Sigortalı aracın sürücüsünün kusursuz olduğu, davacı yayanın %100 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, davacının davalıya sigortalı aracın sürücüsünün kusurlu olduğunu ispat edemediği, kusuru bulunmayan davalı taraftan davacının tazminat talep etmesinin mümkün olmadığı-
İbranameden sonraki 2 yıllık hak düşürücü süre içinde davanın açılmamış olmasına göre, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerektiği-
Dava konusu trafik kazasının 12.07.2016 tarihinde meydana geldiği, davacı vekili tarafından davalıya başvuru yapıldığı ve hesaplanan tazminat miktarının davalı tarafından ödediği, davacı vekili tarafından 27.12.2017 tarihli "Makbuz ve İbraname" başlıklı belgenin düzenlendiği, belge içeriğinde davacı vekilinin 12.07.2016 tarihli kaza ile ilgili başkaca alacağı kalmadığının beyan edildiği ve davalının ibra edildiği - Davacı vekili tarafından Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuru tarihi 08.06.2021 tarihi olup 2918 sayılı Kanun'un 111 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği ibranameden sonraki 2 yıllık hak düşürücü süre içinde davanın açılmamış olmasına göre, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Davadan önce sigorta şirketine başvuru yapılmış olmasına, davalıya sigortalı araç sürücüsünün geri manevra yaptığı sırada davacıya ait araca çarpmasında tam kusurlu olmasına, karara esas alınan hesap raporunun karar vermeye elverişli olmasına, eksper ücretinin davalının sorumluluğu kapsamında kalmasına, uyuşmazlık hakem heyetince belirlenen vekalet ücretine davalı tarafça itiraz edilmemiş olmasına göre karar, usul ve kanuna uygun olduğu-
İş sağlığı ve güvenliği alanındaki ihmaller ile oluşan zarar arasındaki uygun nedensellik bağının kesilmesi durumunda işverenin zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluk halinden kurtulacağı, uygun nedensellik bağının yalnızca mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusuru olduğu durumlarda kesileceği- Ceza davasında kusurun varlığına ilişkin maddi olgunun hukuk hakimini bağlayacağı-
Davalının, evli olduğunu bildiği halde davacının eşi ile birliktelik yaşaması sureti ile kişilik haklarına saldırıda bulunması sebebine dayalı manevi tazminat istemi- Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalıya karşı açılan davanın tümden reddedilmesinin yasaya uygun olduğu-
Aynı kazaya ilişkin davacı tarafından bir başka dosyada sürekli iş göremezlik ile geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği dikkate alındığında, 5684 sayılı Kanun'un 30 uncu maddesinin on dördüncü fıkrası gereğince, davacı tarafından yolcu olduğu sigortalı aracın zorunlu trafik sigortacısı aleyhine de mahkemeye başvurulması gerektiğinden, başvurunun usulden reddine karar verilmesi gerektiği- "Önceki dosyanın tarafları ile iş bu dosyanın tarafları birbirinden farklı olduğu için aynı uyuşmazlığın mahkemeye intikal ettiğinden bahsedilemeyeceği, davacı mahkemedeki davasından feragat etmiş olup haksız eylemin diğer tarafı olan karşı araç ZMMS'si hakkındaki iş bu davada tahkime gidilmesini imkansız kılacak bir karar verilmiş olmasının alternatif yargı organlarına erişim hakkının ihlali niteliğinde olacağı" şeklindeki görüşe itibar edilmediği-
Birleşen dava dilekçesinde faiz talep edilmediği halde mahkemece talep aşılarak birleşen dava yönünden olay tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olmasının doğru görülmediği-
Davalı Uzman doktorun Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde görev yapmakta iken dava dışı hastaya 19.11.1997 tarihinde (bel fıtığı ameliyatı) tıbbi müdahaleler nedeni ile davacı kurum tarafından kamunun zarara uğratıldığı Niğde 1. İcra Müdürlüğünün 2009/1182 esas sayılı takip dosyası ile ilgililere toplamda 145.229,52 TL ödeme yapıldığı belirtilerek zararın rücuen tahsili isteminde bulunulduğu anlaşıldığı ve mahkemece, mevzuat hükmü gereğince Mesleki Sorumluluk Kuruluna başvurması için davacıya süre verilmesinin gerektiği-
Hekimlerin gerek ilk ameliyatta gerekse revizyon ameliyatında taahhüt edilen sonucu tam ve gereği gibi yerine getiremediği, davacıya yapılan estetik müdahalelerin sonucu itibariyle davacı iş sahibi yararına sonuç vermediği, meydana getirilen eserin ayıplı olduğu anlaşıldığından, davacının manevi tazminat talebi yönünden mahkemece somut olayın özelliklerine, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre takdir edilecek uygun miktarda manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiği-