İddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davacının, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunduğu- Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabileceği- Dayanılan nedenlerden birinin ehliyetsizlik olması halinde, kamu düzeniyle ilgili bulunması ve ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu neden üzerinde durulması gerektiği- Bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı- Temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirdiği, bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınması gerektiği- Akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceği- Hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi varsa mirasbırakana ait doktor raporları, reçeteler, hasta müşahade kağıtları vs. temin edilerek temlik tarihinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınması, tarafların tüm delilleri toplanarak soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve ondan sonra hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
58.000,00 TL kişisel malın iadesi ile tapu iptali ve tescil isteği-
3. kişinin adresinde yapıldığı iddia edilen hacizde 3. kişiye ait malların haczedildiği iddia edilerek, haczedilen ve muhafaza altına alınan mallar üzerindeki hacizlerin kaldırılması talep edilmiş olmakla, davacı üçüncü kişinin talebinin istihkak davası niteliğinde olduğunun kabulü gerekeceği- Basit yargılama usulüne uygun yürütülen taşınır mala ilişkin istihkak davalarında yasaca kesin yetki kuralı öngörülmediğinden, yetki itirazının HMK'nin 19/2. maddesi gereğince cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekeceği-
Artık değere katılma alacağı isteği-
Davaya konu taşınmazların davalının babası adına kayıtlı iken tarihinde satış yoluyla davalı eşe devredildiğinin anlaşıldığı, davalının babası tarafından satış gibi işlem yapıldığı ve yapılan devir evlilik birliği içerisinde gerçekleşmiş ise de; bir fiili karine olarak, hayatın olağan akışına göre eşlerden birinin anne veya babası tarafından yapılan bu gibi malvarlığı devirleri karşılıksız kazandırma (bağışlama) olarak değerlendirildiği, bu fiili karinenin aksini, yani parasını vererek gerçek anlamda satın alındığını, tasarrufun karşılıksız kazandırma olmayıp karşılığı verilerek elde edilmiş bir edinim, yani gerçek anlamda bir satış işlemi olduğunu iddia eden eşin; başta satış bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme kayıtları olmak üzere iddiasını güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlaması gerektiği-
Dava dilekçesindeki anlatımdan ve talep sonucundan, uyuşmazlığın, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkına dayalı olarak ileri sürdüğü “istihkak iddiasına” ilişkin olduğunun kabulü gerekeceği, bu durumda mahkemece; taraf teşkili sağlanarak, takip miktarı veya mahcuzun değerinden hangisi az ise, o değer üzerinden nispi harç alınarak ve bu şekilde noksan harç tamamlattırılarak tarafların tüm delilleri toplanarak, duruşma da açılmak suretiyle çekişmenin istihkak davası prosedürüne göre çözümlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği teslim edilmesi gereken dairenin tapusunun verilmemesi üzerine anılan alacak davası açtıklarını, bu aşamada mal kaçırma amacı ile dairenin davalı üçüncü kişiye satışının yapıldığını belirterek, satışın iptali ile tapunun borçlu adına tesciline karar verilmesini talep etmiş olup davalılar arasında mal kaçırma amacı ile muvazaalı yapıldığı ileri sürdüğünden, HMK. mad. 33 uyarınca, hukuki nitelendirmeyi yapmakla yükümlü mahkemenin,  icra dosyasındaki alacağın tahsil edilip edilmediğini araştırarak, tahsil edilmemiş ise olayı TBK'nun 19.maddesi gereğince değerlendirmesi ve sonucuna göre karar vermesi gerektiği-
Dava, TBK. mad. 19 gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali davası olarak değerlendirilmiş ise de, dava dilekçesine, davacı vekilinin yargılama sırasındaki yazılı ve sözlü anlatımlarına göre, dava İİK'nun 277 vd. gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğundan, ve dava dayanağı takip dosyasında yapılmış bir haciz bulunmadığı gibi, İİK. mad. 143 gereğince aciz belgesi de sunulmadığından, davalı borçlunun aciz halinin ispatlanmamış olduğu ve davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun eşine dava konusu taşınmazı satın alması için vekalet vermesinin tek başına muvazaa olgusu için yeterli olmadığı-
Davacının boşanmadan kaynaklanan alacağı için açtığı takibin semeresiz kaldığı, boşanma davasının açıldığı tarihten sonra davalı borçlunun dava konusu taşınmazları elinden çıkardığı uyuşmazlkta, mahkemece işin esasına girilerek  satış silsilesinin içinde borçlu tarafından ilk satış işleminin tarafı olan kişinin davaya dahili sağlanarak, gerekirse taşınmazların son maliklerinin de tesbiti yapılarak taraf teşekkülü yapıldıktan sonra tüm satışlar yönünden TBK 19'daki muvazaa olgusunun araştırılarak, bu olgunun isbatı halinde davanın kabulü ile borçlu veya davacı adına tesciline gerek olmadan davacıya haciz ve satış isteme yetkisi verilmesine, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Mahkemece, "davanın TBK 19'a dayalı olarak açılması halinde sadece davacı adına tescilini isteyebileceğini, oysa davacının haciz ve satış yetkisi istediğini, İİK 277 vd. uyarınca tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için ise elinde aciz vesikası olmadığı gibi 5 yıllık hakdüşürücü sürenin de geçtiğinden bahisle davanın reddine" karar verilmesinin hatalı olduğu-
Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamayacağı, mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hakkın ayni olmayıp, şahsi alacak hakkı olduğu- Açıklanan bu kuralın istisnalarının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 226/2. maddesinde (alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması) ve 240. maddesinde (aile konutu veya eşyanın söz konusu olması) tahdidi olarak belirtildiği-