Tahliye davalarında, sözleşmenin tarafı olan kiracının tahliyesinin istenebileceği, bu nedenle davacının yalnızca kiracı hakkında tahliye davası açması ve kiracının tahliyesine karar verilmesi gerekeceği-
Takip talepnamesinde ve dava dilekçesinde tahliye istemi olmadığı halde kararın gerekçesinde tahliyeye karar verilmiş olmasının doğru olmadığı- Takibe konu kira sözleşmesinde TBK.nun 583.maddesinde belirtilen şekil şartına uyulmadığından kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu, bu durumda mahkemece itirazın kaldırılması isteminin davalı kefil yönünden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kesinleşen icra takibi nedeni ile kiralananın tahliyesi istemine ilişkin davada, alacaklı, İİK.nun 269/a maddesi uyarınca ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal 30 günlük ödeme süresi geçtikten sonra hak düşürücü süre olan 6 ay içerisinde icra mahkemesine başvurarak tahliye isteminde bulunabileceği; davalı borçluya 08.10.2014 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrine göre davacı vekili tarafından 06.02.2015 tarihinde açılan davanın süresinde açıldığı; mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın süresinde açılmadığından bahisle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Kesinleşen takip nedeniyle İ.İ.K. 269/a maddesine dayalı tahliye istemine ilişkin davada; davalı F.A.'a dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiyenin davalının mernis adresi dışındaki adresine tebliğe çıkarıldığı; tebligatı muhatabın adresten ayrılmış olması ve yeni adresinin tespit edilememesi nedeniyle iade edildiği; davacı vekilin,n 15/10/2014 tarihli dilekçesi ile davalıya ait vatandaşlık numarasını bildirmesine rağmen mahkemece gerekli araştırma yapılmadan eski adrese T.K.35'e göre tebliğ çıkarıldığı; İlgili Nüfus Müdürlüğünün cevabında davalıya ait adres beyanının 19/01/2007 tarihinde alındığı belirtildiğine göre dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiyenin adres kayıt sistemindeki adrese tebliğe çıkarılmadan Tebligat Yasasının 35. maddesine göre tebliğ edilmiş olmasının usulsüz olduğu; bu nedenle adı geçen davalı yönünden usulünce taraf teşkili sağlandığının söylenemeyeceği; buna göre, mahkemece usule uygun olarak taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının, yazılı ya da sözlü kira sözleşmesine dayanmaksızın takip talebinde dayandığı belgeler (kooeratif yönetim kurulu kararı) ile davalının İİK.269/a maddesine dayalı olarak tahliyesini isteyemeyeceği-
Kesinleşen icra takibi nedeniyle tahliye istemine ilişkin davada; kiralananın paylı mülkiyet hükümlerine göre tapuda kayıtlı olduğu, alacaklılar S.U., G.Ü., G.K.’in mülkiyet hakkına dayanarak pay ve paydaş çoğunluğunu sağlayarak paylarına ilişkin icra takibi başlatmaları ve dava açmalarında usulsüzlük bulunmadığından işin esası hakkında karar verilmesi gerektiği-
6. HD. 26.01.2016 T. E: 2015/9024, K: 384-
Yerel mahkemenin söz konusu dosya üzerinden 08.12.2014 ve 04.02.2015 tarihlerinde verilen kararlara göre tedbirden sonra doğan kira alacakları yönünden takip yapılmasına imkan verildiği, sözleşmeye göre alacak likit ve muayyen olduğu anlaşıldığından mahkemece işin esasının incelenerek neticesine göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Türk Borçlar Kanunu'nun 315.maddesi hükmü uyarınca temerrüt nedeniyle açılacak tahliye davasının kural olarak kiraya verenler tarafından açılması gerekeceği, kiraya verenler birden fazla ise aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan ihtarnameyi birlikte göndermeleri ve yine davayı da birlikte açmalarının zorunlu olduğu, kiraya veren durumunda olmayan malik veya kiralananı sonradan iktisap eden yeni malikin önceden kiracıya ihbar göndererek kira paralarının kendisine ödenmesini istemesi, bu ihbarın sonuçsuz kalması halinde yasal içerikli ihtarname tebliğ ettirmek suretiyle dava açması gerekeceği, kiralanan paylı mülkiyete konu ise pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanması, elbirliği halinde mülkiyete konu teşkil ediyorsa tüm ortakların davaya katılmaları gerekeceği, dava hakkına ilişkin bu hususun mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekeceği-
Kiralayanların birden fazla olması durumunda aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan tüm kiralayanların birlikte takip yapmaları ve birlikte dava açmaları gerektiği- Kiralayanlardan birinin yokluğu ile yapılan icra takibi geçersiz olduğu ve temerrüde esas tutulamayacağı- Davanın açılmasındaki noksanlığın sonradan giderilmesi mümkün ise de, temerrüde esas takip ve ödeme emrindeki noksanlığın sonradan giderilmesinin mümkün olmadığı-