Dosyada yer alan işe giriş bildirgelerinde davacının okuma yazma bilmediği hususunun yer aldığı, istifa dilekçesindeki yazı şekli, ifade tarzı, kelime hataları, davacıya ihbar öneli verilmesi, davacıya ait sağlık kurulu raporu ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı dikkate alındığında istifa dilekçesine itibar edilemeyeceği - Hâl böyle olunca davacının iş sözleşmesi işverence feshedildiğinden kıdem ve ihbar tazminatının hüküm altına alınması gerekirken yazılı gerekçe ile reddinin isabetsiz olduğu-
4857 sayılı Kanun'a tâbi işçiler yönünden iş sözleşmesinin devrinde 6098 sayılı Kanun'un 429 uncu maddesi uygulanması gerektiği- Davacı işçinin iş sözleşmesinin devrinden sonra 06.07.2010 tarihinde sendika üyesi olduğu, 01.01.2011-31.12.2012 yürürlük süreli 11. Dönem Toplu İş Sözleşmesi'nin 33 üncü maddesinde işçilerin dâhil olduğu gruplara göre taban ücretlerinin belirlendiği ve ücret zammının düzenlendiği - Söz konusu toplu iş sözleşmesinde geçerli taban ücretlerinin belirlendiği, davacı işçiye de 01.01.2011 tarihinden itibaren söz konusu ücret skalası ve taban ücretin uygulandığı, davacının işe başladığı tarihin13.02.2006 olup işverence bu durumun göz ardı edilmesinin doğru olmadığı- Davacının işyerinde çalışmaya başladığı tarihe göre 30.09.2009 tarihi ve daha öncesinde davalıya ait işyerlerinde çalışan ve 30.09.2009 tarihinde işbaşında bulunan işçilere uygulanan ücret skalasının uygulanması, ayrıca bu miktara toplu iş sözleşmesinde öngörülen zamların uygulanması ve talep konusu dönemde fark alacakların bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiği-
Davacının üzerinden çok sene geçtiği için ne kadar yıllık izin kullandığımı hatırlamadığı, işlerimiz çok yoğun olduğu için bayram tatilleri ile birleştirip yıllık izin kullandığını iddia ettiği, ancak davacının davalı işyerinde genel müdür (üst düzey yönetici) olarak çalıştığı ve yıllık izin belgesini düzenlettirme yetkisine sahip olduğu - Davacının 9 yıllık süre içinde izin kullanmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi beyanında da izin kullandığını belirttiği, ancak ne kadar yıllık ücretli izin kullandığı yönünde net bir açıklamada bulunmadığı- O halde dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler, davacının üst düzey yönetici olması ve kaç gün yıllık izin kullandığına dair net bir beyanı olmaması dikkate alındığında ilk Derece Mahkemesince hüküm altına alınan yıllık izin miktarından %50 oranında indirim yapılmasının gerekli olduğu-
Arabuluculuk konusu uyuşmazlıkların "işçi-işveren ilişkisinden kaynaklanan alacaklar" olarak belirtildiği ancak dava konusu alacaklar bakımından anlaşma sağlandığı veya sağlanamadığının açıkça belirtilmemiş olduğundan dava şartı olan arabuluculuk faaliyetinin yerine getirilmediği-
İşçinin diplomasının sahteliğinin işverene fesih hakkı tanıdığı ancak işverenin o güne kadar ödediği ücretleri ise işçiden geri isteyemeyeceği-
İşçinin diplomasının sahte olduğu ve belgenin sahte olmasının taraflar arasındaki ... ilişkisini yok hükmünde ya da mutlak butlanla batıl hâle getirmeyeceği ancak belgenin sahte olmasının ... sözleşmesinin feshine ilişkin sonuç doğurabileceği, ... ilişkisi içerisinde meydana gelen yükümlülükler yönünden tarafların sorumlulukları devam edeceğinden davalı işçi açısından bu sürece dair aldığı ücret ödemelerinin iadesini gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı-
Avansın (TBK 406/son) istenebilmesi için zorunlu bir ihtiyacın bulunması, işverenin avansı hakkaniyet gereği ödeyebilecek durumda bulunması ve işçinin hizmetiyle hak ettiği günlerin toplamı kadar avans talep edebilmesi koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği- Davacıya yapılan ödemenin ücret alacağına mahsuben ödenen avans olmayıp iade edilmek üzere verilmiş borç (ödünç) olduğu- Genel müdür olan davacının işyerindeki konumu, işveren vekili sıfatıyla elinde bulundurduğu yetkiler, iş yaşamının gerekleri, genel müdür olarak çalışmaya başladıktan iki gün sonra tarihinde yapılan ödemenin davacının ücretinin yaklaşık dört katı olması ve davacının iş sözleşmesinin feshedildiği tarihine kadar kendisine ödenen parayı elinde bulundurduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının fesih tarihine kadar geçen süreç içerisinde kendisine ödenen parayı iade etmeyerek ve ayrıca bu amaca yönelik iradi bir davranışta da bulunamayarak doğruluk ve bağlılığa aykırı hareket ettiği- Davacının eylemi neticesinde taraflar arasındaki güven ilişkisinin sarsıldığı, davacının doğruluk ve bağlılığa bu aykırı davranışı sebebiyle İş K. m. 25/(II)-(e) uyarınca davalı işveren tarafından iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği- "Davacıya YK kararı doğrultusunda ödeme yapıldığı, davalı işverenin yapılan ödemeyi davacının ücretinden mahsup etme imkânı varken iş sözleşmesinin feshi yoluna gitmesinin son çare olması gerektiği, aksine kabulün ölçülülük ve orantılılık ilkeleriyle bağdaşmadığı, davalı işverence iş sözleşmesinin feshinin haklı nedene dayanmadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İş sözleşmesinin tarafları arasında ücret miktarı konusunda çıkabilecek ihtilaflarda gerçek ücretin her türlü delille ispatlanabileceği, ücretin mevcut delillerle şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi mümkün bulunmayan kimi durumlarda yapılacak iş, hizmet süresi ve diğer belirleyici özellikler göz önünde tutularak ve ayrıca ilgili meslek örgütlerinden sorulmak suretiyle de belirlenebileceği ve ancak meslek örgütlerince bildirilen ücret miktarlarının tarafları ve mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olmayıp diğer bilgi ve belgelerle de desteklenmesi gerektiği- Davacının geçmiş dönem ücretleri yönünden hesap pusulalarında değişik tutarlarda ödeme yapıldığı ve davacı vekilinin de elden ödeme iddiası göz önünde bulundurulduğunda geçmiş dönem ücretleri belirlenemediğinden davacının fesih tarihindeki aylık ücretinin net 2.650,00 TL olduğu kabul edilerek fesih tarihindeki bu ücretin asgari ücrete oranlaması yapılmak suretiyle geçmiş dönemlere ait ücretlerinin belirlenmesi ve bu doğrultuda işçilik alacaklarının hesaplanması gerektiği- Fazla çalışmanın ispatı genel hükümlere tabi olduğundan fazla çalışma yaptığını iddia eden işçinin bu durumun kanıtlanması gerektiği, işçinin imzasını taşıyan bordronun, sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğinde olduğu ve imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiğinin karine olarak kabul edildiği- İşçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması hâlinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabileceği, buna karşın bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı ispatlamasının mümkün olduğu- Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmalarının delil niteliğinde olduğu ve ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesinin gerektiği- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, imzalanan hesap pusulalarındaki temel ücretin hatalı gösterilmesi, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan işyeri iç yazışması, taraf tanıklarının beyanları dikkate alındığında davacının işyerinde gündüz vardiyasında iki haftada bir hafta tatili yapmak suretiyle 07.00-19.00 saatleri arasında çalıştığının sabit olduğu, pusulalarda gözüken ve ödenen miktarların davacının çalışma düzenine göre ortaya çıkan ve hak ettiği gerçek fazla çalışma alacağı karşısında sembolik kaldığı anlaşıldığından bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu ve bu yönüyle direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüşse de bu görüşün kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği- İşverenin iş yerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izinlerini gösterir izin kayıt belgesi tutmak zorunda olduğu- İmzası inkar edilmeyen izin formlarının incelenmesinde bir kısmında iznin türü bölümünde "yıllık iznin" yazılı olduğu, bir kısmında ise "aylık izin" kutucuğunun işaretli olduğu görülmüş olup belgelerin altındaki imzalar davacı tarafından inkar edilmediğinden davacının imzasının bulunduğu ve yıllık izin belgesi olduğu tespit edilen belgelerdeki izinlerin kullanıldığı davalı tarafça ispatlanmış olmakla kullanılan bu izinlerin yıllık izin ücretinin hesaplanmasında yıllık izin süresinden düşülmesi gerektiği-Davaya konu olan olayda kanuna uygun bir ücretli izin kullanımı bulunmadığı, anayasal bir hak olan yıllık izin hakkının kanuni düzenlemeye aykırı kullanımının işçinin dinlenme hakkının tam olarak kullanılmasını da engelleyeceği, izin formlarındaki işaretlemelerin neye göre yapıldığı belli olmadığı gibi ne zaman yapıldığının da tespit edilemediği sadece işaretleme ile yapılan tespitin yıllık izin olarak işçinin aleyhine değerlendirilmesi de mümkün olmadığı, bu yönüyle direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüşse de bu görüşün Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Kısmi davada cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmese bile ıslaha karşı zamanaşımı defi ileri sürülebildiği-
Kıdem ve ihbar tazminatları hesabına esas olan giydirilmiş ücrete işçinin asıl ücretine ek olarak sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatlerin de dâhil edileceği ve bu kapsamda davacıya ayni olarak sağlanan yemek ve servis yardımlarının parasal değerinin tazminat hesabında göz önünde tutulacağı- İşverenin açıkça işçiye varsa ücret eklerini gösteren yazılı bir belge vermekle yükümlü tutulduğu (İş Kanunu m. 8/3), işveren bu yükümlülüğünü yerine getirdiğinde dair delil sunmadığından, işçinin alacağını belirleyecek verilerin elinde bulunmadığı ve alacaklarının belirlenebilir olmadığından belirsiz alacak davasına konu edilebileceği- "Davacının çalışma süresini, en son ödenen ücreti, alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını, kıdemine göre hak kazandığı yıllık izin süresini ve kaç gün ücretli izin kullandığını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri belirleyebilecek durumda olduğundan kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücretinin belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-