Davanın ihbarı üzerine üçüncü kişinin davaya ferî müdahil olarak katılabilmesi için, ferî müdahale talebinde bulunması gerektiği; duruşmaya katılması ya da beyan dilekçesi vermesini ferî müdahil sıfatını alması için yeterli olmadığı- Davada taraf sıfatı ve müdahale talebi olmayan ihbar olunanların temyiz hakkının bulunmadığı- Enerji desteği ödemesinin 16/07/2009 tarihinden itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığınca yapılacağı ve ilgililerin banka hesaplarına aktarılacağı- Bu tarihten sonraki dönemde tarife farkından kaynaklanan alacaklar nedeniyle davalı şirketten bir talepte bulunulamayacağı, 16/07/2009 tarihinden sonraki dönem için Bakanlar Kurulunun 2010/478 sayılı Kararında gösterilen usul ve esaslar çerçevesinde Kültür ve Turizm Bakanlığından tarife farkı kadar elektrik enerjisi desteği talep edilebileceği-
HMK. mad. 62 uyarınca, davanın ihbarı ile yargılamanın başka bir güne bırakılamayacağı ve ihbarın mahkeme dışı vasıtalarla da yapılabileceği- Mahkemece, bildirilen adresler esas alınarak ihbar dilekçesinin tebliğe çıkarılması ile yetinilmesinin yerinde olduğu- İhbar olunan şirketlerin “bildirecekleri delillerinin toplanması”nın taraflarca getirilme ilkesine aykırılık teşkil edeceği- (HMK. mad. 25)- İşiçilik alacaklarına ilişkin davada davalının davanın ihbarını istediği şirketlerin adreslerinin ilgili ticaret odalarından araştırılmasının ve varsa bildirecekleri delillerin toplanmasının gerekmediği, mahkemece dosyanın geldiği aşama dikkate alınarak aynı celse açık yargılamaya son verilerek esas hakkında hüküm kurulmasının isabetsiz olmadığı-
İcra mahkemesince, HMK. mad. 26'ya aykırı olacak şekilde talep dışına çıkılarak hüküm kurulamayacağı- "Davanın ihbarı"na ve "davaya müdahale"ye ilişkin hükümlerin (HMK. mad. 61 vd.) şikayet (İİK. mad. 16) hakkında uygulanamayacağı-
Çek nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin davada, yargılamanın devamında çek bedelinin dava dışı şirkete ödendiği için, davacı taraf HMK. mad. 61. maddesi gereğince, davanın dava dışı 3. kişi bu şirkete ihbarını talep etmiş ve dava ihbar edilmiş olup, kendisine dava ihbar edilen şirket, HMK. mad. 63 gereğince davada herhangi bir tavır almamış olduğundan, davada taraf sıfatını kazanmış olmadığı ve bu durumda ihbar edilen yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Ormanlar, özel mülkiyete konu olamaz ise de, genel arazi kadastrosu sırasında taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişiler adlarına oluşturulduğu, daha sonra satış yoluyla davacıya geçtiği ve bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulmuş olduğundan, Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu (TMK. mad. 1007) ve davacıların gerçek zararlarının karşılanması gerektiği- Çekişmeli taşınmazın tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarihte “arsa vasfında” olup olmadığı yeniden araştırılarak, arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde “emsal incelemesi” ve “kıyaslaması yöntem”iyle; “arazi niteliğinde” olduğunun saptanması halinde ise, “tarımsal gelir metodu”na göre tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihteki gerçek değeri tespit edilerek karar verilmesi gerektiği- İhbar olunan üçüncü kişi, ihbar edenin adına, onun temsilcisi olarak, hükmü temyiz edebilirse de, kendisi adına hükmü temyiz edemeyeceği-
Davacı tarafın davasını açmadan önce yapacağı araştırma ile, dava konusu zararlandırıcı olaya sebep olan araca ait sigortaların bulunup bulunmadığı ve sigortaları yapan şirketlerin tespit edilmesinin mümkün olduğu; imkan dahilinde olmasına rağmen bu hususta bir işlem yapmadan sadece taşıyıcı şirkete dava açan davacı tarafın maddi hataya düştüğünü kabul etmenin mümkün olmadığı; davacının talebini sadece taşımayı yapan şirkete yönelttiği ve herhangi bir sigorta şirketine dava açmadığı dikkate alındığında, aracın sigortacısı olan şirketlere davayı yöneltme iradesinin başlangıçta olmadığı; hukukumuzda dahili dava müessesesinin kural olarak bulunmadığı ve ancak istisnai durumlarda bunun mümkün kabul edildiği; HMK'nun 124. maddesinde düzenlenen iradi taraf değişikliğinin somut olayda uygulanma imkanı bulunmadığı, davalı şirkete diğer davalı tarafından usulünce yapılmış bir ihbar bulunmadığı, ihbar yapılsa dahi ihbar olunan hakkında hüküm tesis edilemeyeceği gözetilerek; davalı şirket hakkında hüküm kurulmaması gerekeceği-
HMK'nun 124. maddesine dayanarak ve davalı şirketin yanlış gösterilişinin maddi hatadan kaynaklandığını iddia ederek dahili dava dilekçesi vermişse de, bu değişikliğin yapılması için de dürüstlük kuralına uygun hareket edilmesi gerektiği-
Dava konusu aile konutu olduğu ileri sürülen taşınmazın, davalı erkek eş tarafından satıldığı ve daha sonra alıcı tarafından bir başka kişiye satıldığı anlaşıldığından, dava sonucunda verilecek taşınmazı davalı eşten ilk defa satın alan ve son tapu kayıt malikine taşınmazı satış yoluyla devreden kişinin de hak ve hukukunun etkileneceği, mahkemece taşınmazı ilk satın alanın da davaya katılımının sağlanması gerektiği-
Davalının talebi üzerine dava ihbar edilen ve davalı yanında davaya katılma talebinde bulunan kişilerin talepleri hakkında herhangi bir karar verilmemişse de; duruşma zabıtlarının bir kısmında müdahil bir kısmında da ihbar olunanlar olarak adları geçenlerin karar düzeltmeye ilişkin taleplerinin asıl davalının karar düzeltme talebi ile birlikte değerlendirilebileceği-
Kazaya karışan ve kusurlu olduğu iddia edilen davalı ve oğulları bu kazada ölen davacı taraflar arasında ölümlü trafik kazası nedeniyle açılan, davacıya oğullarının bakması sebebiyle maddi; ölüm neticesi sebebiyle de manevi tazminat talepli davada, davalının ölen kişinin akıl hastası olması sebebiyle bakıma muhtaç olduğu davacılara bakmasının hayatın olağan akışına göre mümkün olmadığı, ayrıca manevi tazminatın da fahiş olduğuna ilişkin iddiasının mahkemece ölenin akıl hastalığının bulunup bulunmadığı, varsa bu hastalığının başkalarının bakımı olmadan kendini idare etmesine engel teşkil edip etmediği, hastalığın denetim gerekliliğine yol açan bir boyutta olup olmadığı, davacıların iddia ettiği biçimde bedensel güç kullanarak çalışıp ailesine destek olmasına engel nitelikte olup olmadığı konularında rapor alınarak karar verilmediğinden bozmayı gerektirdiği-