TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borç İlişkisinin Kaynakları > - Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri > - A. Sorumluluk > Madde 49 - I. Genel olarak
Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturduğundan, Sağlık Bakanlığına bağlı Hastanede doktor olan davalının, davacının özürlü çocuklarının özür oranları ile ilgili düzenlediği raporun hatalı olduğu ileri sürülerek açılan tazminat davasının idare aleyhine açılması gerektiği-
Ölüm ile vekalet ilişkisi son bulacağı- 6762 s. TTK'nın 305. maddesinde, "kurucuların gerçeğe aykırı olarak düzenledikleri beyanname, vesika ve sair varakalardan", 306. maddesinde de "esas sermayenin karşılığı tamamıyla taahhüt olunmamış veya karşılığı kanun hükümleri gereğince ödenmemiş iken taahhüt edilmiş ve yerine getirilmiş gibi gösterilmesinden doğan sorumluluğu"nun düzenlendiği- Mahkemece davalı kurucuların zarara neden olan eylemlerinin ne olduğunun açıklığa kavuşturulmasından sonra anılan maddelere göre sorumlu olup olmadıklarının da ayrıca incelenmesi gerektiği- Mahkemece her ne kadar son dönem içtihatlarında belirtildiği gibi, bu türden uyuşmazlıklarda davacıların ortaklıklarının gerçek olup olmadığının, pay defterindeki kaydın diğer kayıtlarla örtüşüp örtüşmediğinin belirlenmesi, eğer böyle ise davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumlu olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği, yöneticilerin hukuka uygun davranmadıkları sabit olduğundan, TBK'nın 49. maddesinde düzenlenen hukuksal sorumluluğun ortaya çıkacağı kabul edilmişse de, benzer nitelikteki uyuşmazlıklarda sunulan dava dilekçelerinde, açıkça ödenen paraların istendiği zaman geri verileceğinin vaat edildiği bildirilmek ve zarar sorumlusu şirketler de taraf gösterilmek suretiyle, öncelikle bu şekilde ödenen paralarla davalı şirketlere ortak olunmadığının tespiti, daha sonra da ödenen paraların iadesi istenmiş olup ortak olunduğu açıkça kabul edilen ve 6762 sayılı TTK'nın 336. maddesi uyarınca doğrudan zarar talebinde bulunulan işbu davada, bu içtihatlarının uygulanamayacağı ve bu durumda, mahkemece, davanın 6762 sayılı TTK'nın 336. maddesi uyarınca doğrudan zarar iddiasına dayalı sorumluluk davası olduğu kabul edilerek, taraflar arasındaki uyuşmazlığın yukarıda açıklanan şekilde incelenip değerlendirilmesi gerektiği- Davacıların uğradıkları zarar miktarlarının tespiti için görüşüne başvurulan bilirkişi raporlarında, zarar miktarlarının hangi yöntemle ve nasıl tespit edildiği ve dava tarihi itibariyle talep edilebilecek zarar tutarlarına nasıl ulaşıldığı da denetime elverişli ve anlaşılabilir şekilde belirlenmemiş olduğundan, mahkemece, davacıların talep edebilecekleri zarar tutarları denetime elverişli bir şekilde tespit edilmeden, her bir davacı için hükmedilen tazminat miktarlarına nasıl ulaşıldığı açıklanmadan hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Termik santralinin çevreye verdiği zarar nedeniyle haksız fiilden doğan zararın tazmini istemine ilişkin davada, dava konusu parseller üzerinde yapılan ve verim azalmasına dayalı zarar olduğunu bildiren bilirkişi raporu ile emsal nitelikte bulunan dosyaya ibraz edilen delil tespiti dosyasında verilmiş bulunan bilirkişi raporu arasında açık bir çelişki bulunduğundan, mahkemece, öncelikle dosyaya bölgedeki hakim rüzgarları gösterir meteorolojik bulguların kazandırılması, dava konusu taşınmazların bulunduğu köylerin santrale uzaklıkları ve santrale göre konumlarının belirlenmesi gerektiği- Davalının savunmasında santralin A ünitesinin %20, B ünitesinin %20-25 kapasitede çalıştığı beyan edildiğinden, resmi makamlardan santralin çalışma kapasitesinin ve zamanının sorulması, sonrasında davalı tarafça ibraz edilen bilirkişi raporlarında her bir parselde ekili ürünün fotoğraflandığı bildirildiğinden, söz konusu fotoğrafların tümü ve varsa hükme esas alınan raporda bilirkişi tarafından çekilmiş fotoğrafların da taraflardan istenmesi, termik santrallerin etkisinin matematiksel olarak hangi alana kadar yayılabileceği, santralin çalışma kapasitesi ve hakim rüzgar yönünün bu duruma etki edip etmeyeceğinin de bilirkişi heyetinden sorulması gerektiği-
Almanya’da ikamet eden ve geçici olarak getirdiği aracı Türkiye’de trafik kazası sonucunda hasara uğrayan davacının, aracının onarımını Türkiye’de yapması konusunda zorlanamayacağı- Araç malikinin aracını Türkiye’de veya ikamet ettiği ülkede tamir ettirmek konusunda seçimlik hakka sahip olduğu- Araç sahibinin seçimlik hakkını ikamet ettiği ülkede tamir ettirme yönünde kullanması durumunda, yurt dışı tamirine ilişkin gerçek hasar bedelinin tespit edilerek bu bedelin Türk Lirası karşılığının tazminine karar verilmesi gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin davada, yolların kullanış şekli ve genişlikleri göz önünde bulundurularak hangi yolun ana yol hangi yolun tali yol olduğunun tespiti yapılarak kusur dağılımına ilişkin gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerek