasçının bulunduğu, davaya katılmayan dava dışı mirasçı A.Ö.'ın davaya olurunun alınması ya da miras şirketine TMK. mad. 640 uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Tapu iptali ve tescil, tenkis davasında, murisin davalı oğulları lehine yaptığı temliki işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, ipotek bedelinin davalılar tarafından ödenmesinin murisin mal kaçırma iradesini ortadan kaldırmayacağı sonuç ve kanaatine varılıldığından, davanın kabul edilmesi gerekeceği-
Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur; ancak semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emekte olabileceği-
‘’Sözleşme‘’ başlıklı belge aslının davalı taraftan ibrazının istenmesi, aslının ibrazı halinde anılan belgedeki imzaların kendilerine ait olup olmadığına ve içeriğine ilişkin davacıların beyanlarının alınması, belirtilen eksiklik yerine getirildikten sonra diğer deliller ile birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu-Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu- Somut olayda ise murisin mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, davacıya verilen bir taşınmaz ya da yapılan bir kazandırma olmadığı, murisin tüm mirasçıları kapsar, hak dengesini gözetir biçimde bir taksim yaptığını, başka bir deyişle mal paylaştırdığını söyleyebilme olanağı olmadığı, murisin çekişme konusu taşınmazlardaki miras payını oğlu davalılar murisine temlikinin, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varıldığı-
Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği- Davalıya mirasbırakan tarafından temlik edildiği beyan edilen taşınmazlara ilişkin tüm kayıtların ve dayanak belgelerinin, dava konusu edilen taşınmazın şirkete geçişi ve şirketten davalıya geçişine ilişkin akitler ile tüm kayıtların ile şirket belgelerinin mercilerinden getirtilmesi, mirasbırakan tarafından düzenlendiği ileri sürülen vasiyetnamenin getirtilerek incelenmesi ve miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların bulunması halinde nitelikleri ve değerleri bakımından uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturularak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği-
- 1. HD. 22.06.2015 T. 9388/9238
- 1. HD. 17.06.2015 T. 7919/9002
- 1. HD. 17.06.2015 T. 4780/9001
- 1. HD. 16.06.2015 T. 298/8985
- 1. HD. 15.06.2015 T. 9261/8830
- 1. HD. 11.06.2015 T. 6738/8792
- 1. HD. 11.06.2015 T. 6630/8723
- 1. HD. 11.06.2015 T. 6738/8732
- 1. HD. 09.06.2015 T. 22277/8541
- 1. HD. 08.06.2015 T. 7214/8473
Muris muvazaası nedeni ile açılan davalarda miras bırakanın asıl irade ve amacının tespitinin zor olması nedeniyle, değerlendirme yapılırken ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu- Somut olayda, tanık beyanlarında, davalıların satış bedeli ile borçlarını ödediklerini, mal kaçırmanın söz konusu olmadığı, davacı tanıklarının muris muvazaasının ispatına yarar bilgileri olmadığı, bir bütün halinde değerlendirildiğinde mirasbırakan tarafından yapılan temliğin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı-
Miras ortaklığına temsilci atanması isteğine ilişkin açılan davada, davacı ve davalıların M.K.'ın mirasçıları olduğu anlaşıldığı, davacı, mirasçılar Ş. ve M. K.. aleyhine muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescili istemli dava açtığı ve bu davada M.K.'ın terekesini temsil etmek üzere terekeye mümessil tayinini talep ettiği- Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davası mirasçılar arasında görülen bir dava olduğundan terekeye temsilci atanmasına gerek bulunmadığından, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı mevcut olmadığı sebebiyle talebin reddine karar verilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteği-
Uyuşmazlık konusu 6429 ada 16 parseldeki 20 numaralı bağımsız mesken 743 sayılı TKM'nin 170. maddesine göre eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde 12.11.1992 tarihinde edinildiğine göre; muris ile davalının evlenme tarihinden alım tarihine kadar taraf gelirlerinin araştırılarak dosya arasına getirtilmeye çalışılması, tesbit edilecek taraf gelirleri, kişisel harcamalar, TKM’nin 152.maddesi, tasarruf edebilecekleri miktarlar ile birlikte davacı yararına, hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi ve 6098 sayılı TBK'nun 50. ve 51. maddelerinin kapsamları gözetilerek dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değeri üzerinden belirlenecek tazminat niteliğinde bir miktar paranın katkı payı alacağı olarak hüküm altına alınması gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteği-
Gerçek bedeli alınmak suretiyle yapılan satışlarda, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla yapıldığından söz edilemeyeceği- Satışa konu edilen bir malın devrinin ise belirli bir bedel karşılığında yapılacağı, ancak, bedelin mutlaka para olması şart olmayıp, belirli bir hizmet, bakım veya emeğin de "semen" olarak kabul edilebileceği- Eşlerin birbirilerine bakıp destek olmaları evlilik birliğinin bir gereği olduğundan, eşin normal bakımın ötesinde özel bir ihtimam ve bakıma muhtaç olduğu, görev sınırının aşıldığı durumlarda yapılan bakım ve hizmetin "semen" olarak değerlendirilmesi gerektiği- Murisin ilk eşinin ölümünden sonra tanıştığı davalı ile aralarında resmi nikah olmasa da bir aile düzeni kurarak öldüğü tarihe kadar birlikte yaşadığı, Birlikte yaşadıkları dönemde muris tarafından davalının geçimi sağlandığı gibi kendisine bir daire satın aldığı, ayrıca davalının ilk eşinden olan çocuklarına maddi destekte bulunarak iş kurmalarına yardımcı olduğu, 2004 yılında başlayan birliktelik sonrasında mirasbırakana prostat kanseri teşhisi konulmuş ise de, murisin uzun süre kimsenin bakımına ihtiyaç duymadan normal yaşamını sürdürdüğü, her türlü işini kendisinin gördüğü, çalışmaya devam ettiği, ölmeden önceki son üç ila yedi aylık dönemde bakıma muhtaç hâle geldiği, yatağa bağımlı olduğu bu dönemde ise murisle sadece davalının değil çocuklarının da ilgilendiği ve kendisine bir yardımcı temin edilerek bakımının yapıldığı anlaşıldığından, davalının fiili evlilik birliğiyle bağlı olduğu murise son günlerinde destek olup ilgilenmesi son derece normal olduğu ve bakıma muhtaç olduğu bu kısa dönemde murise paralı bir bakıcı tutulmasının yanında kızlarının da ilgilendikleri gözetildiğinde, davalı tarafından yapılan bakım ve hizmetin normal bir bakımın ötesinde kabul edilerek, "ivaz" olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı- Mirasbırakanın sosyal güvencesinin bulunduğu ve emekli maaşı aldığı, herhangi bir borcunun olmadığı, çok sayıda taşınmazın sahibi iken bunlardan üç ayrı taşınmazını 2009 ile 2010 yılları içerisinde üçüncü kişilere sattığı, böyle olunca mal varlığı ve geliri bulunan murisin içinde oturduğu evini davalıya satmasını gerektirir makul bir sebebin ve ihtiyacının söz konusu olmadığı, davalı tarafından yapıldığı ileri sürülen ödemelere dair bir belge sunulmadığı gibi ölümünden önce dava konusu taşınmaz dışında çok sayıda taşınmazını satan murisin terekesinden para çıkmadığı, hatta kredi kartı borcunun bulunduğu, davalıya yapılan devirlerde gösterilen bedeller ile taşınmazın gerçek değeri arasında ise fahiş fark bulunduğu, ayrıca mirasbırakanın davalı ile birlikte yaşamaya başladıktan sonra ilk eşinden olma çocukları ile arasının açıldığı anlaşıldığından, Mirasbırakanın, ilk eşinden olma davacı mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla dava konusu taşınmazı bedelini almadan birlikte yaşadığı davalıya temlik ettiği, tapuda gösterilen satışın "gerçek" bir satış olmayıp, "bağış" amacıyla yapıldığının kabulü gerektiği-
MK. 724’e dayalı “temliken tescil” davalarının sübjektif unsuru: “İyiniyet” (MK. 3)-
Muris muvazaası iddiasına dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil istemi-
Miras bırakanın başkaca mal varlığının olup olmadığı üzerinde durulmadığı gibi akitlerdeki değerler ile temlik tarihindeki değerler keşfen saptanmamış miras bırakanın ekonomik durumu üzerinde durulmamış, mal satmaya ihtiyacı olup olmadığı duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmediği-
A. paylaşım yapmayan muris işlemi bir kısım mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirdiğinde tapunun iptal edilmesi gerekeceği-
Mirasbırakanın temliki bağış suretiyle ve gerçek iradesine uygun şekilde yaptığı gözetilerek muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal tescil isteğinin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu- Mirasbırakanın davalı çocukları tarafından bakılması karşısında minnet duygusuyla temlikin yapıldığı, mirasbırakanın terekesinde başkaca taşınmazların da bulunduğu, tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde temlikin saklı payları ihlal kastıyla yapıldığının kanıtlanamadığı gözetilerek tenkis isteğine yönelik davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Tereke temsilcisi tarafından açılan bir davada mirasçıların terekeyi temsil ve davayı takip yetkilerinin olmayacağı–
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
Mirasbırakanları ...'in ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlardaki payını 1979 yılında davalılara temlik ettiğini, mirasbırakanın taşınmazları satmasını gerektirir ihtiyacı olmadığını, devirlerin mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile adına tesciline, mümkün olmadığı taktirde miras payı oranında bedelin tahsiline, bunun da mümkün olmadığı takdirde tenkisine-
Miras bırakan tarafından davalıya yapılan temlik yönünden hükme yeterli araştırma ve inceleme yapılmaması, temlik tarihindeki gerçek değerinin tespit edilmemesi, miras bırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacının bulunup bulunmadığı, temlike konu taşınmaz dışında başka mal varlığının olup olmadığı, murisin diğer çocukları ile husumeti ve davalı oğlunu diğer çocuklarından öne çıkaracak bir olgunun bulunup bulunmadığı, davalının satış tarihinde çekişmeli taşınmazı alım gücünün araştırılmaması, sonucuna göre de, muris tarafından davalıya yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığının tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirlenmemesinin doğru olmadığı-
HMK. mad. 297/2 uyarınca hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekeceği- Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü olduğu- Somut olayda, mahkemece davacının payı oranında iptal ve tescile karar verilmişse de, dava konusu edilen her bir taşınmaz için ayrı ayrı tapu kayıt malikleri ve paylar gösterilerek ve davacının dava tarihindeki payı oranında(annesi ...’in payı katılmadan) tapu iptal ve tescil hükmü kurulması gerekirken infaz kabiliyeti olmayacak şekilde hüküm kurulmasının yanlış olduğu-
Miras bırakanın, çekişmeli taşınmazı, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalıya temlik ettiği, keşfen belirlenen ve harcı ikmal edilen dava değeri üzerinden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman isteyebileceği-Muris muvaazasında sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaşabilmek için davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği ve bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinde büyük önem taşıdığı, bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluğun olması gerektiği-
Yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gözetilerek davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmesinin hatalı olduğu-
Ayırt etme gücününün tespiti için en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını gerektiği- Mirasbırakanın vekâlet işlem tarihi ve satış gününde tasarruf ehliyetinin bulunmadığının (ehliyetsizliğinin) saptanması halinde, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile tescil isteğine ilişkin davanın kabul edilmesi gerektiği-
Bozma kararı sonrasında dosyanın HMK 373/2 fıkrasına aykırı olarak ilk derece mahkemesine gönderilmesi üzerine ilk derece mahkemesince, bozma kararı hakkında aynı Kanun'un 373 ncü maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde bir karar vermek üzere dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesi gerekirken, anılan kanun hükmüne aykırı şekilde direnme kararı ve sonrasında da yazılı şekilde eylemli uyma niteliğinde ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Taşınmazın aynı ile ilgili davaların taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde çözüme kavuşturulacağı, çekişmenin birden fazla taşınmazla ilgili olması halinde taşınmazlardan herhangi birinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olacağı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, tazminat ve ecrimisil istekleri- TMK. mad. 462 uyarınca vasiye vesayet makamınca dava için husumete izin verilip verilmediğinin saptanması, diğer davalılar yönünden davaya devam edileceği açık olduğu gözetilerek davaya devam edilerek işin esasına girilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Satışa konu bir malın bedelinin mutlaka para olması şart olmayıp, belirli bir hizmet, bakım veya emek de semen olarak kabul edilebilir ve böyle bir durumda temlik ivazlı sayılacağı- Evladın elverdiğince ebeveynine bakıp yardım etmesi ahlaki bir görev ise de ana babanın normal bakımın ötesinde özel bir ihtimam ve bakıma muhtaç olduğu, yani görev sınırının aşıldığı durumlarda yapılan bakım ve hizmetin semen olarak değerlendirilmesi gerektiği- 34. Davalının cevap dilekçesi bir bütün olarak ele alındığında bakım savunmasında bulunduğu açık olup, uzun yıllara dayanan bakım ve hizmetin normal bir bakım olarak kabul edilemeyeceği, annesine özel bir bakım ve destek sağladığı gibi taşınmaz paylarının temlik tarihi itibariyle gerçek değerlerinin de yapılan bakımla orantılı olduğu- Böyle olunca somut olayda hizmetin semen olarak değerlendirilmesi hukuka uygun düşeceğinden, temlikin ivazlı olduğunun kabul edileceği-
Muvazaalı işlemin hiçbir hüküm doğurmayacağı ve muvazaa nedeninin ortadan kalkmasının ya da bir zamanın geçmesinin görünürdeki batıl işlemi geçerli hale gelmeyeceği- Muris muvazaası davalarında sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu, bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşıdığı, bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk bulunduğu-
Taşınmazın istek doğrultusunda davacının miras payı oranında adına tesciline karar verilmesi gerekirken dolu pafta sistemi ve doğru sicil oluşturma ilkeleri göz ardı edilerek ve TMK'nun 28. maddesi gereğince ölümle kişiliği son bulan miras bırakan adına tescile karar verilmesinin doğru olmadığı-
Birleştirilen davada davacı mirasbırakanın annesinin dava konusu taşınmazdaki payını davalı kızına satış suretiyle temlik ettiği; ancak temlikin mirastan mal kaçırma amacıyla, bedelsiz ve muvazaalı olarak gerçekleştiği iddiasıyla taşınmazın terekeye iadesinin talep edildiği- Somut olayda; birleştirilen dava yönünden, ölü kişi adına tescil hükmü kurulamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, davadaki istek terekeye iade biçiminde olup, mirasbırakanın taraflar haricinde başkaca mirasçısı da bulunmadığı- O halde, davanın kabulü halinde veraset ilamına göre tapu iptal ve tescil isteğinin değerlendirilip bu şekilde hüküm kurulması gerektiği-
Muris muvazaası ve ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı -ve kademeli olarak açılmış- tapu iptali ve tescil davasında öncelikle murisin işlem tarihi itibariyle ehliyet durumunun araştırılması, ehliyetli olduğu sonucuna varılırsa bu kez muvazaa iddiasının incelenmesi gerekeceği -
Çekişmeli taşınmazların davalıya temlik edildiği tarihte miras bırakanın hukuki ehliyeti haiz olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, ehliyetsiz olması halinde bu yönde hüküm kurulması, yok eğer, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı isteğin değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Bilirkişi aracılığı ile temlik konusu taşınmazların tapuda gösterilen satış değerleri ile akit tarihindeki gerçek değerlerinin birbirine çok yakın olması ve dinlenen tanıkların, «murisin satış bedelini aldığını» bildirmeleri halinde, «muris muvazaası»na dayalı davanın reddi gerekeceği -
Davada tenkis isteği bulunmadığına göre muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Muvazaalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı ve ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu- Mirasbırakanın temlikteki gerçek iradesinin davalı torunlarının kendisine bakması amacını taşımadığı, davalı torunlarına mal kaçırma kaydıyla hareket ettiğinin kabulü gerekeceğinden davacının miras payı oranında tapu iptali ve tescil istemli talebinin kabulüne karar verilmesi, bu hususun kesinleşmesinin beklenilmesi sonrasında ölünceye kadar bakma akdine konu taşınmazların da tenkis hesabında terekeye dahil edilmesi suretiyle bilirkişi raporu alınması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyette, bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği-
HMK. mad. 140 ve 141 uyarınca, ön inceleme duruşmasında saptanan uyuşmazlık birlikte değerlendirildiğinde, davacının, açıkça hile hukuksal sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğu anlaşıldığından, taraf delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelemede hataya düşülerek "muris muvazaası olgusunun ispatlandığı "gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı- Hilenin her türlü delille ispat edilebileceği, iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı olmadığı ve aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi ya da dava yoluyla da kullanılabileceği-
Murisin tek bir malının bulunması halinde bunun bakım karşılığı belli bir payının temlik edilebileceği göz önüne alındığında, taşınmazın tamamının aktarılmasının da koşulların varlığı halinde muvazaalı olduğu sonucuna varılabileceği-
Muvazaa nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında, uyuşmazlıkların sağlıklı ve adil çözülebilmesi için, miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılması gerekeceği; Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbit edilebilmesi için delillerin eksiksiz toplanması ve ülke ve yörenin gelenek, göreneklerinin, toplumsal eğilimlerin, olayların akışının, miras bırakanın sözleşme yapmakta haklı ve makul bir nedenin bulunup bulunmadığının, davalı yanın alış gücünün ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki farkın birlikte değerlendirilmesi gerekeceği–
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
Dava konusu ticari plakanın mirasbırakan tarafından, müteveffa oğluna minnet duygusuyla devredildiğinden söz edilemeyeceği, temlikin muvazaalı olduğu-
Bir kimsenin bir taşınmazı ya da o taşınmazdaki bir payı veya gelirini tahsis etmek suretiyle kendisine bakılmasını sağlama olanağı varken tüm mal varlığını bakım borçlusuna aktarmasının mirastan mal kaçırma amacını taşıdığına delil teşkil edeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis ve ecrimisil istekleri-
Yerel mahkemenin ilamı ile tereke temsilcisi olarak davacılardan birinin atandığı ve yargılamasında söz konusu kişinin aşamada ölmüş olup davaya katılmayan ortaklar bulunduğu gözetildiğinde yeni bir tereke temsilcisi aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerektiği, hal böyle olunca, miras şirketine Türk Medeni Kanunu'nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerekeceği-
Mahkeme kararı ile temlikin, (İİK. mad. 277. vd. uyarınca) alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı saptanması halinde, muris muvazaasından söz edilemeyeceği-
Dosya içeriği ve toplanan belgelerden davacı ile davalının kardeş oldukları ve ortak miras bırakanlarının kızından mal kaçırmak amacıyla temliklerin yapıldığının tespiti ile davanın kabul edilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Mahkemece, Belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalan bir taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı (1/1000 ölçekli) imar planı ile iskan sahası olarak ayrılan yerlerde bulunmasının; imar planında yer almayan taşınmazın arsa sayılabilmesi için ise, belediye veya mücavir alan sınırları içinde ve belediye hizmetlerinden yararlanan meskun yerler arasında yer alması zorunluluğunun da düşünülmesinin gerekeceği-
Mirasbırakan tarafından ara malik üzerinden davalıya devredilen pay yönünden davacının miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken dava edilmeyen pay yönünden de karar verilmesinin hatalı olduğu-
Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumu olduğu-Türk Medeni Kanunu (TMK)'nun 701.-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da olmadığı,mülkiyetin bir bütün olarak ortaklardan tümüne ait olduğu, başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklık olduğu, değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortak olduğu-Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu, şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu olduğu-
Murisin mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı muvazaaya dayanan devir ve temlikler geçersiz olduğundan, davaya konu taşınmazı muvazaalı olarak iktisap eden davalının işgalinin iyi niyetli sayılamayacağı ve kendisinden mal kaçırılan davacıların, murisin ölüm tarihinden başlayarak dava tarihine kadar geçen süre için ecrimisil isteyebilecekleri-
Davalı İ.’e 481 nolu parseldeki 150 payın bağış yolu ile temlik edilmiş olması karşısında, bu tür işlemlerde gerçek irade ile akitteki irade arasında aykırılık bulunmadığından 01.04.1974 tarihli 1-2 sayılı İ.ları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı; ancak tenkis istenebileceği gözardı edilerek yazılı biçimde iptal ve tescil kararı verilmesinin de isabetsiz olduğu-
Bedelsizliğin muris muvazaasının varlığı için başlı başına bir neden olmadığı; mirasbırakanın mirasçılarından mal kaçırma gayesi ile temliki gerçekleştirdiği açıkça ortaya konulması gerektiği-
Son kayıt maliki davalının, miras bırakanın oğlu olup muvazaalı işlemi bilen kişi konumunda bulunduğu ve Türk Medeni Kanunun 1023. maddesi koruyuculuğundan istifade edemeyeceği-
Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman isteyebileceği-Muris muvaazasında sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaşabilmek için davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği ve bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinde büyük önem taşıdığı, bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluğun olması gerektiği-
Mirasbırakanın başka tasarrufları bulunup bulunmadığı ve adına kayıtlı başka taşınmazlar olup olmadığının araştırılacağı, tüm temliklerinin saptanacağı, çekişme konusu temliklerin gerçekleştirilmesindeki gerçek iradesinin ortaya çıkartılması için tanıkların yeniden dinleneceği, miras bırakanın sosyal ve ekonomik durumu, ailevi ve beşeri ilişkileri de değerlendirilerek bir karar verilmesinin gerekeceği-
Vasiyetçi her ne kadar vasiyetnameden, vasiyetname ile bağdaşmayan bir tasarrufla rücu edebilirse de, o tasarrufun hukuki sonucu doğurması, daha açık bir anlatımla vasiyetnameyi ortadan kaldırılabilmesi için sonradan yaptığı hukuki tasarrufun geçerli olması gerektiği- Tasarruf hakkında muvazaa nedeniyle iptal davası açıldığından o davanın bekletici sorun yapılması gerektiği-
TMK'nın 560 ila 571 maddeleri arasında öngörülen tenkis davasının ancak miras bırakanın vasiyetname veya miras mukavelesi şeklinde ölüme bağlı tasarrufları ile hibe gibi sağlararası tasarrufları tenkis davasına konu teşkil edeceği-
HGK. 09.05.2019 T. E: 2017/1-1277 , K: 549-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davaların, miras bırakanın muvazaalı sözleşme ile taşınmazı devrettiği kişi, onun mirasçısı ya da muvazaalı yahut kötü niyetli olarak taşınmazı devralan ikinci ve sonraki el durumunda bulunan kişiler aleyhine açılabileceği, bu davaları açmak için hak düşürücü süre olmayıp, ancak murisin ölümü halinde açılabileceği-
Murisin ölümüyle geriye mirasçı olarak davacı ve davalı dışında başka mirasçıların da kaldığı ve bunların davaya muvafakat etmediklerini açıkladıkları görülmekle; TMK’ nu uyarınca terekeye bir temsilci atanması ve onun katılımıyla davanın sürdürülmesi gerekirken, anılan husus göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Ehliyetsizlik ve hile nedenine dayalı olarak bir mirasçının payı oranında iptal ve tescil isteme hakkı olmadığı-
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulmasının gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde bedel istemi-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada mahkemece öninceleme duruşmasında delil bildirimi için HMK’nın 140/5. maddesi uyarınca verilen kesin süreye ilişkin ihtaratın içeriğinde tanık listesi yer almadığından, davalı tarafa tanık isimlerini bildirmek üzere usulünce verilmiş bir kesin sürenin varlığından bahsedilemeyeceği- Davalı tarafın bildirdiği ve sonradan da dinletmekten vazgeçmediği tanıkların HMK 243. maddesinden gösterilen şekilde dinlenilmesi, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerektiği-
Ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması nedeni ile kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi, bu nedenle hukuki ehliyeti haiz olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteği-
Muvazaa hukuksal nedenine dayalı davalarda dava değeri davayı açan mirasçıların payına isabet eden değer olup, harcı yatırılan bu değer üzerinden yargılama giderlerinin hüküm altına alınması gerekeceği-
Tapu kaydının düzeltilmesi davasında, tapu sicilinin tutulması kamu düzenine ilişkin olup, hâkimin doğru sicil oluşturma yükümlülüğünün olması gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal ile mirasbırakan adına tescil olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkin davanın görülebilirlik koşulu olan terekeye temsilci tayininden sonra tereke ortağının veya ortaklarının davayı takip yetkisinin ortadan kalkacağı ve davanın tereke temsilcisinin huzuruyla yürütülmesi gerekeceği, hal böyle olunca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 150/2. maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil istemi-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı, tapu iptal ve mirasçılar adına tescil isteğine ilişkin davada; dava konusu taşınmazlarda davalının mirasbırakandan edindiği payların, davacının miras payı oranında iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkin davada davacılar, mahalli bilirkişi deliline dayanmamış olup mahkemece; tanık olarak gösterilmeyen ancak resen mahalli bilirkişi sıfatıyla dinlenilen kişilerin beyanlarına dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemine ilişkin davada ispat yükü davacıya ait olmasına rağmen davacı dosyadaki mevcut delillere göre taşınmazın alımı sırasında ziynet eşyalarını taşınmazın alımı için verdiğini ve bedelini geri alamadığını ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, bu durumda görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Bedeller arasındaki aşırı oransızlığın tek başına muvazaanın kanıtı olmadığı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteği-
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptal ve tescil davası ile tazminat davasında, asıl ve birleşen davanın her biri için ayrı ayrı hüküm kurularak, ayrı ayrı yargılama gideri ve bu giderlerden sayılan vekalet ücretinin -kazanılmış hak ilkesi de gözetilmek suretiyle- takdir ve tayini gerekeceği-
Davacının, yapılan tüm temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olduğunu ileri sürerek iptal ve tescil isteğiyle dava açması sonucu bu iddiasını ispatlamakla yükümlü olacağı-
Gerek 01.04.1974 gün 1/2, gerekse 16.03.1990 tarih 1/2 sayılı içtihadı Birleştirme Kararlarında açıkça vurgulandığı üzere "muris muvazaası, miras bırakanın danışıklı olarak mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde idaresine satış doğrultusunda açıklaması halinde, saklı pay sahibi olsun yada olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların görünürdeki satış sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinde şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek, dava açabilecekleri kabul edilmiş olup, dava konusu taşınmazların davalılar adına tapu kayıtlarının oluşmasının dayanağının, müşterek miras bırakanın tapulama sırasında tapulama teknisyeni huzurunda verdiği ve imzası tahtında tapulama tutanağına alınan bu yerlerin davalılar adına tespitine muvafakatini içeren tek taraflı beyanı olduğundan ve taşınmazların davalılara devrini sağlayan bir sözleşme ilişkisi bulunmadığından, muris muvazaasına ilişkin bahse konu İçtihadı Birleştirme Kararının somut olayda uygulanamayacağı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmazsa tenkis isteği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine-
Murisin davalı kızı ile birlikte yaşadığı, davalının murisin bakım ve gözetimi ile ilgilendiği, davalıya temliki yapılan taşınmazın geri kalan 1/2 payının da muris adına kayıtlı olup, mirasçılarına intikal ettiği, murisin geride kalan mal varlığı değerlendirildiğinde varlıklı ve zengin bir kişi olduğu, murisin çocukları arasında ayrım yapmayıp tüm çocuklarına yardım ettiği dosya kapsamı ile sabit olduğundan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekeceği; yani murisin iradesinin önem taşıyacağı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine-
Görülmekte olan bir davada birden fazla hukuki neden ileri sürülebileceğinden;öncelikle kamu düzeni ile ilgili taleplerin değerlendirilerek oluşacak sonuca göre diğer taleplerin incelemesine geçilmesi gerekeceği, bu cümleden olmak üzere ‘ehliyetsizlik ve muris muvazaasına’ dayanan tapu iptal ve tescil istemli davada, öncelikle ehliyetsizliğin karara bağlanarak sonucuna göre diğer talebin incelemesi yapılması gerekirken,ehliyetsizliğin yeterince araştırılmadan diğer talebin değerlendirme konusu yapılmasının bozma gerektireceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteği- Dava konusu taşınmaza yönelik ilk satış işleminde taraf muvazaası olup olmadığı yönünde davacılara yemin teklif edildiği, bu yeminin öncelikle sonuca etkili olmadığı ve davacıların kendisinden kaynaklanan vakıalara da ilişkin olmadığı- Herkesin iddiasını ispatla mükellef olduğu, dinlenen tanıklar ve tüm dosya içeriğinden, davacıların temlikin mirasçıları terekeden mahrum etmek amacıyla yapıldığını şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatladıklarını söylenemeyeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine-
Tapu iptali-tescil isteği-
Miras bırakanın asıl irade ve amacının tespiti için, ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluğun olduğu-
Muvazaa davaları saklı pay sahibi olsun veya olmasın, her miras hakkı sahibi tarafından açılabileceği gözetildiğinde bir kısım davacıların saklı pay sahibi olmamalarının dava açmalarına engel teşkil etmeyeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı açılan davalarda zamanaşımı ve hak düşürücü süre söz konusu değil ise de; mirasbırakanın öldüğü 1991 yılından davanın açıldığı tarihe kadarki süre boyunca dava açılmamasının Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi hükmüyle bağdaşmadığı, çekişmeye konu taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verileceği-
Davanın, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme neticesinde kabul kapsamına alınan 934 parsel sayılı taşınmaz dışında kalan parsellerin miras bırakanın temliki ile davalıya intikal ettirilmediği saptanmak, bedellerinin miras bırakan tarafından ödenerek sicil kaydının davalı üzerine intikalinin sağlanması işleminin gizli bağış (elden bağış) niteliğinde olduğu ve koşullarının varlığı halinde Türk Medeni Kanunu'nun 560 ila 571. maddesi arasında öngörülen tenkis davasına konu edilebileceği-
Muvazaalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve doğru şekilde değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı ve bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri,toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı,satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark,taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu-Belirtilen ilkeler ve olgular çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması,iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması,çekişmeli taşınmaz payının satış tarihindeki gerçek değerinin tespiti için mahallinde keşif yapılarak uzman bilirkişiden rapor alınması ,miras bırakanın elinde bulunan malvarlığının miktarı ile temlik edilen payın tüm malvarlığı içindeki oranının belirlenmesi,murisin ve davalıların işlem tarihindeki sosyal ve ekonomik durumlarının yöntemince saptanması ,özellikle,tarafların kardeşi olan davalı tanığının dinlenilmesi, mirasbırakanın taşınmazlarını satmasını gerektirecek haklı ve geçerli bir nedeninin bulunup bulunmadığının , mirasbırakanın asıl amaç ve iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması, toplanmış ve toplanacak tüm delillerin değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Tapusuz taşınmazların mülkiyeti zilyetliğin devri suretiyle geçtiğinden, bu tür temliklerin muris muvazaasına konu yapılmalarının mümkün olmadığı-
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde tercih hakkının gündeme geleceği, davalının tercih hakkı doğmadan tercihini kullanmasının söz konusu olmadığı, bu nedenle davalıdan tercihi sorulacağı ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değerinin belirleneceği ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verileceği-
Dava konusu taşınmazda mirasbırakanın payını davalıya satış sureti ile temlik ettiği, işlemin muvazaalı ve mirasçıdan mal kaçırma amacı ile yapıldığı, bu nedenle anılan taşınmaz payı yönünden davanın kabulüne karar verileceği, bununla birlikte red kapsamına alınan taşınmazların öncesini oluşturan kayıtların getirtilerek mirasbırakan ile bir ilgisinin olup olmadığının saptanacağı ve daha sonra muvazaa yönünden bir inceleme yapılması gerekeceği-
Murisin tüm taşınmazları olduğu bildirilen davaya konu taşınmazlarını haklı ve geçerli bir neden olmaksızın vekil kıldığı oğlu vasıtasıyla ve lehine mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı biçimde, oğlunun boşandığı ancak birlikteliğini sürdürdüğü eski karısının teyzesinin kızı olan emanetçi konumundaki davalıya satış göstererek temlik ettiğinin tüm dosya içeriğiyle anlaşılmasından dolayı, 6 parça taşınmaz hakkında davanın kabulüne karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik olmadığı- İradenin bölünmezliği ilkesi ve muvazaanın sabit bulunduğu olgusu gözetilerek, 6 parça taşınmazla birlikte aynı akitte devredilen taşınmaz hakkında davanın kabul edilmesi gerekirken, anılan parsel hakkındaki davanın reddedilmesinin isabetsiz olduğu- Dava konusu taşınmazlarla kayden bir ilgileri bulunmayan davalılar ... ve ... yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddedilmesi gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı ve kabule göre, hükümde davacıların payları açıkça gösterilmeyerek ya da hükme esas alınan veraset ilamına atıf yapılmayarak infaz da tereddüt yaratılmasının hatalı olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tazminat istemi-
Temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gözetilerek davacı yönünden tapu iptal ve tescil isteminin kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı- Muris muvazaası nedenine dayalı olarak pay oranında açılan davalara asli müdahale davası ile katılmanın mümkün olup olmadığı-
Miras bırakanın, mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla diğer bir kısım mirasçılarına yaptığı temliki tasarruflara karşı, kademeli ola-rak “muris muvazaası sebebiyle tapu iptali” olmadığı takdirde “tenkis (indirim)” davası açılabileceği-
Keşif sonucunda taşınmazların gerçek değeri ile tapuda gösterilen satış bedeli arasında fahiş fark bulunduğu tespit edilmişse de başka delillerle desteklenmediği sürece bu hususun tek başına muris muvazaasının kabulü için yeterli olmayacağı- Davacılar tarafından murisin ikinci eşinin erkek kardeşine başka bir taşınmazını satış suretiyle temlik ettiği, ablası ile birlikte hareket ederek dava konusu taşınmazları aynı gün bedelsiz şekilde davalı adına devrini sağladığı ileri sürülerek eldeki dava açılmışsa da, davalının emanetçi konumunda olduğuna ilişkin bu iddianın ispat edilemediği- Dava dışı ... ve kardeşi ile davalı arasında bir akrabalık ilişkisi bulunmadığı gibi, mahkemece dinlenen davacı tanıklarının "davalının murisin ikinci eşi ya da onun kardeşiyle birlikte hareket ettiğine" dair hiçbir beyanları bulunmadığı gibi, aksine "davalının maddi durumunun iyi olduğunu ve taşınmazları satın alabilecek gücünün bulunduğunu" beyan ettikleri, davalı tanıklarının da "mirasbırakanın taşınmazlarını toplu olarak satmak istediğini, bu nedenle aynı köyden başka kişiyle de pazarlık yaptığını, ancak toplu olarak satın alma imkânı olmadığından önceki pazarlığın bozulduğunu, davalının ise maddi gücü bulunduğundan toplu olarak pazarlık yapıp taşınmazları satın aldığını ve yapılan satışın gerçek olduğunu beyan ettikleri", dikkate alındığında, dava konusu taşınmazların mirasbırakan tarafından bedeli alınarak davalıya satıldığı sonucuna varılacağı- Somut olayda, mirasbırakan tarafından yapılan satışın muvazaalı olduğu kabul edilerek tapu kaydının iptaline karar verilmiş ise de; mahkemenin kabulünde olduğu üzere o dosyada murisin kayınbiraderine başka bir resmî akitle yaptığı temlik söz konusu olup, davalıya ise bedeli alınarak gerçek bir satış yapıldığından, yapılan satış işlemi muvazaalı olmayıp muris muvazaası iddiası ile açılan davaların reddi gerekeceği-
Mirasbırakan tarafından temlik edilen taşınmaz dava konusu edildiğine göre, davacıların, anılan taşınmazdaki miras paylarının 1/4'er olduğu gözetilerek, çekişmeli taşınmaz yönünden, davacıların 1/4'er miras payları oranında tapu iptali ve tesciline karar verilmesi gerekeceği-
Bilindiği gibi inşai (yenilik doğurucu) davalara kadastro mahkemesinin görevine girmediği, oysa muris muvazaası hukuksal nedeniyle açılan davaların mülkiyet hukuku ile ilgili olup sonucu itibariyle verilen hükümler yenilik doğurucu değil, açıklayıcı nitelik taşıdıkları-
Mirasçılar arasında görülen muris muvazaasına dayanan tapu iptali ve tescil davasında; davacılar, tereke adına değil, kendi miras payları oranında iptal ve tescil isteğinde bulunduklarına ve bu yolla miras hakkı çiğnenen mirasçının kendi payı oranında iptal ve tescile karar verilmesi imkân dâhilinde bulunduğundan, böyle bir davada miras ortaklığının temsiline lüzum bulunmadığı-
Davacı tapu iptali değil sadece tescil davası açmışsa da; Yargıtay’ın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek, davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek olmayacağı-
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesinin, 'taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akit' olduğu; başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerinden olduğu- Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girdiği- Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu olmadığı- Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olmayacağı-
Çekişme konusu taşınmazların öncesinde tapusuz ve mirasbırakana ait olduğu, onun tarafından bağışlanması sebebiyle kadastro tespitinin davalı adına yapılarak kesinleşmesi ile çap kaydının oluştuğu, muris tarafından yapılan tasarruf, mülkiyeti davalıya geçiren işlemlerde muris muvazaasına ilişkin iddianın dinlenemeyeceği, koşularının varlığı halinde TMK nun 560 ila 571. maddelerinde öngörülen tenkis davasına konu edilebileceği-
Ölünceye kadar bakım akdi ve satışa konu taşınmazlar bakımından muvazaa olgusu bulunup bulunmadığı yönünden açılan davalarda; şahit dâhil her tür delille ispat mümkün olduğundan, mahkemece bu konuda araştırma yapılıp gerekli incelemelerin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, “yazılı belge bulunmadığı” gerekçesiyle “davanın reddi”nin doğru olmayacağı-
Dava konusu taşınmazın akit tarihindeki gerçek değeri ile akitteki değeri arasında fahiş fark bulunması, davalının temlik tarihinde 16 yaşında olup alım gücü bulunmaması işlemin danışıklı oluğunu göstermektedir. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
1. HD. 06.02.2019 T. E: 2016/3821, K: 678-
Tapu memurluğu huzurunda düzenlenen 16.02.1979 tarihli hibe senedine konu taşınmaz hakkında Borçlar Kanunu'nun 18. maddesi ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca muris muvazaasından söz etmenin imkansız olduğu, bu senedin de tapulamada, hangi parsele uyduğunun yöntemine uygun biçimde belirlenerek senedin uyduğu belirlenen taşınmaz yönünden davanın reddinin gerekeceği-
Çekişme konusu taşınmazlarda paydaşlardan birine karşı usulünce açılmış bir dava bulunmadığı takdirde, taşınmazlarla ilgili davaya dâhili davalı olarak dâhil edilip hakkında karar tesis edilemeyeceği-
M. Y. mirasçılarından K. Y., miras payları oranında iptal ve tescil talep eden davacılar arasında olmayıp davalı durumunda bulunduğuna; bu itibarla davalı K. Y.'nin miras bırakandan gelen payı yönünden iptal ve tescil talebi bulunmadığından onun payını da kapsar şekilde hüküm kurulamayacağı-
; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteği-
Ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
Davacılara harcın tamamlattırılıp ondan sonra yargılamaya devam olunması, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda asıl olanın miras bırakanın asıl iradesi olduğu gözetilerek, muris tarafından davalı ...’e 04/07/1995 tarihinde satış suretiyle temlik edilen 1 sayılı taşınmaz bakımından asıl iradenin tespit edilip sonuca gidileceği-
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasında; dava konusu bağımsız bölümlerde davalı adına kayıtlı payın tamamı miras bırakandan gelmediğinden, yargılama aşamasında bu durumun dikkate alınması gerekeceği-
Temlikin gerçek satış olduğu, mahkemece davacının muvazaa iddiasını ispatlayamadığı ve bedeller arasındaki aşırı oransızlığın tek başına muvazaanın kanıtı olamayacağı saptanmak suretiyle davanın reddine karar verilmesinde ve bozmadan önce davalı taraf lehine maktu avukatlık ücretine hükmedildiği halde, davalı taraf bunu temyize getirmeyip bozmadan sonra noksan harç tamamlanmış olsa bile usuli kazanılmış hak olgusu gözetilerek davalı lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizliğin olmadığı-565.
Hukukumuzda çifte mülkiyetin kabul edilmediği hususu da göz önüne alınarak dava konusu taşınmaz ile ilgili olarak fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile gösterilen toplamda 1285,76 m2 yüzölçümlü yerin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline,yine aynı raporda (A) harfi ile gösterilen kısım üzerinde yer alan (C/a) harfi ile gösterilen binanın mülkiyetinin davalıya ait olduğunun tespitine şeklinde çifte mülkiyet yaratacak şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, bu durumda görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteği-
Mirasbırakanın taşınmazı birlikte yaşadığı kişinin taşınmazlarda hak iddia etmeye başlaması nedeniyle ondan korumak amaçlı olarak temlik ettiği ileri sürüldüğüne göre, davanın inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkin olduğu sonucuna varılması gerekeceği- İ.lı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatının, şekle bağlı olmayan yazılı delil olduğu- İ. sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı, terekeye iade istemli tapu iptali ve tescil isteği-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de TMK mad. 706, TBK mad. 237 ve Tapu Kanunu mad. 26'da öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Tapusuz taşınmazlar menkul hükmünde olup taşınmazın teslim edilmesiyle birlikte satış geçerli hale geleceği-
Ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve pay oranında tescil, mümkün olmaz ise tenkis isteği-
Mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirastan mal kaçırma amaçlı olmadığı ve minnet duygularına dayalı olarak temlikin gerçekleştirildiğinin kabulü gerekeceği-
Davacılardan baba, yargılama sırasında ölmüş olup, mirasçılarının davacılar ile birlikte bir kısım davalılar olduğu anlaşıldığından, dava sırasında ölen babanın payının, miras yoluyla davacılara 1/20 şer oranda intikal edeceği ve kendi payları olan 3/20 payın da ilavesi suretiyle davacıların her birine 4/20 pay üzerinden ve taşınmazda da temlik edilen pay yönünden tescil kararı verilmesi gerektiği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu,söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği - Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu, bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşıdığı, bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu-
Muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekeceği, 6100 sayılı HMK'nun 190. ve 4721 sayılı TMK'nun 6. maddeleri gereğince davacının iddiasını ispatla yükümlü olduğu, mirasbırakanın 2005 yılında geçirdiği felç nedeniyle yatalak hale geldiği, ölüm tarihine kadar davalı eşi tarafından bakıldığı, mirasbırakan ve davalının Küçükçekmece’de aldıkları ve adlarına 1/2paylı olarak kayıtlı taşınmazın 29.09.1998 tarihinde satış nedeniyle elde edilen parayla dava konusu 15 numaralı bağımsız bölüm satın alınarak miras bırakan adına tescil edildiği, mirasbırakanın ilk taşınmazdaki davalının hakkı ve felç geçirmesi nedeniyle bakımı karşılığında minnet duygusu ile 07.04.2006 tarihinde 1/2 payı temlik ettiği, mirasbırakan tarafından davalıya yapılan pay temlikinin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu davacılar tarafından kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mirasbırakan ile evlat edindiği davacı arasında sorun var ise de mirasbırakanın dava konusu edilen taşınmazlardan başlıca ... köyünde 102, 115, 138, 2501, 441 ve 444 parsel olmak üzere 6 adet taşınmazlarda da pay sahibi bulunduğu gözetildiğinde ve davalıya temlik edilen pay kalan taşınmaz payları ile karşılaştırıldığında murisin gerçek iradesinin mirastan mal kaçırma amacına yönelik olmadığı anlaşıldığından tapu iptali-tescil davasının reddi gerektiği-
Dava, muris muvazaası nedeni ile tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteklerine ilişkin olup, bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumu olduğu-Mülkiyet bir bütün olarak ortakların tümüne ait olduğu, başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibinin ortaklık olduğu, değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortak olduğu, elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu, şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu olduğu, somut olayda, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortak bulunduğu, o hâlde, davaya katılmayan mirasçı R. U. 'un olurunun alınması ya da miras şirketine TMK'nin 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada; miras bırakanın başka taşınmazlarının bulunup bulunmadığının saptanması, temlikte neden davalıyı tercih ettiğinin üzerinde durulması, yerinde uygulama yapılarak temlik tarihi itibariyle dava konusu taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesi, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekeceği-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil birleşen dava muvazaalı olarak temlik edilen araç kaydının pay oranında iptali ile sicil oluşturulması, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkin olup, mahkemece asıl ve birleşen davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmişse de; yapılan araştırma ve soruşturma hüküm kurmaya elverişli olmadığından hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, varsa mirasbırakana ait doktor raporları, reçeteler, hasta müşahade kağıtları vs. temin edilerek vekaletname ve temlik tarihinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde 2659 sayılı Yasanın 7 ve 16.maddeleri gereğince Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınması, tarafların tüm delilleri toplanarak soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve ondan sonra hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasında; ilk temlik kendisine yapılan yargılama aşamasında öldüğünden, bu durumda dava dışı mirasçılarının davaya dahil edilmeleri gerekeceği, temlikin muvazaalı olduğu saptandığına göre; davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının hatalı olduğu-
Dinlenen davacı tanıklarından davacının eşinin, mirasbırakanın ilk eşinden boşanırken bir kısım taşınmazlarını davacılara bıraktığını, diğer davacı tanığının ise mirasbırakanın mallarının ölümünden sonra tüm mirasçılar arasında paylaşıldığını ifade ettiği, temlikin diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığı yönünde bir beyanda bulunmadıkları, salt bedeller arasındaki farkın tek başına muvazaanın kanıtı olmadığı dikkate alındığında, TMK 6. ve HMK 190. maddeleri uyarınca iddianın usulünce kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde tercih hakkı gündeme gelecektir, böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamayacağından davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmesinin gerekeceği-
Davacı tarafın tanık deliline dayanmadığı, muvazaa iddiasını ispatlayan somut bir vakıa ya da delil ortaya koymadığı, dinlenilen davalı tanıklarının ise temliklerin muvazaalı olduğu yönünde beyanda bulunmadığı, aksine murisin davacıdan mal kaçırma iradesinin bulunmadığını, yapılan satış işlemlerinin gerçek satış olduğunu, bedelinin muris tarafından tahsil edildiğini, satışlarda muvazaa olmadığını, çocuksuz olan murisin sağlığında mal tasfiyesi yaparak bedeli ile hayır işleri yaptığını, tanınmış bir iş adamı olduğundan bu durumun çevresince de bilindiğini beyan ettikleri, davalı vekilince sunulan dilekçe ile banka dekont suretleri sunulduğu, bedellerin arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olmadığı, bu durumda tüm dosya kapsamına göre ispat yükü üzerinde olan davacı tarafın temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı yapıldığı iddiasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği; hatalı değerlendirme ile üstelik bu konuda ispat yükü de ters çevrilmek suretiyle murisin dava konusu taşınmazları satmasını gerektirecek makul sebebi bulunduğunun, satış parasının ne şekilde ödendiğinin, davaya konu devir nedeniyle yapıldığı belirtilen ödemelerin miras bırakan tarafından ne şekilde kullanıldığının davalı tarafça ispat edilmesi gerektiğinin belirtilmesinin doğru olmadığı- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; bedeller arasında aşırı fark bulunduğu, dinlenen tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağı, muvazaa iddiası ispat edildiğinden Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararının yerinde olduğu ve onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Bozma kararı üzerine önceki hükmün tamamen ortadan kalkacağı; bu sebeple bozma kararından sonra mahkemece 6100 sayılı Kanun'un 297. maddesinde belirtilen unsurları içeren yeni bir karar verilmesi gerekeceği- O halde, bozma sonrası hüküm tesis edilirken bozma kapsamı dışında bırakılan ancak onanmasına da karar verilmeyen hususlarda hüküm tekrarı yapılması gerekeceği-
Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusuysa, davada ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteği-
Tapuda «bağış» gösterilerek miras bırakan tarafından devredilmiş olan taşınmazlar hakkında «muris muvazaası nedeniyle» iptal davası açılamayacağı -
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akit olduğu (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511), başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerinden olduğu, bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına gireceği (TBK m. 614 (BK) m. 514)) , kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesinin her zaman mümkün olduğu, miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekeceği-
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ile tescili istemine ilişkindir... Davada temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190. maddeleri gereğince davacılar tarafından kanıtlanması gerekir. Dava dilekçesindeki iddialar bakımından ispat yükünün davalı tarafa yüklenmesinin hukuki bir dayanağının bulunmadığı ve temlikin muvazaalı olduğuna dair dosya içerisinde yeterli delil bulunmadığı, davacıların iddialarını ispatlayamadıkları anlaşılmaktadır. Ne var ki, davacıların delil listesinde yemin deliline de dayanmış oldukları görüldüğünden mahkemece davacılara yemin teklifi hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Mutlak olarak tenkise tâbi tasarruflar–
Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemeyeceği - Türk Medeni Kanunu'nun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmayacağı - 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirdiği , ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kıldığı- Türk Medeni Kanunu'nun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngördüğünden, taşınmazın davalı S.'ya yapılan temlik tarihi itibariyle miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı isteğin değerlendirilmesi; yok eğer, yukarıda belirtilen tarihte murisin ehliyetsiz olduğunun anlaşılması halinde, terekenin el birliği mülkiyetine tabi olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 702/4. maddesi hükmünün eldeki istek bakımından uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek ehliyetsizlik sebebiyle pay oranında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği -
Dava konusu taşınmazın gerçek değeri ile akitteki değeri arasında fahiş fark bulunduğu, taşınmazın gerçek bedelinin ödendiğinin savunulmadığı, davalının alım gücünün tespiti açısından iddia ettiği kurumda çalıştığına ve emekli olduğuna ilişkin dosyaya hiç bir belge ibraz edilmediği, miras bırakanın cerrah doktor olarak Amerika'da çalışıp oradan emekli olduğu, ayrıca davacıların miras bırakana yurt dışından para gönderdiklerinin havale makbuzları ile sabit olduğu, dinlenen tanık ifadeleri de değerlendirildiğinde, miras bırakanın arasının iyi olmadığı çocuklarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak dava konusu taşınmazı davalı eşine temlik ettiği-
Mahkemece kesin hüküm kabul edilen ........ Asliye Hukuk Mahkemesinin ......... Esas sayılı davanın tarafları ile eldeki davanın tarafları ve dava konusu edilen taşınmazlar aynı ise de, eldeki davada davacılar tarafından inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve tescil isteğinde, önceki davada ise hile ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduklarından kesin hükmün varlığından söz edilemeyeceği-
Sırf bedeller arasındaki aşırı nispetsizliğin muvazaa durumunun tek başına delili sayılamayacağı, o halde;davacı tarafından isimleri bildirilen tanıkları da dinlenmek ve tüm deliller bir arada değerlendirilmek sureti ile mirasbırakanın gerçek iradesinin saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Miras bırakanların yapmış olduğu temliklerle ilgili olarak gerçek amaç ve iradelerinin mirasçılardan mal kaçırmak olduğu ve bu amaçla temlikin gerçekleştirdiğinin kabul edilmesinin gerekeceği; bu arada taşınmazın imar görmesi nedeniyle imar evraklarının ve öncesinin getirtilmesinin; miras bırakanlar tarafından davalıya yapılan temlikin ne ölçüde imar parseline yansıdığının da saptanarak davanın kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil mümkün olmadığı takdirde tenkis isteği-
Tapu iptali ve tescil davasında davacıların dava konusu ettikleri taşınmazların imarı ile oluşan taşınmazlar hakkında davacı talebi doğrultusunda infazı kabil olacak şekilde iptal ve tescil kararı verilmesi gerekirken sadece dava konusu olmayan parseller bakımından karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm verilmesinin isabetsiz olduğu-
Kararda muris tarafından temlik edilen hangi ½ paya yönelik olarak kabul kararı verildiği, muvazaaya yönelik iddiaların hangi kısmının kabul edildiği anlaşılamadığı gibi, davacıların mirasbırakan tarafından davalılara devredilen her iki işlemdeki ½ şer pay hakkında talepte bulundukları hususu gözetildiğinde, diğer ½ pay yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadığı görüldüğünden, muris tarafından devredilen diğer ½ pay yönünden de bir değerlendirme yapılarak olumlu olumsuz bir hüküm kurulması gerekeceği-
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkının gündeme geleceği, böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanmasının söz konusu olamayacağı, daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmayacağı, o zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değerinin belirlenmesi ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Ölü kişi adına sicil oluşturulamayacağı-
Bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunu değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemeyeceği; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılacağı-
Her ne kadar tapu kaydındaki bedel ile bilirkişiye tespit ettirilen satış tarihindeki gerçek değer arasında aşırı oransızlık olduğu belirlenmişse de salt bedeller arasındaki açık farkın muris muvazaasının başlıca kanıtı sayılamayacağı, temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığının, satışın değil, bağışın amaçlandığının ispatı gerektiği- Davacı vekili tarafından dosyaya tek kanıt olarak ibraz edilen video kaset, yukarıda belirtilen anlamda, hukuka aykırı delil olmamakla birlikte, murisin ses ve görüntüsünün kaydedildiği ortam, murisin ses ve görüntüsünün alındığı tarih itibariyle yaşlı, hastalıklar içinde kıvranan, hastaneden çıkmak için yardım bekleyen, her türlü etkiye açık bir kişi olması nedeniyle bu delilin başlı başına muvazaaya kanıt olamayacağı-
Mahkemece, öncelikle davacı tarafa HMK'nun 31. maddesi kapsamında netice-i taleplerine ilişkin açıklama yaptırılarak kendi miras payları oranında mı, yoksa tüm mirasçılar adına mı tapu iptali ve tescil talep ettiklerinin açıklattırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 507. maddesinin 1,2 ve 3 fıkrasında gösterilenler) veya mahfuz hisseyi ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 512. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 503. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekeceği, bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 505. madde de yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralının gözetilmesi gerekeceği-
Mirasbırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçıdan mal kaçırma olmadığı, kendisine bakan torunu davalıya minnet duyguları ile çekişmeli taşınmazı temlik ettiği, temlikin, bakım, hizmet ve emek karşılığı gerçekleştirildiği kabul edilmesi gerektiği-
Davalının mirasbırakan eşine uzun yıllar baktığı, mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazları dosya kapsamı, tanık beyanları ve taşınmazların toplam değeri dikkate alındığında minnet duygusu ile davalıya devrettiği, mal kaçırma amacının bulunmadığının anlaşıldığı-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkin olup; çekişme konusu taşınmazdaki bağımsız bölümde, murisin temlik ettiği arsa payı üzerinden kabul kararı verileceği, ayrıca keşfen belirlenen ve yargılama sırasında harcı tamamlanan dava değeri üzerinden, çekişmeli bağımsız bölümde miras bırakanın, davalılar murisine temlik edilen arsa payının, davacı ve dahili davalının miras payına karşılık gelen değeri esas alınarak, harç ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekeceği-
Temyiz kudreti bulunmayan kişinin yaptığı işlemlerin hukuki sonuç doğurmayacağı, karşı tarafın iyiniyetli olmasının o işlemi geçerli kılmayacağı, temyiz kudretinin nisbi bir kavram olduğu, kişiye, işlem ve eyleme göre değişeceği ve bu nedenle ehliyetsizliğin ancak uzman bilirkişi raporları ile saptanabileceği–
Yargılamanın iadesinin olağanüstü bir yasa yolu olduğu, bu nedenle de böyle bir istekte bulunulabilmesi için gerekli sebeplerin tahdidi olarak sayıldığı, bunun için tarafların sebebi ve müddeabihi aynı olan ve yekdiğerinden habersiz olarak kurulup kesinleşen iki mahkeme kararının bulunmasının gerekeceği-
Muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı (halefi) sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb'an dava açan kişinin TMK.'nin 6. maddesi gereğince bu iddiasını ispat etmek zorunda olduğu- Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiasının, HMK.'nin 200, ve 201. maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabileceği- Sözleşme aynı Kanunun 203. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi, muvazaanın yazılı delille ispat edilmesi gerektiği- Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde bile olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağının öğretide ve kararlılık kazanmış yargısal içtihatlarda ortaklaşa kabul edildiği- Bu görüşten hareketle, 5.2.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad (namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceğinin kabul edildiği- Davacı tarafından açılan tapu iptal ve tescil davasının sonucunun beklenmesi, bu davanın sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken taraf sıfatı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Mirasbırakanın dava konusu olan taşınmaz payını ilk eşinin kardeşi olan davalıya temlikindeki gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olduğu dolayısı ile temlikin muvazaalı yapıldığı, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişinin bu tescile dayanamayacağı bu nedenle davalının ediniminde iyiniyetli olup olmadığının ilkeler doğrultusunda araştırılması gerekeceği-
Mahkemece, tapu müdürlüğüne müzekkere yazılarak dava konusu taşınmazlara komşu en az 10 adet taşınmazın sahibini gösterir tapu kayıt malikinin bildirilmesinin istendiği, isimleri bildirilenlerin kamu tanığı sıfatıyla dinlenilmelerine karar verildiği, taraflarca tanık olarak gösterilmedikleri halde mahkeme tarafından ..., ..., ...'ın re'sen tanıklıklarına başvurulduğu ve adı geçenlerden ...'ın ifadesine dayanarak muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi şeklinde hüküm kurulduğu görüldüğünden, re'sen araştırma ilkesinin de geçerli olmadığı eldeki davada hakimin tarafların yerine geçerek davanın yanlarınca getirilmeyen delilleri toplaması özellikle de gerekçesini ve hükmünü söz konusu delillere dayandırması tasarruf ilkesi, taraflarca hazırlanma ilkesi ile davanın ve delillerin somutlaştırma yüküne açıkça aykırı olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasında miras bırakanın terekesine Sulh Hukuk hakimi tarafından tereke temsilcisi atanmışsa da mahkemece tereke temsilcisine davetiye çıkartılmaksızın yokluğunda davaya devam edilerek hüküm kurulamayacağı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteği-
128,84 m2si üzerinde inşa edilmiş iki+teras katından oluşan binada mirasbırakan ile davalı ve eşinin birlikte yaşadıkları, eşinin ölümü üzerine mirasbırakanın birlikte yaşadığı davalı kızı ile diğer mirasçılarına göre daha yakın ilişki kurduğu, davacının mirasbırakan ile iletişiminin 2007 yılından sonra azaldığı, hatta mirasbırakanın öldüğünü komşulardan öğrendiği, mirasbırakan temlik tarihinde kendisinden önce vefat eden eşinden dolayı ölüm aylığı almakta olduğu, devir tarihinde 80 yaşında olan, ağır bir hastalığı bulunmayan ve kendi evinde ikamet eden mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığı gibi satış nedeniyle terekesine bir bedel de girmediği, ev hanımı olan davalının devir tarihinde alım gücü olduğuna ilişkin dosyada herhangi bir delilin bulunmadığı, davalı tarafın çekişmeli payı devir alması nedeniyle bir bedel ödediğini de açıkça savunmadığı, mirasbırakanın ölümünden sonra mirasçılarına intikal eden bir taşınmazının bulunduğunun taraflarca ileri sürülmediği, dosya kapsamına göre dava konusu pay ve bu paya özgülenen binanın mirasbırakanın tek taşınmazı olduğu, mirasbırakan ikamet ettiği tek taşınmazını birlikte yaşadığı ve yakın ilişki kurduğu dava dışı damadına devir ettiği ve onun da kısa süre sonra davalı eşine temlik ettiği, dava konusu payın kısa süre içinde aile arasında birden fazla kez el değiştirmesini gerektirecek bir nedenin davalı tarafça ortaya konulamadığı, resmî senetlerde gösterilen satış bedelleri ile çekişmeli payın sözleşme tarihlerinde keşfen saptanan gerçek değerleri arasında fahiş fark bulunduğu, mirasbırakanın yaşlılıktan kaynaklanan rahatsızlıkları bulunsa dâhi, davalının semen olarak kabul edilebilecek ölçüde bir bakım veya hizmetinin bulunmadığı gözetildiğinde, mirasbırakan tarafından dava dışı damadına ve onun tarafından davalı eşine yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteği-
Mirasbırakan babası ...'in maliki olduğu 113 ada 25 parseldeki 2 numaralı bağımsız bölümü davalı ...'ya, 3 numaralı bağımsız bölümü ise diğer davalı ...'ye satış göstermek suretiyle bedelsiz olarak devrettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescile-
Davalının savunma hakkının kısıtlanmaması için, HMK.'nun 186. madde hükmüne göre taraf vekillerine usulüne uygun, HMK. 147'de belirtilen ihtaratı içerir davetiye tebliğ edildikten sonra sözlü yargılama aşamasına geçilmesi gerektiği gözetilmeden karar verilmesinin doğru olmadığı-
Tenkis istemi-
Davanın, ön inceleme aşamasında, ilk derece mahkemesince gerekçeli kararda ve Bölge Adliye Mahkemesince farklı olarak nitelendirildiği, davacının temyiz dilekçesinde ehliyetsizlik iddiasının araştırılmadığını belirttiği, davacı tarafından dava dilekçesinde, çekişme konusu taşınmazların tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tescili ve maddi zararın tazmini isteği dışında hangi hukuki sebebe dayanıldığının açıkça anlaşılmadığı, ayrıca davalı mirasçılar ...... ve ........ dışındaki diğer davalılar adına tapu kaydı bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece davacıya dayandığı hukuki sebebin açıklattırılması, davada dayanılan hukuki neden veya nedenlere göre iddiaların önem sırasıyla incelenmesi, mirasçılar arasında açılan pay oranında iptal-tescil istekli davanın dinlenme olanağı bulunduğu da gözetilerek, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İkinci el davalı ...’nin herhangi bir işi olmayıp eşinin aylık kazancının ise 1.000 TL olduğunun, aylık 320 TL kira ödediklerinin ve halen kirada oturduklarının kolluk marifetiyle saptandığı, öte yandan ilk el davalı ... ile ikinci el davalı ...’nin komşu oldukları, banka hesaplarında yapılan araştırmada davalıların mevduat hesabına ya da hesap hareketlerine rastlanmadığının belirlendiği, dinlenen davalı tanıklarından bir kısmının temlikle ilgili görgüye dayalı bilgi sahibi olmadığı, bir kısım yakın akraba olan tanıkların ise satış bedeliyle ilgili beyanlarının çelişkili olduğu, zira davalı ...’nin eniştesi olduğunu belirten davalı tanığı ...’un ev alımı için davalı ...’nin eşine 30.000 TL nakit elden para verdiğini beyan ettiği halde davalı ...’nin eşi olan tanık ...’nın ise daireleri alırken 60.000 TL’yi bacanağından borç aldığını beyan ettiği, değinilen koşullarda davalı ...’nin aynı anda dört adet bağımsız bölümü satın almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, temliklerin kısa aralıklarla yapıldığı ve değerler arasında aşırı fark bulunduğu da nazara alındığında davalı ...’nin iktisabının iyiniyetli olmadığı ve TMK 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı sonucuna varılması gerekeceği-
Hâkimlerin sorumluluğunu düzenleyen HMK 46 vd. gereğince, dairelerin ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar verdiği ve temyiz incelemesini Hukuk Genel Kurulunun yaptığı işlerde duruşmalı olarak temyiz incelemesi yapılacağı konusunda açık bir düzenleme yer almadığı- Hukuk Genel Kurulunun incelemesine tâbi işlerde ayrık ve açık bir düzenleme olmadığı sürece duruşmalı inceleme yapılmasının olanaklı görülmediği- Davacı aynı olaydan kaynaklanan zarar nedeniyle davalı Hazineye karşı olan birden fazla talebini (maddi ve manevi tazminat) aynı davada birleştirdiğinden (objektif dava birleşmesi), taleplerin her biri ayrı dava olmakla birlikte, tek bir eylemden kaynaklandığından ve görünüşte tek bir hüküm bulunduğundan temyizde kesinlik sınırının tespiti için temyiz edilen maddi ve manevi tazminat tutarlarının toplamının esas alınması gerektiği- "Davanın maddi ve manevi tazminat istemini içerdiği, her iki istemin davaların yığılmasına konu olsa bile, her birinin ayrı dava olma özelliğini yitirmediği, maddi ve manevi tazminat istemlerinin ayrı kalemler olduğu, çoğu zaman tahkikatlarının ve delillerinin toplanma aşamalarında da farklılık bulunduğu, maddi ve manevi tazminata hükmedilebilme koşullarında da farklılık olduğu, maddi ve manevi tazminat taleplerinin iki ayrı dava olduğu, kesinlik sınırının belirlenmesinde maddi ve manevi tazminat miktarlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada, istek aşılmak suretiyle ve üstelik dava dışı mirasçıların davaya iştirakleri sağlanmadan, tüm mirasçılara pay verilecek şekilde iptal ve tescile karar verilmesinin doğru olmayacağı-
Miras bırakanın, tüm malvarlığını oluşturan taşınmazların tamamını kızına bakım akdi ile devretmiş olması halinde, bakım akdi ile öngörülen ivazı aşar bir durum söz konusu olduğunda, yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amacına yönelik olduğunun kabulü gerekeceği–
Hile; vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
İptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerliğin her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmeyeceği- İİK’nin 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkının davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasını engellemediği, Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebileceği- Muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında hak düşürücü zamanaşımı süresinin olmadığı ve İİK'nın 277 vd.maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesinin muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmadığı- Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça muvazaa hukuksal nedenine dayandığından ve hak düşürücü süre eldeki davada uygulanmayacağından, davanın TBK'nin 19.maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek hak düşürücü süre nedeniyle davanın red edilmesinin isabetli olmadığı-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği-mirasbırakanın taşınmazdaki payını kendisi gibi paydaş olan kardeşine satış suretiyle temlik ettiği, satışın gerçek olduğuna yönelik davalı savunmasının dinlenen davalı tanıklarının beyanları ile de doğrulandığı, hatta bir kısım davacı tanıkları dahi savunma doğrultusunda satışın gerçek olduğunu ifade ettikleri gözetildiğinde, çekişme konusu taşınmazdaki pay temlikinin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının kanıtlanamadığı sonucuna varılması gerektiği-
Miras bırakanın dava dışı mirasçılarının olduğu, davacıların ise sadece miras payları oranında istekte bulundukları gözetilerek, davacıların miras payları oranında davanın kabulüne karar verilmesi, harç ve vekalet ücretinin belirlenmesinde de davacıların miras payına karşılık gelen değerin esas alınması gerekeceği-
Tapusuz taşınmazlar üzerindeki zilyetlikten ibaret olan hakkın devrine ilişkin gizli sözleşme, hiçbir şekil şartına bağlı olmadığından geçerli olduğundan, tapusuz taşınmazların muvazaalı şekilde bağış yoluyla devir ve teslim edildiğine yönelik iptal davasının reddinin gerekeceği-
Ölünceye kadar bakma akdi ile yapılan temliğin tenkise tabi tutulamayacağı-
Miras bırakanın aynı akitte yer alan iradesinin bazı taşınmazlar bakımından muvazaalı, diğerleri bakımından ise muvazaalı olmadığını kabul etmenin bir başka ifade ile miras bırakanın iradesine bölmenin olanaksız olduğu-
Davacının miras payına isabet eden iki davalı yönünden avukatlık ücreti ve harca hükmedilmesi gerekirken, tüm davalılar üzerinden hükmedilmesi doğru olmadığı-
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin dava dosyasındaki 141 ada 35, 40 ve 48 parseller bakımından mirasçılar tarafından muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davanın kabul ile sonuçlanarak derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği, anılan kararla murisin iradesinin denkleştirme olmadığının benimsendiği ve bu olgunun kesinleştiği, öyle ise, kesinleşen bu olgunun eldeki dava bakımından da güçlü delil oluşturacağı, kaldı ki, mirasçılardan bir kısmına muris tarafından yapılan bir temliki tasarrufun bulunduğunun da ispatlanmış olmadığı, hal böyle olunca, davaların kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Mirasbırakan N. Akça’nın, 153 parselde bulunan 4 nolu bağımsız bölümün ½ payını ikinci eşi olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline-
Mirasçılar adına tescil istekli olarak davacı, davayı açmış olup davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine TMK'nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekeceği-
Mahkemece, yapılacak araştırma ve inceleme sonucunda tapu iptal ve tescil isteği yönünden davanın reddi gerektiği kanaatine varıldığı takdirde, terditli olarak ileri sürülen tenkis isteği bakımından bir değerlendirme yapılması gerekip, bu konuda araştırma yapmayan mahkeme hükmünün, hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi hükmünde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmasında da murisin ölüm tarihi büyük önem taşır. Anılan yasal düzenlemede, kadastro tespit tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemeyeceği ve dava açılamayacağı-
Muris muvazaasına dayalı tapu iptali-tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkin davada TMK mad. 571 uyarınca tenkis davası mirasçıların dava açma hakkı saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl olarak düzenlenmiş olup, aksine bir delil sunulmadığı halde öğrenme tarihi, miras bırakanın ölüm tarihi olarak kabul edilebilir mi?
Taraflar arasında açılan ’muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tenkis’ davasında, dava konusu mallar miras bırakan tarafından dava dışı kişilerden bedelini ödeyip doğrudan davalıya intikali sağlandığından, davalıya yapılan doğrudan bir temlik olmayıp muvazaa talebinin reddi gerekeceği, ama anılan işlem gizli bağış niteliğinde olup, tenkis talebi varsa koşulların gerçekleşmesi halinde tenkis hükümleri uygulanarak sonuçlandırılması gerekeceği-
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde T.M.K.'nun 564. maddesindeki tercih hakkının gündeme geleceği, böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanmasının söz konusu olamayacağı, daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmayacağı, o zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değerinin belirlenmesi ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Takip dayanağı ‘ilam’da hükmedilen alacağın (tedbir nafakasının, inkar tazminatının, maddi/manevi tazminatın, birikmiş nafaka farklarının vs.) ya da ‘ara kararı’ ile hükmedilen birikmiş nafaka alacağının faizinin ne zaman başlayacağının belirtilmemiş olması –yani; ‘faizin başlangıcı’ hakkında ilamda bir hüküm bulunmaması halinde, karar tarihinden itibaren faiz istenebileceği; ancak hükmün infazı için kesinleşme gereken hallerde faizin, ilamın kesinleşme tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı–
Dava konusu taşınmazın dava dışı üçüncü kişiye temlik edilmesi nedeniyle HMK'nin 125. maddesi hükmü uyarınca, davacı tarafa seçimlik hakkı hatırlatılarak davayı ne şekilde sürdüreceğinin sorulması, bu yöndeki usuli eksiklik giderildikten sonra işin esasına girilmesi gerekeceği-
Kural olarak, tüm mal varlığının veya buna yakınının temlikinde muvazaadan söz edilebilir ise de, bakım alacaklısının kendisiyle ilgilenilmesi, ihtiyaçlarının kısmen ya da tamamen karşılanmasını teminen verilebileceği taşınmazları gözetildiğinde, davaya konu, üzerinde iki katlı bina bulunan ve birlikte kullanılan taşınmazlar dışındaki taşınmazların hisseli ve düşük değerli olması gözetildiğinde, davaya konu taşınmazları devredilmesindeki amacın; bakılmak değil, muvazaa olduğu şeklindeki görüşün, gerçekten tek taşınmazı olan veya taşınmazları arasında devre uygun bulunan taşınmazın diğer taşınmazlarından değerli olan kişilerin ölünceye kadar bakım akdi yapamayacakları sonucunu doğuracağı, bunun da yasanın teminatı altındaki akit yapma serbestisi ile bağdaşabileceği söylenemeyeceği- Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri ivazlı akitlerden olup bu tür temliklerde tenkis hükümlerinin uygulanamayacağı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile tazminat istekleri-
Senet (çek) üzerinde yazılı olan «teminattır», «teminat için», «teminat senedi», «bedeli teminat olarak verilmiştir» vb. yazılarının (kayıtlarının) -ayrıca bir belge (protokol) ile, senedin neyin teminatı olduğu belgelendirilmeden- senedin niteliğine etkili olmayacağı ve takibin durdurulmasına (iptaline) neden olmayacağı—
Davacının davalı aleyhine muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak ancak taşınmazın 3.kişiye devredilmesi nedeniyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak bedel isteğiyle dava açtığı, davalıya ait parsel kaydına ihtiyati tedbir konulduğu, tedbir isteğinin kabul edilmesi durumunda aleyhine tedbir kararı verilen kişinin bir zararının oluşması halinde, 6100 sayılı HMK'nun 399. maddesi uyarınca tazminat isteyebileceği, davacının, tedbir isteği bakımından bir karar verilmesi gerektiği-
Miras bırakanın ölüm tarihine göre terekesinin el birliği mülkiyetine tabi olduğu ve dava dışı mirasçıların bulunduğu, davacıların terekeye iade değil payları oranında istekte bulundukları, saptanan ehliyetsizlik durumunun yapılan temliki olumsuz etkileyeceğinden muvazaa yönünden bir araştırmaya da gerek kalmayacağı, ayrıca davanın tüm iştirakçilerin katılımıyla ve terekeye iade şeklinde açılmadığından böyle bir isteğin dinlenilme olanağının da bulunmadığı-
Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi gereği özellikle evlada yapılan temlik işlemlerinde, sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunmasının zorunlu olmadığı, bu gereksinimin akitten sonra ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunmasının, sözleşmenin geçerliliğine etkili olamayacağı -Asıl saptanması gereken hususun; «bu temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile yapılmış olup olmadığı ve temlikte bakıp gözetme koşulunun mu bağış amacının mı üstün tutulmuş olduğunun belirlenmesi olduğu -
Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olduğu uyuşmazlıkta, dava dışı ortaklar bulunduğundan, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği-
Mirasbırakanı T. Taşdelen'in mal kaçırmak amacıyla muvazaalı ve bedelsiz olarak paydaşı olduğu 806 parsel sayılı taşınmazdaki payının tamamını davalıya devrettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tesciline-
Dinlenen tüm davacı tanıkları ile bir kısım davalı tanıklarının dava konusu taşınmazın alımında ve üzerinde bulunan binanın yapımında davalının eşinin katkısı bulunduğuna dair beyanları yine davacı tanıklarından mirasbırakanın eşi ve tarafların annesinin mirasbırakanın “gelini davalı ve oğlunun sürekli kavga ettiği için taşınmazı devrettiğini” kendisine söylediğine ilişkin beyanı, ayrıca mirasbırakanın taşınmazın tümünü devredebilecekken 1/3 payını üzerinde bırakması birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın temliki mal kaçırma amacıyla yapmadığı, davalının eşi olan oğlunun katkıları nedeniyle taşınmazı davalıya temlik ettiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Miras bırakana ait doktor raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler ve benzeri belgelerin getirtilmesi, ondan sonra 2659 Sayılı Yasanın 7 ve 16. maddeleri göz önünde tutulmak suretiyle dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilerek miras bırakanın akit tarihinde ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, miras bırakanın ehliyetsizliğin saptanması halinde davanın kabul edilmesi; ehliyetli olduğunun saptanması halinde ise mirasbırakan tarafından davalıya aynı akitle yapılan temliklerin bağış niteliğinde olduğu, bu şekilde sağlararası yapılan temlik işleminde 1.4.1974 tarih, 1/2 sayılı İ.ları Birleştirme Kararının uygulama yerinin bulunmadığı, koşullarının varlığı halinde TMK'nun 560 ila 571.maddeleri arasında öngörülen tenkis davasına konu olabileceğinden, davacının bu yöne ilişkinin talebinin değerlendirilerek olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerektiği-
Davacı mirasçıların "bedelsizlik" ve "muvazaa" iddiasıyla açtığı bonodan dolayı menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin davada, HMK. 201 uyarınca, senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def'i olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemleri, ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile, ancak senetle ispat edilebileceği- Senede karşı "senetle ispat" kuralının senedin tarafları için geçerli olduğu- Mirasçıların "külli halef" sıfatıyla senede karşı dava açmaları hâlinde, iddialarını ancak "yazılı delille" ispat edebileceği- Mirasçıların küllî halef sıfatıyla değil de, (eldeki davada olduğu) sadece kendi miras haklarına dayanarak dava açmaları durumunda ise, senede karşı olan iddialarını senet (kesin delil) ile ispat etmek zorunda olmadığı, muvazaa iddialarını HMK. 203/d gereğince tanıkla ispat edebileceği- "Eldeki davada muvazaa iddiasının hukukî temelinin bulunmadığı ve davanın bedelsizlik iddiasına dayalı olduğu, davacı mirasçıların kendi haklarına dayanarak böyle bir davayı açamayacakları, dolayısıyla tanık dinlenilerek hüküm kurulmasının mümkün olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunlu olduğu- Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak olmadığı- Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa mad. 141 ile HMK'nın ilgili maddelerine aykırı bir durum oluşturacağı ve anılan hususun kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödev olduğu, aksine düşünce ve uygulamanın yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmayacağı-
Miras bırakan ikinci evliliğini yapmadan mallarını ilk eşinden olan çocuklarına temlik ettiğinde; ikinci eş ve ondan olma çocuğun muvazaa talepleri ile tapu iptal istemlerinin dikkate alınması gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda zamanaşımı söz konusu olmayıp, işlemin muvazaalı olması durumunda üzerinden bir zaman geçmesi halinde geçerli hale gelmeyeceği ve herhangi bir süreye bağlı olmaksızın her zaman açılabilip, muris muvazaasına dayalı olarak dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilemeyeceğinden mirasbırakanın davalıya yaptığı temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığı belirlenip karar verileceği-
Muvazaalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulmasının genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve doğru şekilde değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı- Delillerin eksiksiz toplanması ve değerlendirilmesi için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu- Murisin asıl amacı ve gerçek iradesinin mülkiyetin üçüncü kişilere naklini önlemek ve böylece taşınmazların aile içerisinde kalmasını temine yönelik olduğu ve diğer mirasçılardan mal kaçırma niyeti ile hareket etmediğinin açık olması dolayısıyla temlikin muvazaalı olduğunu söyleme ihtimalinin olmadığı- Tenkis istemi olması dolayısıyla, tenkis istemi yönünden inceleme ve değerlendirme yapılmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki muris muvazaası ve elatmanın önlenmesi gibi davaların dışında ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması vs. gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları; mirasçılardan birisinin ya da birkaçının terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların davaya muvafakatlerinin sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği-
Feragatin, kesin hükmün hukuki neticelerini doğuracağı ve karar kesinleşinceye kadar her zaman yapılmasının olanaklı olduğu-
Muris muvazaasına dayalı olarak sadece iptal istenilmiş olduğu, tescil istenilmediği halde, mahkemece, muris mavazaası hukuksal nedenine dayalı iddianın sabit olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile tapu iptal ve tescile karar verildiği; o halde, tescil yönünden usulüne uygun bir dava açılmaksızın neticeye gidilmesinin yasal olduğunun söylenemeyeceği-
Muris muvazaasından söz edebilmek ve 1.4.1974 tarih ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararını uygulayabilmek için temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığının kanıtlanması zorunlu olup; sırf bedelsizlik ya da alıcının yaşının küçük olması mirasbırakanın mal kaçırmayı amaçlamadığı durumlarda önem arz etmeyeceği- Somut olayda, dinlenen davacı tanıkları mirasbırakanın çocuklarıyla problemi olmadığını ve çocukları arasında ayrım yapmadığını; davacılardan ...’nin eşi, diğer davacıların da annesi olan ve 2014 yılında öldüğü anlaşılan ...’in temliki bilmemesi hayatın olağan akışına ters düşeceği; temliki bildiği halde yaşadığı sürece dava açmadığını bu nedenle; muvazaa iddiasının kanıtlandığından söz edilemeyeceği-
Tapu sicillerinin tutulmasının kamu düzeni ile ilgili olup, hakimin doğru sicil oluşturmakla yükümlü olduğu- Doğru sicil oluşturulabilmesi için yenilenen parsel numaraları üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken sayfası kapatılan eski kadastral parsel numaraları üzerinden karar verilmesinin doğru olmadığı-
Tenkis isteğine ilişkin davada, vekalet görevi kötüye kullanıldığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Çekişme konusu taşınmazların iptaline karar verildikten sonra tescili yönünde hüküm kurulmamış olmasının ve infazda sıkıntı yaratacak şekilde iptale karar verilen taşınmazların tek tek parsel numaraları ile iptal edilen pay oranlarının gösterilmemiş olmasının hatalı olduğu, çekişmeli taşınmazların keşfen belirlenen ve iptaline karar verilen davacının payı üzerinden nispi harca hükmedilmesi gerekirken maktu harç alınmasının hatalı olduğu-
Senetsizden mirasbırakanın bağışından söz edilerek 01.04.1974 tarih, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri olmadığı belirlenmek suretiyle mahkemece, tapu iptali ve tescil isteğinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve pay oranında tescil isteğine ilişkin davada, dava konusu edilen bağımsız bölüme karşılık gelen arsa payının yarı hissesinin muris tarafından, diğer yarı hissesinin ise davalının babası olan dava dışı kişi tarafından davalıya temlik edildiği anlaşıldığından yalnız muristen davalıya temlik edilen hisse üzerinden davacının miras payı oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerektiği-
Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğunun bulunduğu, ancak bu kuralın yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış olduğu ve bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği-
Ortak mirasbırakanları S. ve H.'in çekişmeli 386 ada 231 parsel sayılı taşınmazda bulunan 3 ve 5 nolu bağımsız bölümler, 1627 ada 82 parsel, 948 ada 14 ve 15 parsel sayılı taşınmazları davalı kızlarına satış göstermek suretiyle temlik ettiklerini, asıl amaçlarının bağış olup, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile adına tescile, olmadığı takdirde tazminata, olmazsa tenkise-
Mirasçıların birbirleri aleyhine açtıkları davalarda paylı mülkiyet hükümlerinin uygulanacağı-
Taksim tamamlanmadan terekedeki bir mal hakkında açılacak istihkak davası ile terekenin yazım ve tespiti davalarının, malın bulunduğu yerde, mirasçılık belgesi verilmesi davasının mirasçıların her birinin sakin olduğu yerde, bu iki halin dışındaki davaların ise, miras bırakanın yerleşim yeri mahkemesinde görülmesi ve bu kesin yetkinin, mahkemenin her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekeceği-
Tapu iptali ve tescil-
T.M.K.'nun 599. maddesi uyarınca murisin ölümüyle mirasçıların hak kazanacağı ilkesi gözetilerek ecrimisilin murisin ölüm tarihinden itibaren hesaplanması gerekeceği; davada müddeabihin, diğer bir deyişle, dava değerinin miras bırakanın taşınmazdaki payına karşılık gelen değer olduğu göz ardı edilerek taşınmazın tamamının değeri üzerinden fazla harç ve vekalet ücretine hükmedilmesinin de isabetsiz olacağı-
Mirasbırakan babası ...'ın dava konusu 29 parsel sayılı taşınmazda tapu tahsis belgesi ile zilyet iken anılan taşınmazdaki haklarını ... Noterliğinin 14.03.2006 tarih ve10614 sayılı satış vaadi sözleşmesi ile davalı gelini H.'ya sattığını, satış sözleşmesinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek satış vaadi sözleşmesinin iptali ile miras payı oranında iptal ve tescile, olmazsa tenkise-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine-
Miras bırakanın çekişmeli taşınmazda maliki olduğu 1/2 payı temlik ettiği ve bu pay üzerinden davacıların miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, istek aşılmak suretiyle davalının daha önceden maliki olduğu payın da kabul kapsamına alınmasının isabetsiz olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve pay oranında tescil isteği-
Kadastro tespit çalışmalarının yapıldığı ve tespitin kesinleştiği, miras bırakanın ise tespitten sonra öldüğü, bu nedenle 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin eldeki dava bakımından uygulanamayacağı-
Aktiften borçların indirilmesinin net terekeyi oluşturacağı, tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekeceği-
Mirasçılar arasında miras taksim sözleşmesine dayalı mülkiyet aktarımına yönelik tapu iptali ve tescil isteği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, ecrimisil istekleri- Mirasbırakana ait veraset ilamının ibrazının sağlanması, çekişme konusu taşınmazların devirlerine ilişkin akit tablolarının ve tüm devirleri gösterir şekilde tedavüllü tapu kayıtlarının merciinden getirtilmesi, mirasbırakanın temlik tarihinde terekesindeki mal varlığının tespit edilmesi, tasarrufun iptali dava dosyasının mahkemesinden temini ile dosyaya sunulan "miras hakkından feragat" başlıklı belgenin anılan dosyaki deliller ışığında değerlendirilmesi, tarafların bildirdikleri tanıkların dinlenilmesi ve dayandıkları diğer delillerin toplanması ve deliller değerlendirilip miras bırakanın gerçek irade ve amacının duraksamaya yer vermiyecek şekilde saptandıktan sonra bir karar verilmesi gerektiği-
Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davanın “muris muvazaası” hukuksal nedenine dayanılarak açıldığı; murisin yeğeni olan davacının yasal mirasçılığı veraset ilamı ile sabit olup, muris muvazaasına dayalı dava bakımından dava ehliyetinin bulunduğu-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Davalılar adına kayıtlı payların miras bırakanların veraset ilamları gözetilerek davacının miras payı oranında iptali ile iptal edilen bu payın davacı adına tescili gerekirken, metrekare cinsinden kabul kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Mirasbırakan anneannesi H. Koçak’ın çekişme konusu 82 parsel sayılı taşınmazdaki eşinden intikal eden miras paylarını davalı oğlu A. Koçak’a satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, 82 nolu parselin imar sonrası 1360 parsel sayılı taşınmaz olduğunu ileri sürerek mirasbırakan tarafından temlik edilen payların iptaliyle mirasbırakanın terekesine iadesini ve H. Koçak mirasçıları adına miras payları oranında adlarına tesciline-
Miras bırakan tarafından davalıya yapılan pay temlikine konu resmi akit getirtilmediği gibi, miras bırakanın başkaca malvarlığının olup olmadığı, sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı ve o tarih itibariyle davalının alım gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmadığı; bu nedenle belirtilen konular hakkında araştırma ve inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Mirasbırakan N. Vardar’ın 285 ada 47 parseldeki 8 nolu bağımsız bölümünü muvazaalı olarak davalıların mirasbırakanı H. F.ye Erşen’e devrettiğini ileri sürerek tapu kaydının 1/3 oranında iptali ile adına tescile, taşınmazın 3. kişilere devredilmiş olması halinde tazminata-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve pay oranında tescil, olmadığı takdirde çekişme konusu taşınmazların bedellerinin tahsili istekleri-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle "nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü" olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemekte olduğu; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği- Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Dava konusu taşınmazın yargılama sırasında imar uygulaması gördüğü ve bir parselin kaydının kapatılarak, farklı numaralı parsellerin oluştuğu görüldüğü halde infaz kabiliyeti olmayacak şekilde sayfası kapatılan pasif kayıt üzerinden karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Dayanılan nedenlerden birinin ehliyetsizlik olması halinde kamu düzeniyle ilgili bulunması ve ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu neden üzerinde durulması gerektiği- Ayırt etme gücünün nispi bir kavram olmasının, kişiye eylem ve işleme göre değişmesinin bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle ... Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kıldığı, esasen TMK'nin 409/2. maddesinin akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngördüğü-
Muris muvazaası iddiasına dayalı davaların, terekeye karşı yapılan haksız fiil niteliğini taşıdığından herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği-
Ölünceye kadar bakma akdini daha az miktarda taşınmaz devrederek sağlama imkanı varken,çok fazla sayıda taşınmazları temlik etmekteki gerçek iradenin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunun kabulünün gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin açılan davada, temlik tarihi itibariyle murisin mal satmayı gerektirecek herhangi bir ihtiyacının olmadığı, yine davalıların murisinin de alım gücünün bulunmadığı, murisin kendisinden 22 yaş küçük ve zamanında yanında işçi olarak çalışan ikinci eşini koruma içgüdüsü ile hareket ettiği, nitekim murisin çekişmeli parsel ile dava dışı parsellerin tamamını ve bir parselin de ½ payını üzerinde intifa haklarını saklı tutmak kaydıyla devrettiği, temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı sonucuna varıldığından, parselin davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında davacı adına tesciline karar verilmesi gerektiği-
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptal-tescil ve bedel, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir... Mirasbırakan ile davacı arasında mal kaçırmayı gerektirecek bir beşeri ilişkinin bulunup bulunmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması, davalının paylaştırma savunması üzerinde durularak mirasbırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır ve taşınmaz mal ve hakların araştırılması, mirasbırakanın sağlığında mirasçıları arasında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde bir paylaştırma yapıp yapmadığının belirlenmesi, bu yönde tüm taraf delillerinin toplanması, mirasbırakan adına olan tüm taşınmaz kayıtlarının getirilmesi, temliklerdeki gerçek irade ve amacın mal kaçırmak olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
8. HD. 11.02.2019 T. E: 2018/2920, K: 1280-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteği- Tüm dosya içeriği ve tanık anlatımları ile birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın mirastan mal kaçırma amacıyla temliki gerçekleştirdiği iddiasının sübuta ermediği sonuç ve kanaatine varılmakla, davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Harç ve vekalet ücretinin keşfen saptanan ve harcı tamamlanan dava değeri üzerinden hesaplanması gerektiği-
Taşınmazların temliki satış şeklinde gerçekleştirildiğine göre TMK'nun 560 ila 571. maddesi arasında öngörülen tenkis davasına konu teşkil etmeyeceğinden tenkis davasındaki feragatin muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal tescil davası açılmasına engel teşkil etmeyeceği-
Kazandırmanın, miras payına mahsuben verilmediğini, başka bir ifade ile denkleştirmeye tabi olmadığını veya mirasbırakan tarafından iadeden muaf tutulduğunu ispat yükümlülüğü lehine teberru yapılan altsoya düşecek olup, somut olayda bu husus davalı tarafından kanıtlanmadığından mirasbırakan tarafından oğluna yapılan kazandırmanın iadeye tabi olduğunun kabulü gerekeceği- Mirasta denkleştirme koşulları gerçekleştiği ve davalı tercih hakkını para iadesi yönünde kullandığı için, TMK'nun 673. maddesi gereğince, davaya konu taşınmazın denkleştirme anındaki değeri hesaplanarak denkleştirmeye karar vermek gerekeceği-
Miras bırakanın mirasçılarının kim olduğunun belirlenmesi, davacıların dava açma haklarının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, dava konusu taşınmazların davalılara temlikine ilişkin akit tablolarının eksiksiz getirtilmesi, çap kayıtlarının istenmesi, murisin tüm mirasçılarını kapsar biçimde hak dengesini gözetir bir mal paylaşımı yapıp yapmadığının tespiti bakımından kayıt ve belgelerin temini ile açıklanan ilkeleri kapsar şekilde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, hasıl olacak sonuca göre değerlendirme yapılarak murisin gerçek irade ve amacının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması gerekeceği-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Tapu sicillerinin tutulmasından ve bundan doğan zararlardan devletin sorumlu olacağı, bu sorumluluğun kusursuz sorumluluk olduğu-
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekeceği-
Vasiyetnameye konu olan malların daha sonra ölünceye kadar bakma akdi ile davalılara bağışlanmış olması, ancak mahkemece ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile yapılan temlikin iptaline karar verilmesi halinde, vasiyetnamenin geçerliliğini koruyacağı–
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği- Temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ileri sürülerek eldeki dava açılmış ise de, davacılar iddialarını ispatla yükümlü olup dosya içeriği, toplanan deliller ve tanık beyanları nazara alındığında tarafların mirasbırakanının çekişme konusu taşınmazı davalıya temlikinin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının kanıtlanamadığı, mirasbırakanın davalı ile birlikte yaşadığı ve tüm ihtiyaçlarının davalı tarafından karşılandığı, diğer yandan, her ne kadar resmi akitte gösterilen bedel, akit tarihindeki gerçek bedelden düşük ise de, salt bedeller arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olamayacağı, dosya kapsamında mirasbırakanın davacılardan mal kaçırmasını gerektirecek bir sebebin ortaya konulamadığı saptanmış olup, davacıların muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı, bir başka ifade ile temlikin gerçek satış olduğu sonucuna varıldığı- Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Muris muvazaası nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davası sonucunda verilen hükümler “yenilik doğurucu, yaratıcı” değil “açıklayıcı” nitelikte olduğundan, miras bırakının muvazaalı olarak yaptığı devir işlemini iptal ettiren mirasçının, şuf’a davası açabileceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve ecrimisil isteğine-
Davaya konu 20 ve 21 parsel numaralı taşınmazlar muris M. A. adına kayıtlı iken 11.08.1995 tarihinde satış yoluyla davalı S.'a temlik edildiği taşınmazların temlik tarihindeki satım bedelleri ile gerçek bedelleri arasında fahiş fark bulunduğu, davalı S.'ın taşınmazları kullanmadığı, murisin ciddi bir geçim sıkıntısı yaşamadığı halde oturduğu evi satmasının da hayatın olağan akışına ters olduğu ve özellikle davacı tanığı Z. D.li'nin görgüye dayalı beyanında "murisin oğlu E.'ı kast ederek "... Evi benim elimden aldı, şimdi de bizi buradan attı..." şeklindeki açıklaması dikkate alındığında murisin mirastan mal kaçırmak amacıyla oğlu davalı E.'ın bacanağı davalı S.'a temlikte bulunduğu anlaşılmakla davanın kabulünün gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, taşınmazların murisle ilgisinin ispat edilemediği, murisin anılan taşınmazlar bakımından davalılara temlikinin söz konusu olmadığı, taşınmazların dava dışı kişi ve davalının haricen satışı nedeniyle kadastro tespiti sırasında diğer davalı H. adına senetsizden tespit ve tescil edildikten sonra davalıya satış suretiyle temlik edildiği anlaşıldığından, bu davalı adına kayıtlı olan parseller bakımından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, muvazaa iddiası yönünden inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılarak sonuca gidildiği, oysa kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle öncelikle ehliyetsizlik iddiası üzerinde durulmasının zorunlu olduğu- Satışı yapan davalı vasi O.'ın mirasbırakanın oğlu olup vesayet dosyasında kısıtlılık kararının verildiği oturumda hazır bulunduğu, babasının ehliyetsiz olduğunu bildiği, vasinin mirasbırakanın kısıtlanmasından sonra taşınmazlarda işlem yaptığı, ehliyetsiz kişinin tasarruflarına değer verilemeyeceği gibi ilk el durumundaki N.'nin mirasbırakanın yeğeni olup kısıtlandığını bildiği, ikinci el durumundaki davalı A.'in de ayın köyde yaşadığı, mirasbırakanın akrabası ve dava konusu taşınmazların tarla komşusu olduğu, bütün bu olgular birlikte değerlendirildiğinde davalı vasi ve diğer davalılar N. ve A.'in TMK'nın 1024.maddesi anlamında durumu bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olup iyiniyetli sayılamıyacakları-
4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 701 ila 703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı olmadığı ve mülkiyetin bir bütün olarak ortakların tümüne ait olduğu- Ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibinin ortaklık olduğu- Elbirliğiyle mülkiyette maliklerin mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortak olduğu ve bu kuralın TMK'nin 701. maddesinde açıklandığı- Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyette ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu- Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu olduğu ancak uygulamada kısmen yumuşatılarak bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesinin 11.10.1982 tarih 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile benimsendiği- Uyuşmazlıkta, çekişmeli taşınmazın mirasbırakan adına tescili istendiği ve murisin dava dışı mirasçılarının bulunduğu gözetilerek; davada yer almayan mirasçıların olurunun alınması ya da terekeye TMK. mad. 640 uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek esas hakkında hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 12/3.maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin, "kadastro tespit tarihinden önce doğan haklar" için söz konusu olduğuı, mirasbırakan dava konusu taşınmazın davalıya temlikini kadastro tespitinden önce yapmış ise de, tespitten sonra öldüğünden TMK.'nun 599. maddesi uyarınca mirasçıların murisin ölüm tarihinde tereke üzerinde hak sahibi olacağı-
Ölünceye kadar bakma akdi ile yapmış olduğu ivazlı tasarruf niteliğindeki temliklerin tenkise tabi olmayacağı, koşullarının gerçekleşmesi halinde 1.4.974 tarih ½ sayılı İ.B.K. gereğince muris muvazaasına ilişkin tapu iptal ve tescil davasına konu teşkil edeceği-
Miras bırakan, dava dışı kargir ev ve bahçesi vasıflı taşınmazının tamamı ile davaya konu tarlanın ½ payını davalıya ölünceye kadar bakım akdiyle devretmiş olup, taraflarca murisin başka mal varlığı bulunduğunun belirtilmemiş olması karşısında, davaya konu edilen parsellerle birlikte dava dışı taşınmazların murisin tüm mal varlığını oluşturduğu görüldüğünden ölünceye kadar bakma akti iki taraflı ivazlı bir akit olduğundan bakım borcunun temini için bununla orantılı ve makul düzeyde bir temlik yapılmış olmasının gerekeceği; ne var ki, davalıya ölünceye kadar bakım akdiyle devredilen taşınmazların murisin tüm mal varlığına oranının makul bir seviyede kaldığını söyleyebilme olanağının olmadığı-
Tapu iptali ve tescil davasında çekişme konusu taşınmazın dava tarihinden önce el değiştirmesi ve davada sadece tapu iptal ve tescil talebinde bulunulması halinde, dava tarihi itibariyle kayıt maliki olmaması halinde hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Muris muvazaasına ilişkin davalarda, miras bırakanın asıl irade ve amacının açık biçimde ortaya konması gerektiği- Bedeller arasında farkın tek başına muvazaa kanıtı sayılamayacağı-
... parsel sayılı taşınmaza yönelik temyizine gelince, toplanan deliller ve tanık anlatımlarından, aralarında yaş farkı olan davalıya, miras bırakanın ... parsel sayılı taşınmazı evlilik hediyesi olarak verdiğinin anlaşıldığı, bu nedenle, ... parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Muris muvazaası kukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
Muris tarafından açılan önceki dava hileye dayalı olarak açılmış olup, ölümü üzerine mirasçıları murisin halefi olarak davada yer aldıklarından ve eldeki davada davacılar ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak dava açtıklarından; iki davanın aynı nitelikte olmadığı ve işin esasının incelenmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve miras payı oranında tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkin davada, bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin de büyük önem taşıdığı, bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu; salt bedeller arasındaki farkın tek başına muvazaa kanıtı olamayacağı-
Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davasında, tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı-
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu- Söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemekte olduğu; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği- Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Temyiz kudreti bulunmayan kişinin yaptığı işlemlerin hukuki sonuç doğurmayacağı,karşı tarafın iyiniyetli olmasının o işlemi geçerli kılmayacağı, temyiz kudretinin nisbi bir kavram olduğu, kişiye, işlem ve eyleme göre değişeceği, (miras bırakanın vekalet verdiği tarihte hukuki ehliyete sahip olmadığının saptanması halinde,vekil aracılığı ile yaptığı temliklerin -ya da doğrudan doğruya kendisinin yaptığı akitlerin- hükümsüz olacağı)–
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu- Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemekte; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmekte olduğu- Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak "resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini" isteyebilecekleri-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, tescil mümkün olmazsa tenkis istemi- Davalı, "murisin evin yapımı sırasında adına kayıtlı olan otobüsü satmak suretiyle katkıda bulunduğunu, murisin evin yapımı nedeniyle çevreden de aldığı borçları ödeyememesi nedeniyle çekişme konusu taşınmazı satmak istediği, bunun üzerine çekişme konusu taşınmazın satışının bedel karşılığı yapıldığını" savunmuşsa da, bahse konu otobüs satımı ve paranın ödendiğine yönelik herhangi bir somut delil bulunmadığı gibi, davalının devrettiği bir aracın da bulunmadığı, dinlenen tanık beyanlarından; "mirasbırakan ile tarafların yurt dışında çalıştığı, murisin herhangi bir borcu bulunmayıp ekonomik durumunun yerinde ve beldede ev yaptırabilecek nitelikte olduğu" anlaşıldığından, yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu- Murisin paraya ihtiyacı olduğu yönündeki savunmanın, taşınmazın gerçek değeri ile satış bedeli olduğu iddia edilen miktar arasında oluşan fahiş fark karşısında hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi inandırıcı da bulunmadığı, davalının ev yapımı sırasında maddi destekte bulunduğunun kabulü hâlinde dahi bu hususun tek başına taşınmazın mülkiyetinin devrini gerektirir nitelikte kabul edilemeyeceği ve bölge adliye mahkemesince, yargılama sürecinde ileri sürülmeyen emek ve hizmet olgusunun semen olarak kabul edilmesi gerektiği yönündeki direnme gerekçesinin de hatalı olduğu-
Tapu sicilinin düzgün tutulması kamu düzenine ilişkin olup, hâkimin de sicilin düzgün oluşturulmasında sorumluluk sahibi olduğu- Davada mahkemece, asıl davanın davacıları ile birleşen davanın davacıları hakkında veraset ilamlarına göre, kök muris ile ara muristen gelen miras payları oranında tapu iptal ve tescil hükmü kurulmasında bir usulsüzlük bulunmadığı-
Tapu iptali ve tescili davasında, murisin diğer mirasçıların saklı payını zedeleme kastı ile hareket etme kastı olmaması, temlikin gerçekleştirilme sebebinin mehir olması, muvazaa ve tenkis koşullarının da oluşmaması gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri- Çekişmeli taşınmazların başlangıçta davalının eşine ait iken el değiştirme sonucu mirasbırakana geçtiği ve ona yapılan temlikin muvazaalı olduğu hususunun mahkeme kararı ile belirlendiği anlaşıldığından, davalıya temlikin mirasçıdan mal kaçırma amacı ile yapılmadığı, muvazaalı edinilen taşınmazın kayıt malikine değil eşine aktarıldığı ve bu nedenle davanın reddi gerektiği-
Ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ile mirasbırakan adına tescil olmazsa tenkis isteği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ile terekeye iade (tüm mirasçılar adına tescil) isteğine ilişkin açılan davada, TMK. mad. 599, 640, 701/2 dikkate alındığında, miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, terekedeki payların ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara ait olduğu ve tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların terekeye giren mallar (menkul-gayrimenkul) üzerinde somut ve bağımsız paylarının mevcut olmadığı- Dava tüm mirasçılar adına tescil istemi ile açılmış, mirasbırakan E. 05/10/2004 tarihinde öldüğünden, terekesi elbirliği mülkiyetine tabi olup, dava dışı mirasçıları da bulunmadığı- Dava dışı mirasçılara tebligat yapılmış, mirasçılardan N. ve N. tebliğe rağmen beyanda bulunmadığı, mirasbırakanın eşi olan mirasçı Kafiye yazılı beyanında davaya muvafakat etmediğini bildirdiğinden, miras şirketine TMK. mad. 640 uyarınca atanacak temsilci aracılığıyla yargılamanın sürdürülmesi gerektiği-
Tapuda kayıtlı olmayan taşınmazın devri halinde, 1.1.1974 T. ve 1/2 sayılı İçt. Bir. K.’nın uygulama alanı bulmayacağı–
Ehliyetsizlik, vekâlet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile miras payı oranında tescil isteklerine ilişkin davada, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olmasının o işlemi geçerli kılmayacağı- Ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kıldığı, ayrıca TMK'nin 409/2. maddesi uyarınca akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceği-
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaalı olarak yapılmış olup olmadığını belirlemek için, sözleşme tarihinde miras bırakanın yaşının, sağlık durumunun, aile ilişkilerinin, elinde bulunan malvarlığı miktarının, temlik edilen malın tüm malvarlığına oranının, bunun mâkul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların birlikte gözönünde bulundurulması gerekeceği–
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile miras payı oranında tescil istemine ilişkin davada, davacılardan Hazbiye'nin yargılama sırasında öldüğü ve mirasçıları olan K. ile S.'nin davayı sürdürdükleri ve adı geçenlerin hükme esas alınan mirasbırakanın veraset ilamında yer almadıkları (4721 sayılı TMK. nun 28. maddesi hükmü uyarınca ölümle şahsiyet ve 6100 sayılı HMK. nun 50. maddesi gereğince de taraf ehliyeti son bulduğu halde bu husus) gözetilmeksizin ölü kişi Hazbiye adına sicil oluşturulacak şekilde tescil hükmü kurulmuş olması ve karar başlığında ölü kişinin mirasçılarının gösterilmesi gerekirken yalnızca ölü kişinin gösterilmesinin isabetsiz olduğu-
Somut olayda, muris muvazaası iddiasına dayalı eldeki davanın herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tâbi olmaksızın her zaman açılabileceği gözetilmeksizin davacıların temlikten uzun süre geçtikten sonra dava açmalarının iyiniyetle bağdaşmayacağından bahisle davanın reddedilmiş olması isabetsiz olduğu-
Ehliyetsizlik hukuki sebebi yanında, muris muvazaası hukuksal nedenine de dayanıldığına göre, hukuki ehliyetin kamu düzeni ile ilgili olması sebebiyle mahkemece kendiliğinden gözetilerek, önemine binaen öncelikle inceleme yapılması gerekeceği-
Muris muvazaası sebebiyle iptaline karar verilen hisse devri işleminden dolayı iptal edilen hisselerin iştirak halinde mülkiyet olarak terekeye intikal ettirilmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
Miras bırakanın ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaalı olup olmadığının belirlenebilmesi için, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mal varlığına oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olgular göz önünde tutularak karar verilmesi gerekeceği, makul ve hoşgörü sınırları içerisindeki temlike yönelik muvazaa itirazının reddi gerekeceği; ayrıca, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için, sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunmasının zorunlu olmadığı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil; olmadığı takdirde,tenkis isteği-
Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davalarında kötüniyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, her zaman ileri sürülebileceği ve mahkeme tarafından re’sen araştırılması gerekeceği–
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun’nun 706, Borçlar Kanunu’nun 213 ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Davanın hukuki niteliği ve tarafları aynı olsa da, önceki davada baba, eldeki dosyada anne payı bakımından muris muvazaasına dayanmış ise davaya konu paylar farklı olduğundan derdestlikten söz edilemeyeceği-
Davacılar, miras payları oranında iptal ve tescil isteğinde bulunduklarından, veraset ilamına atıf yapılmak suretiyle miras payları oranında iptal ve adlarına tescile karar verilmesi gerekeceği-
Ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel isteği-
Murisin, mirasçılardan mal kaçırmak maksadıyla yaptığı muvazaaya dayalı devir ve temlikler geçersiz olduğundan, davaya konu taşınmazları o şekilde iktisap eden davalının bu taşınmazları işgali iyiniyetli sayılamayacağı ve dolayısıyla kendisinden mal kaçırılan mirasçı davacı, murisin (ölüm) tarihinden (zamanaşımı def’i durumunda sürenin 5 yıl olduğu dikkate alınarak) başlayarak dava tarihine kadar geçen süre için ecrimisil isteyebileceği- Açılmış olan tapu iptal tescil davası, eldeki davanın sonucunu etkileyeceğinden, o davanın kesinleşmesi beklenmesi gerektiği- Ecrimisil davalarının beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve bu sürenin dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlayacağı- Kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre belirleneceği- Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edileceği- Raporlar arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulamayacağı-Mahkemece 2009 ve 2010 yılları için talebi aşarak bu yıllara ilişkin bilirkişi raporunda belirlenen miktarlara hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis; birleştirilen dava ise tenkis istekleri-
Taşınır mallar ve alacakların zilyetliğinin devri konusunda bir geçerlilik şekli öngörülmediğinden, dava konusu otomobil ve parada olduğu gibi hukuken taşınır eşya niteliğinde sayılan değerlerin bağışlanması ya da bağış amacıyla bedelsiz olarak devredilmesi işlemi hukuken geçerli olacağından, muvazaa taleplerinin dikkate alınmayacağı, ancak koşulları gerçekleşirse tenkis talebinde bulunabileceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel veya tenkis isteği-
Uyuşmazlık, sahtecilik, yolsuz tescil ve hile hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir... Gayrimenkulün aynına ilişkin davalarda taşınmazların keşfen belirlenen değeri üzerinden davacının payı oranında hesaplanan dava değerin üzerinden harcın ikmal edilmesi ve hüküm kurulurken bu değer üzerinden yargılama giderlerine hükmedilmesi zorunludur. Mahkemece öncelikle mirasçıları yönünden taraf teşkili sağlanmalı, daha sonra davaya konu taşınmazlardan her birinin ifraz görüp görmediği, ifraz sonra oluşan taşınmazların parsel numaraları ile bu taşınmazların güncel tapu kayıtları ilgili tapu müdürlüğünden temin edilmeli, daha sonra dosya bilirkişi heyetine tevdi edilerek her bir taşınmaz yönünden mirasbırakandan davacıya intikal edecek miras payı ile bu taşınmazların ifraz sonucu oluşturduğu parsel numaralarının ve bu taşınmazlardan hangilerinin DSİ hangilerinin davalılar adına kayıtlı olduğunun belirlendiği, ayrıca davacının mirasbırakandan gelecek miras payına isabet eden dava değerinin hesaplandığı rapor tanzim edilmesi istenmeli, düzenlenen bilirkişi raporu dosyadaki bilgi ve belgelerle denetlendikten sonra davacı tarafa eksik harcı ikmal etmek üzere süre verilmeli, hüküm kurulurken davalılar adına kayıtlı olmayan taşınmazlar yönünden mülkiyetin tespiti yönünde karar verilmesi gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Ehliyetsizlik ve irade fesadı hukuksal nedenlerine dayalı vasiyetnamenin iptali, olmadığı taktirde tenkis ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tazminat istekleri-
Mirasbırakanın uyuşmazlığa konu olan taşınmazı davalıya temlik etmesi için dava dışı vekalet verdiği, vekaletin kötüye kullanılması sonucu dava konusu taşınmazların davalıya devredildiği, bu haliyle mirasbırakanın gerçek iradesinin diğer mirasçılardan mal kaçırmaya yönelik olduğu hususunun açıkça saptanamadığı, murisin verdiği vekalet yetkisi kullanılarak vekil tarafından davalıya temliklerin yapıldığı kanaatine varıldığından muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Muris tarafından davalıya yapılan temlik işleminin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu hususunun davacı tarafından kanıtlanamadığı durumda davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Feragate ilişkin irade açıklamasının gerçeği yansıtmadığının bildirilmesi halinde, bu halin ya aynı dava içerisinde HMK'nun 163. maddesine göre ön sorun (hadise) şeklinde ya da ayrı bir dava olarak incelenmesi olanaklı ve gerekli olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteği-
Davacının mirasbırakanının çekişme konusu bağımsız bölümü temlikinde gerçek irade ve amacının mirasçıdan mal kaçırma olmadığı, kendisi ile ilgilenen, bakımını yapan torununa duyduğu minnet sonucu devri yaptığının kabulü gerektiği-
Muris muvazaası sebebi ile açılan tapu iptali davası kabul edilip kesinleştikten sonra açılan ecri misil davasında; dava konusu taşınmazda taraflar paydaş olup taşınmaz üzerinde kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulmadığından davanın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği- Dava konusu taşınmazlar ve benzer nitelikli yerlerin emsal kira bedelleri araştırılmadan ve taşınmazları kullanan kiracılardan ödedikleri kira bedelleri de değerlendirilmeden soyut ve genel ifadelerle ecrimisil belirlenmesi doğru olmadığı gibi sonraki dönemler için ÜFE artış oranı yansıtılmadan yapılan ecrimisil hesabının da isabetsiz olduğu- Dava dilekçesinde belirtilen tarihten önceki bir tarih esas alınarak talep aşılmak suretiyle belirlenen ecrimisilin hatalı olduğu-
Muvazaa nedenine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davaları sonucunda, verilen kararların 'yenilik doğurucu' değil, 'açıklayıcı' nitelik taşıdığı, bu suretle oluşan kararlara konu işlemlerin yapıldıkları tarihten itibaren butlanla malul olup yapılmamış sayılacağı ve iptal hükmünün geriye etkili olarak sonuç doğuracağı-
Muvazaa davalarında; işlemin muvazaalı kabul edilebilmesi için temlik işleminin bağış hükmünde olmasının esas olması gerektiği, öte yandan taşınmazın keşfen belirlenen değeri ile aksi davacılarca kanıtlanamayan resmi senetteki satış tutarının birbirine yakın olduğunun belirlenmesi durumunda muvazaa talebinin reddi gerekeceği-
Türk Medeni Kanunun 560 ile 571. maddesi aralarında öngörülen tenkis davaları miras bırakanın bağış gibi sağlararası vasiyet ve miras mukavelesi şeklindeki yapmış olduğu ölüme bağlı tasarruflarına ilişkin olup; miras bırakanın temlikinin bahis konusu edilen işlemlerden olmadığı, aksine satış şeklinde gerçekleştirildiği kayden sabit olduğundan böylesi bir temlikin ise koşullarının varlığı halinde 1.4.1974 tarih, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarıca muris muvazaasına tabi olacağı-
1. HD. 28.06.2010 T. E: 6848, K: 7638-
Ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemi-
Muris muvazaası sebebiyle açılan tapu iptali davasının tenkis da-vası için bekletici mesele oluşturacağı, davalara ayrı ayrı bakılacağı ve önce tapu iptali davası kabul edilirse tenkis davasının konusu kalma-dığından red edileceği, önce tenkis davası hakkında karar verilirse bu karar murisin işleminin geçerliliğini onadığı takdirde; kesinleşen bu hükmün «işlemin geçersizliği»nin iddia edildiği tapu iptali davasının taraflarını da bağlayacağı (Muris muvazaasına dayalı iptal davası ile tenkis davasından birisinin önceden açılmasının, açık bir irade beyanı olmadıkça diğerinden feragat anlamına gelmeyeceği, birisi hakkında verilen hükmün diğeri hakkında kesin hüküm oluşturmayacağı, bu iki dava arasında derdestlik iddiası dinlenmeyeceği) -
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteği-
İpotek kişisel bir alacağın teminat altına alınması amacını güden ve bir taşınmaz değerinden alacaklının alacağını elde etmesini sağlayan sınırlı bir ayni hak olduğu, ipotek tesisi için rehin edilecek taşınmaz maliki ile alacaklı arasındaki anlaşmanın (rehin sözleşmesi) bulunması ve rehin sözleşmesinin TMK'nın 856. maddesi gereğince tapu siciline tescil edilmesi gerektiği, alacak sona erdiği halde alacaklı, terkin taahhüdünü iradesiyle yerine getirmezse, taşınmaz malikinin ipoteğin fekkini (kaldırılmasını) dava yolu ile isteyebileceği-
Mirasbırakanın davalı yanında aynı akitle diğer mirasçılara ve başka bir akitle diğer mirasçılara da taşınmaz temlik ettiği gibi bir parça taşınmazını ise üçüncü kişiye satarak elde ettiği para ile davacıya da bir taşınmaz aldığı dosya kapsamıyla sabit olduğundan, temliklerin mal kaçırma amacı ile yapılmadığı murisin mallarını paylaştırma amacı ile hareket ettiği sonucuna varılması gerektiği-
Davacıların açtıkları ilk dava ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı olup, eldeki dava bakımından kesin hüküm oluşturmayacağı gibi; muris muvazaasına dayalı olarak ilk ele karşı açtıkları diğer dava da, kendisine husumet yöneltilen kişinin (H.’in) anılan davanın açıldığı tarih itibariyle kayıt maliki olmadığından, o davada verilen kararın eldeki davayı bağlamayacağı-
Bakım alacaklısının bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise) bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemeyeceği; akitte bağış amacının üstün tutulduğu Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 01.04.1974 günlü ve l/2 sayılı İ.ları Birleştirme Kararı'nın miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabileceği-
Ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kıldığı; esasen Medeni Kanunun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceği-
Miras bırakanının yapmış olduğu temlikin, davacı mirasçının payı oranında iptal edilmesinin gerekeceği- Kendi murisine ait mirası reddeden kişilerin muris muvazaasına dayalı olarak açtıkları davanın dinlenilmesine yasal olanak bulunmadığı-
Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkin davada, keşif sırasında 5578 sayılı parselin komşusu olan 5579 sayılı parselin gösterilmesinin maddi bir yanılgıdan kaynaklandığı açık olup, davanın 5578 sayılı parsel hakkında açıldığı yönündeki maddi olguyu değiştirmeyeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalılarda zamanaşımının sözkonusu olmadığı, işlemin muvazaalı olması durumunda üzerinden bir zaman geçmesi halinde geçerli hale gelmeyeceği ve herhangi bir süreye bağlı olmaksızın her zaman açılabileceği-
Taşınmazın ilk tesis ve tüm tedavül kayıtları ile revizyon kayıtlarının temin edilmek suretiyle uzman heyet bilirkişi aracılığı ile mirasbırakanın devrettiği kendisine ait payın, sonradan yapılan tevhit ve ifrazlar ile oluşan taşınmazda inşa edilen binanın hangi bağımsız bölümüne ne oranda yansıdığının belirlenmesi ve hesaplanacak olan davalıya ait dava konusu bağımsız bölümlerdeki paylar üzerinden davacının miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği- Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu- Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği- Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği- Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşıdığı-
Ölünceye kadar bakım akdinden kaynaklanan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkin davada; murisin kendisine bakılmadığı iddiasının olmadığı mirasçıların bu yönde dinlenme olanağının bulunmadığı- Ölünceye kadar bakım akdinde bakım alacaklısının akit tarihi itibariyle bakıma muhtaç olmasının şart olmadığı ayrıca bu tür davalarda muris tek malvarlığını ölünceye kadar bakım akdi ile temlik etmiş olsa dahi bu malvarlığının değeri bakım borcuyla orantılı olduğu takdirde bu hususun tek başına murisin mal kaçırma kastını göstermeyeceği-
Miras bırakanın, kendisinden yaşça küçük olan davalıyla evlenmek için tapulu taşınmazı davalıya devrettiği, mirasçılardan mal kaçırma amacı olmadığından muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasının reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Tereke üzerindeki hak sahipliğinin ortaklardan tek başına hiçbirine ait olmayıp hak sahibi olanın ortaklık olduğu ve tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların terekeye giren mallar üzerinde somut ve bağımsız paylarının mevcut olmadığından, davacıların vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak kendi paylarına hasren tek başına tapu iiptali ve tescil davası açamayacakları, mülkiyet çekişmesini içeren mirasçıdana kaçırmaya yönelik davanın pay oranıyla açılarak dinlenilmesine olanak olmadığı- TMK. mad. 702/4. hükmünün ise ortaklığa ait mallara yönelik dışarıdan gelecek tehlikelere ve zararlara karşı koruyucu ve def’etmeye ilişkin TMK. mad. 683/2'den kaynaklanan bir hüküm olduğu-
Adli yardımın, 1086 sayılı HUMK.'nun 465. ila 472. maddelerinde ( 6100 sayılı HMK'nun 334 ila 340.maddelerinde ) düzenlenmiş olup, fakir bir kimsenin bir davanın gerektirdiği oldukça kabarık olan harç ve masrafları karşılayamaması durumunda bu mali külfetten geçici olarak muaf tutulması olduğu-
Muris muvazaasının, tanık dahil her türlü kanıtla ispat edilebileceği–
Mirasbırakanın gerçek irade ve amacının mirastan mal kaçırmak olduğu, bir başka ifadeyle temliklerin muvazaalı olduğu saptanmak suretiyle karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Bir ortağın tek başına dava açabileceği, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekeceği-
«Muris muvazaası»na dayalı tapu iptali, olmadığı takdirde «tenkis» isteğini içeren iddianın kademeli olarak ileri sürülerek, dava konusu edilebileceği -
Tapu iptali ve tescil davalarının kayıt malikine karşı açılacağı, eldeki davada, davanın R.,S. ve D.’a karşı açıldığı, bilahare R. ve S. davalı olmaktan çıkarılarak Serman ve D.'nın davaya dahil edildiği, dava tarihi itibariyle R. ve S.'in kayıt maliki olmadığı, usul hukukumuzda davaya dahil diye bir müessese bulunmayıp, bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği gibi, hakkında hüküm kurulmasına da olanak olmadığı, kaldı ki, Serman ve D.’ya yapılan temliklerin tarihleri de gözetildiğinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 124. maddesinin uygulanma olanağının da bulunmadığı, tüm bu açıklamalar karşısında, Serman ve D. aleyhine usulüne uygun bir dava açıldığının söylenemeyeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescili ile tenkis isteği-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilmeleri gerekeceği-
Davacıların murislerinin kendilerinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalıya temlik ettiği taşınmazla ilgili olarak tapu iptali ve tescil talep ettikleri davada, miras bırakanın gerçek irade ve amacının tespiti bakımından mahkemece, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır, taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ile diğer delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli, her bir mirasçıya geçen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı, bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı saptandıktan sonra sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği-
Muuvazaa iddiasına dayalı davalarda, mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması herkesin iddiasını ispatla yükümlü olduğunun gözetilmesi gerektiği- Davalıların evlilik tarihi ile mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazları temlik tarihinin aynı olduğu, tapu kayıtlarına göre mirasbırakan adına kayıtlı başkaca pek çok taşınmazın bulunduğu, mirasbırakanın asıl amaç ve iradesinin kızından mal kaçırmak olmadığı, tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere davalı oğlu ile davalı gelininin evliliği sırasında adetleri gereği altın ve ev yeri karşılığı hediye olarak verildiği, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket ettiğinin kanıtlanamadığı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava, ehliyetsizlik olmadığı takdirde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Ehliyetsizlik yönünden istek pay oranında olmadığına göre mahkemece öncelikle ehliyetsizlik iddiasının değerlendirilmesi gerekeceğine kuşku yoktur. Hal böyle olunca, tüm dava dışı mirasçılara tebligat çıkartılarak davanın görülebilirlik koşulunun tamamlanmasından sonra tereke temsilci huzuruyla davanın yürütülerek ehliyetsizlik iddiası konusunda bir karar verilerek sonucuna göre diğer taleplerin neticelendirilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Mirasbırakanın davalı mirasçılarına yaptığı temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu- HMK. mad. 326 uyarınca,davanın reddedildiği bağımsız bölümle ilgili olarak, davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı alacak isteği-
Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden; mirasbırakanın satış akdiyle yaptığı temlikin gerçek iradesini yansıttığı, dava konusu taşınmazın dava dışı kişiye temlikinin muvazaalı olmayıp gerçek satış olduğu, davacının iddiasını 6100 sayılı HMK.nun 190/1 ve 4721 sayılı TMK.nun 6. maddesi uyarınca kanıtlayamadığı sonucuna varıldığı, hâl böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği; yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İ.ları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Muris muvazaasına dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil davasında; mirasbırakanın noterlikçe düzenlenen resmi vasiyetnamede davacı kızlarına da taşınmazlar vasiyet ettiği, kız çocuklarını ayırdığı konusunda delil bulunmadığı, diğer yandan davalı tanıkları olarak dinlenen ve davanın kabulü halinde mirasçı sıfatıyla taşınmazdan pay alabilecek mirasçıların beyanlarından mirasbırakanın taşınmazı davalıya devrettikten sonra aldığı satış bedelini çocukları arasında paylaştırdığı anlaşıldığından davanın reddine-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde bedel ve ecrimisil istekleri-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasında; davacıların miras bırakanı olmayan ve ayrıca yaptığı temlik de dava konusu edilmeyen kişi hakkında da davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-
Muvazaa davasının devamı sırasında, tenkis davasının sonuçlanıp, verilen tenkis kararının kesinleşmesi halinde, muvazaa davasının reddi gerekeceği -
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal davasında, tescil isteği bakımından Ticaret Mahkemesi’nin görevli olmadığı -
Mirasbırakan eşi M.E. Yazıcıoğlu’nun maliki olduğu 260 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 45 nolu bağımsız bölümü davalıya satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile mirasbırakan adına tesciline, ıslahla miras payı oranında adına tesciline-
Davacıların miras bırakanın kızları, davalının ise tek oğlu olduğu, taşınmazın temliki sırasında gösterilen bedel ile gerçek değeri arasında açık fark bulunduğu, özellikle tanık anlatımlarına göre, taşınmazın satışının çevrede duyulmadığı, öte yandan bedel ödendiğinin savunulmasına rağmen intifa hakkının miras bırakan üzerinde bırakılarak yalnızca çıplak mülkiyetin devrinin hayatın olağan akışına uygun bir davranış olmayacağı, davalının taşınmazın miras bırakan tarafından satın alınması sırasında bedelini kendisinin ödediği ve keza muristen devralırken davacılara bedel ödediği yönündeki savunmalarının herhangi bir belge ile desteklenmediği, miras bırakanın taşınmazı satması için ihtiyacı veya makul nedeninin bulunduğunun da kanıtlanamadığı gözetildiğinde, anılan temlikin gerçek bir satış olmayıp mal kaçırma amaçlı ve bağış niteliğinde olduğu sonucuna varıldığı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemi- Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin de büyük önem taşımakta olduğu- Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, mümkün olmadığı takdirde bedelin tahsili isteğine ilişkin davada, davalının mirasbırakana ilgisini eksik etmediği, temlikin muvazaalı olmayıp gerçekten bakım karşılığı yapıldığı, davalının da bakım borcunu yerine getirdiğinin tanık beyanlarıyla da sabit olduğu anlaşıldığından açılan davanın reddi gerekeceği-
Davacının muris muvazaası iddiası yönünden ve belirtilen ilkeler uyarınca soruşturma yapılacağı, taşınmazların intikallerine esas tüm resmi akitlerin, dayanak tapuların getirtileceği, toplanan ve toplanacak delillerinin birlikte değerlendirilerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu- Söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği- Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmekte olduğu- Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
"Muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu- Söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği- Somut uyuşmazlıkta davacılar tanıkları ve davalılar tanıkları; miras bırakanın temlik tarihinde ekonomik durumunun iyi olduğunu, paraya ihtiyacının bulunmadığını, önemli sağlık sorunlarının olmadığını, temlik dışı taşınmazlarının bulunduğunu, çekişmeli taşınmazın halen S.il'in olarak bilindiğini, taşınmaz üzerinde bulunan besihaneyle S.il'in kardeşinin ilgilendiğini, bildirdikleri; R.A.nın S.il'in komşusu olup orta gelirli ve çiftçilikle geçimini sağladığı; satışı yapılan taşınmazın alıcısı tarafından kullanılmayıp satıcı S.il'in kardeşi tarafından kullanılması ve 450.000.-TL ipotekli taşınmazın orta gelirli çiftçi tarafından eldeki davanın açılmasından bir hafta önce satın alınmasının hayatın olağan akışına uygun olmaması- Bu durumda miras bırakanın haklı ve geçerli bir sebebi olmadığı, mal satmaya ihtiyacı bulunmadığı halde, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak çekişmeli taşınmazı torunu S.il'e satış yoluyla temlik ettiği, S.il'inde eldeki davadan bir hafta önce taşınmazı ipotekli olarak komşusu R.A.'ye muvazaalı şekilde sattığı-
Mahkemece çekişmeli taşınmazların temlikine ilişkin akit tablosunun celp edilmemesi, davaya konu taşınmazlara ilişkin payların temlik tarihindeki gerçek değerinin tespit edilmemesi, mirasbırakanın temlik dışı mal varlığının, icra takibi sonucu satılan taşınmazların mirasbırakanın borçlarını kapatıp kapatmadığının, murisin başka borcu bulunup bulunmadığının, temlikte ödeme yapıldığına ilişkin belge bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
Mirasbırakan A. A.’ın paydaşı olduğu 26750 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki payını davalılara satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise, ayrıca 5.000-TL ecrimisile-
Miras bırakanın bakılıp gözetilmiş olması, aile birliğinin gerekli kıldığı ahlaki görev olarak kabul edilmeli, taşınmazın satış bedeli olarak nitelendirilmemesinin gerekeceği-
Davacının miras payına isabet eden iptal ve tescile karar verilen değer üzerinden harca ve davacı taraf yararına vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, taşınmazların tamamının değeri üzerinden karar ilam harcı ile vekalet ücretinin hüküm altına alınmış olmasının hatalı olduğu-
Davalıların açmış oldukları tapu iptali ve tescil davasında, inşaatın durdurulması ile ilgili bir tedbir kararı almamış olduklarından, davacı yüklenici inşaata devam etmiş olup, ne şekilde sonuçlanacağı belli olmayan o davadaki muhtemel haklarından söz edilerek salt inşaatın durdurulmasını istemeleri, tedbir kararı istenmediğinden ve verilmediğinden davacı yüklenicinin inşaat yapımına devamında kötüniyetli olduğuna gerekçe yapılamayacağı, davacı yüklenicinin, geçerli sözleşmeye göre tamamlayıp bitirdiği inşaatla ilgili olarak işbu davada hak talep etmesi mümkün olup, ekonomik değer taşıyan ve işbu dava tarihinden önce yasal olarak tamamlandığı anlaşılan inşaatın konusu olan sözleşmenin geçersiz olduğundan sözedilemeyeceği- Sözleşmenin yapıldığı tarihte sözleşmeye konu arsanın, sadece tek maliki mevcut iken sonradan diğer davalıların arsaya paydaş olmaları sebebiyle sözleşmenin ilk paylaşım koşullarına göre uygulanması mümkün olmadığından, mahkemece, gerekirse mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, sözleşme tarihi itibariyle taşınmazın bulunduğu bölgede uygulanan emsal sözleşmelerdeki paylaşım oranları baz alınarak, davacı yüklenici ve davalı arsa sahibi arasında uygulanması gereken paylaşım oranının tespit edilmesi, tespit edilerek bu paylaşım oranına göre yüklenicinin hak ettiği dairelere isabet eden pay belirlenerek, bu oranda tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekeceği-
Davacılardan biri yargılama sırasında ölmüş olup, ölen davacının terekesinin elbirliği (iştirak) halinde mülkiyete tabi olduğu ancak mirasçılardan birinin davaya onay vermediğini bildirdiği, o hâlde, ölen davacının miras şirketine TMK'nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekeceği- Asıl davada 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesi uyarınca, davada haksız çıkan ve aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunan davalıların adlarına kayıtlı taşınmazlar bakımından davacıların miras paylarına isabet eden dava değeri üzerinden, harç, yargılama giderleri ve yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden ayrı ayrı sorumlu tutulmaları gerekirken, mecburi dava arkadaşlığı olmadığı halde birlikte sorumlu tutulmaları doğru olmadığı gibi; ölen davacının miras payı yönünden 6100 Sayılı HMK 297/2. maddesi ve hakimin doğru sicil oluşturma ilkesine aykırı olarak infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulmasının ve davaya muvafakat vermeyen mirasçının gerekçeli karar başlığında davalı olarak gösterilmesinin doğru olmadığı-
Fiil ehliyetinin başlıca koşulunun, ergin olmak ve ayırt etme gücü olduğu, ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması; kişiye, eylem ve işleme göre değişmesinden sebeple, bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasının gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve mirasçılar adına tescil isteği-
Davacılar dilekçesinde, satışın ve tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tescil isteminde bulunmalarına rağmen mahkemece, yalnızca satışın iptaliyle yetinilmiş olmasının doğru sicil oluşturma ve dolu pafta ilkesine aykırı düşeceği-
Miras bırakanın kanser hastalığına yakalandığı, özel hastanede ameliyat geçirdiği, sağlık harcamalarının arttığı, emekli maaşı dışında başkaca bir gelirinin bulunmadığı, karşılaştığı sağlık harcamalarına kaynak yaratmak için çekişmeli dairesini hastalığı boyunca yanında kalıp kendisiyle ilgilenen ve destek olan davalıya sattğı ; her ne kadar taşınmazın akitteki bedeli ile gerçek değeri arasında fark bulunsa da, anılan hususun tek başına muvazaanın kanıtı sayılamayacağı, kaldı ki, ölene kadar taşınmazda oturmaya devam etmesi ve davalının kendisine sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu dikkate alındığında, sattığını gerçek değer üzerinden yapılmamasının mal kaçırma amacıyla hareket edildiği anlamını doğurmayacağı-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği; yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilmesi-
Davacı taşınmaz cebri icra yolu satılarak 3. kişi adına tescil edildiğinden ıslah ile talebini bedele dönüştürmüş olmasına rağmen, mahkemece miras payı oranında tapu iptali ve tescil hükmü kurulmuş olmasının hatalı olduğu (HMK. mad. 26)-
Davalılar, karşı davalarında çekişme konusu 3 parsel sayılı taşınmazı 3. kişiden satın alırken satış bedelinin 1/3’lük kısmının mirasbırakan tarafından ödendiğini, kalan kısmın ise kendileri tarafından ödendiğini ancak tescilin mirasbırakan adına yapıldığını iddia etmiş olup bu iddia, namı müstear hukuki sebebine dayalı olduğundan, iddianın yazılı delille ispatı gerektiği, bu tür olaylarda HMK 203. maddesinin uygulanmayacağı- Davalılar savunmalarını kanıtlar nitelikte bir yazılı delil bildirmediklerinden, karşı davada 3 parsel sayılı taşınmazın 1/3 payının mirasbırakana ait olduğu şeklindeki istemin reddine; asıl dava yönünden ise davalılar adına paylı olarak kayıtlı 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payı oranında davacı adına tesciline karar verilmesi gerektiği-
“Tenkis davası”nın reddine dair kararın kesinleşmesi üzerine, ayni taraflar arasında görülen muvazaa davasının da reddine karar verilmesi gerekeceği-
Müstakilen Türk Medeni Kanunu’nun 560 ila 571.maddeleri uyarınca açılan tenkis davalarının ise aynı yasanın 576. maddesi ve 6100 sayılı Yasa’nın 1/a maddesi hükmü uyarınca terekenin açıldığı, bir başka ifade ile miras bırakanın son ikametgahı mahkemesinde açılması gerekeceği, anılan bu yetki kurallarının kesin yetki olduğu ve mahkemece resen gözetilmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemi-
Muvazaalı işlemlerin bağlayıcı bir hukuki sonuç doğurmayacağı BK.’da genel bir ilke olarak düzenleme altına alınmış olup, bundan dolayı, somut olaydaki uyuşmazlığın BK. kapsamında değerlendirilip çözümlenmesi gerekeceği ve incelemenin yapılacağı yerin İdari Yargı yeri olmayıp Adli Yargı yeri olması gerekeceği-
Aldatılmak istenen tüm mirasçılar, muvazaalı işlemin dışında kalan ve zararlarına işlem yapılan üçüncü kişi olup; muris muvazaasına dayalı davalarda, dava konusu hak halefiyet yolu ile muristen geçmesine rağmen; dava açma hakkı halefiyete dayanmayıp aleyhine haksız işlem yapılan mirasçının kendisine ait haktan doğduğu, bu tür olaylarda murisin iradesi ile mirasçının yararının çatıştığı nedenlerine dayanarak mirasçı ya da mirasçıların payları oranında tapu iptal-tescil isteyebileceği-
Tasarruf edilebilir kısım ve saklı paya elatma olup olmadığının, terekenin bütün olarak ölüm tarihine göre tespit edilmesiyle mümkün olacağı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteği-
Mirasbırakanın temlik dışı terekesini oluşturan taşınmazların değerinin belirlenmesi, çekişmeli taşınmazın tüm malvarlığına oranının ortaya konulması ve buna göre bakım aktiyle devredilen taşınmazın devrinin hoşgörü sınırları içinde ve makul nispette kalıp kalmadığının değerlendirilmesi gerekeceği-
«Muris muvazaası»na dayalı davalarda davacının payına hasren karar verileceğinden, «tüm mirasçıların birlikte dava açmaları» zorunluğunun öngören MK.640 hükmünün uygulama alanı bulmayacağı -
Kadastro tesbitine itiraza-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkin davada, davalının gizli bağış iddiasına dayalı tapu iptali-tescil isteği bakımından 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İBK'nın uygulanamayacağı gözetilerek davalı hakkındaki davanın reddine karar verileceği-
"Muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği- Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu; gizlenen gerçek irade ve amacın tespitinin ve aydınlığa kavuşturulmasının genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin de büyük önem taşıdığı; bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk arz ettiği-
Trafikte kayıtlı araçlar, yapıları itibariyle taşınır mal da olsalar mülkiyetlerinin geçişi taşınır ve taşınmazlardan farklı olarak, özel ve kendine özgü bir düzenleme koşuluna bağlanmıştır. Bunun sonucu olarak, alıcının ancak satış senedinde belirtilen hukuki neden gereğince aracın mülkiyetini kazanabileceği-
Dava konusu taşınmaz yönünden, taşınmazın tamamının mirasbırakana ait olmadığı gözetilerek, sadece devredilen pay ile ilgili hüküm kurulması gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteği-
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ile tescil, olmazsa terekeye iade, o da olmazsa tenkis istemine ilişkindir... Murisin davaya konu taşınmazlarını oğulları ile ortağı olduğu ve başından beri onlarla birlikte işlettiği davalı Şirket’e temlik ettiği, mirasbırakanın devirdeki amacının oğulları lehine mal kaçırma olduğu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. Muvazaalı işlemin iptal olması ile anılan işlem baştan itibaren geçersiz olacağından, murisin ölümü ile davacının şirkette hissedar olması muvazaalı işlemi geçerli hale getirmez.
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteği-
Dinlenen taraf tanıkları mirasbırakanın diğer çocukları ile bir sorununun olmadığını, sağlığında tüm çocuklarına yardımlar yapıp bir şeyler verdiğini (davacı O.'a ev alırken maddi yardım yaptığını davacı B.'a para verdiğini, dava dışı T.'a evlenirken zeytinlik satıp yardımda bulunduğunu) bildirdiği; bu durumda, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla değil sağlığında çocukları arasında denkleştirme yapma amacıyla hareket ettiği sonucuna varılması gerektiği; bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Tapu iptali ve tescil davasında kanunun ya da hakimin verdiği sürelerin kesin olması durumunda sürelerin amacının davanın uzamasını önlemek olacağı ve davalının bildirdiği tanıkların tamamı dinlenmeden açıklanan usul eksikleriyle yargılamanın sonuçlandırılamayacağı-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa olduğu, söz konusu muvazaa da mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de T. M.K. 706. , TBK.nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-mirasbırakanın dava konusu taşınmazı temlikinde gerçek irade ve amacının davacılardan mal kaçırma olmadığı, çocuğu olmayan eşini korumaya almak olduğunun anlaşıldığı, Diğer taraftan akitte gösterilen bedel ile gerçek bedel arasındaki farkın tek başına muvazaanın kanıtı sayılamayacağı-
Dava tereke adına açılmadığından (tüm mirasçıları kapsar nitelikte bulunmadığından) sonradan tereke temsilcisinin davaya iştirak etmesi de neticeye etkili olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tecil, mümkün olmadığı takdirde bedel isteği-
Tapu iptali ve tescil davasında usulüne uygun olarak yapılan bir ıslah bulunmadığında faize hükmedilemeyeceği-
Ecrimisil isteği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, önemli olanın murisin bu işlemi yaparken güttüğü amacın ne olduğunun tespiti olduğu, iradenin hangi vasıta ile kullanıldığının bu anlamda bir önemi bulunmadığından, uyuşmazlığın sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi için davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve mirasçılar adına tescil, mümkün olmaz ise bedel isteği-
Mahkemece, 1.4.1974 günlü İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararına dayanılarak tapu iptal ve tescil kararı verilmişse de; miras bırakanın yaptığı tasarruflar bağış niteliğinde bulunduğundan içtihadı birleştirme kurul kararının uygulanma olanağının olmadığı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil- olmadığı takdirde istekleri-
Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyiniyetli olmasının o işlemi geçerli kılmayacağı-
Eşlerin karşılıksız kazandırma yoluyla elde ettikleri mal varlığının kişisel malları sayılacağı ve tasfiyeye dahil edilemeyeceği-
Dinlenen tanıklar işlemin satış değil bağış olduğunu ve bedel alınmadığını bildirmişlerse de; bir resmi kurum ve bedelin ödendiği dosyadaki bilgi ve belgelerle sabit ise, bu resmi belgeler karşısında soyut içerikli olan tanık beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı-
Öncelikle kamu düzeni ile ilgili olması bakımından mirasbırakanın akit tarihinde hukuki ehliyete haiz olup olmadığının, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler de gözetilmek suretiyle tespit edilmesinin, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde muris muvazaası iddiası üzerinde durularak bir karar verilmesi gerekirken eksik tahkikatla yetinilmek suretiyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Muris muvazaası iddiasına dayalı davalarda hakkı zedelenen her mirasçı kendi miras payı oranında istekte bulunabileceği gibi; taşınmazın terekeye iadesini, diğer bir deyişle tüm mirasçılar adına iptal ve tescilini de isteyebileceği; isteğin bu kapsamda olduğu ve her ne kadar dosyaya davaya muvafakat iradesini gösteren ve dava dışı mirasçıların adını taşıyan bir dilekçe sunulmuş ise de, imzaların mirasçılara ait olup olmadığı belirlenmediği; diğer bir deyişle dilekçede kimlik tespiti yapılmadığı gibi duruşmada da okunmuş olmadığından yöntemine uygun biçimde iştirakın sağlandığının söylenemeyeceği-
İİK. mad. 277 vd. göre iptâl davalarının «özel» bir düzenleme, buna karşın BK. mad. 18’e (şimdi; TBK. mad. 19) göre açılan «muvazaa davaları»nın geniş kapsamlı bir düzenleme olduğu, davacının dilerse BK. mad. 18’e göre, dilerse İİK. mad. 277 vd. göre -muvazaa sebebiyle- iptâl davası açabileceği-
Birleştirilen davada davacının akitte tanık olarak yer almasının muvazaalı işlemi bildiği ve miras hakkından vazgeçtiği anlamına gelmeyeceği- Birleştirilen dava yönünden, olumlu - olumsuz bir karar verilmemiş olmasının doğru olmadığı- Hükmün gerekçe kısmında, muvazaa olgusu kabul edilerek davacının davayı açmasının TMK. mad. 2'ye uygun olmadığı ve hükümde davanın ispat edilemediği gerekçesiyle birleştirilen davanın reddine karar verildiği belirtilip, hükmün gerekçesi ile gerekçeli karar arasında çelişkisi yaratılmış olmasının doğru olmadığı-
Terekeye temsilci atanmış olmakla, artık davayı takip yetkisinin tereke temsilcisine geçtiği gözetilmeksizin, terekeye temsilci atanmakla davayı takip yetkisi sona eren mirasçılar huzuru ile yargılamaya devam edilerek işin esası hakkında karar verilemeyeceği-
Mirasbırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ve tenkis istekleri-
Davalının çekişme konusu taşınmazı satın alacak mali güce sahip olmadığı, murisin de emekli maaş ve sağlık güvencesinin olması nedeniyle taşınmaz satmaya ihtiyacının bulunmadığı, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka uygun olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkin davada, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Mirasbırakan tarafından davalıya çıplak mülkiyetin satışı şeklinde gerçekleştirilen temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olması kural olarak doğru olup; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davaların konusunun kural olarak mirasbırakan tarafından temlik edilen taşınmaz veya paylar olacağı-
Muris muvazaasına dayalı uyuşmazlığa konu taşınmazın satış tarihinde tapuda gösterilen bedel ile gerçek bedeli arasında fahiş fark bulunduğu, murisin dava konusu taşınmazı satmasını gerektirir makul ve haklı bir nedenin olduğu ortaya konulamadığı ve davalı tarafça tapudaki devir işlemi sırasında murise herhangi bir bedel ödenmediğinin kabul edildiği- "Taşınmazın dava dışı üçüncü kişi ve davalı tarafından yurt dışından gönderilen paralarla alındığı" savunulmuşsa da; bu durumda murisin dava dışı üçüncü kişinin mirasçılarına da pay vermesinin gerektiği- Davalının yurt dışından gönderdiği paraların bu taşınmazla ilgisinin olmadığı, murisin davalıya yaptığı temlikin mal kaçırmak amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğu- Murisin edinme tarihi ile temlik tarihi arasında yirmi üç yıl olduğu gözetildiğinde, murisin yirmi üç yıl boyunca hakkın iadesini gerçekleştirmemesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği- "Murisin diğer mirasçılar ile arasında bir husumetinin olmadığı, başka taşınmazlarının da bulunduğu, miras bırakanın temlikteki iradesinin diğer mirasçılardan mal kaçırmak olduğunun davacı tarafça ispatlanamadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Muvazaanın varlığını kabul edilebilmek için diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla temlikin yapıldığının kanıtlanmasının zorunlu olduğu, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat yükünün davacıya yüklendiği, dinlenen davacı tanıklarının yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu doğrular net beyanlarının bulunmadığı gibi, dosya kapsamındaki diğer deliller ile de, davacının temlikin mirastan mal kaçırma amacıyla yapıldığı iddiasını TMK'nun 6. ve HMK'nun 190. maddeleri uyarınca kanıtladığından bahsedilemeyeceği-
1. HD. 07.06.2016 T. E: 3940, K: 6926-
Feragat, H.U.M.K.nun 91.maddesinde, taraflardan birinin davadaki neticei talebinden vazgeçmesi olarak tanımlandığı; 95.maddesinde ise, feragatin, kesin hükmün sonuçlarını doğuracağının açıklandığı - Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebileceği - Temyiz edilen, ancak henüz Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca görüşülmeyen direnme kararı, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş olmadığından, bu aşamada davadan feragatın mümkün olduğu- Kendisine uygun şekilde davadan feragat yetkisi verilmiş olan davacı vekili, davadan feragat ettiğini açıkça ve koşulsuz olarak bildirdiğinden, mahkemece bu beyan çerçevesinde işlem yapılmasının zorunlu olduğu-
Dava konusu bağımsız bölümün dava dışı üçüncü kişiye temlik edilmesi nedeniyle HMK'nin 125. maddesi hükmü uyarınca, davacı tarafa seçimlik hakkı hatırlatılarak davayı ne şekilde sürdüreceğinin sorulması, bu yöndeki usuli eksiklik giderildikten sonra işin esasına girilmesi ve her bir dava bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması gerekeceği- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda dava değerinin, taşınmazın tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı ya da mirasçıların payına isabet eden değer olduğu gözetilmeksizin harç alınmasının doğru olmadığı-
Tanık anlatımlarına göre işlemlerin gerçek satış niteliğinde olduğu, mirasbırakanla davacılar arasında bir problem olmadığı, bir başka ifade ile mirasçılardan mal kaçırmasını gerektirecek bir neden bulunmadığı gibi mirasbırakanın davalılara yaptığı temliklerin muvazaalı yapıldığının da davacılar tarafından usulünce ispat edilemediği anlaşıldığından, mirasbırakanın davalılara yapmış olduğu temliklerin mal kaçırma amaçlı olmadığı ve gerçek satış niteliğinde olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tenkis ve muvazaa isteklerinin ayrı davalarda ileri sürülmesi olanağı bulunduğu gibi, aynı dava içerisinde talep konusu yapılabileceği; bu durumda öncelikle muris muvazaası hukuksal nedeninin inceleme konusu yapılması daha sonra diğer isteklerin sorulması gerekeceği; tenkis davalarında öncelikle terekenin (temlik içi-temlik dışı) mahkemece re’sen araştırılıp murisin ölüm tarihi itibarıyla değerinin tespiti ile sabit tenkis oranın hesaplanıp ihlal edilen mahfuz hissenin belirlenmesi gerekeceği, tasarrufa konu taşınmazlar ayrı ayrı sabit tenkis oranına bölünebiliyor ise bu kısımların bağımsız bölümler halinde taraflar adına tesciline, sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenip bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpılmasından bulunacak nakdin ödetilmesine karar verilmesi gerekeceği-
"Muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu- Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında doğru şekilde değerlendirilmesinin de büyük önem taşıdığı ve bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılması gerektiği-
1. HD. 21.02.2019 T. E: 2016/4551, K: 1223-
Zaman geçmekle veya kabulle geçerli hale gelmesi mümkün olmayan bir muvazaalı işlemde her zaman için kaydın temelinin yolsuz olması nedeniyle iptal isteminde bulunulmasının, bundan zarar gören kimsenin yasal hakkı olduğu- Süre geçmekle muvazaalı işlemin taraflarının kazanılmış her hangi bir haklarından söz edilemeyeceği ve davacıların miras bırakanın ölümünden itibaren uzun süre dava açmamış olmaları ve taşınmazın değer kazanması nedeniyle dava açmış bulunmalarının, TMK. 2'ye uygun düşmeyeceği yönündeki görüşün isabetsiz olduğu-
Yerel mahkemece verilen kararın, HUMK.nun 388, 389 maddeleri uyarınca, kısa kararla gerekçeli kararın farklı olması ve terekeye iade istekli davada iştirak ve taraf teşkilinin sağlanması gerektiğinden bozulması üzerine, bozma ilamına uyularak, mirasçılar adlarına, ayrı ayrı payları gösterilmek suretiyle tesciline karar verildiği, anılan karar, yine aynı nedenle, HUMK.nun 388, 389 maddeleri uyarınca bozulmakla bu kez mahkemece, davacının veraset ilamındaki payı oranında davanın kabulüne denilerek, direnme hükmü kurulduğu, bu durumda, ortada varlığından söz edilebilecek bir direnme kararı bulunmayıp, yeni bir hüküm kurulduğunun kabulü gerekeceğinden, dosyanın, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerekeceği-
Davalı ile ortak mirasbırakanı F. Şenkol'un 386 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki payın tamamının 16.01.2007 tarihli vekaletname ile mirasbırakan öldükten sonra 21/01/2013 tarihinde davalıya devredildiğini, bu nedenle satış işleminin geçersiz olduğunu ayrıca temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tesciline-
Taşınmazların bulunduğu yerlerde ayrı ayrı açılmış olan davaların, yargılamanın sağlıkli biçimde yürütülebilmesi için yine taşınmazların bulunduğu yer mahkemelerinde görülmelerinde hukuki yararın mevcut olduğu-
Davacılar ve davalının kardeş, murisin ise tarafların annesi olduğu; murisin 21.10.1999 tarihinde dava konusu taşınmaz payın intifa hakkını kendi üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini davalıya satış göstermek suretiyle tapuda devrettiği; bu tarihten önce başlayıp devam eden hepatit hastalığının tedavisinin sadece davalı tarafından yapıldığı; miras bırakanın ölene kadar taşınmazda oturmaya devam etmesi ve davalının kendisine sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu dikkate alındığında, satışın gerçek değer üzerinden yapılmamasının mal kaçırma amacıyla hareket edildiği anlamını doğurmayacağı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasını kazanması sonucu paydaşı olduğu 2983 ada 62 parsel sayılı taşınmazı davalıların kiraya vermek suretiyle kullandıklarını ileri sürerek, ecrimisile-
Tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması gerekeceği-
Miras bırakan tarafından davacılara devredildiği iddia olunan dava konusu taşınmazdaki bağımsız bölümün malikinin, mirasçı olmayıp davacının eşi olduğu, bu nedenle mirasçı olmayan kişiye yapılan temlikin denkleştirme kabul edilmesinin yasal olmadığı, ayrıca davacı taraflara birer bağımsız bölüm verilirken, aracı kullanılmak suretiyle reşit olmayan davalıya, dava konusu taşınmazın devredilmesindeki murisin iradesinin, denkleştirme olmayıp mirasçılardan mal kaçırmanın kamuflesi niteliğinde olduğu-
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile tazminat, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir... Mirasbırakan tarafından devredilen eski parselin ifrazı ile oluşan parsel sayılı taşınmaz üzerindeki son kayıt maliki tarafından yapılan (bina ve ağaç bedeli olmak üzere) muhdesat değerleri düşülerek belirlenecek tazminata hükmedilmesi ve hakkındaki dava kabul edilen ... lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekir.
Muvazaalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve doğru şekilde değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı-
Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akit olduğu- Başka bir anlatımla 'ivazlı sözleşme türlerinden' olduğu- Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girdiği- Hemen belirtmelidir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunmasının zorunlu olmadığı- Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olmayacağı-
Hukuki ehliyetsizlik kamu düzenini ilgilendiren bir konu olduğundan mahkemece varsa miras bırakana ait sağlık raporlarının adli tıp kurumuna gönderilmesi, temlik tarihinde miras bırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması gerektiiği-
Miras bırakanın terekesi elbirliği mülkiyetine tabi ise de, mirasçılar arasında paylı mülkiyet hükümlerinin uygulanması gerektiğinin ve esasen bankaya yatırılan paranın da bölünebilir nitelikte olduğu, ayrıca muris muvazaasına ilişkin 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İ.ları Birleştirme Kararının içeriği ve hükmü gereği pay oranında istekte bulunulabileceğinin gözden kaçırılmaması gerekeceği-
"Muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği- Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu; gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulmasının genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin de büyük önem taşıdığı; bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk arz ettiği-
HMK 315/1. maddesinde “Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı- Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.” hükmüne yer verilmiş olup sulh davayı sona erdirip, kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı- Tarafların sulh sözleşmesine göre karar verilmesini istedikleri gözetilerek HMK'nin 315/1. maddesi gereğince sulh sözleşmesine göre karar verilmesi gerekirken, sulhun onaylanmasına karar verilmesi doğru olmayıp, sulh sözleşmesi doğrultusunda kararın bozulması gerektiği-
Mirasbırakan annesi ....'nun verdiği vekâletname kullanılarak vekil ... tarafından davalı 384 parsel sayılı taşınmazın davalı ... ...'a temlik edildiğini, temlik tarihinde malik ...'in tasarruf ehliyeti bulunmadığını ve terekeden mal kaçırma amacı ile hareket ettiğini öne sürerek davalı ... adına oluşan tapu kaydının ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedeni ile iptaline, taşınmazın terekeye iadesine, bu talep yerinde görülmediği takdirde saklı payına tecavüzün tenkisine-
Tarafların miras bırakanının çekişme konusu 12 ada 19 parsel sayılı taşınmazını ölünceye kadar bakma akdi ile davalı eşine temlik ettiği ve temlik tarihinde hukuki ehliyete haiz bulunduğunun Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 4. İhtisas Kurulu raporuyla saptandığı gibi, anılan temliki işlemin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun da kanıtlanamadığı anlaşılmakla, mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı-
Açılmış olan «muris muvazaası»na dayalı davalarda, «miras bıra-kanın sağlığında, davacılara da taşınmazlarının bir kısmını bedelsiz veya sembolik bedellerle temlik etmiş olduğu»nun ileri sürülmesi halinde, bu hususun araştırılarak, miras bırakanın gerçek amacının tesbit edilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği (Miras bırakanın mevcut taşınmazlarını, tüm mirasçılarına ayrı ayrı temlik etmesi halinde mirasçıları arasında gerçekten bir paylaştırma yapmak amacı gütmüş olup olma-dığının araştırılması gerekeceği) -
Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre, yapılan tebligatlarda tebliğ tarihinin, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih olduğu, tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesinin, tebliğ memurunun gerekli araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlı olduğu- Tebligat evrakında muhatabın neden adreste olmadığı, adresten kısa süreli mi yoksa uzun süreli mi ayrıldığına ilişkin bir kayıt bulunmaması halinde, yapılan tebliğ işleminin Tebligat Kanununun 21/1 ve Yönetmeliğin 30/1. maddesine aykırı yapıldığının kabulü gerektiği-
Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardan olduğu-Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olması olduğu, saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkün olduğu-Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalar olduğu, bunlar terekenin aktifini oluşturacağı, miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifi olduğu- Tenkis davalarının niteliğine göre, davalının TMK 564/1 (MK.nun 506.) maddesi uyarınca tercihini nakden ödeme yönünde kullanması halinde, diğer para borçlarında olduğu gibi temerrüde düşen davalının faiz ödemesi gerekeceği ( BK.md. 103. TBK 120.md)-
Muris muvazaası mümkün olmadığı takdirde tenkis hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davada, uyuşmazlığın TBK. mad. 19 kapsamında değerlendirilip çözümlenmesi gerektiği- Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin devir tarihi itibariyle görevli resmi makâmlarca yapılması gerektiği-
Miras bırakanın fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda rapor alınacağı, tarafların tüm delillerinin toplanacağı, soruşturmanın eksiksiz olarak tamamlanacağı, miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise, diğer muris muvazaası iddiasının araştırılıp değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
Miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoşgörü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa, mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağının olmadığı, bu durumda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İ.ları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmadığı taktirde tenkis isteğinde, davaya katılmayan ortağın olurunun alınması, davaya katılımının sağlanması ya da miras şirketine Medeni Kanunu'nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerekeceği-
Bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu olmayıp; bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunmasının da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamayacağı-
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir... HMK 240/2 uyarınca daha önce tanık bildirmiş olan taraflarca ikinci tanık listesi verilmesi halinde bu listede yer alan tanıkların dinlenilmesi doğru değildir. İkinci tanık listesinin verilemeyeceğine ilişkin bu kesin kural, kamu düzeninden olup, hâkim tarafından re'sen nazara alınır. Aynı zamanda davaların makul süre içinde bitirilmesi açısından usul ekonomisine hizmet eden bir kuraldır. Mirasbırakanın tasarruf tarihindeki toplam malvarlığı miktarı, davalıya devredilen davaya konu taşınmazın değeri, davalı tarafından mirasbırakanın tedavisi için gösterilen çaba ve yapılan ödemeler birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakanın temlike ilişkin olarak mal kaçırma kastından bahsedilemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Miras muvaazasına ilişkin uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu, bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşıdığı, bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılması gerektiği- miras bırakan, sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı -
Muris muvazaası iddialarına karşı murisin sağlığında mirasını paylaştırma amacıyla hareket etmiş olduğunun savunulması karşısında, murisin bütün mal varlığının tespit edilmesinin gerektiği, gerçekleştirdiği bütün kazandırmaların dikkate alınmasının gerektiği ve giderek mirasçılardan mal kaçırma niyetinin olup olmadığının araştırılmasının gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında iptal ve tescil istemine ilişkin davalarda dava değeri, çekişmeli taşınmazın tamamının değeri üzerinden davacıların miras payına karşılık gelen değer olduğu-Miras bırakanın çekişme konusu taşınmazları, davacı çocuklarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı biçimde ikinci eş olan davalı ile davalının kardeşi olan diğer davalıya temlik ettiğinin saptandığı-
"Muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği- Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu; gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulmasının genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin de büyük önem taşıdığı; bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk arz ettiği- Somut olaya gelince; dinlenen davacı tanıklarının muris muvazaasını kanıtlar şekilde somut ve açık beyanda bulunmadıkları, ayrıca dava konusu temlikin davacılardan mal kaçırma amacı ile davalıların murisi olan S.'e temlik edildiğinin davacılarca usûlüne göre kanıtlanamadığı, salt bedeller arası oransızlığın muris muvazaasının kanıtı olamayacağı-
El birliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumu olduğu-El birliği mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da olmadığı, mülkiyetin bir bütün olarak ortaklardan tümüne ait olduğu- El birliği mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortak olduğu, elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu-
Taşınmazların nitelikleri itibariyle üç kişilik uzman bilirkişi heyetiyle yerlerinde yeniden uygulama yapılmak suretiyle, çekişme konusu taşınmazların dava tarihi itibariyle değerlerini belirtir, itirazları karşılar ve önceki raporla çelişkileri giderir şekilde gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınmasının, sonucuna göre hüküm kurulmasının gerekeceği-
Miras bırakanları ,adına kayıtlı 405 parsel numaralı taşınmazını kendisinden ve kardeşlerinden mal kaçırmak amacıyla,bedel karşılığı olmaksızın muvazaalı olarak davalı adına devredildiğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı olan 405 parsel numaralı taşınmazın tapu kaydının iptali ile mirasbırakanları ya da kendisi ve kardeşleri adına tesciline-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile miras payı oranında tescil istemi-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteği-
Satış sebebiyle murise bir para ödenmediğine göre, mirasbırakanın alım gücü bulunmayan ve birlikte yaşadığı eşine yapmış olduğu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiği, davalıyı korumak ve kollamak amacıyla bu devirlerin yapıldığı kabul edilmesi gerektiği-
Mirasbırakanın, dava konusu parseldeki payları davalılara satış suretiyle temlik ettiği, davalının bir parseldeki 1/2 payını diğer davalıya sattığı, satış sırasında gösterilen bedellerle taşınmazların gerçek değerleri arasında açık fark bulunup, mirasbırakanın satma ihtiyacını gösteren makul bir neden bulunmadığı halde malvarlığını elden çıkardığı, dava konusu taşınmazların terekede önemli bir yer tuttuğu, mirasbırakanla davalıların ilişkilerinin daha yakın olduğu saptanmak suretiyle mahkemece muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında iptal ve tescil istemli davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı-
Miras bırakanın mirasçılık belgesinde belirlenen tek mirasçısı olan davacının, yargılama sırasındaki ölümü ile şahsiyetinin son bulduğu; bu nedenle davada yer alan dahili davacılar adına miras payları oranında tescile karar verilmesi gerekeceği-
"Taraflarca Getirilme İlkesi" başlığı altında düzenlenen 6100 sayılı HMK'nın 25. maddesi uyarınca re'sen araştırma ilkesinin geçerli olmadığı davalarda dava malzemelerinin toplanması ve mahkemeye sunulmasının taraflara ait olduğu- Hakim kendiliğinden taraflarca ileri sürülmemiş vakıaları araştıramaz, hükmüne esas alamayacağı- Mahkemenin, sadece tarafların getirdiği ya da masrafını verip getirilmesini istediği delillere dayalı olarak hükmünü kurabileceği- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkin eldeki davanın da taraflarca getirilme ilkesine tabi olup, davanın niteliği gereği ispat yükünün davacı tarafa ait olmakla bedelsiz devir yapılmasının tek başına mirasbırakanın mal kaçırma kastı ile hareket ettiğini göstermeyeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteği-
Gizli bağışa konu 1/2 pay yönünden hâsıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, tenkis konusunda olumlu veya olumsuz hiçbir karar verilmemesinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l/4/1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213.(6098 sayılı T.B.K. 237) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Mirasbırakanın mal kaçırma kastı ile taşınmazların devrini amaçladığı tespit edilerek davanın kabulü ile tapu iptali ve tescil kararı verilmesinde bir isabetsizlik yoksa da, mahkemece davalının taşınmazı üçüncü kişiden 1/2 pay olarak satış yolu ile edindiği, bu edinmenin mirasbırakan tarafından gerçekleştirilen temlikler ile ilgisinin bulunmadığı göz ardı edilerek taşınmazın tamamının tapu kaydı iptal edilerek mirasçılar adına tesciline karar verilmesinin hatalı olduğu- Diğer mirasçının öldüğü dikkate alınmadan pay dağılımının 1/4 üzerinden yapılmasının da isabetsiz olduğu-
Mahkemece uyulmasına karar verilen Yargıtay ...... Hukuk Dairesinin bozma ilamında, aktif terekenin tespiti sırasında temlik dışı tereke kısmına mirasbırakanın geriye bıraktığı ..... no'lu parselin dahil edilmemesinin hatalı olduğu, nitekim bu taşınmaz dahil edildiğinde sabit tenkis oranının değişeceği açıkça belirtilmiş olmasına karşın ...... no'lu parselin kamulaştırma bedelinin tüm mirasçılar tarafından tahsil edilmesi gerekçe gösterilerek bozma ilamının gereği yerine getirilmemiş olmasının doğru olmadığı-
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle "nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü" olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemekte olduğu; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği- Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l.04.1974 tarih 1/2 sayılı İ.ları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanununun 213 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, yani miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği- Davacı tanıklarının beyanlarından "mirasbırakanın gırtlak kanseri olduğu ve davalı ile birlikte yaşadığı, diğer çocukları ile arasında mal kaçırmasını gerektirir bir husumet bulunmadığı" anlaşılmakta olup terekesinde dava konusu taşınmazdaki 1/2 payı ile 1/3 paydaşı olduğu tarla ve arsa vasfında toplam 33 parça taşınmazı daha bulunduğu, mal kaçırma kastı ile hareket etseydi dava konusu taşınmazın tamamını devredebileceği gibi terekesindeki diğer taşınmazları da davalıya temlik edebileceği açık olduğundan, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Çekişmeli taşınmazlarda iptale konu edilen payların dava tarihindeki değerinin belirlenmesinin ve yukarıda değinilen ilkeler ve düzenlemeler uyarınca harç ikmalinin sağlanmasının, ondan sonra işin esasına girilmesinin gerekeceği-
Mirasbırakan M. A. Eser'in 30959 ada 1 parselde kayıtlı 11 nolu bağımız bölümdeki payını kızı olan davalı B.'a satış suretiyle temlik ettiğini, devrin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise-
«Muris muvazaası»na dayalı davalarda muvazaaya «karine» teşkil eden bulgular ve mahkemece araştırılacak hususlar («Miras bırakanın satma gereksinimi içinde bulunmaması»nın, «satışların düşük değerle gerçekleştirilmiş olması»nın, «mirasçılardan mal kaçırma, onları miras haklarından yoksun bırakma amacıyla hareket edilmiş olması»nın, «satış bedelinin,miras bırakanın ölümünden sonra terekeden çıkmamış olması»nın, «miras bırakanın, sattığı taşınmazda ölünceye kadar oturmaya devam etmiş olması»nın, «davalının satış bedelini ödeme gücüne sahip olmaması»nın vb. miras bırakanın muvazaalı işlem yapma kasdını göstereceği)-
Ortak mirasbırakanları M. Umucu'ya ait 3 parsel sayılı taşınmazı, davalının, mirasbırakanın yaşlılığından faydalanarak ve kandırarak adına tescil ettirdiğini, yapılan temlikin muvazaalı olduğunu ve miras hakkından mahrum edildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline-
Kesinleşen ilamla «satış» olduğu kabul edilen temliklerin tenkisine karar verilemeyeceği–
Tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada öncelikle hukuki ehliyetsizlik yönünden tarafların bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa miras bırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, akit tarihinde miras bırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde diğer iddialarının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
1086 sayılı HUMK’nın 13/1. maddesi (6100 sayılı HMK'nın 12/1. maddesi) uyarınca taşınmazın aynı ile ilgili davaların taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde çözüme kavuşturulması gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı bedel isteği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istekleri-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
Tapusuz taşınmazlar üzerindeki zilyetliğin devrine yönelik gizli sözleşmelerin hiçbir şekil şartına bağlı olmadığı-
Miras bırakanın, üçüncü kişilere temlik yaparak da mirasçılarından mal kaçırabileceği, temlikin mutlaka mirasçılara yapılması gerekmediği -
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.