Çekin ciro yoluyla iktisabından sonra karşılıksız olduğunun öğrenilmesinin, hamilin kötü niyetli hamil olarak nitelendirilmesini gerektirmeyeceği-
Davalı bankanın ödemeyi kabul ettiği faiz oranlarının faiz anlaşmalarının yapıldığı tarihlerde TMSF’ na devredilmeyen diğer bankaların faiz oranları ile karşılaştırıldığında aralarındaki açık bir fark olup, davacı davalı bankanın müzayaka halinde olması nedeniyle uygulamak zorunda kaldığı faiz oranlarından yarar sağlamıştır. Mahkemece bu yönler gözetilerek “itirazın iptali davasının reddine, menfi tespit davasının kabulüne” karar vermesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dosyaya sunulan dava konusu bonolardan 7 adedinde “bedelin nakden alındığı” kaydının mevcut olduğu, bu durumda bono borçlusu davacının, bonodaki bu kaydın aksine “nakden borç almadığını” ispat yükünün kendisine düştüğü-
Taraflar arasındaki "menfi tespit (istirdat)" davasında, temyize konu karar bir direnme kararı değil; kısmen bozma ilamı doğrultusunda yapılan farklı bir değerlendirme sonucunda, kısmen bozmaya uyulmak suretiyle oluşturulmuş, yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye ait olması gerekeceği-
6183 sayılı Kanunun 58. maddesi uyarınca açılacak itiraz davasının bir "menfi tespit" davası niteliğinde olacağı, ne var ki; kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra yeni ve ayrı bir menfı tespit davası açılmasına anılan kanun hükümlerinin cevaz vermediği, zira, tahsil edilmesi istenen alacak kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup, sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanmasının istendiği, 6183 sayılı Kanunda, İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir hükmün bulunmamış olması karşısında, Yasada öngörülen 7 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusunun, aynı konuda menfı tespit, istirdat davası açamayacağı-
Muaccel bir borcun borçlusunun alacaklının ihtarı ile mütemerrit olacağı, davalı-karşı davacı tarafından dosyaya ibraz edilen 6.6.2002 tarihli ihtarnamede tebliğ şerhi bulunmamakta, davacı-karşı davalının icra takibinden önce temerrüdünün gerçekleşip gerçekleşmediğinin anlaşılamadığı, bu nedenle mahkemece ihtarnamenin tebliğ şerhi, borçlu kooperatifin temerrüdünün gerçekleşip gerçekleşmediği, talep edilen faiz oranı ile istenen işlemiş faiz miktarı araştırılarak değerlendirilip, sonucuna uygun karar verilmesi gerekeceği-
TTK.’ nun 644. maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davasında keşideci davacının “sebepsiz zenginleşmediğini” kanıt yükü altında olacağı-
Dava, bonodan dolayı borçlu olunmadığına hükmedilmesi istemine ilişkindir. Davada “davacının senedi ciro ettikten sonra davalının çalıp doldurarak kendisini hamil haline getirdiği” iddiasına karşı çıkan davalı böyle “bir durumun sözkonusu olmadığını” ileri sürerek gerekçeli inkârda bulunmuştur. Davacı iddiasını yazılı delille ispatlayamamıştır. Ne var ki, davacı delil listesinde açıkça “yemin” deliline de dayanmıştır. Bu itibarla davacının iddiasını ispatta dayandığı yemin delili çerçevesinde gerekli hatırlatma ve teklif yapılmak ve sonucuna göre karar vermek gerekeceği-
Bononun lehdarı tarafından davalıya tahsil edilmemek şartı ile teminata alınması – hamilin davacı ile lehdar arasındaki ilişkiyi bildiğinin kabulünün gerekeceği lehdara karşı ileri sürülebilecek defilerin hamile karşı da ileri sürülebileceği-