Ticaret unvanı usulüne uygun olarak kullanılması durumunda öncelik hakkına sahip marka sahibinin sonraki tarihli ticaret unvanının terkinini talep edemeyeceği, somut olayda davalının ticaret unvanında "L." ibaresini kullanmasının marka hakkına tecavüz oluşturmadığı ve haksız rekabet teşkil etmediği hususlarının kesinleştiği, 6102 sayılı Kanun'un 46 ncı maddesinin birinci fıkrasından hareketle ticaret unvanının terkinine karar verilemeyeceği, zira anılan hükümde herhangi bir yaptırımın düzenlenmediği, ticaret unvanının terkinine ilişkin 6102 sayılı Kanun'un 52 nci maddesindeki düzenlemenin ise marka hakkına tecavüz edilen kimsenin hakkı olarak değil açıkça unvanına tecavüz edilen kimsenin hakkı olarak düzenlendiği-
Davacının ticaret unvanının davalıdan daha eski olması- Ticaret unvanının çekirdek unsuru- Ayırt edicilik- Ticaret unvanlarının birbiri ile karıştırılma ihtimali- Basiretli tacirden beklenen özenli davranış şekli- İbarenin, davalının ticaret unvanından terkinini talebi- Markaya tecavüz ve haksız rekabet davasının ve tazminat koşullarının ispatı- Vekalet ücreti- 4 yıl sessiz kalmanın suretiyle dava açma hakkının yitirilmesi için yeterli olmadığı-
Davalı şirket ünvanındaki ibarenin TTK 52 uyarınca değiştirilmesine veya silinmesine, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına ve bu ünvanı taşıyan ticari emtia ve belgelerin imha edilmesine, dava konusu işaretin kullanıldığı iş evrakı, reklam, mal ve ambalajlar üzerinden kaldırılmasına, bu kullanımdan kaynaklı TTK’nın 54 ve 55. maddeleri gereğince haksız rekabetin tespiti ve men’ine karar verilmesi talepleri-
Ayırt edici işaretler arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesi yapılırken karşılaştırmaya konu ibareler arasında görsel, sescil ve kavramsal unsurların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği- İbareler arasında önemli ölçüde kavramsal farklılık bulunduğu ve vasıf bildirici nitelikleri itibariyle ayırt ediciliği zayıf olan bu tür işaretlerin ortalama tüketiciler tarafından karıştırılmayacağı, haksız rekabet ve ticaret unvanına tecavüz oluşturmayacağı kabul edilerek davanın tamamının reddine karar verilmesi gerektiği
Markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, dava konusu işaretin kullanıldığı iş evrakı, reklam, mal ve ambalajlar üzerinden kaldrılmasına, davacı markasına yapılan tecavüzün ref’ine, davacının ilk tescil eden sıfatı ile kullanmakta olduğu ticaret ünvanına ayniyet derecesinde benzer davalı şirket ünvanındaki ibarenin TTK’nın 52. maddesi uyarınca değiştirilmesine veya silinmesine, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına ve bu ünvanı taşıyan ticari emtia ve belgelerin imha edilmesine karar verilmesi istemleri-
Hak sahibinin, sahip olduğu hakka yönelik saldırıları durdurma ve önleme yetkisine rağmen, ya pasif kalarak bu yetkisini uzun süre kullanmaması ya da bu yetkisini kullanmayacağına ilişkin aktif bir davranış gösterdikten ve karşı tarafta da hakkın kullanılmasına karşı çıkılmayacağına ilişkin güven ve haklı beklenti oluşturulduktan sonra, kendisine duyulan güveni ihlal edecek ve karşı tarafı zor durumda bırakacak şekilde sahip olduğu haktan kaynaklanan yetkisini ileri sürmesinin dürüstlük kuralına aykırı ve çelişkili davranış teşkil edeceği- Daha önceden başkaları adına marka olarak tescilli bir işaretin, bir başkası tarafından ticaret unvanı olarak tescil ettirilmesi ve unvanın farklı bir faaliyet alanında tanıtıcı işaret olarak kullanılmasının marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilemeyeceği-
Davalı tarafın davacı markasına yanaşacak suretteki fiili kullanım şekilleri dikkate alınarak davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men ve ref’i ile davalı adına tescilli markaların TPMK Mal ve Hizmetler Sınıflandırma listesinin 35/06 alt grubunda yer alan genel mağazacılık hizmetleri ile 29. sınıfta yer alan mallar yönünden hükümsüzlüğüne, sair hizmetler yönünden hükümsüzlük davasının reddine dair verilen karar isabetli ise de dosya içinde yer alan ticaret sicil evrakından davalı şirketin ticaret unvanını 2008 yılında "... Ltd" olarak tescil ettirdiği ve dava tarihine kadar da fiilen kullandığı anlaşılmakta olup, dava tarihi itibariyle tescilin üzerinden altı yıldan fazla zaman geçtiği halde, davalının ticaret unvanının tesciline ve fiili kullanıma uzun süre sessiz kalan davacı tarafın, davalı tarafça bu ticaret unvanı ile bir çok yatırım ve ticari faaliyet gösterilmesinden sonra unvan terkini davası açmasının çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil edeceği ve bu davranışın TMK'nın 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği gibi, daha önceden tescilli benzer bir ticaret unvanı bulunmaksızın sırf işlevleri farklı olan marka hakkına dayalı olarak ticaret unvanının terkinini istemesinin de 6102 sayılı TTK'nın 52. ve 55. maddeleri ile bağdaşmadığı-
Dava, marka hakkına ve ticaret unvanına dayalı olarak marka hakkına tecavüzün tespiti, men'i ve ticaret unvanının terki istemine ilişkindir...
TTK. mad. 45 uyarınca sicilde tescilli ticaret unvanının diğer bir unvan ile ayırt edilmesi gerekli hallerde ek yapılacağı ve TTK. mad. 52 uyarınca da, unvana tecavüz halinde gerçek hak sahibinin tecavüz oluşturan ibarenin değiştirilmesi veya silinmesini talep edebileceği-
Temyiz sürelerinin, ilamın usulen taraflardan her birine tebliği ile işlemeye başlayacağı- Temyizin, kanuni süre geçtikten sonra yapılacağı veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz isteminin reddine karar verileceği ve Yargıtay'a gönderme için yatırılan parayı kullanarak ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ edeceği- Ret kararı tebliğinden itibaren yedi gün içinde temyiz edilebileceği, temyiz edildiği ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya kararı veren mahkemece Yargıtay'a yollanacağı- Tebligat işleminin, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan önemli bir usul işlemi olduğu- Kanun ve yönetmeliğin gösterdiği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatın geçerli sayılamayacağı- Muhatabın tebliğ belgesindeki imzasını inkâr etmesi mümkün olup bu durumda imzanın kendisine ait olmadığını ispat etmesi gerektiği- Somut olayda, davacı vekilince tebligat belgesinde yazılı olan ve bizzat kendisine tebligat yapıldığını gösteren imzanın sahte olduğunu ileri sürülmesi nedeniyle bu iddianın her türlü delille kanıtlanması mümkün olup, mahkemece hadise şeklinde araştırma yapılarak davacı vekilinin örnek imzaları alınıp, yöntemince imza incelemesi de yapılmak suretiyle tebliğ belgesindeki imzanın davacı vekiline ait olup olmadığının belirlenmesinin gerektiği-