Davacı mevduatının, davacının iradesi fesada uğratılarak Off-Shore Bank Ltd. hesabına gönderildiği iddiasına dayalı alacak istemi-
Davacı mevduatının, davacının iradesi fesada uğratılarak Off-Shore Bank Ltd. hesabına gönderildiği iddiasına dayalı alacak istemi-
Davacı mevduatının, davacının iradesi fesada uğratılarak Off-Shore Bank Ltd. hesabına gönderildiği iddiasına dayalı alacak istemi-
Davacı mevduatının, davacının iradesi fesada uğratılarak Off-Shore Bank Ltd. hesabına gönderildiği iddiasına dayalı alacak istemi-<br /> 
Davalı vekili tarafından faturalara dayalı alacağa istinaden başlatılan icra takibinde davacı borçlunun vekili vasıtasıyla yetkiye ve borca itirazı üzerine yetkisiz icra dairesinde takip yapılması sebebiyle icra müdür yardımcısının takibin yetki yönünden durdurulmasına karar verdiği- Alacaklı olan davalı vekilinin dilekçesiyle dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesini talep etmesi üzerine gönderilen yetkili icra dairesince yeni ödeme emri tebliğinin vekâletname sunan borçlu vekiline yapılmayıp doğrudan asıla yapıldığı-Takibe süresinde itiraz edilmemesi ile takibin kesinleştiği, devamında alacaklı vekilinin haciz talebinin icra müdür yardımcısı tarafından uygun görülmesi üzerine borçlu adresinde haciz uygulandığı fakat haczedilen malların muhafaza altına alınmayarak borçluya yediemin olarak bırakıldığı- Borçlu tarafından yapılan şikâyet üzerine borçlu asıl hakkında düzenlenen ödeme emrinin ve yapılan haciz işleminin iptaline karar verildiği-Bu şikâyet sonrası verilen karar ile icra takibindeki ödeme emri ve yapılan haciz işleminin iptali gerçekleştirildiği, icra müdürlüğünce yapılan hatalı işlemlerin düzeltildiği-Tebligat Kanunu’nun “Vekile ve kanuni mümesile tebligat” başlıklı 11. maddesinin birinci cümlesindeki “Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır” düzenlemesi karşısında yetkisiz icra dairesinde yapılan takibe vekâletname sunarak itiraz edilmesinden dolayı dosyanın gönderildiği yetkili icra dairesinde tebligatların vekile yapılması gerekirken asıla yapılmasının yerinde olmadığı ve bu durumun icra takibini yapan alacaklının ağır kusur veya kötü niyetinden kaynaklı olmadığı-İcra dosyasında gerek ödeme emri tebliğinde gerekse haciz yapılması yönündeki talep ve sonrasında gerçekleşen haciz işlemi sırasında davalı alacaklının ağır kusuru ve kötü niyeti bulunmadığı-İcra müdürlüğünce yapılan işlemlerden dolayı alacaklıya kusur yüklenmesinin mümkün olmadığı-Sonuç itibariyle; bilerek, kötü niyetli ve ağır kusurlu şekilde haksız hacze sebebiyet vermeyen davalının manevi tazminattan sorumlu tutulmasının doğru olmadığı- Somut olayda alacaklı olan davalının manevi tazminat sorumluluğunu gerektirir kusurlu bir eylemi bulunmadığı-
Dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında teslim edilecek olan daire bedellerinin tahsili, mümkün değil ise arsa sahibine ait yıkılan evin bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davalı yüklenicinin taraflar arasında geçerli bir sözleşme olmaksızın davacıya ait evi yıkması haksız eylem niteliğindedir. Davalı, geçerli bir sözleşme bulunmaksızın davacıya ait evi yıkmakta kusurlu ise de davacı arsa sahibinin de sahibi olduğu taşınmazın inşaat yapmaya elverişli olmadığını bilmesi gerektiği, göz önüne alındığından tarafların söz konusu evin yıkımında %50’şer oranından müterafik kusura sahip olduklarının kabulü gerekmektedir.
Sözleşmenin haksız olarak feshedildiği iddiasına dayalı olarak açılmış maddi, manevi tazminat davasında, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 49. maddesi hükmü uyarınca, manevi tazminata hükmedilebilmesi için; şahsiyet hakkının hukuka aykırı bir şekilde zarara uğraması gerektiği, somut uyuşmazlıkta tıbbi cihaz alım sözleşmesinden feshinin bu şartları sağlamadığı-
Araçta oluşan hasarın niteliğine göre makul tamir süresinin belirlenmesi, ihtiyaçları için aracı kullanamamaktan doğan ve bu süre içinde davacının (ikame araç) ödemesi gereken bedelin ne olacağı konularında alınan bilirkişi raporuna göre davacının araç mahrumiyet bedeli talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesi gerektiği-  Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi ya da üniversitelerin adli tıp bölüm başkanlıklarının, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerektiği- Kaza tarihinde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik kapsamında ve yasal mevzuata uygun şekilde kazadan sonra oluştuğu belirtilen "Travma Sonrası Stres Bozukluğu" nedeniyle davacıda kalıcı maluliyet bulunup bulunmadığı, kaza ile illiyet bağının olup olmadığı, maluliyet oranına etki edip etmediği, belirtilen travma sonrası stres bozukluğunun süreklilik arz edip etmediği ve sürekli değilse ne kadar süre devam edeceği konusunda Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümlerinden içerisinde ruh sağlığı uzmanı da bulunan bir heyetten açıklayıcı, denetime elverişli rapor alınıp sonucuna göre (davalı lehine oluşan kazanılmış haklar da gözetilerek) karar verilmesi gerektiği-
Dava açılmasının, saklı tutulan haklar yönünden temerrüt oluşturmadığından; ıslah dilekçesi ile talep edilen miktar yönünden temerrütün, ıslah harcının yatırıldığı tarihte gerçekleşmiş olacağı- Davanın niteliği itibariyle davacının kişisel haklarına ilişkin bir saldırı söz konusu olmadığından manevi tazminatın yasal şartlarının oluşmadığı-