TBK’nin 19. maddesine göre açılan davada alacaklı ve borçlu arasındaki muvazaa ilişkisinin tespitine ilişkin olup, genel mahkemelerde görülen bu davada mahkemenin İcra Mahkemesinin yerine geçerek takibin iptaline değil 'borçlu olunmadığı' konusunda tespit hüküm kurması gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz davalı borçlu tarafından ilk olarak 04.12.2008 tarihinde davalıya satıldığı, davanın ise görevsiz mahkemede 12.03.2014 tarihinde beş yıllık hakdüşürücü süreden sonra açıldığı, bu halde mahkemece, davanın İİK'nun 284.maddesi gereğince hakdüşürücü süreden reddine karar verilmesi gerekeceği- Genel hükümlere tabi olan BK 19 a dayalı davalarda son malikin de davada taraf gösterilmesi gerektiği-
İİK. 277 vd. maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen, kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflar olup; muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmekteyken, İİK. 277 vd. maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek, İİK. 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceğinden, bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanması olup üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına da gelmeyeceği, bu nedenlerle mahkemenin davayı TBK'nun 19. maddesindeki muvazaalı işlemin iptali olarak nitelendirmesi gerektiği-
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği, bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanması olup üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına da gelmemesi gerekeceği, bu nedenlerle mahkemenin davayı BK'nun 19. maddesindeki muvazaalı işlemin iptali olarak nitelemesi gerekirken, yazılı şekilde nitelemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Dava konusu taşınmaz ile ilgili satışın iptaline karar verilmesi için taşınmazı devir silsilesi içindeki tüm satışların muvazaalı olduğunun ispatlanması gerekeceği, bu halde ise davalıdan taşınmazı devir alan dava dışı şirketin de davaya dahil edilerek, taraf delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği- İİK’nun 277 ve devamı maddelerine göre davanın en geç tasarrufun gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde açılması gerekeceği-
Muris muvazaası, olmadığı takdirde 6098 sayılı TBK’nun 19. (mülga 818 sayılı BK’nun 18.) maddesinde düzenlenen genel muvazaa hukuksal nedenine dayalı trafik kaydının iptali istemi-
Boşanmaya neden olan olaylar incelendiğinde; taraflar arasındaki boşanmanın muvazaalı olduğundan söz edilemeyeceğinden sübut bulmayan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Bankaya olan borçlarını ödeyemeyen borçlunun, maliki olduğu bir taşınmazı satarken nesnel olarak alacaklısının zarara uğrayacağını öngörebilecek mevkide olduğu; bu öngörünun ızrar kastına vücut vereceği- Davalı üçüncü kişinin de borçlunun kayınpederi olup yakın akrabası olduğu- Onun aciz halini ve ızrar kastını yine nesnel olarak bilebilecek konumda olduğu- Böyle olunca mahkemece davalı 3.kişi tarafından taşınmazın elden çıkarıldığı ve yeni malike husumet yöneltilmediği gözetilerek İİK'nın 283/2 maddesi uyarınca davanın kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı-
3.kişinin muvazaalı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun muvazaalı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla muvazaalı bir işlem yapılmış olması gerekeceği- Davacının bu davadaki amacının alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamak olduğu- BK'nun 18. maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı gibi, bu davalarda hak düşürücü sürenin de uygulanmayacağı-
"Davalı borçlu ile üçüncü kişi arasındaki takibin muvazaalı yapıldığı, maaş haciz müzekkeresinin bile borçlu tarafından kendi kurumuna elden teslim edildiği" iddiasıyla açılan iptal davasında, tasarrufun iptali dava şartlarının olup olmadığı irdelenmeksizin (aciz vesikası alınıp alınmadığı, diğer dava şartlarının olup olmadığı vs.) davanın kabulüne karar verilemeyeceği-
Genel muvazaaya (TBK. 19) dayalı tasarrufun iptali davalarında, davalı-borçlunun savunma ve delilleri çerçevesinde, alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davacının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-