Zorunlu geçit hakkının kurulabilmesi için mevcudiyeti aranan koşulların genel ve özel yasal koşullar olarak tasnif edilmesi gerektiği- Genel koşulların hakkın üzerinde kurulacağı taşınmazın özel mülkiyet konusu ve tapuya kayıtlı olması, geçit gereksiniminin zorunlu olması, tam bedelin ödenmesi şeklinde olduğu, özel koşulların ise taşınmazların önceki durumlarına ve mevcut yollara değer verilmesi, geçidin en az zarar verecek biçimde kurulması ve taraf çıkarlarının dengelemesi gerektiği-Geçit hakkı gibi komşuluk hukukundan doğan zorunlu irtifak haklarının kurulmasında, taşınmazındaki mülkiyet hakkı sınırlanan malik ile yararına zorunlu irtifak hakkı kurulan hak sahibi arasında eşyaya bağlı bir borç ilişkisinin doğduğu ve bu borç ilişkisinde her iki tarafın çatışan çıkarlarının dengelenmesi gerektiği- İki malikin çatışan eşya hukukuna özgü çıkarlarının dengelenmesi açısından fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin önemli olduğu-Geçit hakkı tesisinde fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi gereği, alternatifli güzergâhlar içerisinde lehine geçit hakkı tesis edilecek taşınmaz maliki açısından en kısa ve en az giderli olanı değil; aleyhine geçit hakkı tesis edilebilecek taşınmaz malikleri açısından objektif olarak en az külfet yüklenecek ve en az zarar görecek olanının tercih edilmesi gerektiği- Genel yola çıkmak için davacının ihtiyacını karşılayacak seçenekler belirlenirken taşınmazların fiili durumunun yanı sıra ileride bu taşınmazların kullanılmasında meydana gelecek değişikliklerin de göz önünde tutulması gerektiği-Somut olayda, hâlihazır durumda zeminde kullanılmakta olan bir yolun bulunması, bunun yanı sıra Hazine taşınmazının tesis edilen geçitle bölünmesiyle oluşan krokide C ile işaretli yaklaşık bir dönümlük alanın, kalan yaklaşık 38 dönümlük alandan farklı olarak daha düz olması ve ağaçlandırılmamış, üçüncü kişilerce tarla olarak kullanılıyor olması da tek başına bu yolun tercih edilmesine yeterli olmadığı, zira bir bütün olan davalıya ait taşınmazdaki fiili yol ve sürülmek suretiyle ekim alanı olarak kullanım, fuzuli işgal teşkil eden üçüncü kişilere ait eylemlerle gerçekleştirildiği-Bu taşınmazın kullanımında meydana gelmesi muhtemel değişiklikler göz önüne alındığında, yüklü taşınmazın parçalara ayrılmasına ve iki ayrı sınırlı taşınmaz doğumuna neden olan hüküm, zorunlu geçit tesis edilirken en az zarar verme ve fedakârlığın denkleştirilmesi yönündeki değerlendirmede, ihtiyaç içinde bulunan taşınmazın daha fazla masraf yapmaması için irtifakın yüklü taşınmaz üzerinde yarattığı ağırlığın göz ardı edilmesi anlamına geleceği-Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde; Mahkemenin uyulan bozma kararı gereklerini yerine getirir şekilde inceleme ve araştırma yaptığı, bilirkişiler eliyle zemindeki alternatif ihtimallerin taşınmaz başında değerlendirildiği, bu değerlendirmede komşu taşınmazların durumu ve bilhassa eğim gibi coğrafi özellikler ile kullanımlarında ekonomik bütünlüğün bulunmayışının göz önünde tutulduğu, hükme esas yolun da bu değerlendirme sonucunda en uygun yer olarak belirlendiği, bu nedenle direnme kararının yerinde olduğu-
Mahkemece, mahallinde uzman bilirkişiler marifetiyle yeniden keşif yapılmak suretiyle kamu malı niteliğinde olan yerlerden geçit hakkı tesis edilemeyeceği ve geçit davalarında uygulanan kesintisizlik ilkesi göz önünde bulundurularak, lehine geçit hakkı tesisi istenilen taşınmazın yola ulaşımının sağlanmasının mümkün olup olmadığı araştırılması, bilirkişi tarafından belirlenen tüm alternatif güzergahlar tek bir krokide-raporda denetime elverişli olarak gösterilmesi, en uygun alternatif belirlendikten sonra, usulüne uygun olarak geçit hakkı bedelinin depo edilmesi için süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesinin gerektiği-
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda, geçit bedelinin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaşandığı durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespitinin yapılması gerektiği-
Türk Medeni Kanunun 1012. maddesine göre, bir taşınmazın eklentilerinin malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılmasının mümkün olduğu- Önceki Medeni Kanundaki teferruat deyiminin karşılığı olarak yeni Medeni Kanunda kullanılan eklentiden maksadın; asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel adetlere göre işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanımda birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır mal olduğu- (Medeni Kanunun m.856) Türk Medeni Kanunu uyarınca beyanlar sütununda gösterilebilecek diğer hakların ise, yasanın 748. maddesinde sözü edilen geçit haklarından sürekli olanlar, 755. maddedeki toprağın iyileştirilmesi işlemi yapılmak üzere taşınmaz maliklerinin alacakları kararlar, 710. maddedeki yetkili makamlarca belirlenmiş taşınmazın heyelan bölgesinde kaldığına dair beyanlar olduğu-
Davacı 11.11.2010 tarihinde satış yoluyla davalı adına tescil edilen taşınmaz üzerindeki binanın ikinci katının kendisi tarafından yaptırıldığının ve ona ait olduğunun tespiti ile tapunun beyanlar hanesine şerh verilmesini istediği- Tapu kaydına göre malik olmayan davacının, dava sonucunda elde edeceği kararın, karşılaştığı tehdidi ortadan kaldırmaya elverişli olmadığı, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre eda davasına ilişkin talepte bulunma imkânının mevcut olduğu, aynı zamanda öğretide kabul edilen muhdesatın tespiti davalarının görülebilme şartlarının somut olayda gerçekleşmediği anlaşıldığından davacının muhdesatın tespiti davasını açmasında hukuki yararı bulunmadığı-
Mahkeme, uyma kararı ile bağlı olup, daha sonra bu uyma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği- Mahkemenin, bozma kararında gösterilen biçimde inceleme, araştırma yapma ve yine o karardaki hukuksal esaslar gereğince karar verme yükümlülüğünün bulunduğu- Sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunmasının bozma nedeni olacağı- Zilyedin şerh edilebilen bir hak olmadığı, bu nedenle hukuki yararın bulunmadığı-
Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan fındık ocaklarının davacı tarafından dikildiğinden, mahkemece muhdesatların davacı tarafından meydana getirildiğinin veya aidiyetlerinin tespitine karar verilmesi gerekirken, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetine karar verilmesinin hatalı olduğu- TMK'nin 1006. maddesinde "hangi hakların tapu kütüğüne tescil edileceği"; 1009, 1010 ve 1011 maddelerinde "hangi hakların şerh edilebileceği", 1012 maddesinde ise "taşınmaz eklentilerinin malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılacağı"," taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması" ve "bu sütuna yazılabilecek diğer hususların tüzükle belirleneceğinin" açıklandığı- Açıklanan bu hükümlerin istisnası niteliğindeki 3402 s. Kadastro Kanunu mad. 19/1'de ise, "tapuda kayıtlı taşınmaz malın zilyet lehine tespitinde, mevcut ve her türlü takyit ile sınırlı ayni hakların saklı tutulacağı, eski tapu kayıtlarındaki bu tür hak ve mükellefiyetlerin kadastro tutanağında belirtilerek yeni kütüklere aynen geçirileceği", mad. 19/2 de ise "taşınmaz üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterileceğinin" belirtildiği- Kadastro Kanunu'ndaki bu ayrık hüküm dışında Kanunlarımızda ve Tapu Sicil Tüzüğü'nde taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın tapu kütüğüne tescil veya şerh edilebileceğine veya kütüğün beyanlar hanesinde gösterilebileceğine ilişkin başkaca bir hüküm de bulunmadığı- 3402 s. K. mad. 33. ve 19 genel hüküm niteliğinde olmadığından eldeki davaya uygulanmayacağı- Mahkemece, muhdesatın tapunun beyanlar sütununa tesciline karar verilmesinin hatalı olduğu-
Aynı parselin iki ayrı geçit hakkı ile yükümlü tutulması sonucu taşınmazın ekonomik kullanım bütünlüğü bozulacağı, bu şekilde geçit hakkı kurulmasının, komşuluk hukuku ilkelerine ve taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibine ve en az zarar verecek yerden geçit hakkı kurulması ilkesine aykırı olduğu- Bu tür davalarda uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince öncelikle yüzölçümü daha büyük olan parseller üzerinden geçit kurulmasının tercih edilmesi gerektiği- Mahallinde yeniden keşif yapılarak başka parsellerden geçit alternatiflerinin araştırılması, dava dilekçesinde talep edilen yer dışında başkaca güzergahların tespiti halinde bu güzergahlardaki parsel maliklerinin davaya katılmalarının sağlanması, taşınmazın geçit hakkı kurulan kısmının değeri keşif tarihi itibari ile belirlenmesi, saptanan bu bedel depo ettirildikten sonra sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiği-
Dava, 3402 s. Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde belirtilen on yıllık hak düşürücü sürenin kaçırılmasından sonra açıldığından, dava konusu muhdesatların kadastro tespitinden önce taşınmaz üzerinde bulunduğu kadastro tutanağı ve tüm dosya kapsamıyla sabit olduğundan dava konusu muhdesatlar yönünden davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği- Dava konusu evin ve deponun yapılmasının maddi vakıa olması sebebiyle bir kısım davalıların davayı kabul etmesi eldeki davada sonuca etkili olmayacağı gibi, kabul beyanının, dava konusu taşınmaza ilişkin olarak açılan ortaklığın giderilmesi dosyası ve dava konusu taşınmazın satışı sırasında gözönünde bulundurulması gereken bir husus olduğu-
Her beyanın tapu kütüğünün beyanlar sütununda gösterilemeyeceği, bunun için, Türk Medeni Kanunu'nda ya da özel kanunlarda bu konuda bir hükme yer verilmiş olması veya Tapu Sicil Tüzüğü'nde bir düzenleme yapılmış olması gerektiği-? Davacının, taşınmazdaki eski binayı yıkıp yerine 2 katlı yeni bina inşa ettiğini,ayrıca bina bitişiğine büyükbaş hayvan beslemek için besihane yaptığını, taşınmaza kavak ve muhtelif cins meyve ağaçları dikip yetiştirdiğini belirterek bu muhdesatların davacı tarafından yapıldığının ve yetiştirildiğinin tespitini ve taşınmazların beyanlar hanesine şerh verilmesine karar verilmesini istediği davada, istemin tapunun beyanlar sütununa tescile imkanı veren yasal düzenlemelerden hiçbirine uymadığı; mahkemece, tespit hükmü verilmekle yetinilmesi gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • kayıt gösteriliyor