Kolluk araştırmasına göre, davacı kadının ev hanımı olduğu, herhangi bir işte çalışmadığı, ağabeyine ait evde kaldığı; davalının ise, asgari ücretle sanayide işçi olarak çalıştığı, iki çocuğu ile birlikte ikamet ettiği ve 350,00 TL kira bedeli ödediği tespit edilmiş olup, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle davalının tespit edilen gelir durumu gözetildiğinde; mahkemece davacı kadın için hükmedilen nafaka miktarının (500 TL.) fazla olduğu-
Tedbir nafakası miktarı tayin edilirken, birliğin giderlerine katılmada eşlerin "ekonomik güçleri" ile müşterek yaşam sırasında davalının eş ve çocuklarına sağlamış olduğu yaşam düzeyinin dikkate alınması, hakimin; eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyelerinin ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmesi gerekeceği-
Tedbir nafakası talebine ilişkin dava nispi harca tabi olup, harcın talep edilen bir yıllık nafaka miktarı üzerinden alınması gerekeceği; harcın tamamlanması için davacıya süre verilmesi, re'sen eksik harcın tamamlatılması, harç ikmal edildiğinde yargılamaya devam edilmesi, aksi halde dosyanın işlemden kaldırılması ve üç ay içinde davanın yenilenmemesi halinde HMK. mad. 150 gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Müşterek çocuğun ihtiyaçları ile davalının tespit edilen gelir durumu gözetilerek, müşterek çocuk için daha yüksek miktarda nafaka takdir edilmesi gerekeceği-
Dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamayacağı, gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda davacı kadın adına tahsis edilen taşınmaz tapu kaydı ve hangi eşyalara ilişkin olduğuna ilişkin bilgilerin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekeceği-
Ayrı yaşamda haklılık nedenine dayalı olarak açılmış, tedbir nafakası talebine-
Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya kararı verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığının ve bunun belirlenmesinin kaçınılmaz olduğu, az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespitinin dahi tek başına boşanma karan verilebilmesi için yeterli olamayacağı, az kusurlu eşin karşı çıkmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olması, eş ve çocuklar için korunmaya değer bîr yararın kalmadığının anlaşılması gerekeceği- Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsılmasının, tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanması halinde, boşanma davasının ve ayrı yaşamakta haklılığını ispatlayamayan davacı-kadının kendisi için tedbir nafakası isteyemeyeceği-
Tedbir nafakası miktarı tayin edilirken, birliğin giderlerine katılmada eşlerin "ekonomik güçleri" ile müşterek yaşam sırasında davalının eş ve çocuklarına sağlamış olduğu yaşam düzeyi dikkate alınması, hakimin; eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyelerinin ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmesi gerekeceği-
Nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, nafakaya dair taleplerin kabulünde, dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere karar verilmesi gerekeceği-
Dava dilekçesini bir bütün olarak değerlendirerek, davayı nitelendirmek ve uygulanacak kanun maddesini belirlemek görevinin hakime ait olduğu (HMK. mad. 33)- Uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, hakimin taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve tarafların delil gösterilmesini isteyebileceği (HMK . mad. 31)-  Dava dilekçesinde, "davalı eşin yükümlülüklerini yerine getirmediği" iddiası ile "tedbir nafakası" isteminde bulunan davacının duruşmada "davalı eşinin başka bir kadınla yaşadığını ve bu nedenle nafaka istediğini" açıklaması iddianın genişletilmesi kapsamında bulunduğu ve davalının açık muvafakati olmadığından tedbir nafakası istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-