Vesayet makamının izni olmadıkça vesayet altındaki kişi yerleşim yerini değiştiremeyeceği- Yerleşim yerinin değişmesi hâlinde yetkinin, yeni vesayet dairelerine geçeceği- Kısıtlının yerleşim yeri değişikliğine izin verilmesine ilişkin vesayet makamınca verilmiş bir izin kararı olmadığından vasinin talebi ile ilgili kararı vermekte Çarşamba Sulh Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğu-
Vesayet işlerinde yetkinin küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet dairelerine ait olduğu- Kısıtlı adayının yerleşim yeri adresinin Karayatak Kümevleri No:11/0 Emirdağ/Afyonkarahisar olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın Emirdağ Sulh Hukuk Mahkemesince çözümlenmesi gerektiği-
28.02.2018 ve 06.03.2018 tarihlerinde fiil ehliyetine haiz olmadığı yönünde kanaat bildirdiği, somut olayda, borçlunun imzaya ve borca itiraz başvurusu üzerine, gerek borçlu vekili tarafından gerekse de, borçlunun yargılama sırasında vefat etmesi üzerine mirasçılar vekili tarafından aşamalarda müteveffa borçlunun hukuki işlem ehliyeti bulunmadığına ilişkin iddialarının her zaman (süresiz) şikayet yolu ile ileri sürülebileceği, her ne kadar, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi raporlarında, müteveffa borçlunun senedin tanzim tarihinde hukuki işlem ehliyetine sahip olduğu yönünde kanaat bildirilmiş ise de, müteveffa borçlunun takip tarihi itibari ile fiil ehliyetine haiz olmadığı yönünde kanaat bildirdiğinden, takip tarihi itibari ile borçlunun takip ehliyeti bulunmadığından, dava tarihi itibari ile dava şartı (takip şartı) noksanlığının sonradan giderilmesi mümkün ise de, takibin doğrudan fiil ehliyeti bulunmayan borçluya karşı başlatılmasının usulsüz olduğu, icra takibindeki eksikliğin sonradan giderilemeyeceği-
Kendisi kısıtlı olanın velayeti doğrudan doğruya kullanmasının mümkün olmadığı, o halde; tarafların müşterek çocuğun velayetinin davalı baba yerine, davacı anneye verilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Davalı-karşı davacı erkeğe, TMK 429 uyarınca yasal danışman tayin edilmişse de, akıl hastalığı sebebiyle kısıtlanması halinde erkeğin fiil ehliyetinin ortadan kalkacağı gözetilerek ve dava dosyası içerisinde bulunan sağlık kurulu raporları da dikkate alınıp davalı-karşı davacı erkeğin akıl hastalığı nedeniyle Türk Medeni Kanununun 405. maddesi gereğince kısıtlanması hususunda sulh hukuk mahkemesine ihbarda bulunulması ve sonucunun beklenmesi gerektiği-
Dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, mahkemelerce doğrudan doğruya göz önünde tutulması gerektiği- Tarafın ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddiaya karşı deliller ibraz edildiğinden vesâyet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılması ve bu durumun sonucuna göre yargılamanın bekletilmesi gerektiği-
Taraflarca istinaf edilmeden kesinleştiği hususu nazara alınarak bir karar verilmesi gerektiğinden tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
Davada, davalının ruhsal rahatsızlığı ileri sürüldüğünden ve bu iddia nedeniyle dosya arasına sağlık kurulu raporu sunulduğundan, mahkemece, Türk Medeni Kanunu'nun 405 inci ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 56 nci maddeleri uyarınca davalının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediği, bononun düzenlendiği tarihte medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olup olmadığının araştırılması ve bu hususun bir ön sorun kabul edilerek, gerekirse Türk Medeni Kanunu'nun 462/8 inci maddesi uyarınca vesayet makamından izin alınması yönünde işlem yapılması gerekeceği-
Davada, davalının ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğrulanmış bulunmasına göre, mahkemece yapılacak işin; dosyaya davalı kadına ait sağlık dosyaları ile kadının teşhis ve tedavisine ait diğer dosyaların da getirtilerek, ekonomik sosyal durum araştırması kayıtları, kadının duruşmadaki beyanları ve dosya içeriği dikkate alınarak, Türk Medeni Kanunu'nun 405 inci ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 42 nci maddeleri uyarınca davalı kadının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılması, gerekirse Türk Medeni Kanunu'nun 462/8 inci maddesi uyarınca işlem yapılması ve sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesinden ibaret olduğu-
Davalı kadının Şizoaffektif Bozukluk tanısı olduğu ve annesi tarafından velâyet altına alındığından davalı asıla (kısıtlıya) yapılan tebligatlar usulüne uygun geçerli bir tebligat olarak kabul edilemeyeceği-