Taraflar arasında imzalanan protokolde, bononun ödenmesinin şirketin iflastan kurtulup iş yapması şartına bağlandığı, davacının iflastan kurtulma şartının gerçekleştiği ancak iş yaparak faaliyetine devam şartı, dava dışı şirketin gelir elde etmemesi nedeniyle gerçekleşmediğinden alacağın reddine ilişkin kararın isabetli olduğu-
Davacının 1479 sayılı Yasanın geçici 18.maddesine göre yaptığı vergi borçlanması başvurusu kabul edilmiş, davacı da belirlenen borçlanma tutarını ödemiş, ancak davacının ödemeyi yaptığı tarihte bulunduğu gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemenin yapılmaması sebebi ile vergi borçlanması davalı Kurum tarafından geçersiz sayılmış olup, mahkemece davalı Kurumdan, davacının vergi borçlanmasına ilişkin ödeme yaptığı tarihte bulunduğu gelir basamağı üzerinden ödenmesi gereken borçlanma tutarı sorularak (6.000.256.561 TL eski Lira) davacının fark tutarı yatırması halinde borçlanma süresinin tamamının geçerli kabul olacağına karar verilmiş olmasının hatalı olduğu, şarta bağlı hüküm kurulamaycağı gibi davacının sonradan yaptığı ödemenin vergi borçlanması olarak kabul edilmesinin de mümkün olmadığı- Mahkemece, davacının geçici 18.maddeye göre vergi borçlanması adı altında yaptığı prim ödemesinin karşıladığı sigortalılık süresinin ne kadar olduğunu davalı Kurumdan sorarak davacının ancak süresi içinde yapılan ödemenin karşıladığı gün sayısı kadar sigortalı kabul edilebileceği göz önünde bulundurarak bu sürenin tespitine karar verilmesi gerektiği-
Kaynakçılık ağır ve tehlikeli işlerden olduğu, kaynakçı olan davacı nizalı dönemde henüz 18 yaşından küçük olduğundan, yaptığı işin mahiyeti gereği davacının çırak olarak çalışabileceği,18 yaşından küçüklerin ağır ve tehlikeli işlerde çalışmasının yasal ve makul olmadığı- Davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiş olan davacının davasının reddi gerektiği-
İşçilik hakları ile ilgili değerlendirmenin 4857 sayılı yasaya göre değil 5953 sayılı yasaya göre yapılması gerektiği-
Yönetici sıfatı bulunmayan ve tatil döneminde okulda bulunması zorunluluğu ispatlanamayan davacının, tatil döneminde okulda olmaması, devamsızlık olarak adlandırılamayacağından, işverenin feshi haksız olup, belirsiz süreli sayılan hizmet akdinin feshi nedeniyle davacının kıdem ve ihbar tazminatları taleplerinin kabulü gerekeceği- Davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına esas hizmet süresi belirlenirken izinli olmakla birlikte ücretini aldığı anlaşılan tatil dönemi dışlanmadan hesaplama yapılması gerektiği- Davacının iş akdinin haksız feshi karşısında, (sözleşmenin 6/d maddesinde belirtilen) cezai şartın mahkemece uygun bir takdiri indirim yapılarak hüküm altına alınması gerektiği- Fazla mesai hesabında işyerinde 1 Temmuz-4/5 Eylül tarihleri arası tatil olduğunun kabul edilmesi karşısında, bu tarihler arasındaki sürenin fazla mesai hesabında dışlanması gerektiği-
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesinin 2. fıkrasının B bendinde İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara İş Mahkemelerinde bakılacağı hükme bağlanmış olup; 5510 sayılı Kanun'dan kaynaklanan ve Kurumun taraf olduğu uyuşmazlıklarda İş Mahkemelerinin görevli olduğu-
Dava konusu olayda, 5398 sayılı Kanunun ek 36. maddesine dayanılarak tadil edilen imtiyaz sözleşmesinde, hazine payının brüt satışlar üzerinden ödenmesi gerektiği belirtilmiş olup, matrahtan hariç tutulan kalemler de tahdidi olarak sayılmış olmasına rağmen, ara bağlantı tarifelerinin geçmişe etkili olarak uygulanmasından kaynaklanan iadeler (ya da diğer bir kısım Tahkim yargılamasına konu olan distrübütörlere yapılan iskontolar) istisnalar kapsamında sayılmadığı; sözleşme tarihinde ve bu tarihten uzun bir süre öncesinde ve sonrasında da, iadeler ve iskontolar üzerinden de Hazine payı ihtilafsız bir şekilde ödenmiş, ne daha öncesinde ne de protokol ve sözleşme aşamalarında bu konuda herhangi bir muarazanın söz konusu olmdığı; taraflar arasında uzun bir süre içinde bu konuda herhangi bir ihtilaf olmamasına, ara bağlantı tarifelerinin geçmişe etkili olarak uygulanmasından kaynaklanan iadelerin (ya da diğer bir kısım Tahkim yargılamasına konu olan distrübütörlere yapılan iskontoların) matraha dahil edilerek Hazine payının ödenmiş olmasına, 2005 tarihli sözleşme tadilinden sonra da uzun bir süre uygulamanın bu şekilde devam etmiş olmasına, bir GSM şirketinin mali denetçisinin uyarısı üzerine söz konusu ihtilafın başladığı sabit olmasına rağmen, Tahkim Kurulu tarafından tarafların gerçek iradelerine, Türk Hukuk kurallarına ve bu kuralların ihdas amacına aykırı olacak şekilde karar verilmiş olması nedeniyle, söz konusu kararın sonuçları, imtiyaz sözleşmesinin niteliğine, Devletin sürekli bir gelir elde etme amacına, emredici kanun hükümlerine, kamu menfaatine dolayısıyla Türk kamu düzenine aykırı olduğu; mahkemece, sonuçları Türk kamu düzenine aykırı sonuçlar doğuracak olan Tahkim Kararının, ilgili maddelerinin iptaline karar verilmesi gerekirken, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiş olmasının isabetli olmadığı-
Davacı ve dava dışı şirketin davalı bankada ortak hesapları bulunduğu, tarafların imzasını taşıyan ortak hesap sözleşmesi hükümleri uyarınca "hesapta yer alan paranın % 50'si oranındaki paraya bloke konulabileceği", fazladan bloke edilen miktarın -tahsil edilinceye kadar işletilecek Merkez Bankası'nın uyguladığı en yüksek döviz mevduat faiziyle birlikte- davalı bankadan tahsili gerektiği-