İİK’nun 89.maddesine dayalı menfi tespit davasının, anılan maddenin 3.fıkrasına göre; icra takibinin yapıldığı ya da davayı açan üçüncü şahsın yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği-
Kaçak su tutanağına karşı açılan davada alınan bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabul ile “davacının borçlu olduğunun tespitine” dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Bono lehdarının ve takip alacaklısının gerçek kişi olması sebebiyle, mahkemece “davalı şirket hakkında açılan davanın, davalı şirketin pasif dava ehliyeti bulunmadığından, davanın husumetten reddine” dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Davaya konu çeklerin teslimine konu çek tevdi bordrosu içeriğinden iki adet çekin davacı yanca temlik cirosu ile temlik edildiğinin anlaşıldığı, çek üzerinde tahsil cirosu ile verildiğine dair bir açıklama bulunmadığı, ayrıca birleşen davanın davacısı keşideci ile hamil olan davacı arasındaki ibranamenin de iyi niyetli hamil davalı bankaya karşı ileri sürülemeyeceği -
İİK.'nun 72/IV maddesi uyarınca olumsuz tespit davasının reddi halinde talebi olmasa dahi davalı yararına mahkemede re'sen tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
TTK.’ nun 730/19. maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken 668. maddesi uyarınca “poliçe üzerinde beyanların el yazısı ile imza edilmesi lazımdır. El yazısı ile olan imza yerine, mihaniki herhangi bir vasıta veya el ile yapılan ve yahut tasdik edilmiş olan bir işaret yahut resmi bir şahadet kullanılamaz”. Anılan yasa hükmü gözetildiğinde, yukarda keşide tarihleri ve miktarları yazılı çeklerdeki son ciroların el yazısı ile imza edilmediği ve bu nedenle hükümsüz olduğu anlaşıldığından ve böylece ciro silsilesinde kopukluk bulunduğundan, davalı bankanın bu çekler yönünden yetkili hamil olduğu kabul edilemez. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
“Dosya kapsamına göre 02.02 .2005 tarihli protokolde,davalı asil ve vekilinin imzası olmadığı ve davalıyı bağlamayacağı” gerekçesiyle “davanın reddine ve tedbir kararı ile tahsil edilen paranın davalı alacaklıya ödenmesi engellendiğinden, davacı aleyhine takibe konu asıl alacak üzerinden %40 oranındaki tazminata hükmedilmesine” dair mahkemece verilen kararda isabetsiz bulunmadığı-