Davacı yanında asli müdahil olarak davaya katılan müdahillerin, HMUK 433/II-2 de belirtilen “karşı taraf” kavramı kapsamında olmasının mümkün olmadığı- Gerçek bir satışın konusu olmayan, satım niteliğinde olmayan pay temliklerinde yasal önalım hakkı doğmayacağı, örneğin temlikin hibe şeklinde olması halinde, hibede bir malın bedelsiz olarak üçüncü kişinin mülkiyetine geçirilmesi amaçlandığından önalım hakkı kullanılamayacağı- Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinde ise arsa sahibi inşaat yapımına karşılık yükleniciye bedel olarak bir miktar para yerine, arsa payını devretmekte olup, bu devir işlemi inşaatın yapımı için finans sağlanması amacıyla yükleniciye verilen "avans" niteliğinde bulunduğundan ve yüklenicinin edimini yerine getirmemesi halinde arsa maliki her zaman payının iadesini isteyebileceğinden bu tür temliklerde önalım hakkının kullanılmasının mümkün olmadığı-
Göğüslere silikon takılması ve göğüslere istenilen ve kararlaştırılan biçime uygun güzel bir görünüm kazandırılmasının, yanlar arasında BK. nun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisi doğuracağı; vekâlet akdindeki gibi sonuç taahhüt edilmeksizin sadece bir işin görülmesi taahhüdünün bulunmadığı, bir eserin-sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girildiği- Estetik amaçlı ameliyatın tıbbın gereklerine uygun şekilde yapılıp yapılmadığı, amacına ulaşıp ulaşmadığı, davacının geçirdiği operasyonun sonucuna ulaşıp ulaşmadığı, beklenen sonucun meydana gelmemesinde davalılara yüklenebilecek herhangi bir kusur bulunup bulunmadığı, yapılan işin kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı olup olmadığı hususlarının tespiti yönünden rapor düzenlenmesinin teknik bir konu olduğu; bilirkişiye başvurulması gerektiği-
İmar mevzuatı kamu düzeninden olup, mahkemenin İmar Yasası'na aykırılık teşkil eden hususların varlığını tespit etmesi halinde re'sen bu doğrultuda hüküm vermesi gerektiği- İmar Yasası gereğince yapıların onaylı projelerine ve yapı ruhsatına uygun şekilde yapılmasının zorunlu olduğu- Mahallinde keşif yapılarak, uzmanlığı bulunan bilirkişilerden rapor alınmak suretiyle, sözleşme konusu yapıdaki imara ve onaylı projesine aykırılıkların kal suretiyle giderilip giderilemeyeceğinin açıkça belirlenmesi, aykırılıkların kal suretiyle dahi giderilemeyeceğinin anlaşılması halinde; yüklenicinin sözleşmeye, projesine ve imar mevzuatına aykırı bir yapı gerçekleştirmesi ve yapıya yapı kullanma izin belgesi alınamayacağının ortaya çıkması söz konusu olacağından, arsa sahibinin böyle bir yapıyı kabul etmek zorunda olmayıp, sözleşmeden dönülmesine ve yapının kal'ine, kal nedeniyle oluşacak zararın hesaplatılarak hüküm altına alınmasına ve yüklenici tarafa geçirilen tapu paylarının davacıya iadesine, alan farkı nedeniyle arsa sahiplerince talep edilen miktarın reddine karar verilmesi; kal yoluyla yasal hale getirilebileceğinin anlaşılması halinde ise şimdiki gibi karar verilmesi gerektiği-
İİK'nın 257. maddesinde düzenlenen ihtiyati haczin yasal koşullarının mevcut olduğu anlaşıldığından, davalı-karşı davacı vekilinin "ihtiyati haciz mahiyetindeki tedbir"e itirazının reddi ile ihtiyati haczin aynen devamına, ayrıca her ne kadar İİK'nın 257. maddesinde düzenlenen ihtiyati haczin yasal koşullarının davalı-karşı davacılar yönünden mevcut olduğu, bu itibarla ihtiyati haciz mahiyetindeki ihtiyati tedbir kararının yerinde olduğu görülse de davalı-karşı davacılar yönünden verilen "ihtiyati haciz mahiyetindeki ihtiyati tedbir"in, mahkemece teminat mektubu mukabilinde değiştirildiği, davalı-karşı davacılar vekilinin dilekçesi ile müvekkillerinin payına düşen teminat miktarının belirlenmesi ve bedellerinin belirlenmesinden sonra teminat mektuplarının değiştirilmesi talebinin davanın mahiyeti, bulunduğu aşama dosyanın yeniden bilirkişiye tevdii edilecek olması gözetildiğinde talebin bu aşamada reddine, talebin bilirkişi incelemesinden sonra talep halinde ele alınmasına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Taraflar arasında akdedilmiş ve feshedilmemiş sözleşmeler kapsamında kalan işler tamamlanmış olup, davalı yüklenici tarafça eksik ve kusurlu işlerin davacı taşeron tarafından tamamlanmadığı savunması kanıtlanamadığından, bilirkişiler kurulu raporunda geçici ve kesin kabul tutanaklarında belirlenen ve sonradan giderildiği anlaşılan eksik ve kusurlu işler bedelinin teminat çekleri bedelinden mahsubuna karar verilmesinin doğru olmadığı- Davalı tarafça, yargılama sırasında cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen belgeler ve daha sonra ibraz edilen belgelerle davacı taşeronun sigorta prim borçlarının ödendiği ileri sürüldüğünden, taşeronun işçilerinin sigorta prim ödemelerinin yüklenici tarafından yapıldığı savunması, hukuki niteliği itibariyle, aynı hukuki ilişkiden doğup, sözleşmelerin 13. maddeleri kapsamında taşeronun yüklenmiş olduğu bir edimin yüklenici tarafından yerine getirildiğinin iddia edilmiş olmasına göre, mahsup itirazı niteliğinde olduğu-
Eser sözleşmesi ve cari hesaptan kaynaklanan bakiye alacağın tahsili istemine ilişkin davada, teslim hukuki işlem olmayıp maddi bir vakıa olduğundan tanıkla ispatı mümkün olduğundan tanık deliline dayanan davacının tanıklarının dinlenerek teslimin kanıtlanıp kanıtlanamadığının değerlendirilmesi, kanıtlanmadığı kabul edilirse yemin deliline başvurulması gerektiği-
Davanın eser sözleşmesi uyarınca zararın tazmini istemiyle açıldığı,HMK mad.114 uyarınca dava şartlarından olan görev konusunda aynı Kanun'un 138. maddesi uyarınca dosya üzerinden karar verilebilir ise de, ancak bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerektiği, dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosya üzerinden görevsizlik kararı verilmesi HMK mad.27 de düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık oluşturduğu-Olayda, tarafların her ikisinin de ticaret şirketi olup tacir olduğu, uyuşmazlığında ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan kaynaklandığı için davaya bakmak, ticaret mahkemelerinin görevi olduğu, mahkemece dava dilekçesi tebliğ edilip usul işlemleri tamamlanarak uyuşmazlığın esastan incelenmesi gerekirken yazılı gerekçelerle görevsizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-